İçeriğe geç

Mutlu Aşk Yoktur Kitap Alıntıları – Louis Aragon

Louis Aragon kitaplarından Mutlu Aşk Yoktur kitap alıntıları sizlerle…

Mutlu Aşk Yoktur Kitap Alıntıları

Ey sevgilim ey içimde kanayan yara …

Bağıracağım bağıracağım senin dudağındır bardaklar
Benim o uzun aşkı içtiğim kırmızı şarap kadar
Kollarının sarmaşığı beni bu dünyaya bağlar
Ölemem ben
Ölenler unuturlar
Ve bir öpücüğün anısı gibi
Senin adının ateşiyle bu dünyada
dolanıp duruyorum
ve yaşamak belki de
Genç yaşta ölmekmiş Anneciğim sadece
Henüz kendi mezarıma girmeden
Gözden geçiriyorum tüm yaşamımı

Acılarımın kralıyım ben
Güneş ister doğsun ister ölsün
Gök çok şey yitirdi renklerinden
Şarkı söyleten ve susturan her şey sensin
Kaç saniye-yıl gereklidir dersiniz
İnsanın insanı saptırması için
Niçin bu kadar naz niçin
Gitme canımın içi hayatım benim
Gökyüzü yitiriyor renklerini sensiz
Tarlalar çöl bahçeler çiçeksiz
Gitme
Gitme rüzgârın gittiği yere
Bütün kuşlar uçuyor işte sensiz
Ve bütün geceler ölçüsüz endazesiz
Gitme
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Mutlu aşk yoktur ama
Böyledir ikimizin aşkı da
İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini
Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi
Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi
Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an
Mutlu aşk yoktur
Hiçbir şey kitaplardaki gibi sona ermez hiçbir zaman
Bir ölüm bir mutluluk söylenmiş her şeyden sonra
Şövalye güzel kızı kurtarmaz hiçbir zaman
Ve son öpücükte tragedya başlar yeniden
Bu garip ses titreşimi benim şarkım
Tankların ve silahların arasından
Yükseliyor Yeteri kadar saftır
Üzerinden geçmek için duvarların
Ve tanıdığımız insanların
Ey sevgilim ey içimde kanayan yara
Bağıracağım bağıracağım Sevdiğim gözler nerdesiniz
Tarla kuşum martım benim nerelerde
Bağıracağım bağıracağım toplardan daha yüksek bir sesle
Yaralılardan ve sarhoşlardan yüksek hem de
Bağıracağım bağıracağım senin dudağındır bardaklar
Benim o uzun aşkı içtiğim kırmızı şarap kadar
Kollarının sarmaşığı beni bu dünyaya bağlar
Ölemem ben Ölenler unuturlar
Ne biliyordum ki yenilgi konusunda
Yasak bir aşk olunca sana kendi ülken
Ve sesi gerekince sahte-peygamberlerin
Kaybedilmiş umudu bulmak için yeniden
Hatırlıyorum beni saran o şarkıları
Titrerken ne çok benzer yaşayanlarla ölüler
Yaşayanlar ölülerdir yataklarında uyuyan
Yaşayanlar çıkarılmış bu gece mezarından
Ve uyanan ölüler titrer onlara benzer
Yağmur damlalarını kıskanırım

Öpücüklere fazla benzediğinden

Her parlak şeyin gözleri

Kıskanmak için haklı bir neden
Kıskanırım kıskanırım
Arıların sokmalarını bile
Kıskanırım unutkanlığı ve belleği
Uykuyu ve terke dilişi de
Seçmiş olduğu kaldırımı
Rüzgârın okşayan ellerini
Benim o diri kıskançlığımdır
Düş görürken uyandırır beni
Kıskanırım bir şarkıyı bir sitemi

Yurdum farksızdır yedekçilerin
Terkedip gittiği bir tekneden
Ve tıpkı o hükümdar gibiyim
Daha talihsiz talihsizlikten
Acılarımın kralıyım ben
Yaşamak artık savaş oyunu
Hayır yok gözyaşlarına yelden
Ver onlara benim olmayanı
İğrenmeliyim sevdiğim her şeyden
Acılarımın kralıyım ben
Yüreğin atışı durabilir
Kan akabilir sıcaklık vermeden
İki kere iki artık dört değil
Hırsızlar uçtu uçtu oynarken
Acılarımın kralıyım ben
Güneş ister doğsun ister ölsün
Gök çok şey yitirdi renklerinden
Ama bizler gözden yoksun bizler aşksız ve beyinsiz
Kendimizin dışında yaşayan hayaletler
Bizdik yenilenmeyi boş yere bekleyen biz
O eski küfürleri icâdeden de bizler
Yaşayacak mıyız tekrar ey sahte ölüler yoksa
En sonunda açılan bir kapı mıdır bu
Çıkıp gelen ilkbahar mı ve sanki bir dokunuşla
Rüzgârı allak bullak eder onun kokusu
Oysa kimin için çiçekler sevdiğim senin için yalnız
Ve en güzel ilkbahar ne yapacağım bilmem
Sensiz en güzel Nisan sensiz en güzel Mayıs
Sensiz ancak bir yastır sensiz ancak cehennem
Geri verin göklerimi müziğimi verin bana
Eşimi verin bana onsuz ne renk ne de şarkı
Onlarla birlikte yaşamın eğlenceli olduğuna inanmak
istiyorum ben de
Unutacağım unutacağım unutacağım unutacağım
Sürüklüyor beni yirmi yaş valsi Unutacağım
Kırk yaşında olduğumu 40 yılında
Yaşamlarından üstündür onlara göre bir tek sarhoşluk ânı
Bir çılgınlık ânı bir mutluluk ânı
Ne haberleri var ki dünyadan ve yaşamak belki de
Genç yaşta ölmekmiş Anneciğim sadece
Bunun için iyi şunun için iyi
İyi iyi iyi Sevgili
Yine de şarkılar söyleyeceğim senin için yankı verinceye kadar
Seni sonsuz sevecek olan yüreğimdeki kırmızı kan
Bu nakarat bir tralallam gibi gelebilir insana
Belki de bir gün söylediği sözcükler
Bu yıpranmış bu basit yüreğin işareti olacak
Şahane bir dünyanın bir tek sen bileceksin
Güneş panldıyorsa ve titriyorsa sevda
Bunun nedeni sonbaharda bile inanmayarak ilkbahara
Ben başkalarınınkine benzemeyen bir tralallam söylemiş
olacağım
Ey aşkım ey sevgilim var olan bir tek sensin
Bu hüzünlü saatinde batan güneşin
Orda yitirmekteyim şiirimin ipini
Yaşamımın ipini ve sevinci ve sesi
Çünkü sana tekrarlamak istiyordum Seni sevdiğimi
Ama bu söz acı veriyor bana sensiz söylendi mi
Bir tek o vardır en güzel ve en tatlı
Bir tek odur suda duran bir kızıl Ekim tıpkı
Bir tek o hem korku ve hem umut aşkım
Ve yazmasını bekleyerek günleri saymaktayım
Varoluş oyulmuş bir gözdür İyi anlayın beni
oyulan bir göz her an
sonsuz bir harakiridir Kuduruyorum
görünce çığlıklarımın karşısındaki aptal sessizliği
İşte bunun için iki yüzlü çukurlardan çıkarmak istiyorum
şiddetli bir ölümden ölenleri korkan gözbebekleriyle
Hüznün çoğu adalar arasında
dilencilik yapan kör bir general olmadığı gibi
Opera Caddesi de değildir sabahın
üçünde
İnsan hüznüne sınır yoktur
Her zaman konacak bir taş vardır piramidine gözyaşının
Emin misiniz acı duyduğunuzdan boğulmuş bir kadın kadar
her şeyin bittiğini bildiği an artık boğulacağından
Emin misiniz daha iyi olmadığından
boğulmuş olmak eğer önümüzdeki saatlerin bıçaklarını
düşünürsen
Dehşet dehşet dehşet
Yıllar boyunca dehşet
Tükürelim dilersen
Birlikte sevdiğimize
Aşka tükürelim
Açık kalmış yataklarımıza
Suskunluğumuza ve fısıldaşmalara
Yıldızlara olsalar bile
Senin gözlerin
Güneşe olsa bile
Senin dişlerin
Sonsuzluğa olsa bile
Senin ağzın
Ve aşkımıza
Olsa bile
SENin aşkın
Tükürelim dilersen
Yuh be tüm bu dalavereler için
Biliyor musun ne zaman gerçek bir öykü olur
Aşk
Biliyor musun
Her nefes faciaya dönüştüğü zaman
Günün renkleri bir gülüşün sonucu olduğu zaman
Bir hava bir gölgenin gölgesi ortaya atılan bir isim
Her şey yandığı ve aslında bilindiği zaman
Her şey yandığı
Ve söylendiği zaman
Her şey yanıyor
Sevdi Vardı Geldi Okşadı
Bekledi Gözledi gıcırdayan merdivenleri
Ey kaba güçler
ey hayalet gören bir insanım ben
Bekledi bekledi derin kuyuları
Öleceğimi sandım beklemekten
İkimiz tükürelim ikimiz
Sevdiğimizin üzerine
Sevdiği üzerine ikimizin
“Tüm gördüklerim,
Terkeder ilk rengini
Senin sesini işitince.”
“Ve seni nerede yaraladılarsa,
Orada sızlar ruhumun teni.”
“Yolum olarak bir tek sen varsın,
Kalbimi verdim avuçlarında kalsın.”
“İnsan kurtarmalı sevdiğini,
Kendisini kendisini kendisini.”
“Sakın gitme kan gibi,
Elime sıçrayan yara açan bende.
Sevgili gücüm güçsüzlüğüm işte
Gitme.”
“Gökyüzü yitiriyor renklerini sensiz.
Tarlalar çöl bahçeler çiçeksiz,
Gitme.”
“Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an,
Mutlu aşk yoktur.”
“İnsan her şeyi elinde tutamaz hiçbir zaman,
Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini.”
“Kâinat paramparça oldu bir akşam vakti,
Korsanların ateşler yaktığı kayalarda
Bense parlarken gördüm denizin üstünde
orda,
Gözlerini Elsa’nın gözlerini Elsa’nın
gözlerini ”
“Öyle derin ki gözlerin içmeye eğilince
Yansıdığını gördüm orda tüm güneşlerin
Oraya sığmışım bütün ümitsizlerin
Öyle derin ki belleğim kayboldu içlerinde.”
“Kollarının sarmaşığı beni bu dünyaya bağlar,
Ölemem ben,ölenler unuturlar.”
“Şarkı söyleten ve susturan her şey sensin.”
“İnsanı solduran her bir düşünce sensin
Uzun uzun sallanan mendiller de sen
Sensin gemilerin güvertesinde giden.”
“Ayrılıklar varsa çekip giden hep sensin,
Hep bizim aşkımız var ağlayan her bir
gözde”
“Hiçbir aşk yok bizim aşkımız gibi olsun
Bana yol göstermekte adımlarının izi
Güneş değil sensin ısıtan beni.”
“Bir tek o hem korku ve hem umut aşkım,
Ve yazmasını bekleyerek günleri
saymaktayım.”
“Hiç fark etmedin mi beni öldürürken benim
seni sevdiğimi?”
“Tıpkı mezarsız kalan cesetler gibi
İnsanlar dolaşmakta gözlerimin bahçesinde.”
“Senin saçlarında
Geçmişin aksi
Duruyorsun hâlâ
Parlak bir kâğıt gibi”
“Kalbim nadasa alınmış tarla.”
Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin
Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara
Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda
Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da
Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin
Hep bizim aşkımız var ağlayan her bir gözde
Hep bizim aşkımızdır yolu şaşırılmış sokak
Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim
İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi
Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri
Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri
Ve hemen can verdiler iri gözlerin için
Mutlu aşk yoktur
Korkunç bir korkuyla çekinirim ben
Var olabilen hemen her şeyden.
Dardır gece
O kadar dar ki
Uykusuzluk bulunur sade
Ötesinde berisinde
Kıskanırım bir şarkıyı bir sitemi
Bir nefesi ve bir sızlanmayı
Kıskanırım kıskanırım sümbülleri
Hoş bir kokuyu bir anıyı
Sadece bir omuz
Bu aydınlık saatte
Dallardan söğüt
Yaprakları düşmekte
Yumuşak bir adım
Köşesinde sokağın
Kolunda bir bulut
Yitik rüzgârın
Güneş değil sensin ısıtan beni

Ellerinin renginden anlıyorum güneşi

Bir tek o vardır en güzel ve en tatlı
Bir tek odur suda duran bir kızıl Ekim tıpkı
Bir tek o hem korku ve hem umut aşkım
Ve yazmasını bekleyerek günleri saymaktayım
Terkedilmiş evlerin içinde dolaşırız
Şikayetsiz fikirsiz zincirsiz ak çarşafsız
Aydınlık gün hortlakları öğle hayaletleri
Aşktan dem vuran bir yaşamın görüntüleri
Tekrar kavuşuruz biz de alışkanlıklarımıza
Unutuşun vestiyerinde yirmi yıl sonra
Niçin hüzne bulaşmalı o şahane yüreğinde aşkın
Biliyor musun ne zaman gerçek bir öykü olur
Aşk
Biliyor musun
Her nefes faciaya dönüştüğü zaman
Günün renkleri bir gülüşün sonucu olduğu zaman
Mutluluk nerde farksız sararmış bir kâğıttan
Ve her şey altüst olabilir insan insandan sorumlu ise
Büyük olaylar yaratıldı gördük ama korkunç olanları da
vardı içlerinde
Zira her zaman kolay değildir ayırdedilmesi kötü ile iyinin
Siz de geçtiğimiz yerden geçeceksiniz açık bir kitap gibi
okuyorum içinizi
İçinizde çarpan bu kalbi duyuyorum bir kalp nasıl
çarpıyorsa benim içimde
Onu nasıl eskiteceğinizi biliyorum ve nasıl sönüp sustuğunu
içinizde
Kim böyle geri verdi
Kaybolmuş renklerini
Günlere haftalara
Bir de gerçekliğini
Uçsuz bucaksız yaza

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir