İçeriğe geç

Kan Revan Kitap Alıntıları – Caner Kara

Caner Kara kitaplarından Kan Revan kitap alıntıları sizlerle…

Kan Revan Kitap Alıntıları

Belki Leyla değilsin, belki Mecnun değilim,
Nasıl ilkin değilsem, öyle sonun değilim,
Ahiretim değilsen, ben de kulun değilim,
Cehennemin dibine yürüyenin hakkı var
İnsafı yok alındaki yazgının,
Merhameti şiirdeki ezginin,
Ve anlamı yüzündeki çizginin,
Bana nasıl baktığını unuttum
Saltanatın devri yok,tam hürriyet devrisin.
Neticeyi görenlerde yoksa adımız,
Doğru yere varan bilir ki doğru yolda ölmüşüz.
Ne teselli ne de umut yok artık
Kalbim taş,umut harabe,düş yıkık
Bütün güzel heykeller, çirkin taştan çıkmıştır!
Gördüğün kusurları, yontup düzelteceksin.
Gamlanma, baharı getirir kışlar.
İnişin yoludur bütün yokuşlar.
Çok zaman kanunlar tersine işler.
Aşkın şarabıyla ayılmak gibi.
İnsanoğlu alkışa tutmadan ayıları,
Burnuna halka takar, def çalarak oynatır
Yanıltmasın kimseyi, alkışçı sayıları,
Ayılar o elleri, alçalarak oynatır
Ceryanını çalsak, suyunu çalsak,
Hem vergi vermesek, hem vergi alsak,
Belalısı olsak, düşmanı olsak,
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Kökünü kemirsek binbir oyunla
Kötürüm bıraksak bomba, mayınla
Anasına sövsek canlı yayınla
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Her eve bayraklı tabut göndersek
Başka her taraftan bayrak indirsek
Baraj bombalasak, çocuk öldürsek
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Silahsız erleri kurşuna dizip,
Kafamıza göre harita çizip,
Yakayı kaptırsak dünyayı gezip,
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Biz devletin birşeyini çalmadık,
Kan tükürdük; yine hain olmadık,
Şehit başı kırkbin dolar almadık,
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Ey cennet yurdunun en taze gülü,
Yedi kat göklere Eren Bülbül’ü

Ey yeşil dalları tomurcuk veren,
Yiğidim, aslanım, kardeşim Eren,

Ey Karadeniz’in deniz gözlüsü,
Temiz alınlısı, Yusuf yüzlüsü;
Yıkılsın yeryüzü
Kanın yerde kalmasın
Bayrakta alsın
Eren iyi ki varsın

Krallığın hükmü yok, tam hürriyet devrisin,
Saltanatım yıkılmış, cumhuriyet devrisin,
Özgürlük, bağımsızlık, medeniyet devrisin,
Seçmeye, seçilmeye isteyenin hakkı var

Yanılmışım ilk günden, düzü yokuş etmişim,
Beni almışsın benden, değiş tokuş etmişim,
Neyin kıymeti varsa, eritip kuş etmişim,
Uzaktan şahit olup “yuh” diyenin hakkı var

Dün deldiğim dağların, ötesisindir artık,
Yabancı şarkıların, bestesisindir artık,
Kulağında çınlayan kendi sesindir artık,
Duyanın, söyleyenin, dinleyenin hakkı var

Belki Leyla değilsin, belki Mecnun değilim,
Nasıl ilkin değilsem, öyle sonun değilim,
Ahiretim değilsen, ben de kulun değilim,
Cehennemin dibine yürüyenin hakkı var

Yahu Allah aşkına, kafanız yok mu sizin?
Bir yolunuz, yönünüz, safınız yok mu sizin?
Töreniz, kuralınız, yasanız yok mu sizin?
Nedir bu rezillikler, nedir bu halleriniz?
Eşşek derisi midir, kızarmaz yüzleriniz?

Düşmana halı serip, asker vuruyorsunuz,
Kan gölünün üstüne düğün kuruyorsunuz,
Selayı cenazeden önce okuyorsunuz,
Nasıl amin çekiyor o kanlı elleriniz?
Eşşek derisi midir, kızarmaz yüzleriniz?

Milliyet duygusudur çağ atlatan zamana,
Başka yükle beyhude köpürürsün, taşarsın.
Kan verir kıymetini her kutsala, imana,
Ya kanınla yükselir ya da alçak yaşarsın!
Çatır çatır kırkbin canına kıysak
Devlet bizimle de sohbet eder mi?
Baba değil; köpek yerine koysak
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Ceryanını çalsak, suyunu çalsak
Hem vergi vermesek, hem vergi alsak
Belalısı olsak, düşmanı olsak
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Silahsız erleri kurşuna dizip
Kafamıza göre harita çizip
Yakayı kaptırsak dünyayı gezip
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Yol yapsa, yolunda mayın patlatsak
Metropollerinde rus kadın satsak
Köy, orman, otobüs, minibüs yaksak
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Meclis kürsüsünden düzene sövsek
Dağına, taşına, düzüne sövsek
Hassiktir çekerek yüzüne sövsek
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Değnekçi, eşkiya, katil, kapkaççı,
Torbacı, pezevenk, hırsız, kundakçı,
Bağrına saplasak bin türlü acı
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Kökünü kemirsek binbir oyunla
Kötürüm bıraksak bomba, mayınla
Anasına sövsek canlı yayınla
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Her eve bayraklı tabut göndersek
Başka her taraftan bayrak indirsek
Baraj bombalasak, çocuk öldürsek
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Biz devletin birşeyini çalmadık
Kan tükürdük; yine hain olmadık
Şehit başı kırkbin dolar almadık
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Kutsal bilip kirletmezken tozunu
Bize örmüş meğer kefen bezini
Tükürmek kastıyla sorduk yüzünü
Devlet bizimle de sohbet eder mi?

Elbette havlayacak kurtların arkasından
Biz mertlik beklemeyiz, bir çakal yavrusundan!
“Biz şahin sürüsüyüz” buyurmuş Fatih Sultan.
“Baykuştan pervamız yok”. Ne olur ordusundan?
Ezelden ne gelmişsek,
Ebede kadar o’yuz!
Hem Göktürk hem Osmanlı,
hem Selçuklu hem Hun’uz!
Bir milletin ferdidir,
Hem kıpçak, hem de Oğuz.
Ordudur milletimiz
Ve millet de ordumuz.
Ezelden böyle geldik,
Ebede kadar buyuz!
Urum eri çok diyorlar, düz müdür?
Birimize düşen on mu yüz müdür?
Elli oka bağrım açsam az mıdır?
Yetmiyorsa kılıçlara kellemi de süreyim,
Açıl duvar, Fatih girsin, ben peşinden gireyim!
Mesele din değil, dil olayıdır,
Bir, eşi benzeri olan sayıdır,
Hoşuma gitmiyor “Allah bir” demek,
Tanrı tek, Tanrı tek, Tanrı tek
Yedi kat göklerden bakıp şu hale,
Bizi de bunlardan bilme başbuğum.
Ağlanacak halimizi hürmetle,
Arz edeyim gel de gülme başbuğum.

Tükenmiyor baykuş gibi ötenler.
Dün Ege’nin sularında yitenler,
Senaryosu derinlerde bitenler,
Devam çekiyorlar filme başbuğum.

Beyinleri uyuşturmuş siyaset.
Biri sarhoş diyor, biri vesayet.
Demir ağla dokuduğun memleket,
Çok zamandır lime lime başbuğum.

Toplamayla giriyorlar meclise.
Eksilte eksilte dolmuyor kese.
Hırsızlıktan çarpılmadı hiç kimse.
Şimdi gündemimiz bölme başbuğum.

Gölgesinde yatıyorlar adının.
Direğini söküyorlar çatının.
Bunların anasının, avradının…
Gayesi Türklüğe çelme başbuğum.

Bizi sorma, ne ceza, ne berat var.
Ne resmine dik bakacak surat var.
Ne askerlik kaldı, ne de sanat var.
Dilek tutuyoruz ilme başbuğum.

Elini emiyor şimdi bal tutan.
Kalmadı siperde, mevzide yatan.
Gaziler diyarı mübarek vatan,
Silme hıyar dolu, silme başbuğum

Bizden yüreklidir o Anıtkabir.
Görse bu ahvali sesi yükselir.
Katır sultan oldu, şempanze vezir.
Gelme bu zamana, gelme başbuğum.

10 Kasım 2015

Caner Kara

Yüksek dağ başından eksilmez duman,
Kem gözden, düşmandan dilenmez aman,
Düz yürü, sağlam bas, sağlam her zaman,
Yıkılma ki kalkmak icap etmesin.
Siyaset ilminin fırsattır adı.
Fiskenin cevabı yumruk olmalı,
Nankör cezasını çekmeli mutlak,
Güven kuvvetine, işte budur hak!
Hesabı olmalı her suçun bir bir,
İhanetin hakkı sükut değildir.
Neticeyi görenlerde yoksa adımız,
Doğru yere varan bilir ki doğru yolda ölmüşüz.
Bütün güzel heykeller, çirkin taştan çıkmıştır!
Gördüğün kusurları, yontup düzelteceksin.
Çınlasın gökyüzü,
Karadeniz ağlasın,
Yıldızsın, aysın,
Eren iyi ki varsın.
Evet, evet, Ademin çocuğuyuz,
Soy, sop ne ki ? Komple insanoğluyuz,
Neticede bir Allahın kuluyuz,
Aman surat asmayın ermeniye,
Hepimiz kardeşiz, yav tamam, he,he
Oyun oynuyor aklım,
Kalmıyor gizlim saklım,
Küsüyor yedi iklim,
Yine barışıyorum.
Krallığın hükmü yok, tam hürriyet devrisin,
Saltanatım yıkılmış, cumhuriyet devrisin,
Özgürlük, bağımsızlık, medeniyet devrisin,
Seçmeye, seçilmeye isteyenin hakkı var

Yanılmışım ilk günden, düzü yokuş etmişim,
Beni almışsın benden, değiş tokuş etmişim,
Neyin kıymeti varsa, eritip kuş etmişim,
Uzaktan şahit olup yuh diyenin hakkı var

Dün geldiğim dağların, ötesisindir artık,
Yabancı şarkıların, bestesisindir artık,
Kulağında çınlayan kendi sesindir artık,
Duyanın, söyleyenin, dinleyenin hakkı var

Belki Leyla değilsin, belki Mecnun değilim,
Nasıl ilkin değilsem, öyle sonun değilim,
Ahiretim değilsen, bende kulun değilim,
Cehennemin dibine yürüyenin hakkı var

Çabuk geçer ömür,ömür dediğin .
Ne söylesen eksiktir söylediğin.
Bir bak Atsız ne diyor,
On yıllar ötesinden?
Namus müdafaası zor,
Fuhşun felsefesinden
Gül nerede açacak,
Dikenli dal olmasa ?
Dememiş miydi Atsız, on yıllar ötesinden?
Siyasette muhabbet, hepsi yalan palavra!
Çatır çatır kırk bin canına kıysak,
Devlet bizimle de sohbet eder mi?
Baba değil; köpek yerine koysak,
Devlet bizimle de sohbet eder mi?
Azatlık tek alın yazım olacak,
Başı dik gezmeye yüzüm olacak,
Bizimdi, bizimdir ve gelecekte,
Güney Azerbaycan bizim olacak!
Kahraman evlatları, ey kutlu diyarların!
Aldanmayın düşmanın sözüne, ipeğine.
Yumuşak dili bile çatallıdır onların.
Yumuşak kelepçeler takarlar bileğine
Rahattır özelliği en büyük zindanların!
Ey yiğit evlatları, çileli diyarların
Siz ey Turan elinin kahraman evlatları,
Ninnisine kanmayın esen bahar yelinin!
Düşmanın tepmiyorken teptiğin fırstaları
Hayaline yatmayın zafer adlı gelini!
O boğaz harbi budur; evet yok asla eşi,
Mirasını yedik de kıymetini bilmedik
Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber.
Huzuruna çıkmaya bile lüzum yok; hak ver
İnci bulmak çok zordur; anca milyonda birde,
Bir tanesidir belki kocaman bir denizin,
Fakat yine her deniz, bir inciyi verir de,
Tarih dengini yazmaz, senin gibi eşsizin
Ne oldu bak kalleşliği,
Yaşattık da bin senedir.
Kurdu kürde kardeş eden,
Bir bildiğin varsa nedir ?
Tanrı Türkü elbette koruyacak andacan,
Türk Irkı sağ olacak, sağ olacak andacan!
Tanrıdağın sesine alaş Deliormandan,
Tebrizin harayına feryat bütün Turandan,
Gelecek ki sancaklar dört tarafdan, her yandan,
Dalga dalga, peş peşe açılacak andacan!
Türk Irkı sağ olacak, sağ olacak andacan
Bu millete kravat takanlardan hayır yok!
Senin sıran arkadaş, at elinden işini,
Unut gitsin zaten hep düş kalacak düşünü,
Sık yine yumruğunu, bir daha sık dişini,
Derdine sağnak sağnak dert yağacak andacan,
Türk Irkı sağ olacak, sağ olacak andacan!
Öz Türk’üm! Şahidim karlı dağlardır!
Ben zikri yumrukla çektim yıllardır!
Tek kavgamın adı namustur, ardır!
Yok öyle! Sırtlana arslan demek yok!
Ölmeden çakala meydan vermek yok!
Türk diye ırk yoktur diyene kızar,
Türk ırkı üstündür diyene kızar,
Ne dostluğu belli, ne düşmanlığı,
Mecliste vekildir, turfanda hıyar
Od olubdu könlümə gözlərinin alazı.
Qiyamət qopsa belə yadımdan çıxabilmir.
Baxıramsa, toxunmaz Sibirya’nın ayazı.
Günəş belə gözlərin dadınca yaxabilmir.
Mədhinə çatabilmir fəryadımın avazı.
Od olubdu könlümə gözlərinin alazı.
Soyu Türk olmayanlar,
Nerden bilecek bizi?
Kahrolsun komünizm,
Kahrolsun demokrasi.
Bir iz bıraktığımı bilerek öleceğim,
Ölüme de göğsümü gererek öleceğim,
Ne maziye bir “keşke”, ne meçhulden bir “kuşku”,
Azrail’in yüzüne gülerek öleceğim.
Umutsuzluk,tembellik, çok milleti yıkmıştır,
Kimler tarih olmuşsa, yaşamaktan bıkmıştır,
Bütün güzel heykeller, çirkin taştan çıkmıştır!
Gördüğün kusurları, yontup düzelteceksin.
Elinden ne gelir ki? En iyi sen bilirsin!
Düşünsen, sen de elbet sende umut bulursun.
Tek adımla, durduğun noktadan kurtulursun.
İlk adımla başlıyor bütün yolların başı.
İlk adımla bitiyor vicdanının savaşı
İki satır uyaklı sözden bir şiir türet,
Al eline fırçayı, otur bir resim yarat,
Sil dünyanın kirini, güzelliklerle donat,
Çünkü sen güzellikler dünyasına lâyıksın.
Dünya güzelleşecek, sen güzel olacaksın.
Demir dağın devrilip yıkıldığı an gibi,
Ergenekon’dan henüz çıkıldığı an gibi,
Ve Tanrı’nın ilk Türk’ü, Türk kıldığı an gibu
Senin, düştüğün yerden doğrulmana muhtacız.
Eski hırsla yeniden, yoğrulmana muhtacız.
Oku diye inliyor, dağ, deniz, cümle âlem,
Teslim oluyor kâğıt, vuruyor dolma kalem,
Bir yazan, bir çizen, kafiye, düzen lazım,
Dökül be dökül çilem, damla ha damla elem.
Bir küfür savur geç daraldığında.
Ateşin düştüğü yer olduğunda.
Başını taşa koy, yastığa değil.
O yükü o çeker yorulduğunda.
Taşımak zor olur düşünen başı,
Saçına saçına çağırır kışı,
Taşa koy, yastığa çok gelir o yük,
Uykunu kollasın kabrinin taşı.
Turanım de, öfkesinden delirsin,
Büyük düşün! Sen Türkiye değilsin!
Ezelden ne gelmişsek,
Ebede kadar o’yuz!
Hem Göktürk hem Osmanlı,
Hem Selçuklu hem Hun’uz.
Bir milletin ferdidir.
Hem Kıpçak, hem de Oğuz.
Ordudur milletimiz
Ve millet de ordumuz
Ezelden böyle geldik,
Ebede kadar buyuz!
Cennet saklı duvarların ardına,
Tapulanmış alemlerin merdine,
Döndürelim ebedi Türk yurduna,

Ta ezelden bu millete muştulanmış bu fetih,
Açıl duvar açıl artık, geliyor işte Fatih

Yutkunduğumuz sırla,
Kavgamız bu asırla,
Her işimiz sabırla,
Daha yeni başladık.
Haini, soysuzu, puştu, dürzüsü,
Millet söylemedi daha son sözü,
Namlular kuş gibi öterler bir gün,
Odur neslimizin düğün türküsü,
Yaşasın ırkımın Turan ülküsü
Temiz alın yazgısı,
Doğru ömür çizgisi,
Bastığı yer sevgisi,
Benim dinim güzellik.

Filiz verir fidanım,
Cennet olur her yanım,
Böyle artar imanım,
Benim dinim güzellik.

Ne Firavun, ne Musa,
Ne piramit, ne asa,
Ne kilise, ne İsa,
Benim dinim güzellik.
Mesele din değil, dil olayıdır,
Bir, eşi benzeri olan sayıdır,
Hoşuma gitmiyor Allah bir demek,
Tanrı tek, Tanrı tek, Tanrı tek
En yalçın kayaların kurdundan gelen millet,
Uyanınız, bu gidiş hayra alamet değil.
Gerekmez her şeyi akılda tutmak,
Akıl paralamak, gönül avutmak,
Mümkün olmayınca seni unutmak,
Beni nasıl yaktığını unuttum.
Kaçınılmıyor acımasız gerçekten,
Bal olmuyor her kokulu çiçekten,
Çarpıldıkça gözündeki şimşekten,
Yine nasıl çaktığını unuttum.
İnsafı yok alındaki yazgının,
Merhameti şiirdeki ezginin,
Ve anlamı yüzündeki çizginin,
Bana nasıl baktığını unuttum
Bitme ey sabrım, sabret!
Tanrıdan gelir zahmet.
Belki o yanı cennet,
Bunu zindan edecek.
Lakin bu mazlum ahı,
Ya sabır çeksek dahi,
Beni ondan, Allahı,
Böyle kuldan edecek.
Her gün yolun başıdır
Sabır, iman işidir.
Yalnız ecel kuşudur,
Beni yoldan edecek.
Gamlanma, gün var mı gece görmemiş?
Ne var ki zamanla sona ermemiş?
Sonların sonrası başlıyor her iş,
Geldiğin yollara koyulmak gibi…
Gamlanma, baharı getirir kışlar,
İnişin yoludur bütün yokuşlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir