İçeriğe geç

Al Midilli Kitap Alıntıları – John Steinbeck

John Steinbeck kitaplarından Al Midilli kitap alıntıları sizlerle…

Al Midilli Kitap Alıntıları

– Bana başka hikaye anlatmayacak mısın?
+ Tabii ki anlatacağım, ama sadece insanların dinlemek istediğinden emin olduğum zaman.
– Ben dinlemek istiyorum, Büyükbaba .
+ İstiyorsun elbette, ama sen daha küçüksün. Yapılan işleri erkekler başardı, ama sadece çocuklar dinlemek istiyor
Hep birilerini ayartıyorsun ki işler ters gidince suçu üstüne yıkasın
Günümüzde yaşayan hiç kimse o zamanlara layık değildi
O kahramanlık çağında yaşamak isterdi, ama kendisinde pek de kahramanlık kumaşı olmadığını biliyordu
Başına ne geleceğini kimse bilemez. Ne sen, ne ben, ne de bir başkası
Bir gün eyer örtüsünde bir kırışıklık bıraktım ve hayvanın sırtı yara içinde kaldı. Babam bana hiçbir şey demedi. Ama ertesi sabah yirmi kilo yükle beraber eyeri bana bağladı. Atımın yularından tutarak o eyerle güneşin altında bir dağı aşmak zorunda kaldım. Neredeyse ölüyordum, ama bir daha asla eyer örtüsünde kırışıklık bırakmadım. Bırakamadım
Beklemek için fazla bir zaman var önünde, böyle başında beklersen yakında bıkarsın
Birazcık yağmurdan zarar gelmez
Tanıdıklarına git. Ölmek için yabancıların yanına gidilmez
Tanrı aşkına!
Çocuğun neler hissettiğini anlayamıyor musun?
Kendine acı çektirmek için başka nefis yollar da bulmuştu
Hayvanlar uzun süre kapalı kalmayı sevmez
düşersen kesinlikle hayal kırıklığına uğrayıp vazgeçme. İnsan ne kadar usta olursa olsun onu sırtından atacak bir at mutlaka bulunur
Kötü atlar suya sadece dudaklarını değdirirdi, ama iyi bir hayvan bütün burnunu ve ağzını suya sokar, ancak nefes alacak kadar yer bırakırdı
Kötü atlar suya sadece dudaklarını değdirirdi, ama iyi bir hayvan bütün burnunu ve ağzını suya sokar, ancak nefes alacak kadar yer bırakırdı.
Bahsetmek, bazen çok hassas bir hakikati yıkmak anlamına gelirdi, paylaşılınca parçalanıp bozulacak bir hakikatti bu!
Adını koyamadığı bir hüzün vardı içinde.
Bir özlem okşadı tenini, öyle keskindi ki ağlayarak atmak istedi onu göğsünden.
Gitano yaşlı bir adamdı, ama donuk kara gözlerine bakınca daha fazlası görülüyordu. Bu gözlerin arkasında bilinmeyen bir şey vardı. Gözlerin içinde, arkasında ne olduğunu tahmin etmenize yetecek kadar çok şey söylememişti.
Babası çocuğa acı verebilecek her sözcüğü adı gibi bilirdi.
Jody orada bir şeyler olduğunu biliyordu. Harika bir şey vardı, çünkü bilinmiyordu; gizemli ve saklı bir şey vardı. Bunun böyle olduğunu ta içinde hissediyordu.
Gözlerinin gerisinde ne olduğunu tahmin etmenize izin verecek kadar çok konuşmamıştı hiç.
Başka hikaye anlatmayacak mısın?
Tabii ki anlatacağım, ama sadece insanların beni dinlemek istediğinden emin olduğum zaman.
İnsanlar acıkmaya başladıklarında kendi sürülerine göz dikerler.
Kendine acı çektirmek için başka nefis yollar da bulmuştu.
Başına ne geleceğini kimse bilemez. Ne sen, ne ben, ne de bir başkası
Bir özlem okşadı tenini, öyle keskindi ki ağlayarak atmak istedi onu göğsünden.
Atlar sevdikleri biri onlara olan biteni açıklarsa asla sorun çıkarmazdı.
Başına ne geleceğini kimse bilemez. Ne sen, ne ben, ne de bir başkası
Önemli olan Kızılderililer değildi, maceralar değildi, hatta buraya ulaşmak da değildi. Bir sürü insan sürünerek ilerleyen tek bir hayvan olmuştuk. Ben de hayvanın başıydım. Batıya, hep batıya gidiyordu. Herkes kendisi için bir şeyler istiyordu, ama hepsinden oluşan büyük hayvan sadece batıya gitmek istiyordu. Lider bendim, ama ben olmasaydım başkası hayvanın başı olacaktı. Hayvan başsız kalamazdı.
Hayatları boyunca çalıştıklarına göre dinlenmeye hakları var. Belki de ortalıkta dolanmak yine de hoşlarına gidiyordur.
Insanlar acıkmaya başladıklarında kendi sürülerine göz dikerler.
Sözlerin o kadar önemi yok,ama içindeki doğruluk payı önemli.
Çünkü insanlar acıkmaya başladığında kendi sürülerine göz dikerler
Galiba sessizdi.Galiba düzeldi..

♡~♡

Adını koyamadığı bir hüzün vardı içinde

**

Birazcık yağmurdan zarar gelmez

O eski hikayeleri anlatıyorum, ama aslında anlatmak istediğim onlar değil. Sadece onları anlattığımda insanların ne hissetmesini istediğimi biliyorum.
Yaşlı adam gülümsedi. Gidecek bir yer yok. Okyanus seni durdurur. Onları durduran okyanustan nefret eden yaşlı adamlar bekleşir kıyıda.
Bir sürü insan sürünerek ilerleyen tek bir hayvan olmuştuk. Ben de hayvanın başıydım. Batıya, hep batıya gidiyorduk. Herkes kendisi için bir şeyler istiyordu, ama hepsinden oluşan büyük hayvan sadece batıya gitmek istiyordu. Lider bendim, ama ben olmasaydım başkası hayvanın başı olacaktı. Hayvan başsız kalamazdı.
Bugün başlarına gelecekleri hiç bilmediklerine bahse girerim.
Sen de bilmiyorsun, dedi Billy bir filozof edasıyla. Ben de bilmiyorum, başkası da.

(Bahsi geçenler, öldürülecek olan fareler.)

O kahramanlık çağında yaşamak isterdi, ama kendisinde pek de kahramanlık kumaşı olmadığını biliyordu. Günümüzde yaşayan hiç kimse o zamanlara layık değildi.
Yapılan işleri erkekler başardı, ama sadece çocuklar dinlemek istiyor.
Çünkü insanlar acıkmaya başladıklarında kendi sürülerine göz dikerler.
Büyükbaba, Belki de suyun fazla gelmiştir, için boşalıyor, koflaşıyorsundur, dedi.
Zorluklarla başa çıkmaya başla, o zaman görürüz.
Onları köpekler yiyor, diye açıkladı Jody. Kızılderilileri avlamaya pek benzemiyor herhalde.
Hayır, hiç benzemiyor Ama sonraları askerlerin gelip Kızılderilileri avlaması, çocukları vurması ve çadırları yakması senin fare avından pek farklı değildi.
Yarın benimle fare avlamaya gelir misin, büyükbaba?
Fare avlamaya mı Jody? Büyükbaba bir kahkaha attı. Bu kuşağın insanları fare avlamaya kadar düştü mü? Yeni insanlar pek güçlü değil, ama fareleri kendilerine av seçecekleri hiç aklıma gelmezdi.
Ayrıca taya binebilmen için iki yıl daha geçmesi gerek.
O zamana kadar büyürüm, diye çaresizce haykırdı Jody.
Evet, yaşlı bir adam olursun, dedi Billy.
Peki şimdi ne istiyorsun, Gitano?
Burada kalacağım, dedi adam usulca, burada öleceğim.
Babasının armağanlarının hepsi bazı şartlarda gelirdi ve bu da değerlerini biraz azaltırdı. İyi disiplin böyle bir şeydi.
İnsan ne kadar usta olursa olsun onu sırtından atacak bir at mutlaka vardır.
Babasının armağanlarının hepsi bazı şartlarla gelirdi ve bu da değerlerini biraz azaltırdı. İyi disiplin böyle bir şeydi.
Gidilecek yer yok, Jody. Her yer tutulmuş. Ama en kötüsü bu değil. Yoo, daha da kötüsü var. Batıya gitmenin heyecanı öldü artık insanların içinde. Batıya gitmek, artık bir açlık değil.
Eski hikayeleri anlatıp duruyorum ama asıl söylemek istediğim bunlar değil. Yalnızca, bunları anlattığım zaman, insanların neler hissetmesini istediğimi biliyorum.
O gözlerde, bilinmeyen bir şey vardı. Gözlerinin gerisinde ne olduğunu tahmin etmenize izin verecek kadar çok konuşmamıştı hiç.
Elbette, onu her şeye zorla alıştırabiliriz, diyordu. Ama öyle yaparsak, o kadar iyi bir at olmaz. Daima bir korku kalır içinde. Emirlere kendi isteğiyle uymaz o zaman.
Sözlerin o kadar önemi yok, ama içindeki doğruluk payı önemli.
Orada bir şeyler olduğunu biliyordu. Harika bir şey vardı, çünkü bilinmiyordu.
Havada bir belirsizlik vardı; bir şey değişmiş, kaybedilmiş ve aşina olunmayan yeni bir şeyler kazanılmış hissi.
Sözlerin o kadar önemi yok, ama içindeki doğruluk payı önemli.
Şayet düşersen kesinlikle hayalkırıklığına uğrayıp vazgeçme. İnsan ne kadar usta olursa olsun onu sırtından atacak bir at mutlaka vardır.
Bana başka hikaye anlatmayacak mısın? dedi jody
Tabii ki anlatacağım, ama sadece insanların dinlemek isteğinden emin olduğum zaman.
Ben dinlemek istiyorum, Büyükbaba.
İstiyorsun elbette, ama sen daha küçüksün. Yapılan işleri erkekler başardı, ama sadece çocuklar dinlemek istiyor.
Şayet düşersen kesinlikle hayalkırıklığına uğrayıp vazgeçme. İnsan ne kadar usta olursa olsun onu sırtından atacak bir at mutlaka vardır.
İnsanlar acıkmaya başladıklarında kendi sürülerine göz dikerler.
Carl en başından başlamanı istiyor. Bu, öğrenmenin tek yolu. Kimse sana bir şey söyleyemez. Tıpkı babamın eyer örtüsü konusunda bana yaptığı gibi. Bir gün, eyer örtüsünü kırışık bırakmıştım ve o yüzden atın sırtı yara oldu. Babam bana tek kelime söylemedi. Ama ertesi sabah yirmi kiloluk eyeri bana yükledi. Az kalsın ölecektim ama bir daha eyer örtülerinde hiç kırışıklık bırakmadım. Bırakamazdım da. O zamandan beri hiç eyer örtüsü örtmedim ama hep o eyeri sırtımda hissettim.
Geceleyin tarla farelerini avlamışlardı ve dört kedinin hepsi de tıka basa fare etiyle dolu olmasına rağmen arka kapıda yarım daire oluşturup yürek burkan bir miyavlama tutturdular.
Belki de haklısın. O yolculuk bitti. Belki de unutmak gerek artık Bittiğine göre.
-Bugün başlarına geleceklerden hiç haberleri yoktur.
– Yoktur. Senin de yok. Benim de yok, kimsenin de.
Her şeyin üstesinden gelemem.
İnsan ne kadar iyi bir binici olursa olsun, onu da üstünden atabilecek bir at mutlaka bulunur.
Şayet düşersen kesinlikle hayalkırıklığına uğrayıp vazgeçme. İnsan ne kadar usta olursa olsun onu sırtından atacak bir at mutlaka vardır.
At üstündeki bir adamın, fiziksel olduğu kadar ruhsal olarak da bir yayadan daha üstün olduğunu içgüdüsel olarak biliyorlardı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir