İçeriğe geç

Deniz Kurdu (2 Cilt) (Cep Boy) (Tam Metin) Kitap Alıntıları – Jack London

Jack London kitaplarından Deniz Kurdu (2 Cilt) (Cep Boy) (Tam Metin) kitap alıntıları sizlerle…

Deniz Kurdu (2 Cilt) (Cep Boy) (Tam Metin) Kitap Alıntıları

Ve yaşama kafa yormayı bir yana bıraktığı için de çok daha mutludur. Hakkında düşünemeyecek kadar yaşamakla meşgul. Benim hatam ise bir kere kitapların kapağını açmış olmak.
İnsan bir başkasına karşı yanlış yapamaz. Yalnızca kendisine yanlış yapabilir. Benim görüşüme göre, başkalarının çıkarını gözettiğim her defasında yanlış yapıyorum demektir.
Sen sıcak tutan giysileri giyersin. Giysileri onlar yapar, ama kendileri paçavra içinde titreşirler ve senden, paranı idare eden avukattan ya da danışmandan iş isterler.
sanki bütün yaşamları boyunca mikrop kapar gibi zulüm ve kötülük kapmışlar ve yaşarken sevilmedikleri gibi sonunda da sevgisiz ölüyorlar.
“Her şey görelidir. Esen yalnızca sert bir rüzgârdı ancak narin aracımızın içinde canımızla boğuşan bize gerçek bir fırtına gibi geliyordu.”
“Bir şey uğruna canını feda edecek kadar değer vermeni sağladığına göre sevmek, sevilmekten daha iyi ve yücedir.”
“Özgürken ıstırap çekmeyi rahat bir hizmetkarlığa tercih etti. Tanrı’ya hizmet etmek umrunda değildi. Kimseye hizmet etmek umrunda değildi. Bir kukla değildi o. Kendi ayakları üstünde duruyordu. O bir bireydi.”
“Biliyor musunuz, zaman zaman ben de kendimi keşke hayatın gerçeklerine kör olsaydım da yalnızca hayalleriyle yanılsamalarını bilseydim diye düşünürken buluyorum (…)
Ben sarhoşlara bakıp içten içe sarhoş olmayı dileyen ayık gibiyim.”
“Hiçbir insan kendi fırsatını yaratmaz. Tüm büyük insanların yaptığı tek şey o fırsatın ayaklarına geldiğini fark etmekti.”
“Ölümsüz ruhlarınız için fazla duygusallaşıp ölmekten korkuyorsunuz”
“ Arz talep denen şey varsa hayat dünyanın en ucuz şeyidir. Suyun da, havayla toprağın da miktarı bellidir ancak doğmakta ısrarcı hayatın sınırı yoktur. Boğa dediğin har vurup harman savurur. Balıklara ve yumurtladıkları milyonlarca yumurtaya bak. Hatta kendine ve bana bir bak. Kasıklarımızda doğması mümkün olan milyonlarca yaşam var. Zamanımız ve fırsatımız olsa ve içimizdeki doğmamış hayatın tamamını son damlasına kadar kullansak uluslara babalık eder, kıtaları nüfusumuzla doldururuz. Hayatmış, peh! Ucuz malların arasında en ucuzu. Gittiği her yerde el açıp dilencilik eder. Doğa savurgan elleriyle her yere saçar onu. Nerede tek bir can için yer varsa oraya binlercesini eker ve yaşamın en güçlüsü, en oburu kalıncaya kadar hayatı yiyip tüketir.”
“Gözümü kan büründüğünü fark edince içime bir korku düşüverdi; yoksa en alçak suçlar için bile ölüm cezasının adil ve doğru olmadığını savunan ben de mi çevremin gaddarlığına uyup kirlenmeye başlamıştım?”
Yaşamın kendisi tatminsizliktir, ama ölümün yolunu gözlemek daha büyük bir tatminsizlik.
Bu kitapları benim tanıdığım adamla bağdaştıramadım ve bunları okumuş olabilir mi diye merak ettim.
İnsanın ruhu, insan iki arzu arasında kaldığında devreye girer.
İnsan hayatı mı dedin? Böyle basit insanlar için hayatın değeri ne olabilir ki? Unutma Hayat sadece insanların kendisi için değildir. Herkes kendi hayatının değerini bilmeli, ona göre davranmalıdır. İnsan, kendisini kurtaramadıktan sonra, diğerleri ne yapabilir ki?
-Ahlak kavramından söz ediyorum ben!
-O, öteki dünyada kaldı bayan. Burada insan kendini korumaya, kurtarmaya çalışır, o kadar.
Verilen sözlere inanır, onlara değer verirmisin?
Ama hala daha buradayım, bütün varlığımla,
Yaptığım bütün işlere, çektiğim bütün emeklere bakınca, gördüm ki hepsi boş ve rüzgârı kovalamaya kalkışmakmış. Güneşin altında hiçbir kazanç yokmuş.
Unutma! Hayat sadece insanların kendisi için değildir. Herkes kendi hayatının değerini bilmeli, ona göre davranmalıdır. İnsan kendini kurtaramadıktan sonra diğerleri ne yapabilir ki?
“Kimse fırsatı yaratmaz. Bütün büyük adamların tek yaptığı, fırsat ayağına geldiğinde onu tanımaktan ibarettir.”
Anlatmaya çalıştığım şu ki bu, ya vicdanının sesine aykırı hiçbir şey yapmamış ya da hiç vicdanı olmayan birinin yüzüydü. İkincisinde karar kıldım. Tam bir soyaçekim örneğiydi, öyle katıksız bir ilkelliğe sahipti ki ahlaki doğamız gelişmeden çok önce dünyaya gelmiş türdendi. Ahlaksız değildi, ama ahlak kavramından da yoksundu.
Dizlerim hafifçe titriyor ,çünkü korkuyorum .Ölmek istemiyorum .Fakat ruhum ,titreyen vücuduma ve vicdanıma hükmedebiliyor. Ben çok cesurum .Sizin vücudunuz korkmuyor ,tehlike hoşunuza gidiyor ,sizi sevindiriyor. Korkmuyor olabilirsiniz Mister Larsen ,fakat şunu kabul edin ki cesaret benimdir.
Güneş gerilerde battığında gözleri ışığım olsun
Sesinin kemanımsı tınıları kulağıma erişen son ses olsun
Ayaklarımın üstünde durmayı öğrenmiş olabilirim, ama daha o ayaklarla başkalarının üstünde tepinmeyi de öğrenmem gerek.
İnsan ruhlarının böylesine nedensiz yere mahvedilmesine izin veren yaşamın görkemi neredeydi? Ucuz ve aşağılık bir şeydi sonuçta bu yaşam ve ne kadar çabuk sona ererse o kadar iyiydi. Tümüyle sona ersindi!
Kitapların ve okumuş insanların dünyası oldukça belirsiz, gerçeklikten çok bir düşün anısı gibi…
Şimdiye kadar, insanların bu kadar vahşi, bu kadar gaddar olabileceklerini düşünmemiş ve duymamıştım.
Kıskandığıma göre kuşkusuz seviyordum onu.
Bilinmeyen ancak bilinenle ölçülebilir.
Yaşam her zaman kendine özgü bir kutsiyete sahip bir şey olarak görünmüştü, ama burada, ilişkilerin aritmetiğinde hiçbir değer bulunmayan bir sıfırdı.
Ve yaşama kafa yormayı bir yana bıraktığı için de çok daha mutludur.
Hakkında düşünemeyecek kadar, yaşamakla meşgul. Benim hatam ise bir kere kitapların kapağını açmış olmak.
Yazgıya boyun eğmiş , onunla el ele yürüyor ve serinkanlılıkla çarpışmanın sonuçlarını hesaplıyordu .
Ve güneş arkamda kaybolduğu zaman,
Gözleri ışığım olmalı
Sesindeki keman nağmeleri, kulağımda
Son sesler olmalı
Anlatmaya çalıştığım şu ki:
Bu, ya vicdanının sesine aykırı hiçbir şey yapmamış ya da hiç vicdanı olmayan birisinin yüzüydü
İnsan doğuştan kumarbazdır. Yaşam ise onun ortaya koyabileceği en büyük şeydir. Yitirme tehlikesi ne denli büyük olursa, heyecan da o denli fazlalaşır.
Yaşamın tek değerinin kendisine biçtiği değer olduğunu biliyor musun? Ve de gereksinimi kendi lehine yonttuğu için bu değer elbette gereğinden fazla biçilir.
Hiç bir nedenimiz bulunmasa da, yaşamak ve devinmek istiyoruz, çünkü bu, yaşamın doğasında yaşamak ve devinmek bulunduğu için böyle.
Hissedilen bir şeyi, uykuda işitilen müzik nağmelerine benzeyen bir şeyi, inandırıcı olmakla birlikte sözün bittiği yerin ötesine geçmiş bir şeyi size nasıl dökebilirdim.
Hayal gücüm isyan etti ve yine de uyuyamadım. Ve bu uzun, upuzun bir geceydi, yorucu, berbat ve uzun.
Yaşam mı? Pöh! Hiçbir değeri yok. Ucuz şeylerin içinde en ucuzu. Her yerde dilencilik ediyor. Doğa onu bol keseden saçıyor ortalığa. Nerede tek bir yaşam için yer varsa, binlercesinin tohumunu ekiyor oraya ve kendi yaşamı, geriye en güçlü en pisboğaz yaşam kalıncaya dek yaşamı yiyip tüketiyor.
Gerçekten de bu dünyada, güçlü bir adamın tümüyle aciz ve bitkin düştüğü andaki görüntüsünden daha berbat bir şey yoktur.
Yaşamın kendisi tatminsizlik, ama ölümün yolunu gözlemek bundan daha büyük bir tatminsizlik.
İnsan ruhlarının böylesine nedensiz yere mahvedilmesine izin veren yaşamın görkemi neredeydi?
Gerçekten de büyük olsaydın, kendine ihanet etmeseydin, Leach ve Johnson’la güç birliği yapardın. Ama korkuyorsun, korkuyorsun. Yaşamak istiyorsun. İçindeki yaşam ne pahasına olursa olsun yaşayayım diye çırpınıyor; bu yüzden de, en güzel düşlerine sırt çevirerek, bütünüyle acınası o küçük ilkene karşı günaha girerek ve eğer bir cehennem varsa, ruhunu dosdoğru oraya yönelterek aşağılık biçimde yaşıyorsun. Pöh! Ben mertlik rolünü oynuyorum. İçimdeki yaşamın dürtülerine sadık kaldığım için günah işlemiyorum. En azından kendi ruhuma karşı dürüstüm ki bu da senin olmadığın şey.
Yaşam mı? Pöh! Hiçbir değeri yok. Ucuz şeylerin içinde en ucuzu.
Kıskanıyordum; demek ki aşıktım.
Bilinmeyeni ancak bilinenle ölçebiliriz.
“Sanki kendimin dışında durmuş da kuşkuyla kendime bakıyor gibiydim.”
“Ayaklarımın üstünde durmayı öğrenmiş olabilirim, ama daha o ayaklarla başkalarının üstünde tepinmeyi de öğrenmem gerek.”
Ve yaşama kafa yormayı bir yana bıraktığı için de daha mutludur. Hakkında düşünmeyecek kadar yaşamakla meşgul. Benim hatam ise bir kere kitapların kapağını açmış olmak.
“Yaşarken sevilmedikleri gibi sonunda da sevgisiz ölüyorlar.”
Hakkında düşünemeyecek kadar yaşamakla meşgul. Benim hatam ise bir kere kitapların kapağını açmış olmak.
Kimse fırsatı yaratmaz. Bütün büyük adamların tek yaptığı, fırsat ayağına geldiğinde onu tanımaktan ibarettir.
İnsan, doğuştan kumarbazdır ve hayat, kumarda ortaya konulabilecek en büyük paradır.
“Yaşayanlar arasındaki herkes için umut vardır.”
Tüm yaşayanlara katılan insan için umut vardır; çünkü yaşayan bir köpek, ölü bir aslandan iyidir.
Ve tarih, imparatorlukları ele geçirmek için ayaklanan kölelerin eline geçen fırsatları da anlatır.
Ama tarih, imparatorlukları ele geçirmek için ayaklanan köleleri de anlatır.
“ insanın yaşamında her şeye değecek, bu uğurda ölmekten kaçınmayacağı bir şeye yol açacaksa, sevmek, sevilmekten daha iyi ve güzeldir.”
“Huzurlu bir köleliğin mutluluğundansa özgürlük içinde sıkıntı çekmeyi yeğledi.”
“Güneş gerilerde battığında gözleri ışığım olsun,
Sesinin kemanımsı tınıları kulağıma erişen son ses olsun.”
“Denizde hareket ne denli bolsa dünyada da o kadar zalimlik vardır.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir