Ferit Edgü kitaplarından İşte Deniz, Maria kitap alıntıları sizlerle…
İşte Deniz, Maria Kitap Alıntıları
Çocukluğunda çok ağlardın, diyor. Hatırlıyorum.
Sonra gene bir soru: Gene öyle mi?
Öyle olan ne? Gene olan ne?
Gözyaşları, diyor.
Çocukluğumda o kadar akıtmışım ki, gözpınarlarım şimdi kupkuru.
Rahat mısın? dedim.
Çok rahatım. Hayatımda hiç olmadığı kadar.
Öyleyse, üzerine toprağı gönül rahatlığıyla örtebiliriz, dedim.
Evet, evet, dedi.
ilk toprağı (iki kürek) ben attım. Sonra tüm dostları.
Öyleyse, bu karanlık, güç günümde bana dostluğunu göster, dedim. Hiç duraksamadan hançerini çekip sol mememin
altına sapladı. Bunu yaparken beni kucaklamayı unutmadı.
Bilemezsin bu benim için ne kadar güç.
Gözlerimi kapamadan duyduğum son sözleri bunlar oldu.
Öyleyse niçin gerçekleştirmedin? diyor. Vaktim olmadı diyeceğim, ama değil. Vaktim vardı. Her şeyi yapmaya vaktim vardı. Ama kimi şeyleri yapabildim. Kimilerini
Adam, O kadar çok şey anımsıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Çocukluğumda o kadar akıtmışım ki, gözpınarlarım şimdi kupkuru.
-Hayır aramadım. Böyle biri olsaydı, o gelip beni bulurdu.
-Sen aramadığın sürece kimse seni bulmaz, dedim ona.
-Keşke! oldu aldığım yanıt.
Evet, diyorum.
Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Uzun bir susuştan, birkaç yudum şarap içildikten sonra, kadın, Üşüyorum, dedi.
Erkek, kulağı, çakıllara çarpan küçük, kırılgan dalgalarda, duymadı üşüyorum sözcüğünü.
Gene de, (sözcüklerin garip rastlantısı!), Ben de, dedi.
Kendi Ah ın olsun bu.
Hadi bir deneyiversene
Hiçbirini unutmadım
oyleyse, bu karanlik, guc gunumde bana dostlugunu goster dedim.
hic duraksamadan hancerini cekip sol mememin altina sapladi. bunu yaparken beni kucaklamayi unutmadi.
-Sayın Yargıç, Savcının bu sorusunu anlayamadığımı itiraf edeyim.
-Demek itiraf ediyorsunuz.
-Neyi?
-Her şeyi.
-Ama ben
-Sanık itiraf etmiş ve dava bitmiştir.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin unuttukların.
Hiçbirini unutmadım.
Onu köyün en aptal gencine verdiler.
Hiç çocukları olmadı.
Daha doğrusu, sayısız çocuklarından hiçbiri o en aptal gençten değildi.
-Ölümün eşiğinden döndüğünü söylemiştin bana.
-Evet
-Nasıl bir ölümdü bu ?
-Geleceği olmayan. Doğrusunu istersen geçmişi de olmayan. İlle de öğrenmek istiyorsan şimdisi de pek yoktu. Yalnız o vardı, ölüm. Bir de ben. Aramızda da bir eşik.
-Sonra n’oldu ?
-Kapıyı yüzüne çarptım. Sırası değil, dedim ona.
Kendi Ah ın olsun bu.
Hadi bir deneyiversene.
Evet, diyorum.
Nasıl dağıldığımı, dağılmakta olduğumu görüyor musun?
Rahat mısın? dedim.cok rahatım. Hayatımda hiç olmadığı kadar.
Öyleyse, üzerine toprağı gönül rahatlığıyla örtebiliriz, dedim.
Evet, evet, dedi.
İlk toprağı ( iki kürek) ben attım. Sonra tüm dostları.
Adam, O kadar çok şey ansıyorum ki, dedi. Onlar da senin
unuttukların.
Güleç yüzü daha bir güleçleşti.
– Ben mi? M utlu mu? diye sordu.
– – Evet, dedim. Mutluluğunuz yüzünüzden okunuyor.
– Ne garip, dedi. Annemi dün, karımı da bugün yitirdim.
kendi sözcüklerinle konuşmasını öğren
Yağmurdan çıkmış bir sıçan gibiydi . Titreyerek, Öyleyse susayım,
dedi.
Susma, anlat, ama uzun olmasın, dedim.
Yaşamöykümü dinlemek istediğinizden emin misiniz? dedi.
Evet, dedim. Yoksa bu sıcak çorbayı
niçin vereyim
kanat çırptığını duyuyor musun? Onlar kanat çırptıkça tıkanır gibi
oluyor musun? Bu çok hoş bir duygu abi. Bir gün, belki soluğum
kesilip ölebilirim. Ama gene de çok hoş bir duygu bu abi
ardına dönüp bakmadan çek git. Kendi kendimi ısıtayım, kendi
alevlerimde.
seni hiç unutmadım
-Sonra onu yeniden kollarımın arasına aldım.
Güleç yüzü daha bir güleçleşti
-Ben mi? Mutlu mu, diye sordu.
-Evet, dedim. Mutluluğunuz yüzünüzden okunuyor.
-Ne garip, dedi. Annemi dün, karımı da bugün yitirdim
Hiçbirini unutmadım
Bunu, ancak O’na inanmayan biri söyler, derdi annem.
Eğer inanmıyorsan, bu senin sorunun, O’nun değil.
Ben de öyle yaptım.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum.
Hâlâ yoldayım.
Ama bu yol hangi yol ve beni nereye götürecek bilmiyorum.
Hiçbirini unutmadım.
Hiçbirini unutmadım
— Cehennemin dibine değin yolun var.
— Ama ben o yolu bilmiyorum.
— Bilmen gerekmiyor. Yolun sonu zaten orası.