İçeriğe geç

Alim Yetiştiren Anneler Kitap Alıntıları – Murat Tosun

Murat Tosun kitaplarından Alim Yetiştiren Anneler kitap alıntıları sizlerle…

Alim Yetiştiren Anneler Kitap Alıntıları

Annelerin sesleri çocukların kulaklarında daha güzel yankılanır. Bundan dolayıdır ki, ninnileri anneler söyler. Ninni söyleyen annelerin diline ayet, hadis ve siyer anlatımı ne de güzel yakışır
İşi o kadar maddiyat kısmına döktük ki bir yakınımızdan borç istemeyi çok büyük zül olarak görmeye başladık . Borç isteyen alçak, veren ise karakterli biri haline geldi. Eğitimi için maddi destek alan ise, zaten onu hiç söylemeyin o tamamen kötü biri olmuş.
Ey Allah Rasûlü’nün ashabı biz ne zaman sizin gibi Allah ve Rasulü’nü seversek, işte o zaman İslâm yeryüzüne hakim olacaktır.
Sabır insanı vezir eder.
Kul Rabbinden razı olacak, dertlere sabredecek, Rabbimdendir deyip sabır ile karşılayacaktır. Gencecik bir hanım ve kucağında da bebeği var. Bırakıldığı yer ise, kurak bir yer ; kimseler yok, insan yok, hatta görülen hiçbir canlı varlık da bulunmuyor. Su bile yok, yanlarında ise çok az bir su kalmış. Hiç bir şey yok ! Ancak Allah’tan razı olan bu güzel hanım şunu çok iyi biliyor ki ALLAH onunla birlikte! Allah var ise, daha ne olsun ki Allah bizimle birlikte ya, bu bize yeter !
Çocuklarımızın örnek ( rol model) görmeleri çok önemlidir. Hem yaşadığı çevrede hem geçmişten örnekler görebilmelidir. Sahabeden, ulemadan, mücahitlerden, siyaset erbabından örnekler âdeta nakşedilmelidir zihinlere.
Çocuk yetiştirmeyi -özellikle vurgulayarak kaydetmek istiyorum- çocuğu Kur’an hafızı yapmak, camiye göndermek olarak anlamak kesinlikle hatadır. Daha geniş bir daireden bakmalıyız meseleye.
Kim Allah için bedel ödedi de ortada kaldı ki! Kim Allah için bir adım attı da Allah ona on adım atmadı.
Çocuk, annenin doğru gördüğünü doğru, yanlış bildiğini yanlış beller.
Çocuk annesinden ilk olarak sevgiyi öğrenir.
Annesini sığınılacak bir liman olarak gördüğü için annenin varlığı çocuğun kendisini güvende hissetmesini sağlar.
Nikah olmadığı sürece nişanın pek bir ehemmiyeti yoktur. Nişan hiçbir şekilde aradaki mahremiyeti ortadan kaldırmıyor. Ey bu ümmetin gençleri! Nikâhdan başka hiçbir şey neslimizi güvence altında tutamaz. Nikâhı nişan ile bitirmeyiniz..
Bu asrın hastalığı da maşallah herkesin bilme hastalığıdır.
Biz Müslümanız, her işimiz kâfirlerden ayrı olmalı, asla onlara benzememeliyiz. Kâfirler gibi davranmamalıyız.
Anne, bir evladın ilk medresesidir.
Münafığın ilmi dilinde, mü’minin ilmi ise amelindedir.
Anne, bir evladın ilk medresesidir.
Bazılarının atı batılda yorulurken,
Bizim atlarımız günün sabahında yorulur.
Münafığın ilmi dilinde, mü’minin ilmi ise amelindedir.
Bu asrın hastalığı da maşallah herkesin bilme hastalığıdır.
Annelerin sesleri çocukların kulaklarında daha güzel yankılanır. Bundan dolayıdır ki, ninnileri anneler söyler. Ninni söyleyen annelerin dilinde ayet, hadis ve siyer anlatımı ne de güzel yakışır
Hiçbir yer anne kucağının verdiği mutluluğu veremez.
Allah’a duyulan aşk ve iman hangi Asır ve zaman olursa olsun aynıdır. Sadece isimler değişir, ancak ödenen bedeller hep aynıdır.
Bir çocuk doğurmak, mezarlıkta çiçek açtırmaktır.
Evlat bir imtihandır. Varlığı da yokluğu da imtihandır.
En büyük bedelleri de İslâm’ın hanımları ödemiştir.
Bütün günün meşguliyetlerinin ardından eve gelip Fatıma (radıyallahu anhâ) ‘nın yüzüne baktığımda bütün gam, üzüntü ve yorgunluklarım yok olup giderdi.
Ey Zeyneb! Senden sonra hayat hiç güzel değil.
Genç kız ve erkek için nikah can damarı gibi olmalıdır.
Kul Rabbinden razı olacak, dertlere sabredecek Rabbimdendir deyip sabır ile karşılayacaktır.
Allah’ın emrinde yetiştirilen her bir evlat Musa olmaya adaydır.
Çocuğumuza aidiyet kazandırmalıyız.
Bizler evlatlarımızı İslam’a adayamaz isek, İstanbul’lar, İzmir’ler Fatih’siz kalacaktır.
Allah aşkına! Daha evladını sabah namazına kaldırmaya kıyamayan anne ve baba, evlatlarını medreselere yazdırsa ne olur ki!
Hanımlar bir erkeğin en büyük mahremidir.
Soruyorum! Evde eşine ve çocuklarına hizmet eden kadın köle, uçakta yüzlerce yolcuya hizmet eden kadın mı çağdaş?
Kadın çalışabilir! Ancak kadınlığını ve Allah’ın kendisine yüklemiş olduğu sorumlulukları ihmal ettirmeyen iş bulması daha uygundur.
Çocuk annesinden ilk olarak sevgiyi öğrenir.
Hiçbir koku anne kokusu kadar güzel değildir.
Ahmed b. Hanbel annesi ile hatırasını şöyle anlatıyor:

On bir yaşımda iken annem Bağdat’taki bir hadis âlimine ders okutmak için götürürdü. fakat kendisinden ders aldığım Hoca dersini Sabah namazından sonra okutup İşrak saatine kadar ders verirdi. Bundan dolayı İmsak vaktinden önce Annem Beni kaldırır, hazırlar Yola çıkardık. yolda Kitaplarımı annem taşır ve Sabah namazına Bağdat’ta olurduk. ders bitimine kadar Annem beni beklerdi. dersten sonra eve dönerdik. annem beni eve bıraktıktan sonra kendisi tarlada çalışmaya giderdi.

Şimdiki annelerin evlatlarının önüne koydukları en büyük başarı hedefi, emekliliği olan garantili bir iştir. İmam Şafii’nin annesinin ise, evladının önüne koyduğu en büyük hedef, ilimdir.
Bir şair onun doğum ve vefatı hakkında şöyle demiştir:

Aşk ile geldi, Kemâl ile vefat etti.

İslâm davasında büyük bedeller ödeyen her yiğidin arkasında Saliha bir hanım vardır.
İffetli analardan nice yiğitler dünyaya gelmiştir. Kendimizi temiz tutmadıkça neslimiz temiz olamaz. Pis oluktan temiz su akamaz. İffet zırhı kuşanmış annelerde nice iffetli kızlar ve oğlanlar görülecektir.
Bu şehâdet var ya! Çok nazlıdır.
Öyle her kula nasip olmuyor..
Anne, bir evlâdın ilk medresesidir.
Şimdiye kadar hadis rivayet edilen hiçbir hanım âlimden kizb (yalan) sâdır olmamıştır.
Çocuğunuzun eğitiminde en büyük aktör annedir. Bundan dolayı anneyi evinden ve çocuklarından ayıran hiçbir anlayış ne İslami ne de insani olabilir.
Anneler kocasının maaşı yettiği hâlde; feminist kokulu söylemlerle Kendi ayaklarının üstünde durmalısın, özgür kadın çalışan kadındır gibi sözlerle çocuklarını kreşlere bırakmamalıdır.
İşi o kadar maddiyat kısmına döktük ki, bir yakınımızdan borç istemeyi çok büyük zül olarak görmeye başladık. Borç isteyen alçak, veren ise karakterli biri haline geldi.
Bizler alimlerimize değer verdiğimiz ölçüde evlatlarımızda aynı veya daha fazlasını alimlerimize gösterecektir.
Çok önemli bir yere ziyarete giderken çocuklarımızı giydirip süslendirdiğimiz gibi, bir hocaefendiye de giderken aynı veya daha fazla giydirip süslemezseniz çocuk üzerinde hocaefendiye gitmek herhangi bir komşu ziyaretine gitmekten öteye geçmeyecektir.
Annelerin sesleri çocukların kulaklarında daha güzel yankılanır. Bundan dolayıdır ki, ninnileri anneler söyler. Ninni söyleyen annelerin dilinde ayet, hadis ve siyer anlatımı ne de güzel yakışır
Yalnızca kitaplar bizleri Peygamber aşığı yapmaz. Peygamber sevgisini kitaba indirgemek hatadır diyorum.
Münafığın ilmi dilinde, müminin ilmi amelindedir.
Atını elinde bir şey varmış gibi kendisine çağıran ve atını kandıran bir kişiden bile hadis almayıp titizlik gösterecek kadar yalandan kaçan muhaddislerimiz vardır.
Abdullah bin Mes’ûd (radıyallahu anhum)’un rivayetinde Efendimiz ﷺ şöyle buyurur:
Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyeti taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde yalancılar arasına kaydedilir.
Abdullah b. Âmir anlatıyor:
Bir gün Rasûlullâh ﷺ evimizde otururken annem beni çağırdı ve:
Hele bir gel sana ne vereceğim dedi. Rasûlullâh ﷺ, anneme:
Çocuğa ne vermek istemiştin? diye sordu.
Ona bir hurma vermek istemiştim diyince, Rasûlullâh ﷺ:
Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak! buyurdular.
Allah’a duyulan aşk ve iman hangi asır ve zaman olursa olsun aynıdır. Sadece isimler değişir, ancak ödenen bedeller hep aynıdır.
İşin ehli olan muallim, kendisi zaten medresedir; ehli bulunmayan medreseler sadece bir mekândan ibarettir.
Anne-babalar evlatlarını teslim edeceği iş veya okulu seçerken gayet seçici olabiliyor. Konu din eğitimine gelince maalesef yaz tatilinde mahallenin imamına gönderilmek ile yetiniliyor.
Geçmişte çocuklarımızı bir ustanın eline bırakırken eti senin, kemiği benim denilirdi. Şimdi çocuk bir yere bırakılınca eti, kemiği neyi varsa bırakılıyor. Çünkü çocuktan bıkan bir topluluk haline geldik.
Zalim Firavun’un askerleri ev ev dolaşarak erkek çocukları arar ve bulduklarını gözlerini kırpmadan öldürürler. Bebek öldürülür mü hiç? Öldürülüyor işte, o gün Mısır’da; bugün Suriye’de..
Daha evladını sabah namazına kaldırmaya kıyamayan anne ve baba, evlatlarını medreselere yazdırsa ne olur ki!
Allah’ın emrinde yetiştirilen her bir evlat,
Musa olmaya adaydır.
Soruyorum! Evde eşine ve çocuklarına hizmet eden kadın köle, uçakta yüzlerce yolcuya hizmet eden kadın mı çağdaş?
Bizim zamanımızda yapılması gereken, caminin bahçesine çocuk bırakmak değildir.
Bizim işimiz, camide namaz kılacak çocuk yetiştirmektir.
Nikah olmadığı sürece nişanın pek bir ehemmiyeti yoktur. Nişan hiçbir şekilde aradaki mahremiyeti ortadan kaldırmıyor. Ey bu ümmetin gençleri! Nikâhdan başka hiçbir şey neslimizi güvence altında tutamaz. Nikâhı nişan ile bitirmeyiniz..
Benim annemin annem olduğunun belgesi nüfus kimliğimdir. Âişe annemin annem olduğunun belgesi ise Kur’ân-ı Kerim’dir.
Makbul sabır, musibetlerle karşılaştığın ilk andakidir.
Çoğu anneler evlatlarından ayrı kalma hasretine yenilerek onların medreselerde yetişip ilim tahsil etmelerine engel olmaktadırlar. Hatta yaz tatillerinde büyükleriyle İslam ilmi ile ilgili yapılan kamplara bile göndermiyorlar. Ancak ne hikmetse, iş diploma ve başka şeylere gelince bu hasret aşılabiliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir