Maurice Leblanc kitaplarından Arsen Lüpen – Kibar Hırsız 1 kitap alıntıları sizlerle…
Arsen Lüpen – Kibar Hırsız 1 Kitap Alıntıları
“Varlık ve güzellik karşı konulamaz bir kombinasyondur.”
Arsen Lüpen hem hiç kimseydi, hem de herkesti.
Beni gördün ama bana bakmadın
Arsen Lüpen gibi bir rakip karşısında Herlock Sholmes fırsatlardan yararlanmaz. Onları kendi yaratır.
Herkes merakla, dünyaca ünlü Herlock Sholmes’ü beklemişti. Ama dedektifin görünüşü sıradan bir vatandaşınki gibiydi. Bu yüzden herkes düş kırıklığına uğradı. Çünkü karşılarındaki adam bir roman kahramanına hiç benzemiyordu. Herlock Sholmes denince ilk akla gelen gizemli ve şeytani kişiliğinden eser yoktu.
İnad etmiyordu. Gücün başarısız olduğu yerde, kurnazlık devreye girer – diyordu, kendi kendine.
Her şeyi başardım, ama yenilgiye uğradım hedefe ulaştım, ama yuvarlandım.Kader benden daha güçlü.Sevdiğim insan da artık yaşamıyor.Ben de ölüyorum.
Gücün yetmediği yerde kurnazlık devreye girer, asıl önemli olan doğru zamanda doğru yerde olmaktır.
Gölgesini kaybetmiş bir adam gibi hissediyorum.
Ne biliyorsunuz ? – diye sordu bana Daspry. Birbirinden tamamen farklı etkiler çoğu zaman aynı sebepten doğarlar.
Daha birkaç gün önce tanışan insanların hemen birbiriyle kaynaşmasını siz de tuhaf bulmuyor musunuz?
Aslında yaşam dediğimiz şey bir tiyatro sahnesinden farksız. Bu sahnede gök gürültüsü de var, güneşin doğuşu da.
“Ganimard!”
Dedektif döndü :
“Ne var?”
“Ganimard, saatini unuttun.”
“Saatimi mi?”
“Evet, yanlışlıkla cebime girmiş.”
Özür dileyerek saati müfettişe verdi :
“Kusura bakma. Alışkanlık işte.
Dedektif döndü :
“Ne var?”
“Ganimard, saatini unuttun.”
“Saatimi mi?”
“Evet, yanlışlıkla cebime girmiş.”
Özür dileyerek saati müfettişe verdi :
“Kusura bakma. Alışkanlık işte.
Eh, şu insanlar çok aptal ! Ceketimin astarını söküyor, botlarımın tabanlarını arıyor, odanın duvarlarını steteskopla dinliyorlar, ancak Arsen Lüpen’in eşyalarını kolayca bulunabilecek bir yerlere saklayacak kadar alık olduğuna inanmıyorlar. Ben de bunun üzerine oynuyorum.
“Neden belli bir tipe bürüneyim ki?” diye ekledi. “Her zaman aynı kişi olmanın yaratacağı tehlikeden niye kaçınmayayım ki ? Eylemlerim beni yeterince belli ediyor zaten.” Biraz da gururlanarak, “Kimsenin, ‘Bu adam yüzde yüz Arsen Lüpen,’ diyememesi bence daha iyi. Önemli olan, yanılmaksızın, ‘Bu işi Arsen Lüpen yapmıştır,’ demeleri,” dedi.
Çalişmak? Antonie ve çalişmak !Haydi canim,hayatta gülmek,eğlenmek,zevk ve Sefa sürmek varken,hele insan 24 yaşindayken,çalişmakta ne oluyordu ki?Sonra çalişmaya alişmamişti ki!
Hiç kimsenin,’İşte Arsen Lupen orada!’ diyemememesi çok daha iyi.Onun yerine benim yaptığım bir işi görüp tereddüt etmeden, ‘İşte bu Arsen Lupen’in işi!’ diyebilmeleri asıl mesele.
Gücün etkisiz kaldığı yerde kurnazlık hüküm sürer.
Evet, yaman adam ve öyle bir adam ki size uzattığım şu eli, onun omuzuna koymak zevkini mutlaka tadacağım. Görüyorsunuz ya, Arsen Lüpen’le Herlok Şolmes’in günün birinde karşılaşacaklarına inanıyorum. Evet, dünya, onların karşılaşmalarını önleyemeyecek kadar küçüktür.
herkes bilmece çözmeye yetenekli değildir.
Geçmiş ne kadar uzakta kaldı!
İşte böylece, hak yerini bulmuş oluyordu. Cinayet hiçbir zaman cezasız kalmaz, erdem her zaman armağanım görür.
Ben hayatta kaldığım sürece diyordu Ondan ayrılmayacağım.
Kuvvetin sökmediği yerde, kurnazlık söker.
Bu işin altında hoşuma gitmeyen bir takım dolaplar dönüyor. Ben gidiyorum. İyi akşamlar.
Karanlıkta belirsizce yürüyor ve durmadan aynı engele çarpıyormuşuz gibi sürekli bir öfke içindeydik.
En tutarsız sonuçlar çok kere bir tek nedene dayanır.
Yatağıma uzandım ve her zamanki gibi uyuyabilmek için, masamda her gece beni bekleyen kitabı aldım.
Şu da var ki, tutarlı ve mantıklı olmanın üstüne titreyen bir insanın hayatında her şey aynı amaca hizmet etmeliydi. Sonra birazcık reklam da asla zararlı değildi.
Bütün bunlar beni hayran edecek kadar ustaca düşünceler! Doğrusu tebrikler! Bu ne parlak hayal gücü!
Görmek için bakmak gerekir, oysa bakılmamış.
“En tutarsız olayların bazen tek bir kaynağı olur.”
Sonucu belli, eşit olmayan bir yarıştı bu.
Arsen Lüpen dün gıyabi olarak yirmi yıl kürek cezası yedi. Bu duruma göre bugün ortalıkta görünecek kadar ihtiyatsız davranması olacak şey değil. Üstelik gazeteler, onun cezaevinden o ünlü kaçışından sonra bu kış ilk kez Türkiye’de görüldüğünü haber vermediler mi?
Ne var ki insanın kendini tanıyamadığı haller oluyor; işin son derece üzücü yanı bu. Şu anda, gölgesini yitiren insanın duyabileceği şeyi duyuyorum içimde. Kendimi arayacağım Ve yeniden bulacağım.
Görünüş de ne demekmiş? İnsan onu dilediği gibi değiştirir.
Nasıl oluyor da çok saydığım, kendisine içimden gelerek sırlarımı açtığım eski bir dost güvenimi kötüye kullanabiliyor! Böyle bir adam mısın sen? Çok fena Ne oldu sana böyle kuzum?
Hayır, kesin düşüncem, bozulmaz kararım budur. Hiçbir şey beni bu kararımdan döndüremez, asla uzlaşmam.
Çok üzgünüm efendim, cüzdanımı unutmuşum. Bana bir kaç günlüğüne kredi açacak kadar adımı tanıyorsunuzdur belki: Arsen Lüpen.
Sessizliği en şiddetli öfkeden bile daha tedirgin ediciydi.
gazete sütunları en uydurma hikayelerle dolup taşıyordu. Ve işin tuhafı, halk bütün yazılanlara inanıyordu.
Tepiniyor çırpınıyordu, iflas edip de beynine kurşun sıkmaktan başka çaresi kalmayan bir adam halini almıştı adeta.
Efendi dedi soyulacak kişilere önceden haber vermek hiç de adet değildir. Özellikle Arsen Lüpen böyle saçmalıklar yapacak adam değildir.
Onu ebediyen yitirmiştim, benim için bitmişti, bitmişti o artık.
Vay! Vay! Çok ileri gidiyorsunuz!
Tuhaf yolculuk! Oysa ne iyi başlamıştı! Bana gelince, bu yolculukta hiç de eşref saatinde görünmedim. Provans, insanların en tatlı dillisi tarafında yönetilen süratli, konforlu bir transatlantiktir. Burada en seçkin sosyete bir araya gelmişti. İlişkiler kuruluyor, eğlenceler düzenleniyordu. Toplumdan ayrılmış olmanın, bilinmeyen bir adadaymışız gibi kendi alemimize dalmanın ve dolayısıyla birbirimize yaklaşmak zorunda kalmanın tadını çıkarıyorduk adeta. Ve birbirimize daha çok yaklaşıyorduk
Aslında yaşam dediğimiz şey bir tiyatro sahnesinden farksız. Bu sahnede gök gürültüsü de var, güneşin doğuşu da.
Suç hiçbir zaman cezasız kalmaz ve doğruluk her zaman kazanır.
Çoğunlukla basit şeyler gözümüzden kaçanlar oluyor.
İnsanlar sadece dışarıdan görüneni bilmekle yetinip asıl gerçeği göremiyorlardı.
Verilen sözler elbet bir gün unutulacaktır.
Şehirde yaşamak çok pahalı.
Kim olduğumu artık ben bile bilmiyorum. Aynada kendimi tanıyamıyorum.
Bu sebeple, siyah inciyi alabilmek için sesizlikten daha sessiz, karanlıktan daha görünmez olmalısın
Ve bana olan güveni sayesinde onun sadık tarih yazarı olabildim
Taklit edilmeyecek bir elyazısı yoktur
Gölgesini kaybetmiş bir adam gibi hissediyorum.
Gücünü yitirdiğin yerde kafanı çalıştıracaksın.
”Suç hiçbir zaman cezasız kalmaz ve doğruluk her zaman kazanır. ”
Şimdi dinleneceğim, güzelce yemek yemeye başlayacağım ve yavaş yavaş yeniden kendim olacağım. Başkasına dönüşmek, gömlek değiştirir gibi kişilik değiştirmek, yeni bir ses, görünüş, bakış, el yazısı yaratmak harikaydı ama bazen öyle bir an geliyor ki kendini tanıyamıyorsun, bu da oldukça üzücü. Şu an, gölgesini kaybetmiş bir adam gibi hissediyorum. Tekrar Arsen Lüpen olmak bana iyi gelecek..
Kaçamayacağım bazı sorumluluklarım var. Artık yarın dinlenirim
Gölgesini kaybetmiş bir adam gibi hissediyorum
Hani bizim başkanın dediği gibi, her haltın altından kalkabilmek için önceden on yıl kendini hazırlayacaksın.
Kimsenin ‘ Bu adam yüzde yüz Arsen Lüpen diyememesi bence daha iyi. Önemli olan, yanılmaksızın, ‘Bu işi Arsen Lüpen yapmıştır’ demeleri
Bu olayda kesin Lüpen’in parmağı var dedi savcıya.
Sen Lüpen’e kafayı taktın. Her yerde onu görüyorsun!
Her yerde onu görüyorum, çünkü her yerde o var!
Sen Lüpen’e kafayı taktın. Her yerde onu görüyorsun!
Her yerde onu görüyorum, çünkü her yerde o var!
Aslında yaşam dediğimiz şey bir tiyatro sahnesinden farksız. Bu sahnede gök gürültüsü da var, güneşin doğuşu da hem monotonluğun hem de çeşitliliğin sergilendiği bir sahne bu.Belki de bu yüzden hayat dediğimiz bu kısa yolculuğa çıktığımızda hem heyecan hem de korku doluyuz.
En taş kalpli insanın bile kalbini sızlatacak suçlar bu kalede işlendi..
Hiç kimsenin, İşte Arsen Lüpen orada!’ diyememesi çok daha iyi. Onun yerine benim yaptığım bir işi görüp tereddüt etmeden, ‘ İşte bu Arsen Lüpen’in işi!’ diyebilmeleri asıl mesele..
Neden belli bir biçim ve karakter de olayım ki? Neden hep aynı sıkıcı insan olma riskini alayım?
Hatta bir keresinde bana şöyle demişti:
Kim olduğumu artık ben bile bilmiyorum. Aynada kendimi tanıyamıyorum
Kim olduğumu artık ben bile bilmiyorum. Aynada kendimi tanıyamıyorum