John Green kitaplarından Kar Taneleri kitap alıntıları sizlerle…
Kar Taneleri Kitap Alıntıları
“Bir düşünceyi düşündüğünüzde o düşünce hiç düşünülmemiş gibi hayatınıza devam etmek müthiş zordu. Ve ben o düşünceyi düşünmüştüm.”
Gerçeği söylemek, zayıflığı kabullenmek gibi gelmişti sadece.
Hayat bok gibi ama en azından müzik diye bir şey var tarzı bir mutluluk..
.
Sık sık, acılarını en aza indirerek, daha iyi olacağını veya dünyada daha kötü şeyler olduğunu söyleyerek başkalarının kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamaya çalışırız.
Sık sık, acılarını en aza indirerek, daha iyi olacağını veya dünyada daha kötü şeyler olduğunu söyleyerek başkalarının kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlamaya çalışırız.
Ama aslında ihtiyacım olan şey bu değildi.
Aslında ihtiyacım olan şey, birinin bana önemli olduğu için canımı yaktığını söylemesiydi.
Yıllar boyunca bunu düşünmeyi çok yararlı buldum ve üzgün olduğun için sürekli kendini azarlamadığın zaman üzgün olmanın çok daha kolay ve daha katlanılabilir olduğunu görüyorum.
.
Hayat bok gibi ama en azından müzik diye bir şey var tarzı bir mutluluk.
Karın bardaktan boşanırcasına yağabildiğini bilmiyordum.Kar fırtınaları ve yerde beş on santim bırakacak kadar düzenli yağan kar görmüştüm fakat bu yapış yapıştı,ağırdı ve taneler bozuk para boyutundaydı.Saniyeler içinde sırılsıklam oldum.Basamaklardan indiğimde tereddüt edince Stuart dönüp beni inceledi.
Hayat bok gibi ama en azından müzik diye bir şey var tarzı bir mutluluk.
Silly girl, it’s not what the universe gives us that matters. It’s what we give the universe.
Mutlu son umuduyla ‘mutlu orta’dan asla vazgeçmemek gerektiğini düşündüm hep, çünkü mutlu son diye bir şey yok bence.
Earl homurdandı. Kasaya kadar gelip gözlerini kısarak bana baktı. Saçına ne yaptın?
Kestirdim, dedim. Surat ifadesini izledim. Bir de boyattım. Bir şey söylemeyince ekledim: Beğendin mi?
Ne fark eder? diye karşılık verdi. Senin saçın.
Kestirdim, dedim. Surat ifadesini izledim. Bir de boyattım. Bir şey söylemeyince ekledim: Beğendin mi?
Ne fark eder? diye karşılık verdi. Senin saçın.
Debbie cevap vermeden önce kendini ayağa kalkmak ve bana kalın bir dilim pasta kesmek zorunda hissetti. Kalın derken, KALIN demeye çalışıyorum. Harry Potter’ın yedinci cildi kalınlığında kalın. Bir hırsızın kafasını kırabileceğim kadar kalın.
Mutfak Noel için tamamen elden geçirilmişti. El havluları, tost makinesinin üzerindeki örtü, buzdolabı mıknatısları, perdeler, masa örtüsü, masa süsü ne kadar baksam ortalık o kadar Noelleniyordu.
Onu o zaman seviyordum, şimdi de seviyordum. Onu her zaman sevecektim.
Demeye çalıştığım şey birini seviyorsan bunu göstermeye de hazır olman gerekir.
Kimsenin mükemmel olmadığını biliyordum, her mükemmellik kisvesinin altında bin bir türlü dalavere ve derinlere gömülmüş hüzünden oluşan kımıl kımıl bir kuyu vardı.
Hayat bok gibi ama en azından müzik diye bir şey var tarzı bir mutluluk.
Benden her saniye bunu kanıtlamamı istemeden sevgimize güvenemez misin?
Jeb
Karanlık ve kasvetliydi fakat ışıklar açılsa da iyileşmeyecekti. Olsa olsa keyifsiz halimi daha iyi görmeme neden olurdu.
Benden her saniye bunu kanıtlamamı istemeden sevgimize güvenemez misin?
Jeb