İçeriğe geç

Diyalektik ve Tarihi Materyalizm Kitap Alıntıları – Josef Stalin

Josef Stalin kitaplarından Diyalektik ve Tarihi Materyalizm kitap alıntıları sizlerle…

Diyalektik ve Tarihi Materyalizm Kitap Alıntıları

Engels şöyle sürdürüyor:
Tek gerçek, bizim de içinde olduğumuz, duyusal olarak algılanabilen maddi dünyadır Bilincimiz ve düşüncemiz, ne kadar duyuların üstünde görünürlerse de, maddi ve bedensel bir organın, yani beynin ürünüdürler. Madde ruhun ürünü değil, tersine, ruhun kendisi maddenin en yüksek ürününden başka bir şey değildir.
Ve dünyada bilinmeyecek hiçbir şey yoktur, yalnızca henüz bilmediğimiz, ama bilim ve pratik yoluyla açıklanacak ve bilinir duruma sokulacak şeyler vardır.
Dünyada bilinmeyecek hiçbir şey yoktur, sadece henüz bilemediğimiz, ama bilim ve pratik yoluyla açıklanacak ve bilinir hâle sokulacak şeyler vardır.
Dünya, maddenin hareket kanunlarına uygun olarak gelişir ve hiçbir evrensel ruh a ihtiyacı yoktur.
Doğadaki hiçbir olay tek başına, çevresindeki olaylardan ayrı olarak kavranamaz; bunun tersi olarak da, çevresindeki olaylarla ayrılmaz bağlar içinde ve çevresindeki olaylarla şartlandırılmış olarak düşünülen her olayı kavramak ve açıklamak mümkündür.
Engels şöyle diyor:
Tüm doğa, en küçüğünden en büyüğüne dek, küçük bir kum tanesinden güneşe, canlı en ilkel hücreden insana dek, sürekli bir varoluş ve yokoluş, sürekli bir akış, sonsuz bir hareket ve değişme içindedir. ( Doğanın Diyalektiği)
Diyalektik, özünde metafiziğin tam karşıtıdır.
Diyalektik Eski Yunan dilindeki konuşmak, tartışmak anlamına gelen dialego sözcüğünden çıkmıştır. Eski zamanlarda diyalektik muhatabın savındaki çelişkileri ortaya koyup bu çelişkilerin üstesinden gelmek yoluyla gerçeğe ulaşma sanatı demekti. Eski zamanlarda, düşüncedeki çelişkileri ortaya çıkarmanın ve karşıt görüşlerin çatışmasının, gerçeğe ulaşmada en iyi yöntem olduğunu kabul eden filozoflar vardı.
Bu demektir ki, sömürenlerle – sömürülenler arasında çok zorlu bir sınıf savaşımı kapitalist sistemin esas özelliğidir.
Nüfus artışı toplumsal gelişmenin belirleyici gücü olsaydı, daha fazla bir nüfus yoğunluğu, zorunlu olarak buna bağlı daha yüksek biçimde bir sosyal sistem doğururdu.
Üretim biçimi nasılsa, toplumun kendisi, toplumdaki düşünce ve teoriler, politik görüş ve politik kurumlar da esas olarak öyledirler.
a) Diyalektik, metafiziğin tersine, doğaya, rastgele toplanmış, birbirleriyle ilişkisiz, birbirlerinden bağımsız, ayrı şeyler, ayrı olaylar gözüyle değil maddelerin ve olayların birbirleriyle organik olarak ilişkili bulunduğu, birbirlerine dayandığı ve birbirleriyle belirlendiği tam ve bağımlı bir bütün gözüyle bakar.
Bir toplumun üretim biçimi nasılsa, esas olarak toplumun kendisi de, siyasal fikirleri ve kurumları da öyledir. Sorunu ortaya daha kabaca koyarsak: insanlar nasıl yaşarlarsa öyle düşünürler.
Üretim biçimindeki değişmeler kaçınılmaz olarak toplum düzeninin tümünün, toplumsal fikirlerin, siyasal görüşlerin, siyasal kurumların ve siyasal yapının tümünün alt üst olmasına yol açar.
Üretim de der Marx, “insanlar sadece doğayı değil birbirlerini de etkilerler, belirli bir biçimde ortaklaşa çalışarak ve çalışmalarını değiş tokuş ederek üretim yaparlar.”
Coğrafi çevre, hiç tartışmasız, toplumun gelişiminin zorunlu ve değişmez koşullardan biridir ve doğal olarak toplumun gelişimini etkiler. Ama etkisi belirleyici etki değildir; zira toplumun gelişimi ve değişimi, coğrafi çevrenin gelişimi ve değişimi ile karşılaştırıldığında, çok daha hızlı gerçekleşmektedir.
Kuram, yığınlara indiği zaman maddi bir güce dönüşür.
Yeni toplumsal fikir ve kuramlar, ancak toplumun maddi yaşamının gelişmesinin topluma yeni görevler dayatmasından sonra ortaya çıkar. Ama ortaya çıktıktan sonra da, toplumun maddi yaşamının gelişmesinin dayattığı yeni görevlerin çözümünü kolaylaştıran son derece önemli bir güç olur çıkarlar.
Üretim biçimi nasılsa, toplumun kendisi, toplumdaki düşünce ve teoriler, politik görüş ve politik kurumlar da esas olarak öyledirler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir