İçeriğe geç

Ölüm ve Sonrası Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Ölüm ve Sonrası kitap alıntıları sizlerle…

Ölüm ve Sonrası Kitap Alıntıları

İnsan bir şeyi kolayca elde edemez. Kolayca elde edebilmesi ve ona hazırlıklı olması için her an ondan söz etmesi ve onu konuşması gerekir.
Rasûlullah (sav) bir hadîslerinde şöyle buyurmuşlardır:

Akıllı kimse o kişidir ki, kendini hesaba çekmiştir ve ölüm sonrası hayât için hazırlık yapmıştır.

Herkes ölümü tadacak ve toprağa girecektir.
Göklerde ve yerdeki tüm şükürler O’nun içindir.
Ölüm ile zâlim ve cebbârların boyunlarını eğdiren ve önünde diz çöktüren Rabb’ime hamdolsun.
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
(Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla)
Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Resulullah şöyle buyurmaktadır:Kim ahirette Allah’ın kendisine Cennet şarabından içirmesini istiyorsa dünyada şarap içmeyi terk etsin. Kim ahiretteki ipekten Allah tarafından giydirilmek isterse, dünya’da İpek giymeyi terk etsin.
Rasulullah şöyle buyuruyor:Kıyamet gününde ölüm adeta bir alaca koç suretinde ortaya getirilir. Cennet ile cehennem arasında kurban edilir. Bundan sonra da şöyle denilir:’Ey cennet ehli! Artık ölümsüz olarak ebediyen kalın yerinizde ve cehennemlikler siz de bundan böyle ölümsüz olarak ebediyen kalın yerinizde!
Resulullah böyle buyurmuştur:Kıyamet gününde, Cehennem ehlinin azabı en hafif olanın cezası ayağına ateşten yapılmış iki ayakkabının giydirilmesi ve bunların hararetinden ötürü beyninin kaynayacak olmasıdır.
Ebu Hureyre’nin rivayetine göre, diyor ki:Biz Rasulullah (sav)’ın yanında bulunuyorduk.Derken bu sırada bir gürültü duyduk. Bunun üzerine Rasulullah bize: ‘Bu gürültünün ne olduğunu biliyor musunuz?’ diye sordu. Biz de: ‘Allah ve Resulü çok daha iyi bilir.’ dedik. Rasulullah da şöyle buyurdular:’Bu 70 yıl önce cehenneme atılan bir taştı; ancak daha şimdi dibine ulaştı.
Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: Ben kıyamet gününde ümmetimden yeryüzünde var olan taş ve kumdan daha fazla sayıda kimseler için şefaatçi olacağım.
İşlemekte olduğun hiçbir günahı ve isyanı da sakın ola ki küçümsemeye kalkışmayasın. Çünkü Yüce Allah’ın öfke ve gazabı belki de senin küçümsediğin günahın içinde saklıdır. Buna göre dikkatli davranman gerekir. Asla bir tâati ve ibadeti küçümsemeye kalkışmayasın. Çünkü Yüce Allah, rızasını kendisine yapılan itaatler içerisinde gizli tutmuştur. Belki de yüce Rabbinin rızası senin küçük gördüğün bir şeydedir. Velev ki bu, söyleyeceğin tatlı bir sözde, yedirdin bir lokmada veya güzel ve iyi bir niyet içerisinde gizli olabilir. Kısacası, bu manadaki herhangi bir şeyde Rabbinin rızası gizli olabilir.
Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur: Kim bir mü’minin bir kusurunu gizli tutarsa,Allah da kıyamet gününde o kimsenin kusurlarını saklı tutar.
İnsan şunu aklından hiç çıkarmamalıdır ki, eğer bir kimse düyada iken namaz kılarak, Hac ederek, cihada çıkarak,oruç tutarak ve herhangi bir Müslümanın ihtiyacını gidererek Allah yolunda bir ter dökmemişse, iyilikleri emrederek ve kötülüklerden de men ederek sıkıntıları göğüslemek suretiyle Allah yolunda bir damla ter dökmemişse, bu kimseler yarın kıyamet ününde Allah’ın huzuruna vardıklarında, o mahşer alanında, korku ve hayadan dolayı bu ter kendilerinden çıkacaktır.
Ey zavallı adam! Mahşer ehlinin terini ve çektiği sıkıntıları gözler önüne getir! Orada öyleleri var ki,Ey Rabbim! Beni bu sıkıntıdan ve bu beklemekten kurtar, Cehennem’e de gideceksem, gideyim, yeter ki beni bu sıkıntıdan kurtar! diye yakarırlar.
Rasulullah bir hadisinde şöyle buyurmuşlardır: İnsanlar yalın ayak,başı açık ve sünnetsiz bir şekilde kabirlerinden diriltilip Mahşer’e gönderileceklerdir. Artık ter onları her yanlarından kuşatmış ve ta kulak yumuşaklarına kadar ulaşmıştır. Hadisi riveyet eden Hazreti Peygamberin hanımı Sevde(r) diyor ki: Vah vah! Demek o gün herkes çıplak halde birbirini görecek öyle mi? diye sordum. Rasulullah (sav): O gün herkes kendi başının derdiyle meşgul bulunmaktadır. Kimsenin kimseye bakacak hali yoktur. dedi ve Rabbimin şu ayetini okudu: O gün, onlardan her birisinin kendine yetecek bir işi vardır. (Abese,80/37)
Ebu Said Harraz diyor ki:Rüyamda iblis denen şeytanın üzerime sıçradığını ve saldırdığını gördüm. Sopayı alıp dövmek istedim. Bundan ürkmedi. Bu anda bir ses:’Doğrusu iblis sopadan korkmaz, o ancak kalpte var olan nurdan korkar.’ diye seslendi.
Hazreti peygamber(sav) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: Beni rüyada gören kimse,kesinlikle beni görmüştür. Çünkü şeytan benim şeklime giremez.
Cebrail(as), Rasulullah (sav)’a şöyle söylemişti:İstediğin kimseyi sev, kesinlikle bir gün ondan ayrılacaksın; istediğin şekilde ve dilediğin kadar yaşa,mutlaka bir gün öleceksin; istediğini de yap,mutlaka yaptıklarından sorulacaksın.
Yezid rakkaşi de diyor ki: Edindiğim bilgilere göre, ölen kişi kabre konulunca, hemen amelleri onu çepeçevre kuşatırlar. Sonra Yüce Allah yaptıkları amelleri konuşturur. Ameller ona: Ey Çukurunda yapayalnız kalan kişi! Tüm dostların ve ailen şu anda yanından ayrıldılar. Artık bugünden itibaren bizim dışımızda arkadaşlık edebileceğin hiçbir kimse yoktur.
Zandan sakın! Muhakkak ki zan sözün en yalanıdır.
İçi ile dışı bir olan kul adil ve normaldir. İçin dışından üstün olması fazilettir. Dışın içten üstü olması ise zulümdür.
Akıl sahipleri kalpleri hikmetle konuşuncaya kadar zikirle kendilerini tefekküre, fikirle de zikre alıştırırlar.
Dünya bir uykudur. Ahiret ise uyanıklıktır.
Ka’bu’l-Ahbar anlatıyor:Cennette ağlayan bir adam görülür. Kendisine, ‘Sen şu anda Cennette bulunmaktasın, burada seni ağlatan şey nedir?’ diye sorulur. O da: ‘Benim ağlama sebebim, Allah yolunda tek bir defa öldürülmüş olmam. Şu anda tek arzum, tekrar dünyaya dönmek ve Allah yolunda defalarca öldürülüp şehid düşmektir.’ der.
Enes (r)’in Hazreti Peygamber(sav)’den rivayetine göre Rasulullah (sav) şöyle buyurmuşlardır: Ölüm kıyamet demektir. Kim ölmüşse, onun kıyameti kopmuş demektir.
Bir kimsenin, ölenin durumundan ve kabir ehlinden ders alabilmesi şöyle mümkün olabilir: Ziyaretçi, kafasında ölen kişinin bir tasvirini yapacaktır. Vücut organlarının nasıl dağıldığını, kabrinde nasıl dirildiğini,pek yakın bir zaman dilimi içerisinde kendisinin de onlar arasına katılacağını düşünmelidir. İşte böyle düşünüldüğü takdirde, insan kendisi için bunlardan bir ders çıkarabilir.
Muhammed b. Vasî hep cuma günleri kabir ziyaretlerini yapardı. Kendisine: Bunu pazartesi gününe bıraksan olmaz mı? dediklerinde,demiştir ki: Öğrendiğim kadarıyla ölüler, cumadan bir gün önce ve bir gün sonra olmak üzere bu üç günde ziyaretçilerini tanırlarmış.
Eğer bir kimsenin çocuğu veya bir yakını ölmüş ise, onlara düşen vazife, Zaten hepimiz yolculuk halindeyiz. O bizden daha önce davrandı ve hepimizin varacağı yere gitti. diye düşünmektir.
Bir mezar taşında yazan:
Ey ahâlî,bir emelim vardı benim
Ulaşamadan kırdı ecel kolum,elim
Er kişi korksun Rabbinden, çalışsın
Hayat elverdikçe görsün işin, hiç bırakmasın amelin
Şu gördüğün yere taşınmış değilim yalnız ben
Herkes onun gibi taşınacak,gelecek bir gün sen.
Ölümün kaçınılmazlığına inanan kimsenin gözünde dünyalık hazlar önemsizleşir.
..insan, ibadetini bir hayvanın veya bir insanın görmesini bir tutmadıkça riyâdan kurtulamaz.
Hazreti Ali(kv)’ye:Neden mezarlıklara yakın komşuluğu tercih ettin? diye sorulması üzerine Ben onları komşuların en hayırlıları olarak bulduğumdan dolayıdır. Onlar en samimi ve sadık dostlardır; çünkü onlar hakkımda dedikodu yapmadıkları gibi, bana ahiret hayatını da durmaksızın hatırlatıp dururlar. cevabını verir.
Ebu amr b. Ala diyor ki:Cerir’in yanına oturmak için gittiğimde,katibine bir şiir yazdırıyordu. Bu sırada bir cenaze geçiyordu ve hemen durup dedi ki:’Allah’a yemin ederim ki şu cenaze benim belimi kırdı,beni ihtiyarlattı.’ Sonra da şu şiiri okumaya başladı:
‘Gördük mü cenazeleri, bir korkudur kırar belimizi
Bize dönüp gitti mi sırtını, biz sürdürürüz eğlencemizi
Âdeta kurdu görüp kaçan sürüler gibiyiz
Kurdun uzaklaşmasıyla meramıza döner otlarız.’
Yusuf b.Esbat ölümcül hastalığından ötürü yatarken ziyaretine gelen Huzeyfe onun büyük bir ızdırap içinde kıvrandığını görür. Bunun üzerine kendine der ki: Ey Ebu Muhammed! Şu anlar gerçekten insanın ölüm sancılarıyla kıvranacağı ve sıkıntı çekeceği anlar olsa gerek, değil mi? O da der ki: Ey Ebu Abdullah! Ben nasıl kıvranmayayım, ben nasıl acı duymayayım ki? Doğrusu ben yapmış olduğum amelimi, Allah için samimi ve dürüst olarak işlediğimi bilemiyorum ki? Bunun üzerine Huzeyfe: Eyvah! Yazıklar olsun bize bu salih insan böyle derse bizim halimiz nicedir? Çünkü adam ölüm sancıları ile başbaşayken bile işlediği amellerin Allah için samimi olup olmadığını bilmemekte olduğunu yemin ederek söylüyor. Ya biz ne yapmalıyız ki?
Kinanî’in ölmek üzere olduğu bir sırada, amelin nasıl ve neydi? diye sorulur. O da: Gerçekten şu anda ölmek üzere bulunmasaydım, bunu size bildirmezdim. Doğrusu ben, kalbimin kapısında kırk yıldır bekledim durdum. Ne zaman oradan Allah’dan başkası geçmeye kalkmışsa, geçmesine asla izin vermedim. dedi.
Kardeşim şunu bil ki seni Rabbinden meşgul eden her şey senin için uğursuzluktur.
Sen hep ölümü hatırla ve ölümden konuş. Çünkü ölüm, insan yüreğini inceltir ve yumuşatır
Allah,kitabında azab ayetlerini de ,rahmet ayetlerini de zikretmiştir ki,mü’min her zaman korku ile umut arasında yaşamını sürdürsün. Kendi elleriyle kendisini tehlikeye atmasın. Allah adına hakkın dışında kimse bir şey istemesin.
Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyor ve kullukta bulunuyor idiyse, bilsin ki artık Muhammed ölmüştür. Kim Allah’a yapıyor ve kullukta bulunuyorsa, bilsin ki yüce Allah ölmez. O diridir ve O asla ölmeyecektir. Ebedi ve Ezelidir. (Hz. Ebubekir’in peygamberin vefatı sonrası yaptığı konuşma)
Ata b. Yesar diyor ki: Şa’ban ayının yarısı olduğunda, onun gecesinde ölüm mesleğine bir sayfa verilir. Kendisine de:’Bu yıl içerisinde ruhunu kabzedeceğin kimselerin isimleri,işte sana verilen bu sayfadakilerdir.’denilir. Ata bin Yesar devamla diyor ki: Adamın o yıl ölüm defterinde adı vardır,ama o bundan habersizdir ve dolayısıyla gider fidan diker, evlenir,binalar yapar;ancak ölüm gelip kendisini yakalar.
Cennetin nasıl olduğunu öğrenmek istiyorsan, Kur’ân’ı oku, çünkü Allah’ın açıklamasının ötesinde açıklama yoktur.
Rasulullah (sav) şöyle buyuruyor:
Kim korku ile yaşarsa, yola çok erken çıkar. Kim erken yola çıkarsa, arzuladığı konak yerine ulaşır. Dikkat edin ve aklımızı başınıza alın! Allah’ın eşyası erişilemeyecek pahada ağırdır ve oldukça pahalıdır. Dikkat edin! Allah’ın eşyası cennettir.
Beş şey gelmeden önce, beş şeyin kıymetini iyi bil; yaşlanmadan önce gençliğinin, hastalanmadan önce sağlığının, yoksulluğa düşmeden önce zenginliğinin, meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin ve ölüm kapını çalmadan önce hayatının kıymetini bil.
Hazreti İsa aleyhisselam şöyle diyor: Yarının rızkını kazanmak için şimdiden tasalanmaya düşmeyin. Eğer yarın sizin yaşayacağınız sürenizden ise, onunla birlikte rızkınız da gelecektir. Eğer yarın yaşamayacaksanız, başkasına bırakacağınız şeylerden ötürü kendinizi sıkıntıya sokmayın.
Almamıştır hiçbir kimse dünyadan arzuladığı sonucu
Koştururken dünyalık ardından kaçırmıştır asıl amacı
Gözleriyle görmediği, alışkanlık haline getirmediği şeyi inkar etmek insanın değişmez huyudur.
Zenginliğe kavuşanlar ancak dünya köleliğinden azat olunabilenlerdir.
Birkaç günlük ömür için dünyanın fâni lezzetine mağrur olup âhiretten yüz çevirmek acaba sefihlik, garip bir ahmaklık değil midir?
Ey aziz kişi! Sen bil ki, dünya geçici bir gölgedir. Âhiret, ise ebedidir, sonsuzdur, süresizdir.
İhlas ancak amelle olur.
Öyleyse bil ki, şu gönüle eğer dünya muhabbeti dolmuşsa ve o, isyan tozları ile pas bağlamışsa, âhirette ona hiç bir nesne gözükmez, bütün saadetlerden mahrum kalır. Ve gözü âhiretten hiç bir şey görmeden âma olarak haşrolunur. (Allah saklasın.)
Resûlullah Efendimiz şöyle buyurmuştur: İstediğini sev. Şu gerçektir ki, ondan ayrılacaksın.
Yamadık dünyamızı, yırtarak dinimizden
Sonunda din de gitti, dünya da gitti elimizden
İbrahim İbni Edhem
İnsanın saadeti ki, Allahü Teâlâ’nın cemâlini görmektir, eğer basiret gözü açılmazsa insana bu lütuf nasip olmaz.
Sen böylece bil ki, Allah sevgisi insanın kalbinde galip olmazsa ve Allah’ı zikretmesi daim değilse, Allah muhabbeti de o kalbte galip olmaz, çünkü bir kişi bir kişiyi sevse onu çok anar, çok anmaktan da muhabbet, sevgi fazlalaşır.! Bundan ötürüdür ki, Allahü Teâlâ, Hazret-i Dâvud’a şöyle.nida etmiştir: “Ey Dâvud! Senin çaren benim. Senin işin ancak benimle tamamlanır. Bir dem bile benim
zikrimden uzak kalma.”
Belki de Âllahü Teâlâ Hazretleri, kendi sevdiği kulcağızlarını, kimini mihnet ve belâ ile, kimini hastalıkla, kimini kara sevdaya tutarak yüce divanına çağırır ve: Ey kullarım, der! Sizin belâ ve mihnet sandığınız şey, benim sevgimin, lutfumun kemendidir. Ben sevdiğim kullarımı onlarla, kendi yüce hoşnutluğuma ve Cennetime çağırırım.
Sakın kendi nefsinden, kendi beden ülkenden ve sultanlığından gafil olma. Çünkü gafil olursan, kendi Hâlikından, senin rızkını verenden gafil olursun.
Allahü Teâlâ’nın mübarek rızasını nasıl bırakırsın? Seni yoktan yaratana ve rızkını verene karşı gece gündüz isyan üzerine bulunursun, hem de Allahü Teâlâ’nın ve senin düşmanın olan şeytana baş eğersin!.. Bunu neden revâ görürsün?
Sen işte böylece bildin ki, yeryüzünde en şerefli yaratık insandır ve insanda en şerefli yer kalbdir, gönüldür.
Sözün kısası bir kimse dünyayı bilirse dünyayı sevmez. Onun lezzetinin birkaç gün olduğunu bilir. O lezzet de çaresiz olarak ölümle bâtıl olur.
“Sakın kimse kendisine dokunan bir zarardan dolayı ölümü istemesin. Eğer kendini ölümü istemekten
alıyokamıyorsa şöyle desin:
“- Rabbim, yaşamak bana daha hayırlı olduğu müddetçe beni yaşat; ölümüm bana daha hayırlı olduğu zaman ruhumu al.
Ölümü hatırlayabilmek için, emsal ve akranlarının ölümlerini düşünmekten, onların cenazelerine ibretle bakmaktan daha etkili bir tedavi yolu yoktur.
Dünya sevgisini kalpten atmaya gelince; onun tek bir ilacı vardır, o da ahiret gününe iman etmek.
Gerçekten bugünün işini yarına ertelemek koyu bir cehalettir
İstediğin kişiyi sev, kesinlikle birgün ondan ayrılacaksın.
Kim ölmüşse onun kıyameti kopmuş demektir.
Ölüm gelip çattığı ve göğüs sıkıştığı vakit, artık servet bir fayda vermez.
Bizler, nefsi istek ve duygularımızın esiri olmuş haldeyiz.
Allah’a kavuşulmadan,mümin için rahat yoktur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir