İçeriğe geç

Mitoloji 101 Kitap Alıntıları – Kathleen Sears

Kathleen Sears kitaplarından Mitoloji 101 kitap alıntıları sizlerle…

Mitoloji 101 Kitap Alıntıları

Titan ordusunun komutanı Atlas, Tartaros’tan kurtuldu, ama çok daha büyük bir cezaya çarptırıldı. Zeus, Atlas’ı sonsuza dek gökyü­zünü omuzlarında taşımaya mahkum etti.
Kullandığınız değil klasik mitolojinin etkisi altındadır: Kendini beğenmiş kişiler
narsistir, düşmanınızın zayıf onun Aşil topuğudur, hipnozun düş dünyası halini deneyimlemişsinizdir ve dünyayı görmek için atlasa bakarsınız
Buna karşın Sisifos Ölüm’ü tuzağa düşürdü ve kendisi için gönderilen zincirlerle onu bağladı. Ölüm esir düştüğü için artık hiçbir ölümlü ölmeyecekti. Ares (Savaş Tanrısı) araya girdi çünkü kimse ölmediği taktirde en sevdiği oyun olan savaşın tadı tuzu kalmayacaktı.
İnsanoğlunu güçsüz kılacak kadın sahnedeki yerini aldı. Kadına güzelliğin yanı sıra harika giysiler, değerli takılar, müzik, zarafet, beceri ve çekicilik verildi. Üstelik kadın baştan çıkarıcı, ayartıcı ve kurnazdı. Tüm bu niteliklerle kadın erkeğin karşı koyamayacağı tehlikeli ve fettan biri olarak yaratıldı. İsmi Pandora’ydı. Pandora’ya mühürlü bir kutu verildi ve bunun insanlığa bir armağan olduğunu söylendi. Öte yandan kutunun içinde ne olduğunu açıklanmadı ve Pandora merakına yenik düştü. Kutuyu açar açmaz içindeki tüm kötülükler (hastalık, acı, keder, delilik, kıskançlık ve ölüm) etrafa saçıldı. Pandora hemen kutunun kapağını kapattı ama içeride yalnızca umut kaldı.
Bundan sebep biri bir olayı durumu tanımlamak için ona Pandora’ nın Kutusu derse bunun anlamı olayın sonunun sıkıntı ve karmaşaya yol açacağıdır
Mitoloji tek bir kaynaktan doğmaz. Söylenceler kuşaklar boyu tekrar tekrar anlatıldıkça ve bir öykücüden öbürüne aktarıldıkça gelişirler.
Bir söylenceye göre tanrılar Pandora’ya mühürlü bir kutu veriyor ve bunun insanlığa bir armağan olduğunu söylüyorlar. Öte yandan kutunun içinde ne olduğunu açıklamıyorlar ve kısa sürede Pandora merakına yenik düşüyor. Kutuyu açar açmaz içindeki tüm kötülükler (hastalık, acı, keder, delilik, kıskançlık ve ölüm) etrafa saçılıyor. Pandora hemen kutunun kapağını kapatıyor ama içeride yalnızca umut kalmıştır.
Bir keresinde Hera ve Zeus hangi cinsin seksten daha fazla zevk aldığı konusunda şiddetli bir tartışmaya giriştiler; kadın mı erkek mi? Kahin Tiresias’ın yanıtı ise çok kesindi: Cinsel ilişkide kadınlar daha fazla zevk alıyordu. Hatta, dedi, kadınlar sevişirken erkeklerden dokuz kat daha fazla zevk alır.
Tanrıları en fazla öfkelendiren şey, ölümlülerin kutsal emanetlere saygısızlık yapmasıdır. Böyle bir davranışın cezası genellikle büyük acılar çekmek ya da ölümdür.
Evren düzenli görünüyordu çünkü her tanrı ya da tanrıça kendi alanına sahipti; aynı zamanda karmaşa içindeydi çünkü bu kadar çok tanrının istekleri kimi zaman birbiriyle çakışabiliyordu
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık atarak düşmanına dehşet saçardı.
Hermes’in kişiliği Olympos Dağı’nı neşelendiriyordu. Ölümlü ve ölümsüz herkes tarafından çok seviliyordu. Çoğu kez çocuksu davranmasına karşın gerektiğinde sorumlu ve güvenilir olmayı da biliyordu.
Geç antikçağ ve ortaçağda Hıristiyanlığın ortaya çıkışıyla sanattaki mitolojik temaların yerini İsa’nın, Meryem Ana’nın ve azizlerin görüntüleri aldı. Rönesans’ta yeniden mitolojik temalara ilgi duyuldu ve sanatçılar yapıtlarında yeniden tanrıları ve tanrıçaları canlandırmaya başladı.
Dionysos şarap tanrısıydı ve ayinlerinde şarap içilirdi. Şarabın insanlara kendilerini tanrılar kadar yüce ve güçlü hissettirdiğine inanılırdı. Şarap içen müritler tanrıyla yekvücut olmak için gere­ ken coşkuya ulaşırdı. Dionysos ayinleri genellikle geceleri düzenlenirdi. Kadınlar deri giysiler giyer, şarap içer, sarmaşık dallarından örülmüş çelenk­ ler takar ve Dionysos’un tasviri (bunun tanrının kendisi olduğuna inanılırdı) etrafında çılgınca dans ederlerdi. Kimi zaman kurt ya da geyik yavrularını emzirirler, kimi zaman da bir hayvan aviayıp par­ çalar ve çiğ çiğ yeri erdi. Zaman zaman kendilerinden geçen kadın­ lar ayin sırasında bir erkeği ya da bir çocuğu paramparça ederlerdi. Şarap içip çılgınca dans ederek büyük bir coşkuya kapılan in­ sanlar kendilerini tanrılar kadar güçlü hissederdi. Dinsel coşku çoğu zaman cinsel coşkuyla daha da artardı. Geceler çılgınlık için­ de sürer ve katılanlar kendilerinden geçerdi; her şey mubahtı.
Vesta Bakireleri Roma’da sıradan kadınlardan farklı muamele görürdü. Herhangi bir erkeğin egemenliği altında olmadıklarından erkeklere tanınan bazı haklara sahiptirler.
Zeus, duygu ve eğilimlerinin saltanatını etkilemesine izin vermedi. Bir olayla ilgili tarafsız bir karar alamayacağını fark ederse bu konuyu ya diğer tanrılardan oluşan bir meclise taşır ya da sonuca ulaşmak için başka bir yol bulurdu.
Olympos Dağı’nda genellikle huzurlu bir yaşam vardı. Tanrılar ve tanrıçalar burada geziniyor, yiyip içiyor, müzik dinliyor ve dansçıların zarif hareketlerini izliyorlardı. Olympos Dağı’nda dünyada yaşanan fırtına, kar, bora, deprem, dolu ve hortum gibi doğal afetler yoktu. Dağdaki mutlu ve huzurlu atmosfer burada yaşayanları barışçıl kılıyordu (hiç değilse çoğu zaman)
Eski Yunanistan
aslında erkeklerin dünyasıydı ve kadınlar çok az hakka sahipti;
bu yüzden o dönemdeki ev kadınlarının çoğu özgürlük ve gücün
sembolü olan Amazonlara hayrandı.Öte yandan, erkekler Amazonlara korkuyla karışık hayranlık duyuyordu. Bir kadının erkeğe gereksinim duymaması ve
bir erkek kadar (hatta ondan daha fazla) güçlü olması düşüncesi
biraz ürkütücüydü. Eski insanlar için Amazon hem korku, hem de
hayranlık uyandıran bir figürdü.
Aşkın gözü kör olduğundan, aşk tanrısı Eros’un gözleri bağlanmış olarak resmedilirdi.
Phorcys de kardeşleri gibi deniz tanrısıydı. Ama onu öne çıkaran bu tanrılığı değil, çocuklarıdır. Bildiğiniz gibi Phorcys’in Ceto’dan bir sürü çocuğu oldu.
Bununla beraber bazı söylencelerde yarı kadın yarı kuş olan deniz tanrıçaları Sirenleri babası olarak adı geçiyor. Aynı zamanda ünlü deniz canavarı Scylla’nın da babası olduğu söyleniyor.
Deniz tanrılarından biri olan Thaumas tek başına bir söylence konusu değildir. Sadece bir kenarda durduğu için ve üretme yeteneğine sahip olduğu bilinmektedir.
Okyanus tanrıçası Elektra’ya evlendi. Ve İris ile Harpilerin babası oldu. İris gökkuşağını temsil ediyor, aynı zamanda Olympos’taki tanrıların ve tanrıçaların elçiliğini yapıyordu. Harpiler kuşa benzeyen ve ölülerin ruhlarını taşıyan kadınlardı.
Ayrıca çocuklar dahil kaybolan her şeyden sorumlu tutuluyorlardı.
Gaia (Toprak ana ya da Dünya) yaradılış süresince ilk doğanların bir parçasıydı. Toprak olarak, ama her şeyden önce bir anne olarak evrene karşı muazzam bir sorumluluk taşıyordu.
Eski söylencelere Pandora’nın kutusu konusunda değişik yorumlarda bulunuyor. Bir söylenceye göre tanrılar Pandora’ya mühürlü bir kutu veriyor ve bunun insanlığa bir armağan oldugunu söylüyorlar. Öte yandan kutunun içinde ne olduğunu açıklamıyorlar ve kısa sürede Pandora merakına yenik düşüyor. Kutuyu açar açmaz içindeki tüm kötülükler (hastalıklar, acı, keder, delilik, kıskançlık ve ölüm) etrafa saçılıyor. Pandora hemen kutunun kapağını kapatıyor ama içeride yalnızca umut kalmıştır.
*
Pandora’nın kutusu hakkındaki söylence çağımızda tehlikeli bir durumdan kaçınılması gerektiğini belirten bir deyim olarak kullanılmaktadır.
Biri bir olayı ya da durumu tanımlamak için ona Pandora’nın kutusu derse bunun anlamı olayın sonunun sıkıntı ve karmaşaya yol açacağıdır.
Prometheus insanoğlunu yarattıktan sonra Zeus’un emirlerini kasten hiçe sayarak insana ateşi armağan etti. Bu küstahlığından ötürü Prometheus’u cezalandıran Zeus insanoğlunun ateş sayesinde edindiği güçten tedirgindi. Bu nedenle insanoğlunu güçsüz kılacak bir plan yaptı. Kadın sahnedeki yerini aldı. Söylencelere göre o zamana kadar ölümlü kadınlar ortada yoktu.
Bir kahin Oedipus’un babasını öldürüp annesiyle evleneceğini söylemişti ve Freud kendi cinsinden olan ebeveyne duyulan kıskançlık ile karşı cinsten olan ebeveyne beslenen sevginin tüm çocuklarda gözlemlendiğine inanıyordu.
Hera Yunan tanrıçalarının en büyüğüydü. O, eşlerin koruyucusu, evliliğin savunucusu ve doğum tanrıçasıydı.
Aşkın gözü kör olduğundan, aşk tanrısı Eros’un gözleri bağlanmış olarak resmedilirdi.
Bir keresinde Hera ve Zeus hangi cinsin seksten daha fazla zevk aldığı konusunda şiddetli bir tartışmaya giriştiler; kadın mı erkek mi? Kahin Tiresias’ın yanıtı ise çok kesindi: Cinsel ilişkide kadınlar daha fazla zevk alıyordu. Hatta, dedi, kadınlar sevişirken erkeklerden dokuz kat daha fazla zevk alır.
Evren düzenli görünüyordu çünkü her tanrı ya da tanrıça kendi alanına sahipti; aynı zamanda karmaşa içindeydi çünkü bu kadar çok tanrının istekleri kimi zaman birbiriyle çakışabiliyordu.
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık atarak düşmanına dehşet saçardı.
Ölümlü insan arzulanan şeklini alıncaya kadar çeşitli evrelerden geçti.
Sofokles M.Ö. 409’da 90 yaşındayken öldü. Aiskhylos gibi onun ölümü hakkında da çeşitli söylentiler çıkarıldı. Bu dedikodulardan birine göre oyunlarından uzun bir cümleyi duraksamadan söylemeye çalışırken nefesi kesilmişti; bir diğerine göre üzüm yerken boğazına kaçırmıştı.
Sofokles çok yetenekli ve sevilen bir kişiydi, her alanda da başarı gösterdi. Yakışıklıydı ve saygın bir kişiliğe sahipti. Birçok resmi görevde bulundu ve sanatçıları destekledi
Söylenece, yüce bir güç ya da kişilik içeren dini bir öyküdür. Söylencelerdeki tanrılara, tanrıçalara, ve diğer doğaüstü varlıklara tapınılır ya da saygı duyulur. Onu yaratan kültürde söylence kutsal ve gerçek olarak benimsenir.
Atalarımızda tıpkı bizler gibi bilgiye açtı.
Kullandığımız dil klasik mitolojinin etkisi altındadır: Kendini beğenmiş kişiler narsisttir, düşmanımızın zayıf noktası onun Aşil topuğudur, hipnozun düş dünyası halini deneyimlemişsinizdir ve dünyayı görmek için atlasa bakarsınız.
Sisifos Ölüm’ü tuzağa düşürdü ve kendisi için gönderilen zincirlerle onu bağladı. Ölüm esir düştüğü için artık hiçbir ölümlü ölmeyecekti.
Tanrıları en fazla öfkelendiren şey, ölümlülerin kutsal emanetlere saygısızlık yapmasıdır. Böyle bir davranışın cezası genellikle büyük acılar çekmek ya da ölümdür.
Görünüşe bakılırsa, evrenin her yanında güçleri yankılanan ünlü tanrıların yanı sıra her dağın, her ırmağın, her pınarın, hatta her ağacın kendi tanrı ya da tanrıçası vardı. Dünyayı bu şekilde algılamak evrenin hem düzenli hem de karmaşa içinde görünmesine yol açıyordu. Evren düzenli görünüyordu çünkü her tanrı ya da tanrıça kendi alanına sahipti; aynı zamanda karmaşa içindeydi çünkü bu kadar çok tanrının istekleri kimi zaman birbiriyle çakışabiliyordu.
Ares’in tek ilgilendiği savaş ve kan dökmekti. Adalet ilkelerine ya da savaş stratejisine aldırdığı yoktu. Aksine savaşta terörün ve yıkımın daha da artması için çaba gösteriyordu. Söylencelerin çoğunda Ares savaşın ruhu olarak betimlenir ve hiçbir ahlaki değere, ilkeye ya da görgüye sahip olmadığı belirtilir.
Sarmaşıklı değnek, üzeri asma ya da sarmaşıkla kaplanmış, üzüm ya da diğer küçük meyve taneleriyle süslenmiş, tepesinde bir kozalak bulunan bir değnek ya da sopaydı. Dionysos ayinlerinde bu, bereketin sembolü ve kutsal bir nesneydi.
Aynı zamanda Athena’nın tarihteki ilk gemi olan Argo’nun yapımını denetlediğine inanılır. Kimileri bunun tarihteki ilk gemi olmadığını ileri sürer ama o zamana kadar yapılan en büyük tekne olduğunu da kabullenirler. iason ve Argonotlar Altın Post’u aramaya çıktıklarında bu gemiyi kullanmışlar. Athena’ya atfedilen diğer buluşlar; savaş arabası, flüt, boru ve matematik bilimidir. Bu liste uzayıp gider ve eski insanlar bu cömert armağanlarından dolayı Athena’ya büyük minnet duymuşlardır.
Başlangıçtan bugüne kadar mitoloji görsel sanatçılara esin kaynağı olmuştur. Gezdiğiniz her müzede klasik mitolojiyi konu alan en az bir esere -bir resme, bir heykele ya da bir gravüre-rastlarsınız. Köken olarak mitoloji eski dinlerin temelini oluşturmuştur ve sa nat din inancını dile getirmekte önemli bir rol oynar. Tanrıları ve tanrıçaları onurlandırmak için heykeller yapılmıştır; tapınakların duvarlarını oymalar süsler ve fincan, vazo ve tabak gibi ev eşyaları resimlerle donatılmıştır.
Yazarlar mitolojiden çeşitli biçimlerde yararlanırlar. Bazıları mitolojik karakterleri ya da sahneleri yapıtiarına renk katmak için kullanır. Kimileri mitolojik anlatımları ya da konuları yeniden işler. Kimileri de eski söylenceleri kendi öykülerinin başlangıç noktası olarak alır.
Sofokles M.Ö. 409’da 90 yaşındayken öldü. Aiskhylos gibi onun ölümü hakkında da çeşitli söylentiler çıkarıldı. Bu dedikodulardan birine göre oyunlarından uzun bir cümleyi duraksamadan söylemeye çalışırken nefesi kesilmişti; bir diğerine göre üzüm yerken boğazına kaçırmıştı.
Sofokles çok yetenekli ve sevilen bir kişiydi, her alanda da başarı gösterdi. Yakışıklıydı ve saygın bir kişiliğe sahipti. Birçok resmi görevde bulundu ve sanatçıları destekledi.
Homeros yalnızca eski dünyanın en ünlü ozanı değil, edebiyat dünyasının en ünlü ve kesinlikle en etkileyici sanatçısı olarak da tanınır.
Fobi genellikle mantık dışı bir korkudur. Bu sözcük Ares’in
oğlu olan ve savaş alanında korku salan Phobos’un adından
gelir.
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün
kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık
atarak düşmanına dehşet saçardı.
Eski Yunanistan
aslında erkeklerin dünyasıydı ve kadınlar çok az hakka sahipti;
bu yüzden o dönemdeki ev kadınlarının çoğu özgürlük ve gücün
sembolü olan Amazonlara hayrandı.Öte yandan, erkekler Amazonlara korkuyla karışık hayranlık duyuyordu. Bir kadının erkeğe gereksinim duymaması ve
bir erkek kadar (hatta ondan daha fazla) güçlü olması düşüncesi
biraz ürkütücüydü. Eski insanlar için Amazon hem korku, hem de
hayranlık uyandıran bir figürdü.
Eskiler sevdikleri ölünce dilinin altına bir madeni para koyarlardı.
Bu, Kayıkçı’ya ödenecek ücretti. Eğer ölen biri gerektiği gibi gömülmez ya da hiç gömülmezse, o kişinin gölgesi ırmağın kıyısında yüzyıl boyunca dolanıp dururdu.
Köken olarak mitoloji eski dinlerin temelini oluşturmuştur ve sanat din inancını dile getirmekte önemli bir rol oynar.
Aiskhylos MÖ 455’te 69 yaşındayken öldü. Ölüm nedeni bilinmiyor ama (bir komedi yazarının çıkardığı dedikoduya göre) bir kartalın saçsız başına kaplumbağa düşürmesi yüzünden hayatını kaybetmişti.
Böylece yanıtlanamayan soruları yanıtlamak için söylenceler oluşturuldu.
Eski dünyanın en ünlü tapınaklarından biri onun onuruna inşa edildi: Vesta Tapınağı
Burçların simgeleri de kaynağını klasik mitolojiden alıyor:

