İçeriğe geç

Beyin Nasıl Özgürleşir Kitap Alıntıları – Abdullah Reha Nazlı

Abdullah Reha Nazlı kitaplarından Beyin Nasıl Özgürleşir kitap alıntıları sizlerle…

Beyin Nasıl Özgürleşir Kitap Alıntıları

Bilimsel kaynaklara göre yaratılışı gereği beyin asla yorulmaz. Ama yeni bilgi girişi eksikliği fonksiyonlarını yitirmesine neden olur.
Tüm vaktini çalışmaya adamak tembelliktir.
İnsanoğlu daha az düşünmek için her şeyi yapar.

Leonardo da Vinci

Çağı gözlemleyen araştırmacılar tespit etmiştir ki, sistem içerisinde bir düzene girildiği anda insanın kalan yaşamından bir şey beklenemez.
Ve kişi yola devam ettiği sürece olmak istediği yere ulaşmaktadır.
Hayat kendini hiç geliştirmemiş ve ne ile karşılaşacağını merak etmemiş bir insan için son derece zordur.
Ama üniversite, içindeyken şikayet edilse bile insan fıtratı için dünyadaki cennettir.
Kiminin başka hayat şartları , kiminin bir karış havada olan aklı derslerde başarılı olmamasına yol açar.
Özgürlüğün ilk adımı ne için çalıştığını sorgulamaktır. Eylem ancak amacı kadar kutsaldır.
Zenginlik hırsı ile başlayan bu düzen artık milyarlarca insanı doyurmak için bu düzeni korumak zorunda; çünkü alternatif düzenler akıl edemiyoruz.
İnsanların birbirinin rızkını alma yolları keşfetmesine başarı demişiz.
Sistem değil insanlar değişmeli ve Sistem’i kendisine adapte etmeli.
Allah’ın kendinde bulunanı değiştirinceye kadar toplumların durumunu değiştirmeyeceğini söylediğini hatırlayınız.
Bizim sorunumuz ; işçi olarak da mutlu olmuyoruz, memur olarak da , yönetici olarak da .
Çok çalışan olmak yetmez, ne üzerine çalıştığını düşünmek gerekir.
Gerçek çalışma her zaman sessiz ve süreklidir, dikkat çekmez.
Mutluluğu şehir yaşamında, mağazalarda , AVM’lerde ,her yeni çıkan cep telefonunda arayan herkes köledir.
Bütün güzel şeyler sadece gayretle elde edilir. Kötü şeyleri yapmak kolaydır, iyi şeyler ise çaba sonucu ortaya çıkar.

Hayatını kazanmak için çalışırken bir yandan da hayatını düzene koymak için çabalayan , kendini geliştiren , az ama etkili iş yapan kimse sistemde kalamaz, hemen yükselir.
Kendiniz için bir şey yapmadan geçirdiğiniz bir ömrü sonsuza kadar değiştiremezsiniz.
Bugün tüm dünyadaki Sistemin amacı da budur; ömrünüzün başında tembellik etmenizi sağlayıp sonra ömür boyu çalışmanızı sağlamak.
Bugün herkesin maaşı iki katına çıkarılsa , hayat tarzları yine varlığını korur. Bir süre sonra borçlu yine borçlu, mutsuz yine mutsuzdur. Düşünce yapısı aynı kalan kişinin parası arttığında sadece ihtiyaçları artar.
Bu düzenin bize öğrettiği önemli bir mesaj vardır;
Kimsenin çalışmadığı ortamda çalışmak için öne atılan kişi hayatta kazanan taraf olur.
Dünyadaki tüm sistem, çok çalışanın içinden çıkamayacağı bir gelir adaletsizliğine sahiptir.
Onlar, başkalarının ömür boyu elde etmek için uğraşacağı her şeyi elinin tersiyle iterler, çünkü özgürlüklerini kaybetmek istemezler.
Sistem , sadece içeride kalmayı isteyenler için tek yoldur , kapı dileyen herkese açıktır.
Bir zamanlar herkes mutluydu, sonra insanlara nelere sahip olmadıklarını göstererek mutsuz ettiler. Yeniden mutlu olabilmek için ihtiyacı olmayan şeyleri almaları gerektiği duygusu işlendi .
Hala kafasına esince bir yere gidebilen , parada gözü olmayan ve hayatından memnun olan kitle; çalışan kitleye kötü örnek oluyordu.
Her alan başka alanlara muhtaç edilerek işler sonunda bürokrasilere bağlı kılındı.
Okullar gönüllü olarak başvuranlar ve gerçekten öğrenmek isteyenler içindi .
Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi ; ekip biçip gidecektik …
~Cahit Zarifoğlu ~
Bir eylem adamı gibi düşün ,
Bir düşünce adamı gibi davran .

~Henry Bergson~

Övgü sizi alıp yukarılara çıkarmaz, tamamlamaya çalıştığı yönleri belli etmesi bakımından aşağı çekmiş olur. Insanlar size acıdıklarında övgü artar.Hatta genelde çok beğendiklerinde övgü azalır. Ulaşamayacakları veya sizi överek takdir toplayacakları biri olmadığınız sürece yaptığınız doğru şeyler sessizlik ile karşılanır.
Aynı kitabı başucunda tutan iki insan, birbirinden çok farklı yerlerin altını çizer.
İnsanlar düşünüp sorununa o an çözüm bulmaktansa bir sonraki hedefe yönelerek düşünmeyi ertelemeyi tercih ediyorlar.
Bilmemek ne kadar doğalsa cahalet de o kadar yanlıştır. Cehalet bilmemek değildir, bilmediğin halde konuşmaktır. Bilmeyen iki insandan sessiz kalan bilmiyordur, konuşan cahildir.
Demek ki; insan hayatta bir kez dibi vurmalı, Nasrettin Hoca’nın deyimi ile ölmeden önce ölmeli ve kendisine az bir ömrü kalmış gibi davranmalı. Kendimizle ilgili bilmemiz gerekenleri ancak böyle keşfedebiliyoruz.
Herkesin izlediği yolu izlemek geçici övgü kaynağı olursa da uzun vadeli olarak sadece yapılması gereken rutinlere dönüşür ve kim olduğunuz körelir.
Aynı kitabı başucunda tutan iki insan, birbirinden çok farklı yerlerin altını çizer.
Aynı kitabı başucunda tutan iki insan, birbirinden çok farklı yerlerin altını çizer.
Toplum hiçbir şeyi anlayamaz. Detaylarını bilmeden acımasızca eleştirir.
Az okuyan insanlar, dünyada çok fazla okunacak şey var zannederler.
Hayatın sırrı; Ortada sihir olmamasıdır.
Aklınıza gelmeyen basit gerçek budur.
Düşünürün elinden paradokslarını alırsanız karşınızda bir profesör bulursunuz.
/Kierkegaard
Her insanın, doğru ortamlarda dolaşmadığı ve asla denemediği için haberdar olmadığı pek çok yeteneği vardır.
Ama, hayatta amaç yeteneklerini keşfederek geçici dünyalık çıkarlar elde etmek değil; fıtratı ile uyuşan yetenekler keşfederek dünyadaki geçici varlığına anlam katmak olmalıdır.
Kör olmasaydım Sivas’ta çoban olurdum,
Kör oldum, Veysel oldum.
/Aşık Veysel..
İnsan sayısı kadar fikir yolu çeşitliliği vardır.
Eğitim ihtiyacı kişiye özeldir.
Dil öğrenmekle çevirmen olamazsınız.
Daktilo ya da matbaa sahibi olmak yazarlığın ilk adımı değildir.
‘Bir sırrınız varmış gibi gülümsüyorsunuz.’
/Nietzsche ağladığında-Irwin Yalom
‘Yol ne olursa olsun, sonuç ün kazanır..’
/William Shakespeare
Bir kişi iyi ve adil bir şey yaptığında, hayat ona nasıl da güzeldir.
/Dosteyevski
‘Meşguliyetten daha iyi bir tedavi yoktur’
/Razi
‘Neden sabahları işe gidilir?’
‘Şiir yazabilmek, şair olmak için yeterli midir?’
Bakmayı öğreniyor ve görmeyi bilmiyoruz
Dünyada insan sayısı kadar meslek olmalıydı
Kişi kişi tanıyamayacağı insanları belirli kalıplarla anlamaya çalışan toplum, aynı unvanı alan iki kişinin aynı işi yaptığını düşünür.
Hayata gelmiş olmamız herhangi bir şeyde değişikliğe yol açmalı
Sürekli kontrolü elinde tutan çok az kişi vardır. Genellikle anında alışkanlıklara teslim oluruz.
Amacını hâlâ bilmeyen bir kişinin sadece o günkü dertlerinden kurtulmak için sarıldığı memuriyet ise; bundan sonra da bir şeyler yapma ihtimalinden vazgeçme anlamına gelecektir, yine de bu hayalin peşinden koşulur.
Üniversite nasılsa bir şekilde mezun edecektir, bu konudaki endişeler yersizdir, lakin sektörün gözünde diplomanın anlamı yoktur. İş hayatı gerçek sonuçlarla ilgilenmektedir, hayat kendini hiç geliştirmemiş ve ne ile karşılaşacağını merak etmemiş bir insan için son derecede zordur.
Bugün tüm dünyadaki sistemin amacı da budur; ömrünüzün başında tembellik etmenizi sağlayıp sonra ömür boyu çalışmanızı sağlamak.
“Mutlak istirahat, huzursuzluğa yol açar.”
Son yüzyıl; nesiller ancak elindeki ödeme yöntemlerini birileri kabul ettiğinde ve etrafında market olduğunda yaşamını sürdürebilir oldu.
Bir zamanlar herkes mutluydu, sonra insanlara nelere sahip olmadıklarını göstererek mutsuz ettiler.
“Burası dünya! Ne çok kıymetlendirdik.
Oysa bir tarla idi; ekip biçip gidecektik ”
Çözümü sunulmadan yapılan her bir sorun tespiti, anahtar vermeyeceğin kişiyi zincirlerinden haberdar etmek olurdu.
Sadece şiirleriyle bildiğiniz Nazım Hikmet’in çok yönlü olduğunu bilmiyor olabilirsiniz.
Hapishane, yoğunlaşmak için bir avantajdır.
Özgürken özgür düşünen biri hapsedildiğinde bu alanların her birine odaklanabilir.
Dostoyevski en önemli romanlarının kurgularını Sibirya’da taş mahkumiyeti sırasında tasarlamıştır.
Sabahattin Ali, Aldırma Gönül şiirini Sinop’ta ceza evinde yazmıştır.
Kaldı ki Nazım Hikmet’in hapishanedeki dünyası dahi bugünkü pek çok kişinin dışarıdaki dünyasından geniştir. Resim çizer, dokuma yapar, şiir yazar, sohbet eder ve hayatın küçük detaylarına odaklanıp düşüncelere dalardı.
‘Da Vinci kimdir?’ dediğimizde ‘ressam’cevabını alırız.
Bu cevap, böyle bir ömre hakarettir. Da Vinci; filozof, astronom, mimar, mucit, mühendis, matematikçi, anatomist, müzisyen, heykeltraş, botanist, jeolog, kartograf, yazar ve ressamdır.
Kendi amaçlarını gerçekleştirebileceği imkanlara ulaşmasını sağlamaya doğru gitmeyen hiçbir işte ömür tüketmemek gerekir.
Dünyada bir şekilde herkesin severek yapacağı, faydalı olacağı, fark yaratacağı, gittikçe ilerleyeceği bir iş mevcut.

Özgürlüğün ilk adımı ne için çalıştığını sorgulamaktır.
Eylem ancak amacı kadar kutsaldır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir