İçeriğe geç

Güvercinin Gerdanlığı Kitap Alıntıları – İbn Hazm El-Endelüsi

İbn Hazm El-Endelüsi kitaplarından Güvercinin Gerdanlığı kitap alıntıları sizlerle…

Güvercinin Gerdanlığı Kitap Alıntıları

Ayrılıktan sonra yeniden kavuşma, insanın ölümle burun buruna gelip yeniden hayata dönüşünden duyduğu sevince eşdeğer bir sevinç meydana getirir.
Ayak seslerini işitiyorum; ama biliyorum ki Çin bana senden daha yakın!
Ben kuyu başında susuzluğundan ölen birisiyim sanki; kuyunun dibindeki suyu görüyorum, ne ki onu çıkaracak kovam yok.
Bu dünyada ayrılığa denk olabilecek başka hiçbir felaket yoktur. Sonunda gözyaşları aka aka ruhları yerinden oynatmasaydı; ayrılık, önemsiz, küçük bir şey sayılırdı belki.
Biliyoruz ki her birleşen, kaderin bir gereği olarak, bir gün mutlaka ayrılır; her yaklaşan bir gün uzaklaşmaya adaydır.
“Karanlıklara güvenme, çünkü yakında şafak doğacak; ışıkla da kendini aldatma, çünkü akşam olunca güneş batacak.”
alçakgönüllülüğün çok yüksek bir değeri vardır; bu yolla insan dilediği her şeye ulaşır.
“Kaç kez pervane gibi aşk ateşinin çevresinde dönüp durdum; öyle ki sonunda o küçük kelebek gibi o ateşin içine düştüm.”
“İsterdim ki yüreğimi bir bıçakla yarıp açsınlar ve seni oraya yerleştirsinler; sonra da kapatıp diksinler.
Böylece sen hep orada olasın; diriliş gününe kadar, başka yerde değil, orada kalasın!
Ben yaşadıkça sen de yaşayasın! Eğer ölürsem, kabrin derin karanlığında, kalbimin içinde kalasın!”
Gökler ve yeryüzü hakla yerinde durur.
İffetli insan, külde saklı olan ateşe benzer. Eşelenmedikçe tutuşmaz…
Laklakının ( Dilinin ), kabkabının ( karnının ) ve zebzebinin ( cinsel organının ) şerrinden korunan, bütün dünyanın şerrinden korunmuştur…
Kim ki aşık olur, iffetini korur, sonrasında ölürse şehittir…
Kadınlar fesleğen gibidir; Özenli bakmazsanız eksilirler. Ve onlar hane gibidir; bakımı yapılmazsa yıkılırlar… bundandır ki şöyle denmiştir: Erkek güzelliği daha gerçektir…
Her dinin öne çıkardığı ahlaki davranışlar vardır. İslam’ınki hayâdır…
Sevdiğinden sıkıldığı için onu unutulmaya terk edenin aşkı gerçek değildir…
Bilmelisin ki çirkin fiil, sahibine çirkin gelmez…
Bulutlar gözyaşı dökerken çimenler gülüyor
Sanki ciğeri yanan bir aşık sevdiğini görüyor…
Ayrılık, Yüce Allah’ın koruması olmadıkça kimsenin kurtulamadığı şeytanın tuzaklarından ve kaderin cilvelerindendir…
Ölümden daha beter olan şey, ölümü göze aldıran şeydir. Ve candan daha kıymetlisi, uğruna can feda edilendir…
Mazeretin ipleri bir kere koptu mu bir daha dikemezsin…
Aşk, bu evrende dağılmış olan ruhlara ait parçaların, onların yüce cevherlerinin kaynağında birleşmesidir…
Doğrusu şu üç günlük dünyada hiçbir şey, ömrümüzü asıl varacağımız mutlu yarın ümidinden başka bir şey için harcamaya değmez…
Kadınların kadrini bilen ve onların sırlarını, inceliklerini bilen kimse, onları sevmekte zâhidlik yapmaz. Aksine kadınları sevmek, ârif olanın kemâlinden, olgunluğundudandır
Kadınların kadrini bilen ve onların sırlarını, inceliklerini bilen kimse, onları sevmekte zâhidlik yapmaz. Aksine kadınları sevmek, ârif olanın kemâlinden, olgunluğundudandır
Eğer dinim ve namusum doğru ve düzgünse benim, Benden uzaklaşan diğer şeyler o kadar önemli değil*
Allah Resulü sallallâhü aleyhi ve sellem buyururlar ki: Kendi gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı (kıyamet) gününde Allah şu yedi sınıf insanı Kendi gölgesinde gölgelendirecektir: Adaletli devlet başkanı, Allah’a ibadet ederek yetişen genç, gönlü camilere bağlı kişi, birbirini Allah için severek bir araya gelen ve birbirinden o sevgiyle ayrılan iki kimse, kendi başına kaldığında Allah’ı anarak gözyaşı döken kimse, kendisini makam ve güzellik sahibi bir kadın (zinaya) çağırdığında, ‘Ben Allah’tan korkarım!’ diyerek reddeden kimse, sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren kişi.
Yazık bize, vay halimize! Alevleri her yandan yükselen, kıvılcımları her yana saçılan ateşten kendimizi kurtarmıyoruz. Niçin, ama niçin bırakmıyoruz bu cahilliği?
Görüyorum, sen dünyanı ararken tüm çabayı harcıyorsun; oysa çok iyi biliyorsun ki bu dünya seni mahvediyor ve doğru yoldan uzaklaştırıyor
Rahmân’a itaat konusunda gevşeklik ediyorsun; özrü kabul edilmeyecek biri gibi ağırdan alıyorsun.
Gelip geçici üzüntülerden sakınıyorsun; asıl sakınman gerekeni cehennemi unutuyorsun
Kaderin kaçınılmaz darbeleri seni çarptıkça nasıl bir çelişki içinde olduğunu açıkça görüyor gibiyim.
Geçmişi an, ondan ibret al; çünkü geçmişten ders almak akılları sivriltilir, zekaları keskinleştirir.
Gördüm ki sevdanın başlangıcı tatlı, kolay ve hoş; fakat sonu pek acı oluyor; sevda yolları pek tehlikeli.
Her gözü olan ileri görüşlü olamaz.
Bir kimse aşık olsa aşkını namusunu lekelemeden korusa ve ölse o şehittir
Kavuşma Aşkın gerçek kaynağıymış; Uzayıp giden ayrılık ise teselli, avuntu kaynağıymış..
Derdimin ilacı yine derdimde aranmalı !
Günde bir kez seninle karşılaşmak yetecek şimdi; eskiden iki kez karşılaşmayla bile yetinemezdim. Aynı şekilde bir yöneticinin, yöneticiyken çok büyük tutkuları olur; fakat görevinden ayrılınca, canını kurtarsa, o bile yeter ona.
Her başlangıcın bir sonu olduğunu hepimiz biliriz.Ancak Aziz ve Celil Allah’ın dostlarına bağışladığı cennet nimeti ve düşmanlarına verdiği cehennem azabı bunun dışındadır.Bu dünyadaki arazlara,azablara gelince;onlar gelip geçicidir,fanidir,kalımsızdır.Bir süre devam eder,sonra yok olur gider.
Tam senli benliyken benden yüz çeviriyorlar; benden asla ayrılmayacaklarına yemin ediyorlar; ama onlar yalan yere yemin ediyorlar.
Bağlılığın, vefânın üçüncü derecesi ise, tüm umutlar yitirilse, sevgili ölse, ya da dünyadan beklenmedik bir felaketle göçse bile, vefâkâr olmaktır.
Vefânın ikinci derecesi size hainlik edene vefâkar olmaktır.
Karanlıklara güvenme, çünkü yakında şafak doğacak; ışıkla da kendini aldatma, çünkü akşam olunca güneş batacak.
Şu
güzel nergisin rengine, uzakta ışıldayan yıldıza hiç çirkin denilebilir mi?
Yoksa bu hiçbir şey değil miydi? Yalnızca alın yazımın, ölümüme neden olması için, sürükleyip getirdiği bir rastlantı mıydı
Aşkta kıyasa yer yoktur.
Öyleyse ey nefsim! Kurtuluşa doğru koş; keskin ince ağızlı, bilenmiş kılıçlar gibi ol; nüfuz et iyice derinlere.
Çünkü, eğer insanlar yaratılış incelikleri üzerinde düşünselerdi, niçin yaratıldıklarını araştırsalardı, hiçbir insan gülme nedir bilmezdi.
İki huyum var ki beni umutsuzluğa düşürüyor; yaşamımı altüst ediyor, cesaretimi kırıyor.
Her biri beni iyice kendine çekmeye çalışıyor; aslan ile kurt arasına sıkışmış kalmış bir av hayvanı gibiyim.
Biri, gerçek vefâ; sevdiğim birinden ayrılmaya göreyim, hüznüm ilelebed sürüp gidiyor.
Öteki ise, büyük bir onur ki asla haksızlığa tahammül edemem; haksızlığa boyun eğmektense, o uğurda servetimi, malımı mülkümü ve çocuklarımı kurban ederim.
Zamanın tokatı çok serttir.
Zaten kalpler, onları yönlendiren Allah’ın elinde değil midir?
Samimi dostluk bir anda doğmaz; aşk ateşi her istediğin zaman gönülde yanmaz. O yavaş yavaş gelişir: uzun bir sıkı içtenlik sonucu doğar; böylece sağlam temeller üzerine oturur. Ne batmaya mahkum ne de eksilmeye! Onun sağlamlığı ve büyüyüp gelişmesi hiçbir şeyle durdurulamaz.
Ateş de küçük kıvılcımlarla başlamaz mı? En ciddi şeylerin temelinde, en önemsiz şeyler vardır ve zaten küçük çekirdekten doğar kocaman bir ağaç.
Çoğu kez aşk kalbe sade bir bakış üzerine yerleşir.
Göz kapaklarım bulutlara ders verdi de bol bol yağmur yağdırdı bulutlar.
Kişi ilk görüşte aşık oluyorsa; bu onun aceleci olduğunun delili,çabuk unutacağının habercisi, kararsızlığının ve oynaklığının göstergesidir. Hızlı yürüyen hızlı yok olur, yavaş gelişen yavaş tükenir
şüphesiz en değerli aşk, yüce Allah in aşkında buluşup birleşenlerin aşkıdır.
Demek oluyor ki aşk, rûhî bir gönül hoşluğu ve canların birbirinde kaynaşıp erimesidir.
Aşkın bir diğer belirtisi, aşığın sevgilisine
Karşı, büyük ilgisi onun bütün yapıp ettiklerini zihnine naksetmesi, onun hakkında önmlı, veya önemsiz bütün şeyleri bilip ögrenme kaygısı, büyün davranışlarını, yakından takip etmesidir..
Herkes bilir ki, karşıt ortaya çıkınca önceki ortadan kaybolur.
Ancak Allah’tan bağışlanmamızı ve bize yardımını esirgememesini dileriz. O’ndan başka Tanrı yoktur.
Zincirle bağlı sabrın güzelliği
Hür alabildiğine gözün yaşları
Dün zaten gitti; yarına çıkıp çıkamayacağımı da bilmiyorum. Öyleyse, durup dururken ne diye boş yere üzüleyim? Kaldı ki, üzülmem neyi değiştirir ve neye yarar.
Aşk, şakayla karışık bir sevgiyle başlar, sonunda ciddi bir duruma dönüşür.
Eğer aralarında doğal nitelikler bakımından bir benzeşme, bir uyuşma yoksa, birbirini seven iki kişi bulmak imkânsızdır. En azından bunun böyle olması gerekir. Benzeşmeler ne kadar çoksa, birleşme o kadar büyük, sevgi o kadar sağlam olur.
Her arabozucu kesinlikle bir yalancıdır.
Aşkın engelleri vardır.
Aşkta kıyasa yer yoktur.
en kibirli insan dahi aşkta boyun eğer.
Hepimiz biliriz ki, sevgili âşığının ne dengi ne de benzeridir; dolayısıyla ona karşı misillemede bulunmaz ve eziyetine katlanır.
Kavuşmak bize nasib olacak mı? Zamanın değişkenliği son bulacak mı? Kılıç kılıcın kölesi oldu; esir ceylan aslan kesildi
Erkek olsun kadın olsun iffetsiz insan ise herşeyi yakan alevli ateş gibidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir