Simone de Beauvoir kitaplarından Başkalarının Kanı kitap alıntıları sizlerle…
Başkalarının Kanı Kitap Alıntıları
Gizleyin beni; silin yeryüzünden. Ama yaşıyorum.
Hiç olmazsa bir daha hiç eylemde bulunmayabilirim, bir daha hiç.
Hiç olmazsa bir daha hiç eylemde bulunmayabilirim, bir daha hiç.
+Oysa bu saydamlık ve yokoluş düşü, yalnızca ona kendi yaşam gücümü vermek üzere burada bulunduğu için varoluyordu.
Tanıktan yoksun bu evrene bakarken de, sanki benliğinin içinde değilmiş, kendi kişisel geçmişinin dışında, bomboş, bembeyaz bir sonsuzlukta kalmış gibi geldi ona
damarlarında akan eski dünyanın kokuşmuş özsuyuydu, ama köklerini kesecek ve kendisini yeniden yaratacaktı.
istemediğim birşey benim değildir; birşey değildir. Faşistlerin anlayamadığı da bu. Marx’a hayranım, çünkü insanlardan verileni değil, kendi aldıklarını kabul etmelerini istiyor. Oysa benim ve senin alacağımız birşey yok; biz o çeşit değiliz.
Dünyanın yozlaşmış kokusunu bir tütsüymüşçesine, zevkle çekiyordu içine.
Vazgeçelim. Sürdürelim. Karar ver. Karar ver; çünkü buradasın. Buradasın ve hiçbir kaçış yolu yok. Kendi ölümüm bile benim değil.
Yaşamımı kendi kararlarımla yürütebileceğimi sanıyordum, özgür ve suçsuz görüyordum kendimi. Başkaları içinse sonsuzluğa dek bir kötülük kaynağı oluyordum. Ama bilmiyordum bunu. «Hayır» demenin yeterli olduğunu sanıyordum.
O andan sonra bana yaklaşmayı ya da benden kaçmayı seçebilirdin, ama karşında varolmamı önleyemezdin. Saçma bir zorunluluk senin varlığının üzerine çökmüştü, bu da bendim.
İsteklerinden, sitemlerinden nefret edebilirdim. Oysa annem oradaydı, o kadar: Orada oluşuna hınç duyuyordum; yalnızca orada olduğu için. Nefret ettiğim, onun varlığıydı.
“Hasta değilim.” dedi. Yatağının kenarına oturdu. “Hasta olsaydım, iyileşebilirdim. Hayır! Yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor…”
Gizleyin beni; silin yeryüzünden. Ama yaşıyorum. Hiç olmazsa bir daha hiç eylemde bulunmayabilirim, bir daha hiç.
Bütün dünyada, bütün insanlık için varolan, oysa sonsuza dek onlardan ayrı olan hiç ve her şey.
Anımsıyor musun, bir zamanlar bana yaşamın bir anlam kazanması için kişinin ölümü göze alabilmesi gerektiğini söylemiştin
Dünyanın bir sesi olabilmesi için, sesim yeterli. Sessiz kalınca, benim suçum bu.
Dünyayı ben yaratmadım ama varlığımla her an yeniden yaratıyorum onu.
Senin mutluluğun için gerekliyim ama yaşamın için gerekli değilim
Öyleyse yeryüzünde bir yer kaplıyordu, kendisinin seçmediği bir yer.
Ama benim suskunluğum buyruklar haykırıyor
Dünyanın yozlaşmış kokusunu bir tütsümüşçesine, zevkle çekiyordu içine
Birbirini sevmek de o kadar doğal bir olay değil. Senin benim için tek olduğunu düşünmek ne tuhaf. Bu bir sanrı değil, öyle değil mi..? Sen teksin. -Buna sen karar veremezsen kim verebilir..? Gerçekten de sevginin en güzel yanı bu: onu biz gerçek kılıyoruz
.
Yanlış yaptığınız yer, yaşama nedenlerinizin cennetten hazır olarak üzerinize düşmesi gerektiğini, oysa onları kendimiz bulmamız gerektiğini hayal etmenizdir.
Yanlış yaptığınız yer, yaşama nedenlerinizin cennetten hazır olarak üzerinize düşmesi gerektiğini, oysa onları kendimiz bulmamız gerektiğini hayal etmenizdir.
Sen bana kendimle barışı vermedin; ama niye barışı isteyeyim? Sonsuza dek tehlikeyi ve acıyı, sonsuza dek yüreğimi yaralayacak cinayetlerimi ve suçumu kabullenme cesaretini verdin sen bana.
Sanki ben bir hiçim. Bütün dünyada. bütün insanlık için varolan, oysa sonsuza dek onlardan ayrı olan hiç ve her şey. Yoldaki çakıl taşı kadar suçlu ve suçsuz. Öylesine ağır; gene de öylesine hafif.
Tüm yeryüzü dönüş umudu olmayan bir sürgünden başka bir şey değildi.
Kafesim geniş. Uysalca kafasimin içinde dönüp dolaşıyorum.
Yenildik; insanlık yenildi. Onun yerine yeni bir canlı ırkı yeryüzünü kaplıyor; artık yaşamın körükörüne yürek atışları, ölümün çürümüşlüğünden ayırdedilemeyecek. Yaşam çoğalıyor ve düzenli bir tempoyla parçalanıyor — kaslar, kan, spermler ve doymuş solucan yığınlarının uğultusu. Hiçbir tanık yok. Artık hiç insan kalmayacak.
Bir çocuğun doğmasına neden olmak, doğmasına engel olmak İkisi de aynı.
Ahlaksal kaygılara kapılmak güzel bir şey, ama bunu yalnızca işimize gelenlerle sınırlandırırsak, çok rahat oluyor.
Gene de, geçmiş sanki fazla uzak olmayan bir yerde, Şangay ya da İstanbul’dan daha yakında. hâlâ varolmakta gibiydi.
Belki istemeyi biliyorsunuzdur da, ne istediğinizi bilmiyorsunuzdur. İnsanların yaşamlarına bunca düşük bir değer biçiyorsanız, onların mutlulukları ve onurları için dövüşmenin ne anlamı kalır?
Kendimi silmek. Artık varolmamak. Ama kendimi öldürsem bile varolmayı sürdüreceğim. Ölmüş olacağım. Ölümüme zincirlenmiş kalacaklar ve yeryüzünde beliren bu ani boşluk bilinmeyen binlerce bağı titreştirip kopartacak.
Suçluluk duygularımla, sarsılmaz ilkelerim arasında bocalar dururum; tek kaygım, ellerimi kirletmemektir. Nankör, eylemsiz bir yaradılış derim ben buna.
Bu savaşım bizi bir sevişmeden daha sımsıkı bağlamıştı birbirimize.
Uyumuşlardı; yeni uyanmışlardı; yeni doğmuş bir bebek yüzü kadar kararsız ve üzgün olan o sabah ışığı altında aceleyle yürüyorlardı; yeni bir sabah; oysa benim için gün başlamamıştı daha; sonu gelmeyecek olan o gece vardı yalnızca: Gökyüzünün rengi hiçbir şeyi değiştirmiyordu.
Kadınlığın kırmızı kahkahasını taşıyan kadınlar.
Soluk bir tenle, saçların karışmış olarak önümde oturmuş, tüm benliğinle orada olduğuna içtenlikle inanıyordun ama ben senin aynı zamanda başka bir yerde daha olduğunu biliyordum: Geleceğin uzaklıklarında. Hangisini yeğlemeliydim? Kararım ne olursa olsun, ihanet ettiğim hep sen oluyordun.
Evlilik, tıpkı bir efsane gibiydi sanki; ciddi ciddi tartışılıyordu, ama kimse gerçekten inanmıyordu buna.
Bence sizin yanıldığınız nokta yaşamanın nedenlerinin gökyüzünden hazır olarak önünüze gelivereceğini sanmanız: Oysa onları yaratmak bize düşer!
Siyasetin öncelik taşıdığını, insanın siyasal bir hayvan olduğunu ve ne düşünürse düşünsün siyasal bir tutum gösterdiğini bana kanıtlamaları gerek. Bunu yadsıyorum. Siyaset, insanlara dıştan eylemde bulunma sanatıdır; insanlığın bir bütün olarak kendi içinde örgütlenebildiği gün, siyasete hiç gerek kalmayacaktır.
Sanki kendi dışında, kişisel olmayan, nesnel bir alınyazısı varmış gibi; sanki bundan imdat istenebilirmiş gibi. Ama diken bir kez saplanmıştı yüreğine.
Baktım; çok güzel bir gündü, yalnızlığı canım çekmedi.
Çünkü yanlışlık kurumlarda değil, varlığımızın derinliklerindeydi. Bir köşeye sığınıp kendimizi olabildiğince ufaltmak zorundaydık. Sonucu baştan saptırılmış bir çaba göstermektense, her şeyi kabullenmek yeğdi! Bu sakınganlık! Bu akılsızca sakınganlık!
Bütün insanlık yazgısının tohumu içinde gizli tüm çürümüşlük.
Senin mutluluğun için gerekliyim dedi Helene. Ama yaşamın için gerekli değilim !
Hasta değilim dedi. Yatağın kenarına oturdu. Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var,bu da iyileşmiyor
İyi bir kitap kadar insanı kendinden uzaklaştıran hiç birşey yoktur ”
Hasta değilim, dedi. Yatağın kenarına oturdu. Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Bugün ve bütün zaman için varım ben.Her zaman vardım.Bundan önce zaman yoktu,olduğundan beri varım,sonsuzluğa dek ve kendi ölümümden bile ötede.
Işığı azalmakta,gün doğduğunda sönmüş olacak.Benim yüzümden.Onu sevmediğim ve sevdiğim için.Bana çok
yakınlaştığı ve benden çok uzak kaldığı için.Varolduğum
için ve varoluşuma bağlanmış bu acımasız olgudan kaçınamadığı için.
yakınlaştığı ve benden çok uzak kaldığı için.Varolduğum
için ve varoluşuma bağlanmış bu acımasız olgudan kaçınamadığı için.
Hasta değilim. dedi. Yatağının kenarına oturdu. Hasta olsaydım, iyileşebilirdim. Hayır! Yaratılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor
Dünyanın bir sesi olabilmesi için sesim yeterli. Sessiz kalırsam suçluyum.
Elbette hepimiz sorumluyuz. Ama hepimiz demek her birimiz demektir.
Hasta değilim dedi. Yatağın kenarına oturdu. Hasta olsam iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Benim tarihim; bensiz yaşanıyor; uyuyorum, zaman zaman da bakıyorum: Ama her şey bensiz oluyor.
Siyaset, insanlara dıştan eylemde bulunma sanatıdır; insanlığın bir bütün olarak kendi içinde örgütlenebildiği gün, siyasete hiç gerek kalmayacaktır.
Hasta değilim. dedi. Yatağının kenarına oturdu. Hasta olsaydım, iyileşebilirdim. Hayır! Yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor
Bir çocuğun doğmasına neden olmak, doğmasına engel olmak İkisi de saçma, ikisi de aynı
Hasta değilim, dedi. Yatağın kenarına oturdu. Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Hasta değilim, dedi. Yatağın kenarına oturdu. Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Hasta değilim, dedi. Yatağın kenarına oturdu.
Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Hasta değilim dedi . Yatağın kenarına oturdu.
Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.
Hasta olsaydım iyileşebilirdim. Hayır. Ama yaradılışımda eksik bir şey var, bu da iyileşmiyor.