Kaan Murat Yanık kitaplarından Butimar kitap alıntıları sizlerle…
Butimar Kitap Alıntıları
Tarif edebilseydik, bunca imaya gerek kalmazdı.
şimdi kendisi kadar yalnızdı.Sanki dünyayı düşürmüştü içinden.Çiçeğini doğururken ölen tohumu izledi
Cahilin gölgesi bilmediği kadardır, koca bir dünyayı karartmaya yeter.
İyi insanlar ve kötü insanlar var dünyada ve emin ol ki, bu aşağılık dünya iyi insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor
birisi bana bunun bir özlemek olduğunu söylemeseydi, göğsüme saplanan bir bıçak derdim
bu kederi askerlerin görmesi imkânsızdı. Ancak acının izini sürebilenler duyumsayabilirlerdi bunu..
Her zaman elini omzumda hissettiğim ama bir türlü ete kemiğe bürünmeyen yalnızlık şimdi tüm varlığıyla beni içine alıyor
Bu yorgunluğumuz, hep söyleyemediklerimizden
Zalimler kendilerine direnen herkesi toprağa gömerken onların birer tohum olduğunu düşünmezler.
Aklım kadar delirdim diyelim, ne fark edecek
Esasen öyle güzel ve dahi öyle mümkünüz ki
Gecenin can çekiştiği vakitlerdi ve herkes gündüzden yanaydı.
Ya büyük bir dalgınlıksa hayat
Güneş seni aydınlatmıyorsa, ayın ışığından hiç hayır bekleme.
Ne fark eder ki? Gündüzün hayrında yitirdiklerimizi, gecenin şerrinde aramadık mı hep?
Gündüzlerin anlatmak istediklerini geceleri anlarız. Sabaha kulak versen, gecelerden medet ummazsın.
Ne fark eder ki? Gündüzün hayrında yitirdiklerimizi, gecenin şerrinde aramadık mı hep?
Gündüzlerin anlatmak istediklerini geceleri anlarız. Sabaha kulak versen, gecelerden medet ummazsın.
Beklemek, hayatın dışında akan başka bir zamandı.
Dünyadaki hiçbir dil izah edemedi, olup biteni. Sessizlik böyle böyle icat edildi.
Zaman kılığına girmiş biriydi, geçip gitti ; dokunamadım, durduramadım
Tarif edebilseydik, bunca imaya gerek kalmazdı
Herkesin anlatacak bir hikayesi vardı ve fakat kimsenin anlatmaya mecali kalmamıştı.
Temeline küskün bir ev gibi hissettim kendimi .
Bizi aynı hizada tutan gerçekliğin izahı ne olabilirdi
kafandaki küçücük sıkıntı tomurcuğunu, her an kaygılarınla sularsan, bedeninin her köşesini ele geçirir
Kendi varlığıyla dünyanınkini mukayese etti;ikisinden biri aslında hiç var olmamış ya da giderek yokluğa karışıyor olabilirdi. Birbiriyle uyumsuz olan şeylerin bir arada uzun süre barınamayacağı gibi.Dünya henüz ölmeye niyetli olmadığına göre
İnsan kendini bilmeye, etrafını saran boşluğu fark ettiği an başlar
Yazgımıza boyun eğmek,Allah’ın verdiği aklı kullanmayacağız anlamına gelmez elbette. Kendisine yapılan her kötülüğü, her zulmü ‘kader’ telakki edenlere aldırmayın. Kitap ‘oku’ diye başlar. Aklınızı ve kalbinizi aynı anda kullanın. Sadece akıl derseniz, merhametsiz vicdansız, taştan farksız bir insan olup çıkarsınız, insanlar sizden korkarlar ama hiçbir zaman gerçekten sevmezler. Eğer aklı bütünüyle reddedip her vakaya hissî bakarsanız da bu kez kandırılır, itilip kakılır,hayal kırıklığına uğrarsınız. Nazik bir dengesi var bu işin, Buna dikkat etmek lazım evvela.
Bitmemesi için ara verdiğimiz kitaplara benzeseydi ya,her şey
Gündüzlere katlanmamın tek sebebi gecenin varlığıydı, bu yüzden. Gecenin benden yana olduğunu biliyordum.
Allahtan kitaplar, rüyalar, şarkılar, filmler var; yoksa çıldırırdım.
Hayal ile gerçeğin sınırlarının birbirine karıştığı yerde herkes aynı dili konuşur, susarak. Susalım.
Sanki dilim sadece onun ismini telaffuz etmek için vardı ve beynimden aldığı komutları yok sayıyordu. Bağırıyordum; ‘Bu-ti-mar ‘
Esasen dev bir yarayım ben
Ana rahmine düştüğü an duyumsadım acıyı. Kaburgalarım saran sezgilerim gitmem gereken yeri tarif edip durdular yıllarca.
Ana rahmine düştüğü an duyumsadım acıyı. Kaburgalarım saran sezgilerim gitmem gereken yeri tarif edip durdular yıllarca.
Bu yorgunluğumuz; hep söyleyemediklerimizden
Dünyadaki hiçbir dil izah edemedi,olup biteni. Sessizlik böyle böyle icat edildi.
İşte beni yakıp yıkan insanların böyle koyundan farksız oluşları, çoban ne diyorsa onu yapmaları.
Bunu unutma. Elleri para değil, kitap kokan insanlar makbuldür.
İnsan kendini bilmeye, etrafını saran boşluğu fark ettiği an başlar. Adını koymadığı bu boşluğa tırnaklarını geçirir.
Ölmüş ya da delirmiş olabilirdim yani. Delirdiğimi kimselere belli etmemek için hep sakinlikten bahsediyorduysam, ölmüş olduğum anlaşılmasın diye de yaşıyor muydum yoksa?
Zor olan zihninde dönen binlerce fikre rağmen hiçliği koruyabilmekti çünkü.
Allahtan kitaplar, rüyalar, şarkılar, filmler var; yoksa çıldırırdım.
bir gün insanlar kendi icat ettiklerinin kölesi haline gelecekler
İyileri ve kötüleri ayırırken ortada kalanları da,iyilerin yanına alın. Ama kötü de olsalar asla insanlara zulmetmeyin. Allah iyilerin olduğu kadar kötülerin de Allah’ıdır
Bazı şeylerin cevabı gibi ak ya da kara diye açıklanamaz insan. Ruhunun her hücresinde ayrı bir his, birbirine tezat temenniler, umutlar, korkular,kaygılar saklar.Bunun içindir ki, her ruh küfürle imanı,cennetle cehennemi, güzel ve çirkini yan yana taşır. Mesele insanın ikisinin ortasında otururken hangisine gönül verdiğidir
Tarif edebilseydik, bunca imaya gerek kalmazdı
Ölmüş olduğunu yeni anlayan bir cesedin, içinden kaçan ruhunu yakalamak istercesine bulunduğu yerde çırpındı.
Zalimler kendilerine direnen herkesi toprağa gömerken, onların birer tohum olduğunu düşünmezler!
Her şeyin başka bir şeye dönüştüğü bu uğursuz dünyada kendin olarak kalabilmektir asıl mesele.
Bir tarafım söylemek istediklerimle doluyken, diğer yanım onları yok etmekle meşguldü. Arada kalan bendim ve ufalanıp yok olmamam bir mucizeydi.
geçmiş bazen şimdiyle savaşıp, geleceği esir alabiliyor
Yolumu içimden geçenlere soruyorum.
İnsanlara gelince Sizi yargılarlarlar. Onlara kulak asarsanız daha çok yargılarlar, kulak asmazsanız yine yargılarlar. En iyisi ellerine bur kalem verip, eleştirdikleri şey her neyse ‘Al, doğrusunu sen yap’ demektir. O zaman susarlar. Çünkü kendilerinin yapamadığı şeyi yaptığınız için sizi kıskançlıktan yargılıyorlardır zaten.
Şarkıyı değil, o şarkıyı ilk dinlediğin zamanki kendini özlüyorsun. O zamana dokunamadığını anlayınca da, şarkıyı bir daha dinliyorsun.Geçmiş zamanın şimdiki zamanın işleyişine burnunu sokmaktan vazgeçmemesi de diyebiliriz buna
Sanıldığı kadar mutlu da değildim, sanıldığı kadar mutsuz da Yaşayıp gidiyordum
Var olduğumu kendime kanıtlamak için, canım yanana kadar düşünüyordum
yaşamla aramda yıllardır süregelen onulmaz bir savaş vardı ve ağır kayıplar veren taraf bendim
Geceden gölgemi ayıkladım, geriye can çekişen yıldızlar kaldı.
Bugün de bir şey olmadı. O olmayan şey her neyse, onu özlüyordum.
Bu ülkenin hiçbir şey bilmedikleri halde her şeyi bildiğini sanan adamları meşhurdur.
Gündüzlerin anlatmak istediklerini, geceleri anlarız.
Olamayacağı varmış olmamış. Olacağı vardıysa kesin olurdu. Olacak olan zaten istesen de istemesen de olacaktır. İşte ben olamıyorum. Nasıl oluyor diye sorarsan onu da bilmiyorum. Bilsem bile olacak olanın önüne geçemezdim, çünkü olduran ben değilim, ben olduranın oldurduğuyum.
Bu yorgunluğumuz, hep söyleyemediklerimizden
Kendine ama olan birisi tüm dünyaya sahip olsa ne olur
Suyun en dibine inip gökyüzünü öyle izlemeye çalışırdı ; iki kat mavi
Saygı ve tevazu bir fazilettir; fakat hak eden insana, gerektiği yerde, gereken ölçüde Aksi durum cahilden nasihat dinlemeyi getirir.
Keşke insanların bir kalbi bir beyni olacağına, iki kalbi olsaydı. O zaman ne altından söz edilirdi ne de ölümden.
Yemin ederim o sabah güneş utanıyordu doğmaya , ya da gece çok uzundu , bana öyle gelmişti .
Bedeni deli gibi uyumak , bir boşluk tarafından öğütülüp hiçliğe karışmak istese de , yarısı sağlam bilinci buna müsaade etmiyordu .
Beklemek , hayatın dışında akan başka bir zamandı .
Ellerine bir imkan geçtiği zaman, hayatlarına hiç resim yapmamış olanlar dahi resim karalamaktan çekinmediler. Ama yapın, düzeltin dediğin zaman da hiç kimse bilmediği bir işi yapmaya yanaşmadı, çünkü yapamayacaklarından emindirler.
Ölecek olan bedendir. Ruh sadece mekan değiştirir.