İçeriğe geç

Kapkaraydınlık Kitap Alıntıları – Ahmet Yetik

Ahmet Yetik kitaplarından Kapkaraydınlık kitap alıntıları sizlerle…

Kapkaraydınlık Kitap Alıntıları

Evan Teyze, evet evet Evan. Evan bir Türk ismiymiş, kendisi söyledi. Zaman, vakit anlamındaymış. Bir huzurevinde rastlamıştım ona. Eşini, çocuklarını, tüm ailesini kaybetmiş. Geriye bir tek kendisi kalmış. Seksenli yaşlarındaydı, sohbet etmiştik. Ve o andan geriye bir tek cümle asılı kaldı zihnimde: Umudu da olmasa insan, niçin yaşar ki zaten?
Annemin soluk alıp vermesi ne zaman kesilmişti bilmiyorum. Fakat ben o türküyü dinlerken minik kalbim durmuştu. Artık bana Gelir misin oğlum benim? diyecek ne babam vardı ne de annem. Önce babam, sonra annem ve ben, artık Allah’ ın yanına gitmiştik. Bazen düşünüyorum, doğsaydım da beni de sırtımdan vursalardı. Nasıl olsa bu dünya kötü bir dünya, bu çağ kirli bir çağ. Ben nasıl nahid kalabilecektim ki zaten? Doğsaydım eğer.
Benim adım Nahid. Yani doğsaydım eğer annem ve babam Nahid koyacaklarmış adımı. Mutlu mesut oldukları bir gün konuşurlarken işitmiştim. Erkek olursa Nahid, kız olursa Amina koyalım. demişti annem. Onlar benim erkek olduğumu bilmiyorlardı o zaman ama babam hep Oğlum olacak benim, Na hid’im olacak. diyordu. Babamın, anneme söylediğine göre; suçsuz, lekesiz anlamına geliyormuş ismim.
Evet, yalınayak yollarda heba olan kardeşim, sen beni affet! Hâlbuki ben seni, belki sadece biraz yolumu uzatarak, aracıma alabilir, menzile beraberce varmamızı sağlayabilirdim. Ben, üniversitedeyken bu haksızlığın adının, firsat eşitsizliği olduğunu öğrendim. Dersin birisinde sözüm ona, nutuk çeken bir profesöre denk geldim. Fırsat eşitsizliğinden dem vuruyordu. Bir önceki derse küçük kızıyla gelen profesördü bu. Kızının, küçük yaşına rağmen su gibi İngilizce bildiğini bize böbürlenerek söylemişti, hatırlıyorum. İngilizce öğrenmesi için Amerika’ya gönderdiğini de söylemişti sanıyorum. Belki de ben yanılıyorumdur, affedin hocam
Hâlâ söz tutmaktan bahsediyorum. Ben B’ye verdiğim iki sözü de tutamadım. Ve dahi B gibi başarılı bir delikanlının, bir işi beceremeyen başarısız arkadaşıydım ben. Hâlbuki insanların gözünde ben, sırf üniversite okuduğum için başarılıydım. B. hayatın onun önüne çektiği engeller nedeniyle, liseyi dahi okumamıştı ya, bu yüzden başarısız kabul ediliyordu. Artık anlamamız gerekmez miydi? Başarılı ve başarısız” kavramları göreceli birer kavramdı. Kimin önüne hayat ne sunmuş, önce buna bakılmalı değil miydi? Kimisi üç şeritli otobanda, altında son bir arabasıyla yol alırken; kimisi aynı mesafeyi ayağında çarık dahi olmaksızın, tabanlarıyla arşınlamak zorunda kalıyor Ve dahi, arabayla giden menzile ulaşınca başarılı, yürüyen kişi menzile ulaşamadığı için başarısız kabul ediliyor.
B; büyüdü, büyüdü, akıllandı, kendini toparladı. kardeşlerini büyüttü. İki kız kardeşini de okuttu. Kendisi okuyamadı ama kardeşlerini okuttu. Sen bir babasın. Kaç yaşında baba oldun? Baba olmak sadece biyolojik bir anlam taşımıyor. Baze sorumluluk sahibi olmak baba olmak anlamına geliyor. Babasız kalmak bazen; insanı, baba yapıveriyor. Biraz senin işine gelecek şeyler söylemeliyim sanırım. Örneğin ben; kendi sorumluluğumu dahi alamıyorken, bir çocuğun sorumluluğunu nasıl alabilirim kestiremiyorum. Fakat B öyle mi? On beş yaşında baba olmuştu. Evet, henüz biyolojik bir çocuğu yok. Ama olursa ona kardeşlerinden daha iyi bakacağına eminim. O, henüz çocuk sayılabilecek yaşta; hele yaşıtları dünyayı dahi tanımamışken, yaşıtlarının deli dolu olduğu yaşlarda, bazen yetişkinlerin bile başaramadığı işleri başardı. B, erken yaşta baba oldu.
Her başarısız insanın ardında ön yargılı bir insan kalabalığı vardır.
Bazı insanların başarısızlığından bizler de sorumluyuz. O kişinin başarısız olma kaidesi varmışçasına davranıyoruz, o kişiyi başarısız olmaya mahkum etmeye çalışıyoruz. Başarma potansiyellerini görmezden gelip başardıklarında altında bir neden arıyoruz.
İşte bir sabah babam geldi: B’nin babası ölmüş.” dedi. Ben, yarı uyur yarı uyanık halimle donakaldım. B’nin babasının kim olduğunu hatırlayamadım. Şoku atlattıktan sonra kalktım. Her zaman olduğu gibi okul kıyafetlerimi giyip okula gittim. Benim için pek
bir şey değişmemişti ama en yakın arkadaşlarımdan birisinin hayatı alaşağı olmuştu. Hayatına çok bir faydası dokunmasa da insanın, babasının olması, hiç olmamasından iyi olsa gerek.
Hayal kur Erhan ,hayal kurmaya devam et! Bir gün gelir, kurduğun hayaller hayatın oluverir.
Fikirlerimizi ele geçirdiler,evet,ama hayallerimize sınır koyabilirler mi?
Cengiz Abi, sen neden sürekli kitap okuyorsun? diye sordu. Cengiz gülümsemiş Ne varsa okumakta var Erhan. Yoksa bu hayat çekilecek gibi değil. demişti. Bu yanıt üzerine Erhan’ın kafası karışmıştı. Ya bu hayatı çekmeyip ne yapacağız ki? Başka bir yol var mı bizim için? diye sormuştu. Cengiz, Sen de okursan eğer başka yolların olduğunu anlarsın Erhan. demişti. Erhan, o günkü bu yanıttan çok etkilenmişti. Yani, okuması gerekiyordu.
küçük bir çocuk kağıt topluyordu; yazacaklarını toparlayamıyordu bir yazar; kâğıt toplayan bir küçük çocuk vardı parkta ve dünya dönüyordu

( Aşağı Eğlence, Ağustos 2018)

Her başarısız insanın ardında ön yargılı bir insan kalabalığı vardır.
Bazı sihirli kelimeler vardır. İşte bunlardan birisi: Baba.
Ne varsa okumakta var Erhan. Yoksa bu hayat çekilecek gibi değil.
Bu hep böyledir. Yeryüzünde yaşayan tüm kusurluların bu hâle gelmesinde kendini kusursuz zannedenlerin parmağı vardır.
Yeryüzünde yaşayan tüm kusurluların bu hale gelmesinde kendini kusursuz zannedenlerin parmağı vardır.
Sahi ya! Ne çok şey kaçırdım şu iş yüzünden. Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz. Sevinçlerimizden, hüzünlerimizden satıp, ekmek alıyoruz. Çocuklarımızın sevgi ihtiyaçlarından kısıp, onlara mama alıyoruz, bez alıyoruz; onlarla ilgilen/e/meden, onlar için bir gelecek kuruyoruz
Siyasetten uzak kalması gerektiğini kabul ediyordu Erhan, şeytandan uzak durması gerektiği gibi
Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz. Sevinçlerimizden, hüzünlerimizden satıp, ekmek alıyoruz.
Her başarısız insanın ardında ön yargılı bir insan kalabalığı vardır.
Bu hep böyledir. Yeryüzünde yaşayan tüm kusurluların bu hale gelmesinde kendini kusursuz zannedenlerin parmağı vardır.
Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz.
Bense onunla bir hikâyeye niyetlenmiştim o an!
Kardeşimi doldurdukları poşete çok benziyor da.
Sol yanağında ona ait olan ama pek de öyle durmayan bir yara var. Yaranın yaşı çocuktan çok daha yaşlı gibi duruyor.
Az evvel babamdı kırılıp etrafa dağılan.
Umudu da olmasa insan, niçin yaşar ki zaten?
Evan Teyze
Yaşlı kadın dumana baktı. Duman olup havaya karışmıştı hayalleri.
kâğıt toplayan bir küçük çocuk vardı parkta ve dünya dönüyordu
(Aşağı Eğlence, Ağustos 2018)
Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz.
Üzülme, rızkı veren Allah’tır. Sen bunu bil yeter!
Kimisi üç şeritli otobanda, altında son model bir arabasıyla yol alırken; kimisi aynı mesafeyi ayağında çarık dahi olmaksızın, tabanlarıyla arşınlamak zorunda kalıyor. Ve dahi, arabayla giden menzile ulaşınca başarılı, yürüyen kişi menzile ulaşamadığı için başarısız kabul ediliyor.
Her başarısız insanın ardında ön yargılı bir insan kalabalığı vardır.
Bazı insanların başarısızlığından bizler de sorumluyuz. O kişinin başarısız olma kaidesi varmışçasına davranıyoruz, o kişiyi başarısız olmaya mahkûm etmeye çalışıyoruz. Başarma potansiyellerini görmezden gelip başardıklarında altında bir neden arıyoruz.
Kendilerine kör bir şekilde yaşamaya, sanki hakları varmış gibi diğer insanların kusurlarını yadırgamaya devam ediyorlar hâlâ.
Bazı sihirli kelimeler vardır. Işte bunlardan birisi: Baba.
Bundan sonra asla ve asla hiçbir şeyin aslını merak etmeyeceğim, yarım yamalak öğreneceğim her şeyi sanırım. İşin aslı neymiş bakalım diyemeyeceğim. Birinden aynı cümleleri işittiğimde kalbime bir acı bocalanacak. Ben kalakalacağım öyle.
Bizim uzun, hatta upuzun bir hikâyemiz olacak sanıyordum. Bir ayrılık öyküsüne konu olabilirdik anca, yeni öğrendim ben de.
Sol yanağında ona ait olan ama pek de öyle durmayan bir yara var. Yaranın yaşı çocuktan çok daha yaşlı gibi duruyor.
Dünkü çocuk. Boylu boyunca uzanmış kaldırıma. Yanından birbirlerine sarmaş dolaş sarılmış, muhabbette bol kahkahalı bir çift geçiyor. Çocuk aldırmıyor. Çift de çocuğa aldırmıyor. Dünya çiftİ mi aldırıyor? Yoksa çocuğa mı aldırıyor? Dünya, ikisini de aldırmıyor. Dünyanın kendilerini aldırmamalarını aldırıyor mu peki bu insanlar? Bunu aldıran tek kişi galiba benim. Beni aldıran kimse var mı? Yok.
Ertesi gün bir önceki günün hemen hemen aynını yaşıyorum ve buna şaşırmıyorum nedense. Alıştım artık tekdüzeliğe
Ne zaman bu kadar hırslı bir adam hâline geldim ben?
Biraz yorucu geçiyordu ama olsun, para kolay kazanılmıyordu.
Umudu da olmasa insan, ne için yaşar ki zaten?
Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz. Sevinçlerimizden, hüzünlerimizden satıp, ekmek alıyoruz. Çocuklarımızın sevgi ihtiyaçlarından kısıp, onlara mama alıyoruz, bez alıyoruz; onlarla ilgilen(e)meden, onlar için bir gelecek kuruyoruz
Hayatı kazanmak için, hayattan vazgeçiyoruz.
Genç adam, gözünü diktiği yerden ayıramıyordu. Çünkü başını kaldırdığında müebbetle yargılanıp bir bakışa mahkûm olacağını biliyordu.
Üzülme rızkı veren Allah’tır. Sen bunu bil yeter.
İnsanlar nasıl olur da bu denli muhteşem bir mucizeye, sadece sıradan bir hava olayı olarak bakabilirlerdi ki?
Bazen babamın ağladığını duyuyorum. Babam bir kolu olmadığı için ülkesi ve dini için savaşamadığına üzülüyordu. Annemse, babamın yaptığının silah tutmaktan çok daha değerli olduğunu, savaşın elbet bir gün biteceğini, fakat ilim öğrenmenin her daim devam etmesi gerektiğini söylüyordu.
Kimisi üç şeritli otobanda, altında son model bir arabayla yol alırken; kimisi aynı mesafeyi ayağında çarık dahi olmaksızın, tabanları ile arşınlamak zorunda kalıyor. Ve dahi, arabayla giden menzile ulaşınca başarılı, yürüyen kişi menzile ulaşamadığı için başarısız kabul ediliyor.
Babasız kalmak bazen insanı baba yapıveriyor.
Suçumuzu kabul etmeliyiz. Bazı insanların başarısızlığından bizler de sorumluyuz. O kişinin başarısız olma kaidesi varmışçasına davranıyoruz, o kişiyi başarısız olmaya mahkûm etmeye çalışıyoruz. Başarma potansiyellerini görmezden gelip, başardıklarında altında bir neden arıyoruz.
Bu hep böyledir. Yeryüzünde yaşayan tüm kusurluların bu hâle gelmesinde kendini kusursuz zannedenlerin parmağı vardır.
Babalık feda etmek demektir. Kendi hayatından, hayallerinden, vaktinden, nakdinden, sağlığından
Bazı sihirli kelimeler vardır. İşte bunlardan birisi: Baba.
Hayatına çok bir faydası dokunmasa da insanın, babasının olması, hiç olmamasından iyi olsa gerek.
Hayal kur, hayal kurmaya devam et! Bir gün gelir kurduğun hayaller hayatın oluverir.
Fikirlerimizi ele geçirdiler, evet, ama hayallerimize sınır koyabilirler mi?
Okumak bir hayaldi
Erhan, Cengiz abi, sen neden sürekli kitap okuyorsun? diye sordu. Cengiz gülümsemiş: Ne varsa okumakta var Erhan. Yoksa bu hayat çekilecek gibi değil. demişti. Bu yanıt üzerine Erhan’ın kafası karışmıştı: Ya bu hayatı çekmeyip ne yapacağız ki? Başka bir yol var mı bizim için? diye sormuştu. Cengiz, Sende okursan eğer başka yolların olduğunu anlarsın Erhan. demişti.
Hoca, geç kalan işçileri pek sevmez, onları azarlardı, güç yetirebildiğine vurur, onları döverdi. Güçlü kuvvetli olanları da paralarını vermemekle tehdit ederdi. Zaten, her türlü dilenerek alacakları paradan da olmamak için kimse sesini çıkaramazdı.
“Her başarısız insanın ardında ön yargılı bir insan kalabalığı vardır.”
“Kendilerine kör bir şekilde yaşamaya, sanki hakları varmış gibi diğer insanların kusurlarını yadırgamaya devam ediyorlar hala.
Yeryüzünde yaşayan tüm kusurluların bu hale gelmesinde kendilerini kusursuz zannedenlerin parmağı vardır. “

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir