İçeriğe geç

İyi Düşün Kitap Alıntıları – Serhat Yabancı

Serhat Yabancı kitaplarından İyi Düşün kitap alıntıları sizlerle…

İyi Düşün Kitap Alıntıları

Kendini besle, başkalarını besleseyerek beslenmek, onlardan arta kalanla doymak gibidir.
Şimdi iyi düşün Tesadüf var mı? Senin için önemli olan ve hayatında yer kaplayan hiçbirşey tesadüf olamaz.
Unutma: Kendinden vazgeçenler, en çabuk vazgeçilenlerdir. Sen kendinden vazgeçersen, herkes için vazgeçilebilen biri olursun.
Oysa kalp ne kadar susarsa, akıl o kadar konuşur.
Insanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında değiştiğini söyler.
Sonuçta insan kendi gibi olduğu yerde mutludur.
Mucize aramaya gerek yok.
Unutma: Kendinden vazgeçenler, en çabuk vazgeçilenlerdir. Sen kendinden vazgeçersen, herkes için vazgeçilebilen biri olursun.
Fedakar insanlar ile sorunlar paylaşılır. Mutlu insanlarla mutluluk paylaşılır. Mutsuz insanlardan ise kaçılır. Bu nedenle;fedakar bencili, mutsuz yalnızlığı, mutlu ise mutluyu çeker.
Duygusal veya cinsel açlık içindeki kişi, ilişkilere çok hızlı başlar. Hemen güvenir. Hemen bedeninin ve ruhunun kapılarını açar. Kendini çok çabuk teslim eder. Başta düşünmesi gerekenleri ilişkinin içindeyken düşünür. Yani tanışıp evlenmek yerine adeta evlenip tanışırlar. Bu ise bazen katlanma, boyun eğme veya bitmek bilmeyen patinaj sorunlarına neden olur.
Kişi en uygun olanı beklerken hayatını ihmal ederse, kaçtığı şeye daha çok muhtaç hale gelir.
Ne kadar yalnız kaldıysan, yeni bir ilişkiye o kadar çabuk başlarsın.
Unutma:Kendinden vazgeçenler, en çabuk vazgeçilenlerdir.Sen kendinden vazgeçersen, herkes için vazgeçilebilen biri olursun.
Kendini ne kadar çok mutlu edersen,Başkasından o kadar az şey beklersin,daha az talepkar olur ,kendini çok daha iyi hisseder ,daha keyifli bir yaşam sürersin
Başkası ondan bir şey beklemesin diye,kimseden bir şey beklemeyen, kendi konfor alanıyla yetinen, Bir evlilikte duygusallığı, cinselliği ,paylaşımları gereksiz gören,Evliliği aynı evde yaşamaktan öte görmeyen birinin varlığıyla yokluğu arasındaki farkı bulabilir misin?İsyan ettiğinde düzelen ,daha sonra fabrika ayarlarına tekrar geri dönen, İsteyerek değil istendiği için zorla yakın davranan,Dokunmasan yıllarca kendi Kabuğundan çıkmayan birinin varlığı nedir ki
İşiniz dışında,sosyal medyada onay odaklı
İşlemlerinizi azaltın
Sosyal medyada olması gereken siz yerine sadece gerçek siz olun
Bana anne babanı söyle, Sana kim olduğunu değil, kimi seçeceğini söyleyeyim.
Evlenseniz de pişman olacaksınız evlenmesenizde.
Ve o gün anladım ki, insan büyük yanlışlarını en zayıf zamanında yapıyormuş. İnsan kurtarıcısı ile evlenmemeliymiş. İnsanın kendisinden başka kurtarıcısı olmazmış.
İnsan, zor dönemde karşısındakini nasıl görmek istiyorsa, öyle bakıyormuş. Neye ihtiyacı varsa da öyle algılıyormuş.
Ruh ikizi dediğim adam, ruh öküzünün tekiymiş.
En baştan yüz puan veriyorsak, muhtemelen kendimize en az puan verdiğimiz dönemdeyiz.
Nasıl ki yersiz eleştiriyi önemsemiyorsak, haksız iltifatı ve yüceltmeyi de ciddiye almamak ve tuzağa düşmemek gerekir.
Bir insanı yüceltmek, tanımadan merkeze koymak ve yeterince pişmeden ilişkiyi ilerletmek; tarafların ihtiyaç yada eksik kısımlarına odaklanıp gerçeklikten uzaklaştığını gösterir.
Karşımızdaki kişiye yüklediğimiz anlam, bizim ona ihtiyacımız kadardır.
Kişinin duygusal yoksunluğu ne kadar fazla ise, duygularını kontrol etmesi de o kadar zordur.
Onun memnuniyetsizliğini ,neden ben kendi başarısızlığım olarak algılıyorum
Sadece başarılı olduğumda sevgi ve ilgi gösterirdi.bende ise zamanla bir koşul sağlarsam sevilirim düşüncesiyle
koşullu sevilme şeması oluştu.Sanırım dış onaylı ve onay bağımlısı bir yanım böyle gelişti.
Onunla sürekli tartışsam da, beni koşulsuz sevsin diyoruz.
Oysa bu ilişki ancak anne-çocuk arasında olup , 0-3 yaş arasındaki çocuğun beklentisini içerir
Duygusal veya cinsel açlık içindeki kişi,ilişkilere çok hızlı başlar.
hemen güvenir,hemen bedeninin ve ruhunun kapılarını açar kendini çok çabuk teslim eder.
başta düşünmesi gerekenleri ilişkinin içindeyken düşünür,yani tanışıp evlenmek yerine adeta evlenip tanışırlar
bu ise bazen katlanmak,boyun eğme veya bitmek bilmeyen patinaj sorunlarına neden olur
Flört döneminde neden bu kadar reklam vardır? Neden hep mükemmel eş adayıyım ve ailem harika imajı verilmeye çalışılır
Esasen ilk aşamada,ilişkiyi sürdürmek ısrarı bu maskeleri yaratıyor.
Ve o gün anladım ki, insan en büyük yanlışlarını en zayıf zamanında yapıyormuş
Ayrıcalıklı olduğunu düşünen ,kendini kontrol gereği duymaz ,o her zaman haklıdır
Ayrılık acın ,kabullenme sürecin kadardır
İnsanın ,ilişkisinden ,ne kadar çok kapanmamış yarası varsa,o kadar çok alacaklı oluyor,
alacaklı olduğu için de daha fazla kalmak istiyor
aslında patinaj tuzağına düşüyor
emek verdikçe kalıyor kaldıkça emek veriyor, verdikçe de yaptığı yatırımdan dolayı gitmesi daha zor oluyor
Ayrılık sonrası, onun taziye şekliyle
kendi değerini ve kişiliğini test etme.
Çoğu insan ayrıldığı sevgilisinin hayatını takip ederek kendine değer biçer.
benim için hala üzülüyorsa değerliyim
üzülmüyorsa değersizim gibi
oysa biten ilişki sonrası ,taziye şekli herkesin kendisini tanımlar ,
karşısındakini değil
Kendinden vazgeçtiğin zaman değersizleşirsin ,
kolay olan,
cepte olan olursun ,
kendine canım kendim demeyi bileceksin bencil olduğun için değil, kendin olduğun için.
Ayrılma kararını Sonuçlara göre değil nedenlere göre değerlendirmelisin ,
ayrılık sonrasında daha kötü olabilme düşüncesi seni daha fazla kararsızlığa sürükler ,
zaman uzadıkça kendine güvenin zedelenir, yeni bir hayat ,uygun bir taziye süreci ve geçmişten ders çıkarıp geleceğe yön vermek senin elinde!
Bizim toplumumuzda ayrılıklar sancılı olur,
hatta sen ayrılmak istediğin zaman ,düne kadar boşanmak / ayrılmak isteyen insanlar bile ,birden travmatik tepkiler gösterir.
iş ciddiye bindiğinde süprizlere hazır olmalısın
İlişki iki kişilik ,ayrılık tek kişiliktir .
herkes kendi yasını kendi tutacaktır.
kendi baş etme gücü ile
-[(aile-arkadaş )(belki hemen yarabandı sevgili yaparak)]herkes yolunu çizecektir
Defter aynı olduktan sonra yeni bir sayfanın anlamı yoktur
Olmuyor işte ,zor ilişkiler daha zor biter hem zor yürür hem zor biter çünkü sağlıksız yürüyen ilişkiler sağlıklı bitemiyor
Evliliğe yatırım yapmak yerine, evliliği yaşamak gerektiğini unutmamalıyız.
Baskasi üzerinden mutlu olmayı değil, onlarla beraber eğlenmeyi ve bag kurmayi gelistirmeliyiz. Kendimizle , yalnız kalislarimizla , hobilerimizle barışık olmalı; bunlarla da mutlu olmak için cabalamali ve buna kendimizi ikna etmeliyiz.
Yanlışların ortaya çıkmasını engellemek yerine , onlarla bas etme yöntemlerimizi geliştirmeliyiz.
Bir gün üzülmemek veya terk edilmemek için bunu yapmayacak-mukemmel- kişinin peşine düşmek yerine; güvenli, saygı çerçevesinde ve mutlu bir ilişki kurmaya odaklanmaliyiz.
Evli isek kendimizi ihmal etmemeli ,tüm beklentimizi eşimiz veya çocuğumuza yuklememeliyiz.
Neden başımıza gelen onca şeye rağmen bu davranisimizdan vazgeçmiyoruz?

Israrla ve inatla cok değer verip bizi asla bırakmayacak, asla hayal kırıklığına ugratmayacak insanları aramaya devam ediyoruz. Şayet o alanda verdiğimiz emegi kendi yaşamamızı oturtmaya vermiş olsak ; arayan değil,aranan; yücelten degil, olması gereken kadar anlam yükleyen ve karşılığını alamadığında hemen bitiren değil, uzun ve sürdürülebilir ilişkiler kuran kişi oluruz.

Hangi dönem en cok neye ihtiyacımız var ise, o dönem o kulvardaki insana cok değer ve onem atfediyoruz. Bu ihtiyaçlarımız giderilmediğinde ise onu suçluyoruz.
İnsanlara cok değer vermemiz ne işimize yarıyor?
Bağ kurma ihtiyaci (yalnızlık)
Güvende hissetme ihtiyaci
Benzer olani gorme ihtiyaci (Duygusal yoksunluk)
Taktir ve onay gorme ihtiyaci (sevilme)
Kandırılmadın, belki de kanmak istedin. O tatlı fragmanı kaybetmek istemedin.
Ne kadar garanti verilirse verilsin, evlilik verilen sözlere değil, süreç içinde yapılanlara bakar.
Ve o gün anladım ki, insan en büyük yanlışlarını en zayıf zamanlarında yapıyormuş. İnsan kurtarıcısı ile evlenmemeliymiş. İnsanının kendinden başka kurtarıcısı olmazmış.
Kadın, hissetmeden sevişemez.
Kadın, özgür olmadan hissedemez.
Bir insanı Yüceltmek, tanımadan merkeze koymak ve yeterince pişmeden ilişkiyi ilerletmek; tarafların ihtiyaç yada eksik kısımlarına odaklanıp gerçeklikten uzaklaştığını gösterir.
Kendi ihtiyaçlarımız için insanları gözümüzde büyütürüz. Onları büyütür, onlara roller biçer, sonrasında da bu rollere uygun davranışlar bekleriz .
Kişi yalnızlık yada yalnızlık korkusu içinde ise; yakınlık gösterene, kendini mükemmel olarak tanıtana , kurtarıcı gibi gösterene, fedakarlık yapana aniden kapılıp doğru insan etiketi yapıştırabilir.
Kişinin Duygusal yoksunluğu ne kadar fazla ise duygularını kontrol etmesi de o kadar zordur.
En çok yücelttiğin canını en çok acıtandır.
Defter aynı olduktan sonra yeni bir sayfanın bir anlamı yoktur.
Ben kendimi ifade edemeyen biri olabilirim.
Ben hayır diyemeyen biri olabilirim.
Ben memnun edici, kendini feda edici biri olabilirim.
Ben düzelir diye alttan alan biri olabilirim.
Ben, sen üzülme diye kendini üzen biri olabilirim.
Ben korkak ve kaygılı da olabilirim.
Ama sen benim bu zayıflığı dan, bu çekingenliğimden dolayı zalim olamazsın.
Beni kullanamazsın.
Bana istediğini söyleme hakkı bulmamalısın.
Benim zayıflığımı ve zaafımı kullanamazsın.
Bunları kullanıp da sonradan beni suçlayamazsın.
Hayır deseydin, izin vermeseydin, diyemezsin.
Hadi ben zayıfım karşı koyamadım,
Peki, sen güçlüysen neden yaptın?
Aşkın ömrünün çoğu arastırmada ortalama 18-24 ay arası belirtilmesinin bir anlamı var.Şayet aşkın ömrü 18 ay değil de 40 ay olsa; kalp krizi, kaygı nöbeti veya felç riskinin en az iki kat artacağı söylenmektedir.Ne kadar ilginç degil mi? O yücelttiğimiz ve varoluş nedeni olarak gördüğümüz aşk,biraz uzarsa yok oluş nedenimiz olabiliyor.
O halde şu noktaya gelebiliriz: Değer vermek değil; bir kişiyi yüceltmek, ona değer atfetmek, onu vazgeçilmez kılmak, çok güvenilir görmek, bizim o dönemki ihtiyaçlarınızla alakalıdır. Hangi dönem en çok neye ihtiyacımız var ise, o dönem o kulvardaki insanlara çok değer ve önem atfediyoruz. Bu ihtiyaçlarınız giderilmediğinde ise onu suçluyoruz. Çok değer verdiğinizi, bu değeri aslında hak etmediğini, layık olmayan birine değer verdiğimiz için üzüldüğümüz söylüyoruz.
Verdiğim değeri hak etmiyordu ise, neden bu kadar uzun süre değer verdim?
Defter aynı olduktan sonra yeni bir sayfanın bir anlamı yoktur.
Hem susmayıp hem de bağırmasak ? Ne siyah ne beyaz onun yerine Gri desek
Susmak ve idare etmek aslında konfordur .Yüzleşmekten kaçınmaktır .
Biriktirip biriktirip patlama .
Patlarsan sorun söylediklerin değil , neden bağırdığın olur .
Başkalarının bizi nasıl gördüğünden çok, bizim kendimizi nasıl gördüğümüze yatırım yapmalıyız .
Sorunlarınızı, sıkıntılarınızı üzüntülerinizi paylaşın. Bu bana yakışmaz , insanlar beni hep güçlü bilmeli , düşüncelerini bir kenara bırakın .
Unutmayın , ayrılmak değil , doğru mesafeyi bulmak amacımız.
Dikkat edilmesi gereken ilk nokta , sınırlarımızı ihlal edenleri hemen hayatımızdan çıkarmamaktır. Aksi takdirde sınır çizmeyi , yalnız kalmayla karıştıran ‘yeni ve yanlış bir bilgi’ tuzağına düşmüş oluruz .
Açık sözlü olun . Ama dikkat edin ; açık sözlü dedim , dobra demedim. Dobralık ; ağzına geleni kontrolsüzce söylemek (sınır aşımı ) , açık sözlü olmak ise , düşünce ve duygusunu kırmadan dökmeden ifade etmektir .
Adım adım , kendinle barışmaya , zayıf yönlerini kabul etmeye , olduğun gibi sevilebileceğine inanmaya başlamalısın .
Kendi değerini , performansınla değil , insan olmanla ölç.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir