Attila İlhan kitaplarından Korkunun Krallığı kitap alıntıları sizlerle…
Korkunun Krallığı Kitap Alıntıları
yirmi yaşındaki insan
ebrulu nurlarla gelir
öyle bir yanardağdır ki öfkesi
mutantan destur’larla gelir
karşıtıyla yüklüdür herşey
mutlak çözümlerden vazgeç
tartışılmaz mükemmellikler
ne gizli kusurlarla gelir
sen sen ol korkma karanlıktan
dik ışık çekirdeklerini
çünkü en berrak sular bile
en yağlı çamurlarla gelir
nasıl doğmakla başlarsa ölüm
ölmekle başlar öyle hayat
bil ki dünyayı sarsan sıçramalar
birikmiş şuurlarla gelir
hiç belli olmaz
vaziyet umutsuz mudur
sabrımız umudumuz mudur
hayatımız siyah beyaz
yirmi yaşında insan
infilâk edebilirler dudak dudağa bir dokunsalar
ay buluta giriyor yıldızlarla doldu sular
Türkiye! Çok gülmüş, çok ağlamış,
Sabırlı, bağrıyanık insanlar memleketi
Ağlayan sanki İstanbul’du
Öl desen belki ölecektim
İçimde biber gibi bir kahır
Yalnızlık bana dokunuyordu
Tür-ki-ye mi? Türk-ye mi? Türk ya mı? hangisi? Biri de uymuyor ağzımıza
o eski adamlar
birikmiş şuurlarla gelir
görüyordum:
yalnızlığın ve kadınsızlığın tutsağıydılar, oldukları yerde eriyorlardı.
Şiir onların ‘ıssız çığlığıdır’
müşerref müşerref saklambaç oynuyoruz
uçurumlara açıldığından gönlündeki pencereler
hiç belli olmaz
vaziyet umutsuz mudur
hay Allah temmuz mudur
yanan ruhumuz mudur
sabit bir fikir sessiz bir ısrar
yerimi uysal birine bırakmalıyım
başka yalnızlıklara hak tanımayan
gidecek başka yerim yok korkuyorum
sessizliği kalabalık giremiyorum
kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız
bu da gelmişti başına
herhalde başka bir kız buldu
(felaketin başlangıcı oldu!)
adam ondan soğumuştu
gözlerinde korkunun isi
yosmalığı kusursuzdu
sevdiği itlerin farkına varmadığı
gece hiç kimsenin kurtulamadığı
Zor olan asıl yaşamak
Ölmek ne ki..
Korktuğumun bilincindeyim
Birileri
Şalteri indirdi indirecek
İşim bitik
sıkı tut yüreğini
hiç belli olmaz
Ben gördüm kulaklarım gördü
Vapur kudurdu kuduz gibi böğürdü
Hiç biriniz orada yoktunuz.
zor olan asıl yaşamak / ölmek ne ki
infilâk edebilirler dudak dudağa dokunsalar
ay buluta giriyor yıldızlarla doldu sular.
aslında yedi kat zindan içindeyiz.
sansar gibi sessiz seyreder
nereden vuracağı anlaşılmaz
ne aşısı bulundu ne serumu
kurtulma ümidi az.
artık ne yeşil ortalıkta ne de sarı
kırmızılar hanidir kayıp
bilinmiyor nerede bulundukları
pembelik ayıp
kahverengiler sürüldüler
lâcivert kararıyor ümit az
eflâtunun tadı tuzu kalmadı
hayatımız renksiz
hayatımız siyah beyaz.
başka yalnızlıklara hak tanımayan
biliyorum kuralları bozduğumu
yerimi uysal birine bırakmalıyım.
o zaman sevmek değil ölmek zamanı.
dudakları kırmızı alarm
uğultusu şehre yayılır
sokak sokak
tutulsam korkarım
tutulmasam.
yıldız tozuması külüstür mehtap
arabada sevişmek başlıca merakı
ne kanun tanıyor ne de kitap
bu yollara düşecek adam mıydı
çiçek yaptırmalar parfüm filan
bu sefer yakasını fena kaptırdı
sevtap başını yiyecek anlaşılan
boşversene / daha ölmedik ulan.
yirmi yaşında insan?”
yıldız tozuması külüstür mehtap
arabada sevişmek başlıca merakı
ne kanun tanıyor ne de kitap
bu yollara düşecek adam mıydı
çiçek yaptırmalar parfüm filan
bu sefer yakasını fena kaptırdı
sevtap başını yiyecek anlaşılan
boşversene / daha ölmedik ulan