İçeriğe geç

Homo Deus: Sabahın Qısa Tarixi Kitap Alıntıları – Yuval Noah Harari

Yuval Noah Harari kitaplarından Homo Deus: Sabahın Qısa Tarixi kitap alıntıları sizlerle…

Homo Deus: Sabahın Qısa Tarixi Kitap Alıntıları

Dilediğimiz her şeyi yapabiliriz. Cehaletimiz dışında hiç bir şey bizi engelleyemez.
Mutlu ya da kötü bir son yok; hatta hiç bir son yok. Olaylar birbiri ardına sadece olageliyor. Modern dünya bir amaca inanmıyor, sadece nedenleri umursuyor. Modernitenin bir sloganı varsa o da şu olmalı: Olur böyle şeyler.
Tarih tek bir anlatı değildir; aksine binlerce çeşitli anlatıdan meydana gelir. Neyi anlatmayı seçersek, bir diğerini susturmayı tercih etmiş oluruz.
Gerçeklikle fazla oynarsanız zayıf düşer ve ileri görüşlü rakiplerinizle mücadele edemezsiniz.
Görünen o ki artık şeker, baruttan daha tehlikeli.
Cennete giriş vizesi mi istiyorsunuz? On altın yeterli.
Hayatın zirvesi her şeyin tadına bakmaktır
Duygularımız tarafından yönetiliriz.
Devrim için kalabalık asla yetmez. Devrimler çoğu zaman büyük kitlelere değil onları ateşleyen küçük guruplarla başlar. Devrim için, Kaç kişi destekler ? diye değil, Destekleyenler ne kadar etkin işbirliği yapabilir? diye sormanız gerekiyor.
Diğer hayvanlarla kurduğu ilişkilere bakınca,insanlar tanrıya dönüşeli çok oldu, diyebiliriz.
Pek hakkaniyetli ya da merhametli tanrılar olmadığımızı bildiğimizden olsa gerek bu konuda kafa yormak istemeyiz.
Doğal seçilim tutku ve tiksinmeyi, üreme şanslarını hızla değerlendiren algoritmalar olarak geliştirmiştir.
Tüm algoritmalar sürekli doğal seçilimin kalite kontrolünden geçer.
Neredeyse kimse kuantum mekaniği ya da görelilik kuramını tartışmazken evrim teorisi neden bu kadar tepki çekiyor?
İnsanların hayatın keyfini çıkardığını görmek ve bunu hiç yapamayacağını bilmek gerçekten çok zor.
Nijery’ daki Igbolar, yaratıcı tanrı Chukwu’ nun insanları ölümsüz yapmak istediğine inanır. İnsanlara biri öldüğünde bedenine küller serpmeleri halinde bedenin yeniden hayata döneceğini söylemesi için bir köpek gönderir. Maalesef yorgun köpek yolda oyalanır ve sabırsız Chukwu da bu önemli mesajı acilen yetiştirmesi için bir koyun yollar. Kaderin cilvesi bu ya, hedefine vardığında nefes nefese kalmış koyun talimatları yanlış aktarır ve insanlara ölülerini gömmelerini söyleyerek ölümü kalıcı hale getirir. Bu nedenle bugün insanların ölmesi gerekir. Keşke Chukwu uyuşuk köpeklere ya da alık koyunlara güveneceğine mesajlarını iletmek için Twitter kullansaydı!
yeni insanın gündeminde birçok alt başlıkla beraber tek bir başlık var esasında: Tanrı mertebesine yükselmek.
Sonuçta siyasetçiler dünyayı yorumlayamamalarını, dünyanın yorumlanmaya ihtiyaç duymadığını öne sürerek meşrulaştırıyor.
Dünya artik insanın yönettiği kısa bir gösteri
İnsanlar inanmayı bıraktıkları anda buharlaşacak tek şey para değildi. Aynı şey yasalar, tanrılar hatta koca koca imparatorluklar için de geçerlidir. Dünyayı şekillendirenler bir bakmışsınız bir anda yok olmuşlar.
Antik Yunan düşünürü Epikür, tanrılara tapınmanın zaman kaybı olduğunu, ölümden sonrasının olmadıgını ve mutluluğun hayatın tek gerçek amacı olduğunu savunur.
Sanatsal yaratıcılığımız, politik bağlılıklarımız ya da dindarlığımızım büyük bir kısmı esasen ölüm korkusuyla beslenir.
Tarihte ilk defa çok yemekten ölen insan sayısı , gıdasızlıktan ölen insan sayısından daha fazla. Enfeksiyona bağlı ölümler azalırken yaşlılığa bağlı ölümler giderek artıyor ; askerler, teröristler ve suçlular tarafından katledilenlerin toplamından fazlası kendi canına kıyıyor. 21. yüzyılın başında ortalama bir insanın McDonald’s menüleriyle tıkınmaktan ölme ihtimali kuraklık, Ebola virüsü ya da El-Kaide saldırısında hayatını kaybetme ihtimalinden çok daha yüksek.
Bilimin en güzel yanı, bir konu hakkında yeterli fikir sahibi olmadıklarında, her türlü teoriyi ve durumu deneyip sonunda bilim insanlarını bilgi eksiklerini itiraf etmek zorunda bırakmasıdır.
İnsanlar bilinmeyenden korktukları için değişimden kaçınırlar. Ancak tarihin tek değişmezi, her şeyin değiştiğidir.
Tarihçiler geçmişi tekrar etmeyelim diye değil, geçmişten kendimizi kurtaralım diye geçmiş üzerinde çalışırlar.
savaş her yerde savaştır ve her yerde cehenneme denktir.
Fizikçi Max Planck’in meşhur sözündeki gibi , bilim cenazeden cenazeye ilerler. Değişen her nesille beraber yeni teorilerin eskilerin kökünü kazıyabileceğini ifade eden bu söz, sadece bilim için geçerli değil .
Fikirleri fi tarihinden kalmış patronunuz hakkında, hele de epey bir süre daha koltuğunu koruyacağını bildiğinizde, neler düşünürdünüz?
Bireysel özgürlükler dünyayı daha güzel, daha zengin ve daha anlamlı kılacaktır.
terapistler de kapitalist sistemin bir parçasıdır.
İçeriği önceden belirlenmiş hazır bir bilinçle doğmayız.
Bakteri ve virüsleri yenmemizi sağlayan biyoteknoloji, aynı zamanda bizzat insanların kendisini eşi benzeri görülmemiş bir tehdide dönüştürüyor. Doktorların hızla teşhis koyup yeni hastalıklara tedavi önermesini sağlayan araçlar, orduların ve teröristlerin daha korkunç, kıyamet alameti gibi hastalıklar yaratmasına da imkan sağlıyor, öyle ki insan türünü gelecekte tehlikeye atacak büyük salgınların, acımasız bir ideolojinin takipçisi insanların bizzat kendi elinden çıkması işten bile değil. İnsanevladının doğal salgınlar karşısında çaresiz kaldığı çağ, muhtemelen sona erdi. Ne var ki o günleri mumla arayabiliriz.
Hassasiyet kitap okuyup bu konuda ders alarak geliştirilebilecek bir meziyet değildir.
Aristides de Sousa Mendes, plastik mühürlü melek.
HİKÂYELER İNSAN TOPLUMLARININ temelleri ve dayanaklarıdır.
Kapitalizmi eleştirirken faydalarını ve marifetlerini de görmezden gelemeyiz.
Allah’tan korkan Suriye, seküler Hollanda’dan çok daha şiddet dolu.
Hümanist eğitim: Kendi başınıza düşünme becerisi edinin!
Liberaller genellikle kürtaj hakkını savunurken dindar Hıristiyanlar sıklıkla kürtaja karşıdır.
Yıllarca ders çalışıp lisans diplomamı alacağım ve iyi maaşlı bir işi garanti edeceğim.
Cennetin olmadığını hayal et, der Lennon, denersen kolay olduğunu göreceksin.
Eşitlik mazide kaldı, bugünün modası ölümsüzlük.
Hiçbir yönetici bir kalem oynatmayla gerçekliği değiştirebilmenin cazibesine karşı koyamaz.
Profesör Talwar uzaktan kumandanın tuşlarına bastığında fare sola gitmek istediği için sola doğru ilerliyor. Profesör başka bir tuşa bastığında, fare merdivene tırmanmak istiyor ve tırmanıyor. Sonuçta farenin istekleri ateşlenen nöron dizisinden ibarettir. Nöronlar başka nöronlar tarafından mı, profesör Talwar’ın kumandasına nakledilmiş elektrotlar tarafından mı ateşleniyor, ne fark eder? Belki de fareye sorsanız, Tabii ki özgür iradem var! . diyecektir.
Duygularınız, hata kabul etmeyen koşullarda hayatta kalmayı ve
üremeyi başarmış milyonlarca atanızın sesidir.
tutucu dindarlar hâlâ evrimin öğretilmemesi gerektiğini savunuyor.
Luther zamanında kilise inananlara son derece cazip anlaşmalar sunuyordu. Günah işlemişseniz ve öteki dünyada sonsuz bir ıstıraba hapsolmak istemiyorsanız elinizi korkak alıştırmadan bir endüljans satın alabilirdiniz. 16. yüzyılın başında kilise, Avrupa’yı kasaba kasaba dolaşarak sabit fiyatlara endüljans satan profesyonel seyyar kurtuluşçular çalışmıştı. Cennete giriş vizesi mi istiyorsunuz? On altın yeterli.
Dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. Eğer Suriye, Sudan ya da Somali’de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.
zenginler fahiş fiyatlar ödeyerek bulabildikleri tüm gıdayı istifliyor, yoksullarsa sürüler halinde ölüyordu. Güneş Kral XIV. Louis, Versailles Sarayında metresleriyle oynaşırken nüfusun nerdeyse%15 #8242; i, yani 2,8 milyona yakın Fransız, 1692 ve 1694 yılları arasında açlıktan ölmüştü.
21.yüzyılın başında ortalama bir insanın McDonald’s menüleriyle tıkınmaktan ölme ihtimali kuraklık, Ebola virüsü ya da El-Kaide saldırısında hayatını kaybetme ihtimalinden çok daha yüksek
Okulların iyi bir evrim teorisi eğitimi vermediği ortada.
Freudcu tezi inceleyelim: ordular saldırganlığı körüklemek için cinsel durtulerden yararlanır. Ordu cinsel dürtüleri tavan yapmış genç erkekleri toplar. Askerlerin cinsel ilişkiye girerek tüm o basıncı azaltma firsatlarını sınırlayarak gerilimin içlerinde birikmesine neden olur. Daha sonra bu birikmiş basıncı yeniden yönlendirir ve bu basıncın askeri saldırganlık olarak dışavurumunu sağlar.
Modernitenin eli hepimize dokundu , artık hepimiz tek bir küresel kasabanın sakinleriyiz.
Yaklaşık 37 trilyon hücreden meydana gelen bedenim, zihnimle beraber her gün sayısız değişim geçiriyor
İyi ve kötüyü tanrının kelamı ya da milli çıkarlar gibi başka yerlerde bulmaya çalışan herkes sizi ve muhtemelen kendini de kandırmaktadır.
Rahipler, hahamlar ve imamlar 20. yüzyılda antibiyotikler, bilgisayarlar ve feminizmle aynı kefeye konulabilecek ne buldular?
Nietzsche savaşı “hayat okulu” olarak özetlerken haklıydı, “beni öldürmeyen
şey, güçlendirir. ”
Çocuklar dikkat bozukluğu, stres ve düşük notlar gibi sıkıntılar yaşıyorsa tüm bunlar için aslında zamanı geçmiş öğretim yöntemlerini , kalabalık sınıfları ve hayatın doğal olmayan hızlı temposunu suçlamalıyız. Belki de çocukları değil okulları geliştirmeliyiz.
Eğer bilim ölüme karşı mücadelesinde kayda değer adımlar atabilirse gerçek savaş laboratuvarlardan parlamentolara, mahkemelere ve sokaklara kayacaktır. Bilimsel çabalar başarıyla taçlandığında, daha büyük siyasi kargaşalara neden olacaktır.
Akıllıca davranırsak dünyayı değiştirebilir, çok daha iyi bir dünya kurabiliriz. Marksistler bu nedenle kapitalizm tarihi okur, feministler ataerkil toplumların oluşumunu çalışır ya da Siyahiler köle ticaretinin dehşetlerini anarlar. Geçmişi ebedileştirmeyi değil ondan kurtulmayı amaçlarlar.
İnsanlar doğaları gereği eşittir, eşit olmayan toplumlar hınç ve tatminsizlik yüzünden iyi işleyemez.
İnsanlar bilinmeyenden korktukları için değişimden kaçınırlar. Ancak tarihin tek değişmezi, her şeyin değiştiğidir.
En büyük bilimsel keşif cehaletin keşfidir
2014 itibarıyla aşırı kilodan mustarip 2.1 milyara karşılık yetersiz beslenen insan sayısı 850 milyon. İnsan türünün yarısının 2030 yılında aşırı kilolu olması bekleniyor.
Tarih tek bir anlatı değildir; aksine binlerce çeşitli anlatıdan meydana gelir. Neyi anlatmayı seçersek, bir diğerini susturmayı tercih etmiş oluruz.
Dünyada artık doğal kıtlıklar kalmadı, sadece siyasi kıtlıklar var. Eğer Suriye, Sudan ya da Somali’de insanlar açlıktan ölüyorsa, bu bazı siyasetçiler böyle istediği için oluyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir