Can Yücel kitaplarından Ölüm ve Oğlum – Gökyokuş kitap alıntıları sizlerle…
Ölüm ve Oğlum – Gökyokuş Kitap Alıntıları
Sanki yaşamak çok daha büyük bir marifet!
ayakucunda sen oturuyorsun.
Şiir getirenlerin
çok olsun
Tut ki kışı yakıyorsun ocakta..
üstüne boşandıkça yağmur?
Ondan mı dersin
tüyleri böyle ürperiyor?
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Hamlet’in tiradı başlamadan bitti:
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be
Iki küçük çocukmuşuk
Kışmış hava
Mışıl mışıl üşümekten
Başıbüyük’te
Bir beştaşın dibine
Dizdize oturmuşuk
Birbirimize sokulmuşuk
Iki küçük çocukmuşuk
Birimiz VE
Birimiz VEYA
Güya bir rüyaymış
bu rüya.
Insanın kötümser, karamsar olduğu zaman değildir bence ölümü düşünmesi diye söze başlıyor Yücel ve ardını getiriyor:
Çok mutlu olduğu zaman insan ölümü düşünür. Çünkü ölüm, mutluluğun bir parçasıdır. Ölümü böyle görmek gerekir. Yarı ölü olduğun zaman ölümü düşünmek bir şeye yaramaz.
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne Kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı!..
Ortalığı kırıp geçirdin
Dostlara taktın, gençlere taktın kancayı
Kendim için söylemiyorum, yanlış anlama, bak!
Nasıl olsa benim miyadım doldu,
Ama sen de bokunu çıkarma işin!
Bir süre ara ver bu işgüzarlığa!
Tek dur biraz!
Ne dersin tam maaşla emekliliğe?
İşsizlik sigortası da veririm istersen
Benim ki Heybeli’de
Yarı yarıya yıkık
Üstünde
Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle
Kocaman
TÜRKİYE HALK BANKASI
Yazılı
Vallahi billahi de
Beş kuruş almadım o reklam için
Nihil humanum mihi alienum est
Bu sözün altına ben de imzamı basıyorum
İnsana ilişkin ne varsa kabulüm
Şu hümanistler hariç
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Davacı yoksul, davalı zenginse Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak, Sade o zaman işte yerin bulur hak
Göründüğün gibi olma!
Hazreti Mevlana’nın türbesine
koşan
muhteremlere baksanal
Karşıki masanın altında
İki tane tavuk gördüm
Toprakla yıkanıyorlardı
Eşeledikleri çukurda
Insanlar için de belki ölüm
Toprakla bi tür
Yıkanmaktır diye düşündüm
Baudelaire
Çirkin görünmek istiyorsun
Güzelliği tarif için
Olmaya cihanda devlet bir devlet devlet gibi
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
*İnsana ilişkin ne varsa kabulüm
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Zenginden yana işler yasa.
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa.
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı.
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak.
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı! . ..
Zifiri bir su akacak
Sittin-sene hep aynı avluda atmaz ki. ..
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı!
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be
Göründüğün gibi olma!
Hazreti Mevlana’nın türbesine
koşan
muhteremlere baksana!
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı
Bu barış var ya, bu barış
Cephedekiler için o kadar barış
Mızrapsız bir tambur gibi
Apayrı bir hava çalıyor vücudum
Ruhum sıkıldıkça ruhum,
Senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı
Apayrı bir hava çalıyor vücudum
Kalk gidelim, kalk gidelim başka yere!
Başka yere, başka yere, başka yere!
Ruhum sıkıldıkça, ruhum,
Cemil Beysiz bir tambur gibi
Kendi kendini çalıyor vücudum
Birimiz VEYA
Güya bir rüyaymış
bu rüya.
Onu bilmeyecek ne var!
Bir bok olmayacak elbet! dedi.
Ve sade ardına değil, önüne de bakmadan gitti.
Ben ona.
O bana bakıyor
Ben ona
Canım yanarcasına
Ne zaman
Ama ne zaman olacak bu iş?
üstüne boşandıkça yağmur?
Sanki yaşamak çok daha büyük marifet!
burnumda tütüyorsun
senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı
apayrı bir hava çalıyor vücûdum
Zenginden yana işler yasa
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak
İy’ki geldin, ahbap, ben öfkem e döneceğim
Ölmekle ölümü olmaz edecek
Çirkin görünmek istiyorsun
Güzelliği tarif için
Gökyüzünün tamburunda çamlardan tırnaklarıyla
Saba makamından bir şarkı tımbırdatmakta
Nerdeyse başlar tiftli kayalıkları temizlemeğe
Ve yalaya yalaya kendini
Denize döner sonunda
MAVİ
Bu işler sade martta değil
Sonbaharın sonunda da olur
Ve bir kedi yavrusu doğarken bir sabah
Çok canlar ölür
Açsan da
Çok güzel ayışığı
Çok güzel
Çok
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be
Olmaya cihanda devlet bir devlet devlet gibi
Yıka ellerini
Yıka
Bi daha yıka
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Anladın mı şimdi
Ne temiz şeymiş o pislik
Anadan doğduğu muzdaki ?
Onu bilmeyecek ne var!
Bir bok olmayacak elbet! dedi.
Ve sade ardına değil, önüne de bakmadan gitti.
Nahit Hanım’la Orhan Veli ‘den
Başladım şiire ve sevişmeye
güçlük onu sepetlamektedir
Değdi yorgunluğuma
Bi ölüm kaldıydı onu da gördüm
Beni pişman etmedi doğduğuma
Gölge yazar Oğuz’un ölümü de
Her halde kendinden rivayet
Oğuz’un cenazesi mi
Hayret!
Hem o hiç uyumaz ki
Belki de ilk kez oradan
Kendi kendini Türkçeye çevirecek
Yeni dikilmiş bir kalem selviyle
Ya da en eski daktilosuyla gecenin
Yıldızları tuş
Bakmaya kıyamıyorum şimdiden