İçeriğe geç

Ölüm ve Oğlum – Gökyokuş Kitap Alıntıları – Can Yücel

Can Yücel kitaplarından Ölüm ve Oğlum – Gökyokuş kitap alıntıları sizlerle…

Ölüm ve Oğlum – Gökyokuş Kitap Alıntıları

Bu şehirde ölmek yeni bişey değil elbet.
Sanki yaşamak çok daha büyük bir marifet!
Adeta bir suyun
ayakucunda sen oturuyorsun.
Şiir getirenlerin
çok olsun
Kutup güneşleri gibi düşlerin
Tut ki kışı yakıyorsun ocakta..
Üşüyor mu deniz
üstüne boşandıkça yağmur?
Ondan mı dersin
tüyleri böyle ürperiyor?
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
TÜRKiYE’DE SHAKESPEARE

Hamlet’in tiradı başlamadan bitti:
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be

Elele tutuşmuşuk
Iki küçük çocukmuşuk
Kışmış hava
Mışıl mışıl üşümekten
Başıbüyük’te
Bir beştaşın dibine
Dizdize oturmuşuk
Birbirimize sokulmuşuk
Iki küçük çocukmuşuk
Birimiz VE
Birimiz VEYA
Güya bir rüyaymış
bu rüya.
Davetsiz misafirdir, pat diye gelir o, ya bir afrika menekşesini, ya ölen bir delikaniıyı bahane eder, oturur karşıma, kaldırabilirsen kaldır artık. Baudelaire öyle demiş ya: Esin dediğin gelmesine nasıl olsa gelir, güçlük onu sepetlamektedir . ..
Ölüm diye soruyorum Yücel’e, neden ölüm?
Insanın kötümser, karamsar olduğu zaman değildir bence ölümü düşünmesi diye söze başlıyor Yücel ve ardını getiriyor:
Çok mutlu olduğu zaman insan ölümü düşünür. Çünkü ölüm, mutluluğun bir parçasıdır. Ölümü böyle görmek gerekir. Yarı ölü olduğun zaman ölümü düşünmek bir şeye yaramaz.
Türkiye’de en çok basılan kitap
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne Kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı!..
Ölüm bu ara çok oldun sen
Ortalığı kırıp geçirdin
Dostlara taktın, gençlere taktın kancayı
Kendim için söylemiyorum, yanlış anlama, bak!
Nasıl olsa benim miyadım doldu,
Ama sen de bokunu çıkarma işin!
Bir süre ara ver bu işgüzarlığa!
Tek dur biraz!
Ne dersin tam maaşla emekliliğe?
İşsizlik sigortası da veririm istersen
Her Donkişotun bir yeldeğirmeni vardır
Benim ki Heybeli’de
Yarı yarıya yıkık
Üstünde
Kırmızı üstüne beyaz beyaz harflerle
Kocaman
TÜRKİYE HALK BANKASI
Yazılı
Vallahi billahi de
Beş kuruş almadım o reklam için
Marx’ın da pek sevdiği bir Latin sözünü anımsıyorum
Nihil humanum mihi alienum est
Bu sözün altına ben de imzamı basıyorum
İnsana ilişkin ne varsa kabulüm
Şu hümanistler hariç
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!

Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!

Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!

Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman

Davacı zengin, davalı yoksulsa. Zenginden yana işler yasa

Davacı yoksul, davalı zenginse Davalıda kalır yine nizalı arsa

Davacı da davalı da zenginse davada Özür diler çekilir aradan kadı

Davacı da davalı da yoksulsa, bak, Sade o zaman işte yerin bulur hak

Olduğun gibi görünme!
Göründüğün gibi olma!

Hazreti Mevlana’nın türbesine
koşan
muhteremlere baksanal

Sevda Tepesinde geçen gün
Karşıki masanın altında
İki tane tavuk gördüm
Toprakla yıkanıyorlardı
Eşeledikleri çukurda
Insanlar için de belki ölüm
Toprakla bi tür
Yıkanmaktır diye düşündüm
Esin dediğin gelmesine nasıl olsa gelir, güçlü konum sepetlemektedir.

Baudelaire

Aslında çirkin değilsin sen
Çirkin görünmek istiyorsun
Güzelliği tarif için
Halk içinde mûteber bir nesne yok sıhhat gibi
Olmaya cihanda devlet bir devlet devlet gibi
Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
Nihil humanum mihi alienum est

*İnsana ilişkin ne varsa kabulüm

Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa.
Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa.
Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı.
Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak.
Türkiye’de en çok basılan kitap
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı! . ..
Kendimden kendimi çalıyorum, kendimle, kendimle kendi­ mi
Sevince kıran girmiş
İçimdeki karanlığı patlatacağım,
Zifiri bir su akacak
Ne ömür şeymiş bu benim ömrüm!
Eee, harcai-menevşenin kalbi bile
Sittin-sene hep aynı avluda atmaz ki. ..
Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir..
Türkiye’de en çok basılan kitap
Ne Yaşar
Ne Aziz
Ne kur’an-ı Kerim
Türkiye’de en çok basılan eser
Sansürdür, kardeşim, Sansür!
Sayısını ben de unuttum baksana,
Bu son derken, bu son,
BU SON
Kimbilir kaçıncı baskısı!
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa

Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa

Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı

Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak

Hamlet’in tiradı başlamadan bitti:
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be
Olduğun gibi görünme!
Göründüğün gibi olma!

Hazreti Mevlana’nın türbesine
koşan
muhteremlere baksana!

Bayram nedir ki dedim kendi kendime
Bayram bir ömürdür ben gibi bir deliye
Koyunlar keçiler ve koçlar için
Ne kadar bayramsa Kurban Bayramı
Bu barış var ya, bu barış
Cephedekiler için o kadar barış
Ruhum sıkıldıkça, ruhum,
Mızrapsız bir tambur gibi
Apayrı bir hava çalıyor vücudum

Ruhum sıkıldıkça ruhum,
Senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı
Apayrı bir hava çalıyor vücudum

Kalk gidelim, kalk gidelim başka yere!
Başka yere, başka yere, başka yere!

Ruhum sıkıldıkça, ruhum,
Cemil Beysiz bir tambur gibi
Kendi kendini çalıyor vücudum

Ne ömür şeymiş bu benim ömrüm!
Birimiz VE
Birimiz VEYA
Güya bir rüyaymış
bu rüya.
Ne mi olacak önümüzdeki on ytlda?
Onu bilmeyecek ne var!
Bir bok olmayacak elbet! dedi.
Ve sade ardına değil, önüne de bakmadan gitti.
O bana bakıyor
Ben ona.
O bana bakıyor
Ben ona
Canım yanarcasına
Ne zaman
Ama ne zaman olacak bu iş?
Üşüyor mu deniz
üstüne boşandıkça yağmur?
Bu şehirde ölmek yeni bur şey değil elbet
Sanki yaşamak çok daha büyük marifet!
öyle göreceğim geldi ki seni
burnumda tütüyorsun
şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
rûhum sıkıldıkça rûhum,
senden ayrı, kendimden ve kentten ayrı
apayrı bir hava çalıyor vücûdum
Davacı zengin, davalı yoksulsa
Zenginden yana işler yasa

Davacı yoksul, davalı zenginse
Davalıda kalır yine nizalı arsa

Davacı da davalı da zenginse davada
Özür diler çekilir aradan kadı

Davacı da davalı da yoksulsa, bak,
Sade o zaman işte yerin bulur hak

Ölmeden az önce Ecel’e demiş ki Nazım:
İy’ki geldin, ahbap, ben öfkem e döneceğim
Koskoca Afrika’da bir küçük çiçek
Ölmekle ölümü olmaz edecek
Aslında çirkin değilsin sen
Çirkin görünmek istiyorsun
Güzelliği tarif için
Mor bir kedi yavrusudur sabah
Gökyüzünün tamburunda çamlardan tırnaklarıyla
Saba makamından bir şarkı tımbırdatmakta
Nerdeyse başlar tiftli kayalıkları temizlemeğe
Ve yalaya yalaya kendini
Denize döner sonunda
MAVİ
Bu işler sade martta değil
Sonbaharın sonunda da olur
Ve bir kedi yavrusu doğarken bir sabah
Çok canlar ölür
Gözleri kapasan da
Açsan da
Çok güzel ayışığı
Çok güzel
Çok
Hamlet ‘in tiradı başlamadan bitti:
Bundan böyle to be or not to be
Not to be or not to be
Halk içinde muteber bir nesne yok sıhhat gibi
Olmaya cihanda devlet bir devlet devlet gibi
Ellerini yıka
Yıka ellerini
Yıka
Bi daha yıka
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha
Bi daha

Anladın mı şimdi
Ne temiz şeymiş o pislik
Anadan doğduğu muzdaki ?

Ne mi olacak önümüzdeki on yılda?
Onu bilmeyecek ne var!
Bir bok olmayacak elbet! dedi.
Ve sade ardına değil, önüne de bakmadan gitti.
Ben de ondan-bundan değil.
Nahit Hanım’la Orhan Veli ‘den
Başladım şiire ve sevişmeye
Ben şiiri ciddiye almıyorum ki zaten, yeter ki şiir beni ciddiye alsın! Davetsiz misafirdir, pat diye gelir o, ya bir afrika menekşesini, ya ölen bir delikanlıyı bahane eder, oturur karşı ma, kaldırabilirsen kaldır artık. Baudelaire öyle demiş ya: Esin dediğin gelmesine nasıl olsa gelir,
güçlük onu sepetlamektedir
Dünya gözlerimi kendi ellerimle örttüm
Değdi yorgunluğuma
Bi ölüm kaldıydı onu da gördüm
Beni pişman etmedi doğduğuma
Zaten hayalet olan
Gölge yazar Oğuz’un ölümü de
Her halde kendinden rivayet

Oğuz’un cenazesi mi
Hayret!

Hem o hiç uyumaz ki
Belki de ilk kez oradan
Kendi kendini Türkçeye çevirecek
Yeni dikilmiş bir kalem selviyle
Ya da en eski daktilosuyla gecenin
Yıldızları tuş

Şiir getirenlerin çok olsun çocuğum!
Öyle yeşil bir yeşilsin ki sen gelecekte
Bakmaya kıyamıyorum şimdiden

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir