İçeriğe geç

Konsantrasyon Kitap Alıntıları – Mouni Sadhu

Mouni Sadhu kitaplarından Konsantrasyon kitap alıntıları sizlerle…

Konsantrasyon Kitap Alıntıları

İnsana dair psikolojik bir yasaya göre en büyük içsel güç sadece saf, sağlam esin, tutkulara, aşağı türden arzulara, korkulara, belirsizliklere ve ikiyüzlülüğe karşı kuşanmış, herhangi bir zorunluluktan azade bağımsız ve özgür bir irade ile geliştirilebilir.
İnsana dair psikolojik bir yasaya göre en büyük içsel güç sadece saf, sağlam esin, tutkulara, aşağı türden arzulara, korkulara, belirsizliklere ve iki yüzlülüğe karşı kuşanmış, herhangi bir zorunluluktan azade bağımsız ve özgür bir iradeyle geliştirilebilir.
Doğal olmayan kalıcı değildir, kalıcı olmayanın peşine düşmeye değmez.
Evrensel hayatın tezahürü sürekli akan bir nehir gibidir. Dalgalar sürekli biçim değiştirir, hatta nehir bile yatağını değiştirir.
“Zihin iyi bir hizmetkar, ama acımasız bir efendidir.”
“İnsanı bir yazardan ötekine sürükleyen şey dinmeyen bir okuma susuzluğu değil de, insanın henüz aradığını bulamamasıyla ilgili olabilir. Bu durumda söyleyebileceğimiz tek şey var: “Ara, bulacaksın!”
“zihin efendiniz değil, köleniz olmalıdır. H.P.”
“Bütün bunlar önceden, çok önceden vardı; bu dünyada yeni hiçbir şey yoktur.”
O halde zihin bu kişinin hem köleliğinin hem de özgürlüğünün nedenidir. Arzuyla kirlenmiş zihin köleliğin nedeniyken, tutku, cehaletten arınmış saf zihin özgürlüğün nedenidir.
Zihin düşünme yeteneğine sahip varlıkların tutumundan etkilenmeyen bağımsız bir varlığa sahip değildir. İşte büyük bir sır! Eğer bütün bunlar doğruysa, insanın zihnine egemen olması ve onu kendi iradesiyle yönlendirmesi mümkündür.
Zihin cüzi, dolayısıyla sınırlı bir niceliğe sahiptir; demek ki kontrol edilebilir.
Akıl yalnızca bir düşünceler yumağıdır: düşünmeyi bırakın ve yapabiliyorsanız, bana aklı gösterin.
… insan herkese ve her şeye karşı zararsız hale gelmelidir; eylemlerinde iyi, niyetlerinde (kalbinde) saf olmalıdır.
“Babamın iradesi olmadan bir tek saç kılı bile dökülmeye cesaret edemez ”
“Bütün siddhilerin iki koşulun yerine gelmesine ihtiyacı vardır: onları yapan kişi ile onları görecek kişiler; dolayısıyla birlik değil ikilik vardır. Bütün ikilikler yalnızca bir yanılsamadır; dolayısıyla bütün bu siddhiler yanılsama âlemine aittirler. Gerçekten de onlar geçicidirler, sonsuza kadar var olamazlar. Bir şey kalıcılık özelliğine sahip değilse yanılsamalıdır; dolayısıyla elde etmek için çabaya değmez bir şeydir.”
Maharşi – belli ki kendisinin desteklediği – iki aydınlanma yolu olduğunu söyler:

İlk olarak Vichara (öz soruşturma) yoluyla hakikati kendi içinde keşfetmeye çalış; ancak gerçek benliğini tanıdıktan sonra yüce Benlik, yani Tanrı’nın yanılsamalı evrenle ilişkisini anlayabilirsin.

İkinci olarak, eğer başarılı bir şekilde öz soruşturma yapamıyorsan, kendini bütün sorunlarınla birlikte Yüce Varlığa teslim et. Azmedersen çözüm ilk fırsatta kendiliğinden belirecektir ve aydınlanma her zaman aynıdır.

Psikolojik açıdan yeterince hızlı ilerleyip ilerlemediğinize dair sürekli kendini inceleme (ki bu zihnin kaygısının ve huzursuzluğunun bir ifadesidir) konsantrasyonun önünde büyük bir engeldir. Bu alışkanlık sizi başarı için gerekli sessiz özgüvenden yoksun bırakır.
Dağlardaki kartallar nasıl göklerde yükseklere uçarsa,
Uzun uçuşundan sonra yorgun dinlenme yerine kanat çırparsa,
Görünüşler, görelilikler ve fanilikler dünyasını yaşamış ruh
döner kendine,
Bütün arzuların, bütün düşlerin ötesinde uyuyacağı yere.
Batıl inançların etkisinde olmak büyük engeldir ve başarıyı yok eder. Bu kusur bir tür zihin köleliğinden başka bir şey değildir; akıl yanlış yönde düşünmeye mahkûm olmuştur. Batıl inançlı insanların desteğine sık sık koşan başka bir şey de fanatizmdir.
Hastalığın darbesini yiyen büyük azizler genellikle şifa aramamışlardır; çünkü ıstıraplarının, dermansızlıklarının kaynağı ve anlamı hakkında bir bilgiye sahiptirler.
Ruhani şifacılar doktorlara kıyasla daha az hastalık iyi­leştiriyor olsa da, başarılı vakalarının reklamını çok fazla yapıyorlar.
Kalbin önceliği­nin kabul edilmesi, ruhani yola girenin önünde genellikle çok büyük engeller çıkaran beşeri duygular tahtının arındı­rılmasının ve güçlendirilmesinin daha öncelikli olduğu an­lamına gelir.
..Umarım, hastalığın ve üzüntünün olmadığı yerde tekrar karşılaşırız.”
Kendinin kim olduğunu ve gerçekten neye ihtiyaç duydu­ğunu bilen bilge insan, geçici şeyleri değil, hakiki olanı aradığı için beladan uzak durur.
Yıllar önce zihnimin egemenliğini kazanmaya çalışırken, beden ani ve beklenmedik bir şok yaşadığında, örneğin çok soğuk bir duşla, obsesif düşüncelerin kolayca bastırılabileceğini keşfetmiştim.
Duygularınızı değiştirmek isterseniz zihninizin cephaneliğinden uygun bir silah seçin. Zararlı ve faydasız şeyleri daha iyi bir şeyle değiştirin. Zihninizde sizi buhrana sokan düşünceleri acımasızca tekrarlayıp durmak yerine, bilgeliğin aydınlatıcı bir ışınını içeri girmesine izin verin.
Önceden kararlaştırılan saate uymak, özellikle yeni başlayanlar için çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü insan zihni aynı faaliyetleri aynı vakitlerde yapmaktan hoşlanan bir yapıya sahiptir. Yani eğer alıştırmaları daha önce sabah veya akşam 7’de yapmışsanız, aynı saatlerde yapmak sizin daha kolayınıza gelecektir.
Akıl yalnızca bir düşünceler yumağıdır: düşünmeyi bırakın ve yapabiliyorsanız, bana aklı gösterin.
Ortalama insan iyi bir zanaatkâr değildir, çünkü en önemli aletini, zihnini ve düşüncelerini kontrol edemez. Hayatı ulaşabileceği ve kavrayabileceğinin ötesin den gelen bir şeyi kabul etmek ve kullanmakla geçmiştir.
Ortalama bir insanın zihni sayısız düşüncelerle doludur, dolayıyla bu bireyler son derece zayıftırlar. Sayısız fay da sız düşüncenin yerine tek bir düşünce geldiğin de kendi başına bir güce dönüşür bu ve çok kapsamlı etkilere sahiptir.
Çoğu zaman zihnin ve insanın çıkarı birbirine karşıttır.
“Zi­hin iyi bir hizmetkar, ama acımasız bir efendidir.” -H.P. Blavatsky-
İnsana dair psikolojik bir yasaya göre en büyük içsel güç sadece saf, sağlam esin, tutkulara, aşağı türden arzulara, korkulara, belirsizliklere ve ikiyüzlülüğe karşı kuşanmış, herhangi bir zorunluluktan azade bağımsız ve özgür bir iradeyle geliştirilebilir.
Düşüncelerden kurtulma bir araç değil, bir sonuçtur!
Okuyucu acaba birkaç dakika sonra ne düşüneceğini biliyor mu? Gerçekten iradesini kullanarak zihnini can sıkıcı veya takıntılı bir düşünceye kapatabilir mi? Düşünceleri ona nereden geliyor?
Isaac Newton, Thomas Alva Edison, Louis Pasteur ve birçokları, kendi olağanüstü konsantrasyon güçlerinin, bütün diğer her şeyi dışarıda bırakarak yalnızca tek bir nesneyi düşünebilme yetenekle­rinin farkında olup bu gücü kullanabilen insanlardı.
“Ortalama bir insanın zihni sayısız düşüncelerle dolu­dur, dolayıyla bu bireyler son derece zayıftırlar. Sayısız fay­dasız düşüncenin yerine tek bir düşünce geldiğinde kendi başına bir güce dönüşür bu ve çok kapsamlı etkilere sahiptir.”
Kendinin kim olduğunu ve gerçekten neye ihtiyaç duyduğunu bilen bilge insan, geçici şeyleri değil, hakiki olanı aradığı için beladan uzak durur.
Zihin iyi bir hizmetkar ama acımasız bir efendidir
Doğal olmayan kalıcı değildir, kalıcı olmayanın peşine düşmeye değmez
H.P. Blavatsky bunu şu sözüyle çok güzel ifade eder: “Zihin iyi bir hizmetkar, ama acımasız bir efendidir.”
Projenizi hiç kimseyle tartışmayın, belki sizinle aynı çalışmayı yapan insanları hariç tutabilirsiniz. Fakat en iyisi mutlak sessizliktir.
Konuşmak irade gücünüzü harcar ve alıştırmaların başarısını büyük ölçüde engeller. Dahası sizin çabalarınızı bilenlerin tuhaf düşünceleri sizi yargılayacak ve yok etmeye çalıştığınız istenmeyen düşünceler yükünüzü artıracaktır. Bunu biliyor olmanız, sessizliğe uymanız ve böylece hayal kırıklığından kaçınmanız yeterlidir.
Paul Sedir’in ustasının bilmecemsi sözü geliyor aklıma: “Dünyadaki her şeyin başka bir var oluş planında ona teka­bül eden bir karşılığı vardır.” Ayrıca gizemli Monsieur Andreas şöyle söylemişti: “Yeryüzünde değerli bir elmas doğanın başka bir krallığında bir başmelek olabilir.”
Bilge Ben-Akiba çok yerinde bir ifadeyle şunları söyle­miş tir: “Bütün bunlar önceden, çok önceden vardı; bu dünyada yeni hiçbir şey yoktur.”
Kişi gerçek bir ruhani arayış içinde değilse, amaçlar kişiden
kişiye farklılık gösterir. Ancak bütün amaçlar sağlam bir
temele dayanmalı ve gerçekçi olmalıdır.
“Ortalama bir insanın zihni sayısız düşüncelerle doludur,
dolayısıyla bu bireyler son derece zayıftırlar. Sayısız fayda sız
düşüncenin yerine tek bir düşünce geldiğin de kendi
başına bir güce dönüşür bu ve çok kapsamlı etkilere sahiptir.”
Özgürleşmenin tek yolu bu zihni aşmaktır.
Ruhani olarak uyanmış insanlar fiziksel yok oluşu bir insanın başına gelebilecek en büyük kötülük olarak görmezler. Ölüm onlar için daha ziyade özgürlük, daha yüksek ve kusursuz hayata bir geçişten ibarettir.
bilgeler dünyaya çok nadir gelirler ve sadece aradan çok uzun bir zaman geçtikten sonra.
Gerçek bir ustanın kaynak olduğu ruhani bir güneşin ışıkları altında insandaki bütün iyi tohumlar filiz verir ve hızla olgun bitkilere dönüşür.
Büyük bir öğretmen olan İsa başka sözcüklerle şunları söyler:
“Dünyada ol, dünyadan olma.”
Eski Romalıların atasözü her zaman geçerli bir gerçeği ifade eder: “Mundus vult decipi”
(Dünya aldanmak ister).
İnsan ne kadar çok şeye bağlıysa o kadar problemli demektir.
kısa bir süre sonra kaybedeceğimiz bir şey için gereken heyecanı, çabayı ve fedakârlığı gösteremeyiz.
“Yolun kendisi olmadıkça yolda yürüyemezsin.”
Sessizliğin Sesi
H.P. Blavatsky
Başarılı bir konsantrasyonun en dikkatli hazırlıkları bile yok edecek güçte olan ölümcül bir düşmanı vardır: duygusal-zihinsel beklenti alışkanlığı. Bu alışkanlık hiç acınmadan öldürülmeli ve silinip atılma lıdır.
Eğer onun büyümesine izin verirseniz bütün umutlarınızı yok edecektir.
Neyi kabul edip çağırıyor, neyi reddedip kendinizden uzaklaştırıyorsunuz? Bunu sizden başka hiç kimse bilemez ve sizin adınıza yapamaz; tıpkı başka birinin ilaç almasının sizin iyileşmenizi sağlayamaması gibi.
Viveka-Chudamani’nin şu ünlü beyiti akla geliyor:
“O halde zihin bu kişinin hem köleliğinin hem de özgürlüğünün nedenidir.
Arzuyla kirlenmiş zihin köleliğin nedeniyken, tutku, cehaletten arınmış saf zihin özgürlüğün nedenidir.”
“Akıl yalnızca bir düşünceler yumağıdır: düşünmeyi bırakın ve yapabiliyorsanız, bana aklı gösterin.”
Rişi Ramana
Bu insanlar kitapların sayısının önlerindeki hayatın haftalarından ve günlerinden daha fazla olduğunu unutuyor.
günahkar kariyer sona erdiğinde kişi yanlış amellerinin çetin sorumluluğuyla baş başa kalır. Böyle bir borcu ödemenin tek yolu vardır. İster bu dünyada ister başka bir dünyada bu yol, acı çekmektir.
Umarım, hastalığın ve üzüntünün olmadığı yerde tekrar karşılaşırız.”
Yağmur damlası nasıl sonunda okyanusla vuslat ederse, bütün insanlar kendi bağımsız varlıklarını yitirecek ve Mükemmellik denizinin sükûnetine kavuşacaklardır.
Maharşi şöyle der:
“Doğal olmayan kalıcı değildir, kalıcı olmayanın peşine düşmeye değmez.”
Bütün gerçek felsefeler ve büyük dinler bize O’nun her yerde mevcut olduğunu öğretir; çünkü evrende O’nun olmadığı bir yer yoktur. O’ndan gayri hiçbir şey var olmadığı için, biz ancak O’nda yaşarız.
Biz Tanrı dediğimiz Bütün’den ayrı bir şey değiliz.
Bilincimiz, ilk bakışta bize sonsuz görünen O’nun bilincinin bir parçasıdır. Yaşayan bilinçten başka bir şey olmayan hayatımız, O’nun Bütün Olan Hayat’ının bir yansımasıdır.
.. derin bir biçimde konsantre olmuş bir insan olduğunu kabul edeceklerdir; yabani zihnin ve onun çocukları olan düşüncelerin yarattığı dalgalarla bir o yana bir bu yana savrulan dümensiz bir gemiye benzemezler.
Projenizi hiç kimseyle tartışmayın, belki sizinle aynı çalışmayı yapan insanları hariç tutabilirsiniz. Fakat en iyisi mutlak sessizliktir.
Konuşmak irade gücünüzü harcar ve alıştırmaların başarısını büyük ölçüde engeller. Dahası sizin çabalarınızı bilenlerin tuhaf düşünceleri sizi yargılayacak ve yok etmeye çalıştığınız istenmeyen düşünceler yükünüzü artıracaktır. Bunu biliyor olmanız, sessizliğe uymanız ve böylece hayal kırıklığından kaçınmanız yeterlidir.
Bir bardak suya küçük bir iğne koyun. Bundan önce iğnenin batmasını engellemek için parmaklarınızı biraz yağa veya margarine batırarak iğneyi yağla kaplayın. İğne suyun yüzeyine dikkatle ve yavaşça bırakılmalıdır ki bardağın kenarlarına dokunmadan suyun yüzeyinde yüzebilsin. Çenenizi avuçlarınıza dayayın ve bardağa dönük oturun. Dirsekleriniz masadan destek alsın. İğne suyun üzerinde yatarken sadece irade gücü kullanarak onu döndürmek için bütün gücünüzle iğneye bakın, gözlerinizden hayali ışınların çıkıp iğneye değdiğini imgeleyin. Gözlerinizi kırpmayın. Konsantrasyonun bütün kurallarına göre zihninize başka hiçbir düşünce girmemelidir ve bütün dikkatiniz iğneyi 45 ile 90 derece kadar döndürmeye odaklanmış olmalıdır. Sonucu etkileyebileceği için ağır ağır ve ritmik olarak nefes alın. Eğer konsantrasyonunuz yeterince güçlüyse, iğne yavaş yavaş istediğiniz yöne dönmeye başlayacaktır. Daha sonra, tecrübeniz ve iradeniz güçlendikçe bunu daha hızlı gerçekleştireceksiniz.
Tanrı’ya eksik ve kusurlu olsa da teslim olmayla kast edilen şey gerçekte nedir? İnsanın kendi sandığı şeyi, ölümlü ve cüzi bedenini, duygularını ve düşüncelerini, genel kabul gören teoriye göre “ruhu” dediği şeye teslimi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir