İçeriğe geç

Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı Kitap Alıntıları – Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu kitaplarından Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı kitap alıntıları sizlerle…

Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı Kitap Alıntıları

Bu memlekette niçin emeğin değeri, sabrın meyvesi, hasbî çalışmanın semeresi alınmıyor? Bu memleket kendi kozasını örenlere niçin hiç kıymet vermiyor?
Sami bir ara başını masadan kaldırıp daireye göz gezdiriyor. Sanki burada kimse yaşamamış, umutlar uyanmamış, kızgınlıkla söylenen sözler ağızdan çıkmamış, küsülmemiş, barışılmamış, hayattan şikâyet edilmemiş, hiç hayal kurulmamış, hiç gözyaşı dökülmemiş, yenmemiş, içilmemiş, nefes alınmamış. Bomboş masaların üzeri kâğıt kalem, evrak, simit kırıntısı görmemiş, sandalyeler üzerinde oturanın sıcaklığı kalmamış, takvimdeki yapraklar eksilmemiş.

Hayat bu daireye uğramamış. Hayat nerede peki?

O ne?

Hayat nedir ki, işte hepsi gelip geçti.
Yazık, vaktinden önce yaşlanmış bir adam. Hayatın uzağına düşmüş. Kitaplara sığınmış. Kötü mü? Kitaplar bazen insanlardan daha iyi dost oluyor. Ama hangi kitap bir insanın yerini tutabilir? Sıkılıyor bu düşüncelerden. Yağmur gibi yağıyorlar.
Her yan hatıra dolu. Ama hayat devam ediyor
Hayat kavranılmaz bir şey.
-( )Hepimiz hastayız. Kimimiz antikaya, kimimiz arabaya, kimimiz makama mevkiye, kimimiz kadınlara, ne bileyim ben, en doğrusunu minibüslerin ardına yazıyorlar.

-Nedir o?

-Bir ben değil, herkes hasta.

Ben paraya değil, kitaba önem veriyorum.
Zaman insanı-hayvanı, otu-kökü, dükkânı-tezgahı önüne katıp bilinmeyen bir diyara sürükler.
Yaş kırkı aştıktan sonra günler çabuk geçmeye başlar.

Elliden sonra seneler.

Kitap artık Sami’nin her şeyidir. Hayatı, zevki, gıdası, amacı, dünyası, sevdası.
Kuzguna yavrusu Anka görünürmüş.
Her biri kendi dünyasında, ama yine de birbirlerinin varlığı ile var olan; hiç konuşmasalar bile aynı çatı altında olmaktan memnun ve mutlu geçinip gidiyorlardı.
Sami Bey’in soğuk ve mesafeli bir görüntüsü vardı, ama Şeref Efendi insan sarrafı idi. Böyle adamların ahbaplığa can attığını ama bunu bir türlü beceremediklerini biliyordu.
Beklenen bir şeydi bu ama ölüm ölümdür. Ateş düştüğü yeri yakar.
Sokağın dilini, kanununu bilmeyen bu hanımevladi çocuk daha ilkokul birinci sınıfta bu yapısının, bu ruh halinin, bu yabancılığın ve dayanıksızlığının ceremesini çekmeye başladı. Daima itilip kakıldı, oyunlara alınmadı, saf dışında, duvar dibinde kaldı.
Sürprizleri severim.

Gezeceğim semt, göreceğim sokaklar, binalar hakkında önceden bilgi edinmek istemem. İsterim ki, gördüğüm her obje benim için bir keşif olsun. Ona o kadar samimiyetle yaklaşırım ki, birbirimize ezelden aşina olduğumuzu anlar ve sohbete dalarız. Bu sohbetten aldığım lezzeti kitaplar, ansiklopediler veremez.

Bir beldeyi, mahalleyi, sokağı, şehri tanımak mı istiyorsunuz; orayı mutlaka yaya dolaşmalısınız. Aman acele etmeyin.

Yavaş!

Yavaş!

Bir binanın merdivenlerinde, bir ağaç gölgesinde, birkaç masasını kapı önüne atmış bir çayevinin tahta ndalyelerinde oturup nefeslenin. Etrafınızı dikkatle ve defalarca gözden geçirin.

Kaldırımlara, bahçe duvarlarına, duvarlardan sarkan leylak dallarına, gelip geçen arabalara, insanlara, sokakta bakın. oynayan çocuklara, çatılara, kuşlara bakın.

Bulutları ihmal etmeyin.

Gökyüzündeki her bulut dakikada bir biz ona bakalım diye şekil değiştirir.

Sonra isterseniz gözünüzü alan binanın mimarisine, öteki binalarla ilişkisine, bütün bir sokağın hangi ruhu barındırdığına geçebilirsiniz. Pencere demirlerinin gerisindeki çiçek saksılarına, kapı tokmaklarına, perdelere, balkonlara geçebilirsiniz.( )

“ Bu memlekette niçin emeğin değeri , sabrın meyvesi, hasbî çalışmanın semeresi alınmıyor? Bu memleket kendi kozasını örenlere niçin hiç kıymet vermiyor? “
Kitaplar bazen insanlardan daha iyi dost oluyor. Ama hangi kitap bir insanın yerini tutabilir?
Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir. Hadi göreyim seni.
Bir mekanı en iyi tanıyan oranın müstahdemidir.
Bunu bir yere yazın.
Göçüp giden gençliği geri döndürmek mümkün değildi.
Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz.
Cenab-ı Hakk’ın neyi ne zaman kuluna ihsan edeceğini bilemeyiz..
İlk ayrılıktı bu
Sizleri de tek tek şu gökkubbenin altında mutlaka bir bekleyen vardır
Bu memlekette niçin emeğin değeri, sabrın meyvesi, hasbî çalışmanın semeresi alınmıyor? Bu memleket kendi kozasını örenlere niçin hiç kıymet vermiyor? Hadi bunlar bir yana, ben bir yana, yahu insan kitap kıymeti bilir. Kitaba önem vermeyen bir toplum nasıl ayakta kalır, nasıl yaşar? Bedava veriyorum kardeşim, bedava.
Hayat kavranılmaz bir şey. O bana mecmuada rastlamış, ben onu vitrinde gördüm. Onun bende, benim onda bir hatıram kalacak. Kalacak mı?
Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz.
Görüyorsun aziz okuyucu, birden “Beklenen adam” olup çıktım. Ama buna şaşırmayın. Sizleri de tek tek şu gökkubbenin altında mutlaka bir bekleyen vardır.
Karşılaşmak!…
Ah, onu bilemem.
Onun adı kader.
Bütünü kapsayan güzellik sizi alıp götürebilir. Aldanmayın. Asıl güzellik ayrıntılarda gizlidir.
Ancak kader yönetir bizi, onu anlayamayız.
Zaman insanı-hayvanı, otu-kökü, dükkânı-tezgahı önüne katıp bilinmeyen bir diyara sürükler.
Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz.
[ ]
– Bizim evde kitap koyacak yer kalmadı. Hanımla kanlı-bıçaklı olduk.
İskender Bey gülümsüyor.
+ Ee, mirim, size söylemiştim ya; ya hanım, ya kitap; birini tercih edeceksiniz.
– Olmuyor efendim, olmuyor. Birini tercih etsem öteki darılıyor.
Kitapların sayfasına zarar gelsin, seni bu evle birlikte yakarım. Kızdırmayın beni.
Kitaplar bazen insanlardan daha iyi dost oluyor.
Derler ki bu kitap aşkı başka bir aşk, daha doğrusu ortak kabul etmezmiş.
Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz.
Çok kitap sahi­bi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir.
Sizleri de tek tek şu gökkubbenin altında mutlaka bir bekleyen vardır. Karşılaşmak!
Ah, onu bilemem. Onun adı kader.
Fani ile bâkinin farkını fark eden için eşya kaç para eder?
Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir.
-….,en doğrusunu minibüslerin ardına yazıyorlar.
-Nedir o?
-Bir ben değil, herkes hasta.
Kişinin özel hayatının mahrem köşelerini bilmek isteği biraz da bizim süflî arzularımızın eseridir.
Bu memlekette niçin emeğin değeri, sabrın meyvesi, hasbî çalışmanın semeresi alınmıyor? Bu memleket kendi kozasını örenlere niçin hiç kıymet vermiyor? Hadi bunlar bir yana, ben bir yana, yahu insan kitap kıymeti bilir. Kitaba önem vermeyen toplum nasıl ayakta kalır, nasıl yaşar?
Kitaba önem vermeyen toplum nasıl ayakta kalır, nasıl yaşar?
Kitaplar bazen insanlardan daha iyi dost oluyor..
En doğrusunu minibüslerin arkasına yazıyorlar.
Nedir o?
Bir ben değil; herkes hasta..
Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir.
Pervane yanacağını bile bile mumun alevine atar kendini. Evet yanar, ama ne zevk ile
Kim demiş kuşlar konuşamaz, insan anlamaz diye..?
Bütünü kapsayan güzellik sizi alıp götürebilir.
Aldanmayın
Asıl güzellik ayrıntılarda gizlidir.
Bulutları ihmal etmeyin. Gökyüzündeki her bulut dakikada bir biz ona bakalım diye şekil değiştirir..
Bir beldeyi, mahalleyi, sokağı, şehri tanımak mı istiyorsunuz; orayı mutlaka yaya dolaşmalısınız. Aman acele etmeyin.
Yavaş!
Yavaş!
Bir binanın merdivenlerinde, bir ağaç gölgesinde, birkaç masasını kapı önüne atmış bir çayevinin tahta sandalyelerinde oturup nefeslenin.
Etrafınızı dikkatle ve defalarca gözden geçirin. Kaldırımlara, bahçe duvarlarına, duvarlardan sar kan leylak dallarına, gelip geçen arabalara, insan lara, sokakta oynayan çocuklara, çatılara, kuşlara bakın..
Bekliyor gelmiyor; bekliyor gelmiyor.
Portakal sandığı sobada şöyle bir parlayıp yandıktan, Sami son çayını içip ısındıktan sonra yorganı başına çekip, üstüne paltosunu serdikten sonra yatağın ve içinin karanlığına dalıyor.
”Kitaba önem vermeyen toplum nasıl ayakta kalır, nasıl yaşar? ”
”Kitaplar bazen insanlardan daha iyi dost oluyor. ”
-Bence paraya önem vermeyen büyük adamdır bu devirde. Gerisi fasa fiso.

– Ben paraya değil, kitaba önem veriyorum. Hepimiz
hastayız. Kimimiz antikaya, kimimiz arabaya, kimimiz
makama mevkiye, kimimiz kadınlara, ne bileyim ben,
en doğrusunu minibüslerin ardına yazıyorlar.

-Nedir o?

-Bir ben değil, herkes hasta.

Ben paraya değil, kitaba önem veriyorum.
“Kitapların sayfasına zarar gelsin, seni bu evle birlikte yakarım. Kızdırmayın beni.”
Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir.
Kitap aşkı başka sevda kaldırmaz.
Zaman geçer, doğan ölür, elde bir kuru nam kalır.
Sizleri de tek tek şu gökkubbenin altında mutlaka bir bekleyen vardır.
Karşılaşmak!..
Ah, onu bilemem
Onun adı kader.
Bütünü kapsayan güzellik sizi götürebilir.
Aldanmayın.
Asıl güzellik ayrıntılarda gizlidir.
Çok kitap sahibi olmak marifet değil, kıymetli bir kütüphane kurmak önemlidir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir