Haldun Taner kitaplarından Sancho’nun Sabah Yürüyüşü kitap alıntıları sizlerle…
Sancho’nun Sabah Yürüyüşü Kitap Alıntıları
Yalan, iyi söylenirse gerçeğin bir başka yanı olabilir.
Dünyanın en nankör yaratığı insanla en sadık yaratığı köpek arasındaki, dünya tarihi kadar eski bir çözülmez, sıkı fıkılık aslında köpeğin insana değil, insanın köpeğe muhtaç oluşundan geliyor.
Yaşamak güzel şey, hanımlar beyler dedi. Hele burnunu kırıp, küçüklüğünü bilip yaşamak.
En iyi renk polise sağcı, okurlara solcu görünmektir. Akıllı yazarlar hep böyle yapmışlardır.
Yağışsız bir havada yürümekten güzel bir şey var mı bu dünyada?
Aklı normal rayda işlemeyen insan ikna edilemez. Ayrıca aklı normal rayda işleyen insan da ikna edilemez, onur denen burnu büyük budala içimizde bağdaş kurup oturdukça. Tartışma boşuna. Hayır, pek de boşuna değil. Bir sonuca varmasa da kızıştırır ya insanı, silker çıkarır ya onu bu yere batası durgunluktan.
Dünyanın en nankör yaratığı insanla en sadık yaratığı köpek arasındaki, dünya tarihi kadar eski bu çözülmez sıkı fıkılık, aslında köpeğin insana değil, insanın köpeğe muhtaç oluşundan ileri geliyor.
Niye onun hikâyesini yazdım?
Bu bir futbol hikâyesi değildir. Bir hüsranın hikâyesidir belki. Belki de bir itirafın. Ases benim bir tarafımdır. Mademki Ases’i seviyorum, o halde henüz kurtulabilirim. Ases benim doğmamış oğlum. Ases benim içimdeki ukde. Belki sizin de.
Ben de Ases gibi olmak istedim. Olur gibi oldum. Olamadım.
Yazarlık nedir? Bir hüsranın avuntusu. Bütün hüsranların avuntusu. Yazarlık bir narsis kompleksi: “Bak ben ne yazdım. Ne marifetlerim var benim. Okuyun beni. Beğenin zekâmı, buluşlarımı” demek. Sade yazarlık mı? Aktörlük, askerlik, politikacılık, işadamlığı; hırs olmadan, beğenilmek hevesi olmadan yapılır mı?
Oysa Ases beğenilmeye boş vermiştir. Ases bir oyunu oyun olarak almış, mutluluğunu bunda bulmuştur, gerisine aldırmadan. Ases’i seviş, bu bakıma benim için, belki sizin için de, hâlâ bir imkândır. Bir kusurunu biliştir hiç değilse. Dürüstlüğümüzün bir kırıntısı. [s. 81]
Ateşli bir tartışmada, konuya hiç katılmaz görünüp kenarda konuşmadan gülümseyin. Önünde sonunda, bütün gözler size, şimdiye kadar susmuş, en sona kalmış, en sona kaldığı için de son hükmü verme tekelini adeta kendiliğinden almış olana dönecektir.
En iyi renk polise sağcı, okurlara solcu görünmektir. Akıllı yazarlar hep böyle yapmışlardır.
Aklı normal rayda işlemeyen insan ikna edilemez. Ayrıca aklı normal rayda işleyen insan da ikna edilemez, onur denen burnu büyük budala içimizde bağdaş kurup oturdukça. Tartışma boşuna. Hayır, pek de boşuna değil. Bir sonuca varmasa da kızıştırır ya insanı, silker çıkarır ya onu bu yere batası durgunluktan.