Virginia Woolf kitaplarından Bütün Öyküleri kitap alıntıları sizlerle…
Bütün Öyküleri Kitap Alıntıları
Şöyle düşün, edebiyat memnuniyetsizliklerimizin kayda geçirilmesidir.
İtiraf et, memnuniyetsiz insanları daha çok seviyorsun.
İtiraf et, memnuniyetsiz insanları daha çok seviyorsun.
Yeryüzünün tek kusuru ben miyim?
Kimse görmüyor, kimse umursamıyor. Başkalarının gözleri hapishanelerimiz; düşünceleri hücrelerimiz.
Kendini kalabalığın ortasında tek başına hisseden kişinin yalnızlığı gibisi yoktur.
Sahip olduklarımız üzerindeki kontrolumuzun ne kadar az olduğunu göstermek için yaşamımız boyunca yitirilen seylerden birkaç tanesini siralayayim.
Zira evlilik , kadını babasının evinde amaçsızca ortalikta dolaşan ve kimsenin dikkate almadığı bir gölge olmaktan cikarip birdenbire insanlarin görüp yol verdiği, bir ağırlığı olan,dikkate alinmasi gereken bir kişilik haline getirir.
hatta herkesin bildiği bir hikayeyi anlattığı için ağzından çıkan kelimelerin artık anlamlarindan sıyrılmış olduğu bir adamın sesi gibi tekduzeydi.
* Babam, dün evlenmezsem ne yapabilecegimi sordu. Hicbir şey söyleyemedim.
* Öyle, biz evlenmek için yetistirildik .
* Öyle, biz evlenmek için yetistirildik .
Ölüm nasıl da her şeyi değiştiriyor!
İri yarı kadınları hiçbir zaman sevmemiştir
Kaldırımdan yola, aşığına kavuşmak için inmişti.
Köpekler konuşamıyor ama köpekler unutmuyor.
Köpekler de bizim gördüklerimizi mi görüyorlar, yoksa farklı bir şeyler mi?”
Köpeklerin de aynen bizim gibi bir karakterleri vardır ve biz nasıl söylediklerimizle ve birçok başka küçük şeyle bu karakteri ortaya seriyorsak, onlar da kendi karakterlerini sergilerler.
Yaşa ve yaşat – dünyada her çeşide yer var.
‘Fare mi yakalayacak? Fareler bunu yer
be.’
be.’
Bildiği bütün şeyleri kitaplardan öğrenmiş. Bana söylediğine göre okumuş da okumuş
“Ben o sıradan insanlardan biriyim, eski kafalı olabilirim, ama itiraf etmekte bir sakınca görmüyorum, insanın kendi türünü
sevmesi gerektiğine inanıyorum.
sevmesi gerektiğine inanıyorum.
“Ben o sıradan insanlardan biriyim, eski kafalı olabilirim, ama kalıcı olan şeylere inanırım – aşka, gurura, vatanseverliğe. Insanın karısını sevmesi gerektiğine gerçekten inanır ve bunu itiraf etmekte de bir sakınca görmem.
Evlilikten, çocuklardan daha iyi bir şeydi bu; dünyayı güzelleştirme gücü
İnsan bir şeyler yapılması gerektiğini düşünmeden edemiyordu
Bir düşünce gelip diğerlerinin üzerini örtüyordu
Erkekler kuşkusuz bizi korumaya yararlar.
Ama ben korunmak istemiyorum ki
Siz kırıyorsunuz, geçiyorsunuz, gidiyorsunuz
İnsanlar çok basittiler
Bütün insanların alttan alta son derece basit olduklarını hissetti
Ben kendi türüm için bir günde, sizin bütün bir ömür boyu yaptığınızdan fazlasını yaptım
Zihin katılaştıkça beden de ona eşlik eder
Onun bir kadını bir kiraz ağacına benzetmesini sevmiştim
Hayat onu ezip geçmişti bir tekerlek gibi
Çocukluğundan beri bir çiçeğe zarar vermenin doğadaki en eşsiz şeye zarar vermek anlamına geldiği öğretilmişti ona.
Onları hapseden onu özgür kılıyordu
Ah bir karabatak sürüsü gibi kanatlarını çırpıp ciyaklayan insanların bu açgözlülüğü, bu haykırışları ne kadar acıklıydı
Hepimiz kaptanın bisküvisindeki buğday bitleriyiz
insan doğasının bu tarifinin, insanın sabrının ve dayanıklılığının böylesine sefilce, kıt, beş para etmez, küçük şeylerle mutlu olabiliyor oluşunun düşüncesi gözlerini yaşlarla doldurdu.
Haset ve kin, günahların en tiksindirici olanları, onun temel kusurlarıydı.
Moda kesim demekti, stil demekti ve nihayetinde de otuz şilin demekti
Nasıl da acı çekiyor insanlar, nasıl acılar çekiyorlar
İnsan yaşlandıkça açık seçik şeyleri daha çok sevmeye başlıyor
Erkeklerin çocuk doğurmasını sağlayacak bir yöntem bulmamız lazım! Bu bizim tek şansımız. Zira onlara masum bir meşguliyet alanı sunamadığımız sürece, ne iyi insanlar, ne de iyi kitaplar elde edebileceğiz; dizginlenemez etkinliklerinin
meyveleri altında çürüyüp gideceğiz
meyveleri altında çürüyüp gideceğiz
Erkeklerin zekasına olan inancımızın gelmiş geçmiş en büyük yanılgı olduğunu bilmiyor musun sanki?
Ne olursa olsun, iyi bir erkek dürüst, tutkulu olmalı ve dünyevi şeylere kıymet vermemelidir
Ne okumayı ne de yazmayı biliyorsunuz.
Aşık olanlar hariç, diğerlerinin namus ya da namussuzlukla ilgili konuşmasına izin verilmemesini öneriyorum.
Kadınları iffetsizlikle olduğu kadar iffetlilikle yaftalamak da adaletsizce,
Artık saflığı bozulmuş bir kadın olduğumu itiraf etmeliyim
Namus! Namus! Namusum nerede? İmdat! Parfüm şişesi!
Çağlar boyunca erkeklerin hepsinin çalışkan, hepsinin eşit derecede liyakat
sahibi olduklarını varsaydık. Biz dünyaya çocuk getirirken, onlar da hesapça kitap ve resimlerle uğraşacaklardı. Biz dünyayı
iskân ettik. Onlarsa uygar kıldılar. Ama şimdi okuyabiliyor olduğumuza göre, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekten
bizi kim alıkoyuyor? Bu dünyaya başka bir çocuk getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlayacağımıza dair yemin etmeliyiz.
sahibi olduklarını varsaydık. Biz dünyaya çocuk getirirken, onlar da hesapça kitap ve resimlerle uğraşacaklardı. Biz dünyayı
iskân ettik. Onlarsa uygar kıldılar. Ama şimdi okuyabiliyor olduğumuza göre, ortaya çıkan sonucu değerlendirmekten
bizi kim alıkoyuyor? Bu dünyaya başka bir çocuk getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu anlayacağımıza dair yemin etmeliyiz.
On tane doğurduğu için anneme büyük saygı duydum; on beş çocuk doğuran büyükanneme daha da fazlasını; itiraf etmeliyim ki kendim de yirmi tane doğurmak istiyordum.
Erkekler böyle saçma sapan şeyler yazacak olduktan sonra, annelerimiz onları dünyaya getirmek için neden
gençliklerini ziyan etsinler ki?
gençliklerini ziyan etsinler ki?
Yaşam kemik kadar çıplak.
Artık katlanamıyorum
Tanrım, Tanrım, Tanrım! Şu ihtiyar kadınlar! Tanrım, Tanrım!
Zavallı küçük yaratıklar! Burada Tanrı’yı düşünen hiç kimse yok mu?
Hep böyle olur zaten! Tam da onu gördüğün, hissettiğin anda, birileri araya girer.
Okuyan adam da bizi bırakıp gidecek miydi?
Hepimiz biliyoruz ama bilmiyormuş gibi yapıyoruz.
Ah bir bilseydin!
Yaşam, insanların gözlerinde gördüklerinizdir.
Ah, neden kandırdınız beni?
Güneş, benim öldüğüm gün de aydınlatacak mı camı ve gümüşü?
Kayıtsızca arkasından akan akıntıda birer damlayız hepimiz.
Neden söylenmemişleri söylemeden gitmesine izin verdim ki?
Standartları yükselip, beğenileri keskinleştikçe hayal kırıklıklarının sayısı da kontrolden çıktı
Kahrolsun siyaset!
Batıyor musun? Çıkıyor musun?
Burada lafa dalıp kalma.
Ermeniler ölüyor. Ve tutukluluk. Niçin?
Tanıtın beni!