Aries (Koç), altın postlu koçtur.

Taurus (Boğa), Europa’yı Girit’e götüren beyaz boğadır.

Gemini (İkizler), Zeus ile Leda’nın ikiz oğulları Castos ile Pollus’tur.

Cancer (Yengeç), Herakles’in karşılaştığı yengeçtir.

Leo (Aslan), Herakles’in bir başka düşmanı olan Nemea Aslanıdır.

Virgo (Başak), Romalıların adalet tanrıçası Astraea’dır.

Libra (Terazi), Athena’nın terazisini temsil eder.

Scorpio (Akrep), Orion’u öldüren akreptir.

Saggitarius (Yay), ünlü bir okçu olan Chiron adındaki Sentor’dur.

Capricorn (Oğlak), Zeus’u emziren Amalthes isimli keçidir.

Aquarius (Kova), tanrıların sakisi Ganymede’dir.

Pisces (Balık), hem Afrodit’in hem de Eros’un gizlenmek için yararlandıkları balıktır.

Tanrılar aralarında bir uzlaşmaya vardılar: Persephone yılın bir kısmını annesiyle birlikte dünyada, geri kalan kısmını da Hades’le birlikte Yeraltı Dünyası’nda geçirecekti. Bu dönemlerin her biri bir mevsime eşit oluyordu. Persephone Yeraltı Dünyası’ndayken Dünya’da sonbahar ve kış yaşanıyordu: Bitkiler ölüyor, hava soğu yor ve hiçbir şey yetişmiyordu. Persephone annesiyle birlikteyken ise Demeter’in mutluluğu bitkilerin gelişip olgulaşmasına yol açı yordu.
Söylenceler Afrodit’in doğumu hakkında farklı yorumlar yapar. Bazılarına göre Zeus ile Deniz Perilerinden Dione’nin kızı olduğu nu ileri sürüyor. En iyi bilinen öyküye göre Afrodit Olympos’taki on iki tanrıdan önce yaratılmıştır. Bu akla yakın, zira fiziksel aşk insanlığın en eski ve en güçlü deneyimidir.
Athena, Perseus’a Medusa’nın inine ulaştığında ne yapması gerektiğini anlattı. Uyuyan Medusa’ya doğrudan doğruya bakmak yerine -çünkü o zaman taş kesilebilirdi- onun bronz kalkandaki yansımasma bakmalıydı. Perseus Medusa’ya hiç bakmadan ve gözlerini kalkandaki yansımadan ayırmadan canavarın kafasını kesti.
Titanyum elementi ismini güçleriyle ün salan Titanlardan alır. Titanik devasa ve güçlü anlamına gelir, tıpkı eski Titanlar gibi.
Ani ve olağanüstü korkuyu ifade eden panik sözcüğünün kökeni Pan tanrısına uzanır. Savaşta Pan korkunç bir çığlık atarak düşmanına dehşet saçardı.
Tanrılar bir haftadan fazla Akhilleus’un Hektor’un cesedini sürüklemesini izledikten sonra artık dayanamadılar. Haberci tanrıça İris ile Akhilleus’un annesi Thetis’i Akhilleus’a göndererek oğlunun cesedini kral Priamos’a vermesini emrettiler. Akhilleus söyleneni yaptı ve Hektor’un cenaze töreni için savaşa on iki gün ara verildi.
Olağanüstü yakışıklı bir delikanlı olan Narcissus kendisine kendisine aşık olanlara tepeden bakardı. Tanrılar onu cezalandırmak için su birikintisinde gözüne çarpan kendi görüntüsüne aşık olmasını sağladılar. Sadece kendi yansımasına tutulduğunu ve bu yansımanın aşkına karşılık veremeyeceğini anlayan Narcissus intihar etti.
Amazan kadınları bir erkeğin yanında bulun­ maya tahammül edemezlerdi. (Bunun tek istisnası ağır işleri üst­ lenen erkek hizmetkarlardı.) Öte yandan, soylarının devamı için erkeklere gereksinimleri vardı. Bu yüzden Amazan kadınları ha­ mile kalmak için tanımadıkları erkeklerle, genellikle gezginlerle ve yabancılarla çiftleşirdi. Bu kadınların erkeklerden tek beklentisi çocukların biyolojik babası olmalarıydı. Amazan kültüründe baba diye bir kavram yoktu.
• Crinaeler: Çeşmelerde yaşar
• Dryadlar: Ağaçlarda yaşar
• Hamadryadlar: Belli ağaçlarda yaşar, bu ağaçlar kuruyunca ölürlerdi.
• Leimakidler: Çayırlarda yaşar
• Meliaeler: Dişbudak ağaçlarında yaşar
• Naiadlar: Tatlı sularda yaşarlardı.
• Napaeler: Vadilerde yaşar
• Nereidler: Denizlerde yaşar
• Oreadlar: Dağlarda yaşar
• Pegaeler: Pınarlarda yaşar
Calliope: Epik şiir
• Clio: Tarih
• Erato: Aşk şiirleri, lirik şiirler ve evlilik şarkıları
• Euterpe: Müzik ve lirik şiir
• Melpomene: Trajedi
• Polyhymnia (ya da Polymnia): Pantomim ve şarkılar
• Terpsichore: Dans
• Thalia: Komedi
•Urania: Astronomi

Zeus ile Mnemosyne’nin kızları olan ilham Perileri müzik, sanat, şiir, dans ve genel olarak güzel sanatların tanrıçalarıydılar. Bu tan­ rıçalar onlardan esinlenerek eserlerini yaratan ozan ve sanatçılar tarafından onurlandırılırdı. Zeus ve Mnemosyne dokuz gece bo­ yunca sevişerek dokuz ilham Perisi’ni yarattılar. Her peri belli bir sanat dalının sorumluluğunu taşıyordu:

aşk tanrıçasının seksi ve yakışıklı biriyle evlenmiş olduğunu sanırsınız ama hayır. Hephaistos usta bir zanaatkardı ama çirkin ve topaldı. Son derece alışılmadık, garip bir çift oluş­ turuyorlardı.
Bazı söylencelere göre sağ meme kadının ok atmasını engelleyebileceği için kızlar kısrak sütüyle beslenerek memelerinin gelişmesi önlenirdi. Diğer söylenceler kızların sağ göğüslerini kestiklerini ya da dağladıklarını ileri sürüyor. Klasik dönem yazarları Amazon sözcüğünün kökeninin ”memesiz ” anlamına gelen a-mazos’tan geldiğini ileri sürüyorlardı.
Söylencelere göre Amazon kadınları bir erkeğin yanında bulunmaya tahammül edemezlerdi. (Bunun tek istisnası ağır işleri üstlenen erkek hizmetkârlardı.) Öte yandan, soylarının devamı için erkeklere gereksinimleri vardı. Bu yüzden Amazon kadınları hamile kalmak için tanımadıkları erkeklerle, genellikle gezginlerle ve yabancılarla çiftleşirdi. Bu kadınların erkeklerden tek beklentisi çocukların biyolojik babası olmalarıydı. Amazon kültüründe baba diye bir kavram yoktu.
Thanatos: Ölüm Tanrısı. Bir insanın yaşam ipliği kısalınca Thanatos o ölümlüyü ziyaret eder ve saçından bir tutam keserdi. Thanatos saçınızı kestiğinde kurtuluşunuz kalmazdı. Hades’e adanmış olurdunuz.
Üç sayısı üçlü bir tanrıça olduğu varsayılan Hekate’yle bağlantılıydı. Üç ayrı yöne bakan üç yüzü geçmişi, şimdiki zamanı ve geleceği görüyordu. Aynı şekilde varoluşun üç sürecini denetliyordu: doğum, yaşam, ölüm. Üç kutsal simgesi vardı: bir anahtar, bir hançer ve bir ip. Bir yolcu üç yol ağzına geldiğinde karşısına Hekate’nin çıktığı söyleniyordu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir