Metin Karabaşoğlu kitaplarından Melekleri Ürkütmeden kitap alıntıları sizlerle…
Melekleri Ürkütmeden Kitap Alıntıları
Hangi makam , statü , sosyal sınıf ve gelir grubunda olurlarsa olsunlar , onlardan iğreniyorum.
villa sahibi aynı hareketi yaptığında ‘ne rahat adam!’
Tesettürlü genç kızlar ‘kandırılmış ‘,
tesettürsüz genç kızların kendi özgür iradeleriyle verdiği karara saygı duymak gerek.
Gayret göstermeye mecburuz biz.
Başarı yüceltmez bizi, o Allah’tandır çünkü.
Bizi gayretimiz yüceltir.
Başaramasak bile
Hiç olabilirdik.
Ama var edildik, varlığa buyur edildik, yokluktan ve hiçlikten ebediyyen azad ezildik.
Farkında mıyız dilimize ,gözümüze , kalbimize , ruhumuza değen bütün nimetlerin bu ‘varediliş’ nimetine bağlı olduğunun.
Farkında mıyız var edilişimizin bütün nimetlerin başı, şahı ve padişahı olduğunun ?
Guénon’un Türkçesi İz Yayıncılık’ın ilk kitabı olarak neşredilen baş eseri niteliğindeki Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alâmetleri, baştan sona, bu tema ekseninde gelişir.
Gündelik hayattaki sohbetlerden gazete sayfalarına ve televizyon ekranlarına kadar hemen her vesileyle, ‘niceliğin egemenliği’ bir vâkıa olarak kendisini açıkça belli ediyor zira.
İnsanların servetleriyle, şirketlerin cirolarıyla, gazetelerin tirajlarıyla, kitapların baskı sayılarıyla değerlendirildiği; hanımların eşlerinin kendilerine verdiği değeri yapabildikleri aylık harcama üzerinden ölçme alışkanlığı edindikleri bir çağ, ‘niceliğin egemenliği’nden başka neyi gösterir ki?
Aynı havayı soluyan, aynı sıkıntıyı yaşayan, aynı sevince ortak olan iki insandan biri dert küpü olur çıkar, diğeri deva küpü.
Biri şikayet üretir, öbürü çare.
Biri yük olur, öbürü yük taşır.
İç dünyalarda düğümlenir bütün iş.
|Zübeyir Gündüzalp
Geçmişten geriye kaç yalan izi, kaç haksızlık izi, kaç iftira izi, kaç aldatma izi kalmış her birimiz için.
Hepimizin yüreğinde bir düğüm.. Kördüğüm..
Müslümanın, müslümana yaptığı kötülükler
-Gerçekten hüzün duyma kabiliyeti olan bir ruhun, iyiliğe de kabiliyeti vardır.-
|H. Beecher Stowe
Mühlet verir ama asla terk etmez.
Deccalin geldiği vakit yanında su ve ateş bulunur. Ancak halkın ateş olarak gördüğü sudur; su olarak gördüğü ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o güne ererse halkın ateş olarak gördüğüne düşmeye razı olsun. Çünkü o tatlı soğuk sudur.
Aydınlığa karanlık muamelesi yapılacak, karanlığın yolcuları aydınlık edebiyatı yapacaktır.
Gözleri hakikati görebilenlere körlük izafe edilecek, gözleri körleşmiş olanlar yol göstericilik edası takınacaktır.
Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Ateşe ateş, suya su, doğruya doğru,hakka hak,yalana yalan, zinaya haram diyeceğiz
Yargı anlamı öldürür.
Hele bir de önyargılıysanız, gerçekleşen; anlamın taammüden katlidir.
Nerede o bilgi, yerine malûmatı koyduğumuz
Nerede o malûmat, yerine veriyi koyduğumuz?
Oysa gerçekte veriden malûmat toplar, malûmatı işleyip bilgi çıkarır insan. Bilgiden de hikmet çıkarmalıdır.
Başaramasak bile .
Ama O, Kur’an’da beyan ettiği üzere rahmeti her şeyi kuşatmıştır.
Ve Hz. Peygamberin(as) haber verdiği üzere Rahmeti gazabını geçmiştir.
Onlarsa Rablerini hâşâ bir ‘gazap tanrısı’ olarak biliyorlar.
Hatta bir ‘gazap memuru’ olarak
Hele ümmetin ihtilafı ki ancak rahmettir.
O halde aslolan, farklılığı gidermek değil; dünyada cennet, insanda melek görmek isteyen zihindeki yanlış kurguyu düzeltmektir.
sorun olanlar çözüm olanlar;
ümit kıranlar ümit verenler;
dert üretenler deva üretenler;
şikayet edenler çare bulanlar
Her iki tarafın insanlarının yaşadığı dünya gerçekte aynı dünyadır. Soludukları hava, içtikleri su, yedikleri ekmek aynı
Ama arı su içer bal akıtır, yılan su içer zehir akıtır
Ümit kıranlar, ümit verenler
Dert üretenler, deva üretenler
Şikayet edenler, çare bulanlar
Aynı havayı soluyan, aynı sıkıntıyı yaşayan, aynı sevince ortak olan iki insandan biri dert küpü olur çıkar, diğeri deva küpü.
Biri şikayet üretir, öbürü çare.
Biri yük olur, öbürü yük taşır.
İç dünyalarında düğümlenir bütün iş..
Gayret göstermeye mecburuz biz.
Başarı yüceltmez bizi, gayretimiz yüceltir.
Başaramasak bile.
Halbuki, Allah mühlet verir, ama terk etmez.
Başkaları için yaşayanlar, başkaları sayesinde yaşayanlar
Sorun olan insanlar, çözüm olan insanlar
Ümit kıranlar, Ümit verenler
Dert üretenler, deva üretenler
Şikayet edenler, çare bulanlar
Müslüman kimseye kötülük etmemeli..
Kötü ortamı mazeret belleyip dönüşmemeli.
Bilakis, dönüştürmeli.
Ağaçlardan ders almalı.
Karbondioksit aldığı ortamdan bile oksijen üretmeli..
Ve ağaçlar misali, birbirine bakmalı, destek olmalı..
Orman olmalı..
Nefret, bir insanın başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir; ve iç dünyalarda en az eroinin bedende ve sinir sisteminde yaptığı tahribat kadar tahribata yol açmaktadır.
Var edene karşı şükran hissini
Biz büyüklerin varoluşun, var kılınışın, var edilmeye lâyık görülmenin kıymetini bilemeyişimizi de
Farkında mıyız dilimize, gözümüze, kalbimize, ruhumuza değen bütün nimetlerin bu ‘varediliş’ nimetine bağlı olduğunun?
İmanla küfür, hidayetle dalâlet, iyiyle kötü, hayırla şer arasındaki o amansız mücadelede, inişler ve çıkışlar yaşanır sürekli.
Ağaç gibi olabilmeli her mü’min.
Müslüman müslümana kötülük etmemeli
Ağaçlardan ders almalı.
Karbondioksit aldığı ortamlardan bile oksijen üretmeli
Ve ağaçlar misali, birbirine bakmalı, birbirine destek olmalı
Orman olmalı
Ümit kıranlar, ümit verenler
Dert üretenler, deva üretenler
Şikayet edenler, çare bulanlar
Aynı havayı soluyan, aynı sıkıntıyı yaşayan, aynı sevince ortak olan iki insandan biri dert küpü olur çıkar, diğeri deva küpü.
Biri şikayet üretir, öbürü çare.
Biri yük olur, öbürü yük taşır.
İç dünyalarında düğümlenir bütün iş..
Lâkin, benim nazarımda onları öyle yapan, herşeyleri ile mükemmel oluşları değildir.
Onları büyük yapan da, fiziksel özellikleri veya zihinsel yetenekleri değil; bütün dünya tevhid gibi en büyük hakikatin ve Kur’ân gibi en hak sözün karşısında iken her türlü hesabı ve endişeyi aşıp hakka teslim olmalarını mümkün kılan imanlarıdır.
Vakıa budur.