İçeriğe geç

Ihlamur Günlükleri 2 Kitap Alıntıları – Başak Buğday

Başak Buğday kitaplarından Ihlamur Günlükleri 2 kitap alıntıları sizlerle…

Ihlamur Günlükleri 2 Kitap Alıntıları

Kimse vaktinde gelmeyi bilmediği gibi, vaktinde gitmeyi de beceremiyor.
Hayatımız hep kalabalık!
Belki de hata, hevesten ibarettir; yoksa sorular hep aynı. Sadece sırası değişiyor.
İyi hissettiğim anlar kısa sürüyor.
Ya mutlu oluşum yalan ya can sıkıntım sebepsiz.
Şimdiye kadar ölmedin diye bugüne kadar yaşadın mı yani?
Şimdiye kadar ölmedin diye bugüne kadar yaşadın mı yani?
Ne kalmak, bir ait olma şeklidir bazen, ne de gitmek bir tercih!
An gelir, vicdan en büyük kamburu olur insanın.
İnsanlara, yalan söylemek zorunda kalacakları sorular sormak; kabalıktır!
Yenile yenile alıştım kendime.
İnsan neyi susmak isterse; ona dönüşürmüş avaz avaz.
Hiçbir şeye tenezzül etmeden her şeye muhtacım.
Doğruyu beklerken de geçer,
yanlışa katlanırken de.
Zaman bu, geçer!
İnsan sevdiğiyle savaşamaz; kazansa da galip sayılmaz!
Küçük adımlarla yürümek, gönlünü almaktır yolun.
Zihin, hep aynı yeri deşer.
Yüzeydeki kabuk, derindeki yaraya derttir.
Bazen iki şehir, bazen iki sözcük arası
Hatta an gelir, bardaktaki dudak payı bile gurbet olur insana.
Keşke aramızdaki şey, küslük olsaydı.
Bayram diye barışırdık belki.
Şaşırmayı unuttuğumdan beri mutsuzum.
O yüzden acemi şeyler arıyorum sokaklarda.
Kalbin arzusuna direnmek, aklın dediğini yok saymaktan zordur.
Zamanla unutursun, derler. Oysa hâfıza, en kuvvetli selâmdır geleceğe.
İnandığın yolda, emin olduğun kişiyle yürümekten gayrı ne ki mutluluk?
Yeterli tecrübeden sonra tüm insanlar ikiye ayrılır:
Çok daha evvel tanımış olmayı istediklerimiz ve hiç tanımamış olmayı dilediklerimiz.
Kıymetli şeyler her zaman yukarı doğru uzanarak elde edilmez. Bazen eğilip almak gerekir.
Küçük kusurlar için özür icat edildi. Daha büyükleri için suskunluk.
Gece acıkırım, diye ayırırsın da
gelir başkası yer ya hani.
Hah! Öyle bir hayal kırıklığı işte.
“Bilmenin kahkahası var.
Emin olmanınki, müstehzî bir tebessüm.”
“Herkes memnun kalsın, diye koştururken
halayı kaçıran düğün sahibi gibiyim.”
“Her şey hayal etmekle başlar.
Hayal kırıklığı dahil!”
“Masanın ayağını gazeteyle besler gibi
Yokluğunun yerine ne koysam da
kesilse şu sallanma hissi?”
İnsanın ayarı kaçar bazen.
Neyse ki kader dakiktir,
tam saatinde kalkan bir tren gibi.
Yeterli tecrübeden sonra tüm insanlar ikiye ayrılır:
Çok daha evvel tanımış olmayı istediklerimiz ve hiç tanımamış olmayı dilediklerimiz.
Salonda duyduğum şeylere itibar etmem.
Bir evin kara kutusu mutfaktır.
En tehlikeli yalancılar,
Ortaya çıkmadığı sürece
Dürüstü oynayanlardır.
Çağırsa dönemediğimin,
Her seslendiğimde gelebilmesi
Çocukluk,ne zalimsin sen !
Güzel görünmek derdi şöyle dursun,
Habersiz çekilen fotoğrafları severim.
Hem hikâyesi olur
Hem hakîkati.
Bugünkü her haklı Hayır! ımın arkasında
Hasar yaratan geçmiş Evet! lerim var.
Ne garip!
Tüm dünyaya sırtımı dönebiliyorum.
Ah! Bir de sana kaymasa gözüm.
Her şeyi olduğu gibi anlattım. diyenlere :
Sözcükler tam olsa da duygular eksik kalır.
Gidenin türküsünü, bir de kalandan dinlemek gerek.
İyiler az !
İşte tam da bu yüzden
Ömürleri herkesinkinden uzun olmalı.
Sayıları artmıyor,
Bâri vakitleri geniş olsun.
Yersiz sorular soruyorlar.
Üstelik, nezaketen verdiğimiz cevapları dinlemeyip
Ziyan ediyorlar zamanımızı.
Belki de yeni insanlar tanımadan evvel,
Mevcutları elden geçirmek lâzımdır.
Yoksa alışkanlık,
Gizli bir ısrar etme şeklimi ?
An gelir, bir mahya ile gönlü sızlar insanın :
Hiç kimse yalnız kalmasın.
Amin!
Dert çekmeyi bilmek,
Dermâna iltifattır bazen.
Kadere kibarlık etmek lâzım.
Varlığın,
Duâmın üstüne düşen ayna değilse ;
Nedir?
Güzel giden şeylerden tedirgin oluyorum.
İçimde hep,
Yanlış durakta inenlere özgü bir şüphe!
Ne kalmak,bir ait olma şeklidir bazen,
Ne de gitmek bir tercih!
An gelir,
Vicdan en büyük kamburu olur insanın..
Mutluluğa teslim olabilmek için,
Önce geçmişin kabuğunu kırmak gerekir.
Başkalarını çok kolay,kendimi zor affediyorum.
Bir tek kendine zâlim olabilenler,
Anlasın beni.
Sınırlarını arayan tehlikeli bir deniz gibi sordu :
Şimdi biz neyiz?
Abartılı iltifattan korkarım.
Önce takdir ede ede eskitirler seni,
Sonra da beğenmez; kötülemeye başlarlar.
Hayranlık, hakaretin kapı koludur!
Mutsuz olmak, kalbi güzel olan için bisiklete binmek gibidir.
Bir sebep doğmaya görsün,
Hemen hatırlar!
Nerede beklendiğini bilmeyince
Her durakta inmek istiyor insan.
İnsanlara,
Yalan söylemek zorunda kalacakları sorular sormak;
Kabalıktır!
Kimileri için kötülük yapmak zekâ değil,
Bir tenezzül meselesidir!
Güzel sanatların bir dalı olarak
Küstahlık etmeden de iddialı olabilmek.
Belirsizlikten yorulduğumda;
Okuduğum kitapları tekrar okur,
Durup durup aynı filmleri izlerim.
Sonunu bildiğim şeyler huzur veriyor.
Anlatması uzun sürüyor.
Bu yüzdendir ki; anlaşılmaktan çok,
Hissedilmeyi önemsiyorum.
Eğer durursam
Tüm dünya üzerime yıkılacak sanki.
Her şeyi arkamda bırakmak için,
Bildiğim tek yol bu!
Yürümek.
Susuyorum.
Çünkü insan evvela,
İncindiği yerden küsüyor dünyaya.
Sadece sevdiği insanları değil,
Özlediği mekanları görünce de
Koşup sarılmak istiyor insan.
Gülümsemek yanıltıcıdır.
Çünkü; bazen dudak sandığımız şey,
Hinlik ile merhamet arasında gidip gelen
İnce bir kıvrımdır sadece.
Korkarsam hızlı yürür, üşüyünce koşarım.
Olumsuz şeyler hareket katıyor hayata.
Belki de tek iyi tarafı budur!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir