İçeriğe geç

Aptallarla Ne Yapmalı? Kitap Alıntıları – Maxime Rovere

Maxime Rovere kitaplarından Aptallarla Ne Yapmalı? kitap alıntıları sizlerle…

Aptallarla Ne Yapmalı? Kitap Alıntıları

Birisine ahlak dersi veren kişi aslında yarım ağızla kendi güçsüzlüğünü itiraf etmektedir.
Normlarınızı dayatmak paylaşabildiklerinizi mahvetmenin en etkili yoludur.
Sesimi sevmesenizde veya sizin kaşınma şekliniz beni rahatsız etse de birbirimizi dinleyebiliriz. Bu aptallarda farklıdır. Aptal, bütün gücünü kullanıp bir akıntı ve ters akıntı etkisiyle sisteminizi yıkarak kendi sözde sistemiyle size boyun eğdirmeye çalışır.
Duvarınızı rüzgârın karşısına örerseniz duvarın yıkılma ihtimalini yükseltirsiniz; bunun nedeni rüzgarın yıkıcı gücü değil duvarı rüzgâra karşı ören aptalın yıkıcı gücüdür.
”Bizi iğrendirmeye başladığı andan itibaren biz de empati kurma isteğimizi kaybetmeye başlarız. Evet! Bir aptalın aptal olduğunu bildikçe içimizdeki iyiliği yitirir, kendi insanlık ideallerimizden uzaklaşır ve kendi kendimizi aynı oranda düşmanca davranan birine, yani aptala dönüştürürüz (bu da aptalın aptalına dönüştüğümüzün delilidir). ”
Aptallarla savaşmak, herkesin herkesle savaşması anlamına gelir ve bu bataktan sakınmak için elimizde birinden diğerine gidip gelebileceğimiz yalnızca üç strateji mevcuttur: yapabilenlerle müzakere etmek, buna izin verenleri geliştirmek, reddedenleri kendi hallerine bırakmak.
Gün boyunca açık saçık imalarıyla sizi bunaltan bir aptal açıkça bir tür davetiye gibidir. Evet sizi çağırır. Ama sizi ne şiddete (bu sizi kaygan zemine çeker) ne de aziz ( eğer yapabilirseniz bunu denemekte mahsur yok) olmaya çağırır: gerçekte bir sınava çağırır. Buna dayandığınız ahlaki değerleri sınamak için bir fırsat olarak değerlendirmelisiniz, haklı olarak onu bir aptal olarak nitelediğinizde, daha iyi bir insan olma çabasıyla kendinizi bu değerlerle örtüştürmeye çalışın.
Etkileşimlerinize özen gösterin, değerleriniz peşinden gelecektir.
Filozoflar için en büyük aptallar kutsal inek gibidir.
Normlarınızı dayatmak paylaşabildiklerinizi mahvetmenin en etkili yoludur.
Hiçbir devlet asla aptalları yasaklamaz, zira yönetimdekiler onlardır zaten.
Duvarınızı rüzgarın karşısına örerseniz duvarın yıkılma ihtimalini yükseltirsiniz; bunun nedeni rüzgarın yıkıcı gücü değil duvarı rüzgara karşı ören aptalın yıkıcı gücüdür.
Aptallık tarihsel değişikliklere rağmen her daim var olmaya devam eder.
Aptal olmayı bıraktığımız ölçüde anlamaya başlarız.
Hoşunuza gitse de gitmese de bu dünyadaki herkes aşağı yukarı kendi mevkiindedir ve bu yüzden bizi aptallar yönetir, idare eder, yani genel olarak başkanlık eder.
Bir kez davranışların sessizliğine gömüldüğümüzde, insanların Tanrı ve iktidar hakkındaki sayısız aptalca düşüncelerini mavi gökyüzündeki bulutların masum hareketleri kadar hafifler ve bu göğün altında istediğiniz yere gitmekte özgür olursunuz.
Büyük ahlaki sınav, aptallığı bilgeleştirmek değil, alçakgönüllülükle aptalların pratikte zarar vermelerini engellemektir.
Size ahlak dersi veren kişi gerçekte kendi çaresizliğine ağlamaktadır. Artık güvenilmez olduğununun farkındadır, tam da bu noktada sizden onay bekler.
Zira gerçek aptalların sahip oldukları değerler sistemi sizinkinden farklıdır ve onun içerisinde sizin kabul edilemez olarak değerlendirdiğiniz davranışlar onlar tarafından son derece uygun bulunur, üstelik sizin davranışlarınız onlara göre vesairedir.
Birisine ahlak dersi veren kişi aslında yarım ağızla kendi güçsüzlüğünü itiraf etmektedir. Eğer mutlaklıktan bahsediyor ve tüm insanlığa davetiye çıkarıyorsa bu, söylemek istediklerini kendisi ve muhatabı için tatmin edici bir şekilde söyleyememesinden ileri gelmektedir.
Duygularınızı suçlamak yerine gerçek sorunla yüzleşmek daha doğrudur, bunun yolu da duygunun kendisini ifade etmesi için uygun bir yöntem bulmaktan geçer. Uygun bir yöntemden kastım jest ve sözlerinizle duygunuzu içinizden tamamen boşaltarak gücünü tüketme çabasıdır.
Herhangi bir duygunun etkisi altındayken (doğrusunu söylemek gerekirse neşe ve aşk da bu etkiyi yaratır) hesaba katabileceğimiz şeylerin sayısı, duygunun yoğunluğu ne kadar artarsa, duygunun yoğunluğu arttıkça o da eş zamanlı olarak azalır. Duygu ne kadar yoğunsa etrafındaki karanlık o kadar derindir.
Sağda solda okuduğumuz gibi, nefrete sevgiyle karşılık vermek, yapılan hakaretleri affetmek, kendimizi başkalarının yerine koymak, öbür yanağımızı çevirmek, kısacası sinirimizi bozan şu hayvanlara gülümsemek çözüm olabilir, çünkü bir tek cömertlik bizim ve onun daha iyi bir insanlık seviyesine ulaşmamıza yardım edebilir.
Gerçek aptallar, yani gündelik hayatımızı dolduranlar, toplu taşımalarda karşılaştıklarımız, her gün işyerinde beraber olduklarımız, beraber yaşadıklarımız ve maalesef ailemizdekiler, hatta günün birinde bize bu iğrenç yönlerini gösteren ve bir süre hayatta beraber yol almış olduğumuz dostlarımız, aşklarımız İşte bu aptallar!
Endişelerinizi ortaya koymak yerine oyunla yatıştırdığınızda, ölmeden önce bir an için tanrıların ve filozofların güldükleri ve birbirlerine hakaret ettikleri masada yerinizi alabilirsiniz.
Yıkım daha dolaysız, daha basit olduğu için ve diyalogdan daha az yetenek gerektirdiği için nihayetinde aptallıkla aynı tözdendir.
Pis herifler, şirretler ve onların her boydan köpekleri üzerinizde tepinirken, siz ağlayarak belki de hiç gelmeyecek devlet yardımını çağırırsınız.
Oysa kendi görüşünün mutlak olduğunu düşünmek, kendini tanrı gibi gören aptalın özelliklerinden biridir.
Sadece beni rahat bırakmalarını istiyorum ve bu sorunu tam olarak, sevmekten başka bir şey istemeyen kırılgan kalbime batmış bir kıymıktan daha acı verici şekilde hissediyorum.
bilgelik, duygularınızın dizginlerini tutabilmektir.
Çünkü aptalların inatçılığının işaret ettiği şey, tahammülsüzlüğe karşı hoşgörüyü, batıl inanca karşı aydın zihni, önyargıya karşı zihin açıklığını vb. savunmanın hiçbir anlamı olmadığıdır.
Güçten mahrum olduğunuz duygusunu rahatlatmak için ona boyun eğerek gücü yanınızda hissetmek Ve herkesin bildiği gibi bu rahatlama duygusu o kadar yoğundur ki boyun eğmeye yüksek dozda bir zevk eşlik eder.
“İnsanlar yanlışlıkla, tesadüfen, eksiklikten veya aşırılıktan, şartlardan veya güya kendilerine rağmen aptal değildirler, Sistemin aptalları vardır.”
“Her hâlükârda aptallar sizin onlara öğrettiklerinizden daha çok şey öğretirler size, çünkü öğrenmek isteyen sizsinizdir.”
“Birlikte doğruyu söylemek için tamamen hemfikir olmamıza gerek yok,”
“Her hâlükârda aptallar sizin onlara öğrettiklerinizden daha çok şey öğretirler size, çünkü öğrenmek isteyen sizsinizdir.”
Her halükarda aptallar sizin olanlara öğrettiklerinizden daha çok şey öğretirler size, çünkü öğrenmek isteyen sizsinizdir.
Yargıç olmak yerine tamirci olmalısınız.
Etkileşime özen gösterin, değerleriniz peşinden gelecektir.
Yıkmak yapmaktan, saldırmak yatıştırmaktan, mahvetmek anlamaktan daha basit ve kolay olduğu için aptallar tüm öznel hazırlıklara, tüm toplumsal yapılara, politik uzlaşılara, ekolojiye baskın gelen bir şiddetin kendilerini etkisi altına almasına izin verirler.
O halde sorunun çözümü, basitçe filmi başa sarmakla bulunabilir. Sağda solda okuduğumuz gibi nefrete sevgiyle karşılık vermek, yapılan hakaretleri affetmek, kendimizi başkalarının yerine koymak, öbür yanağınızı çevirmek, kısacası sinirimizi bozan şu hayvanlara gülümsemek çözüm olabilir çünkü bir tek cömertlik bizim ve onun daha iyi bir insanlık seviyesine ulaşmamıza yardım edebilir.
Fark etmeden çekilen acıyla kötülüğü birbirine karıştırdığınızı ve aptalların da tıpkı benzerleri gibi vakalar olduğunu anlamalısınız.
Bireysel ve kolektif tarihimizin gerçek ve ahlaki yüzü budur; ayrılıklar ve birleşmeler, trajedi ve komedinin sahnelendiği büyük oyundan başka bir şey değildir.
Ayakkabının içine girmiş bir çakıl taşının milleti sinir etmek için herhangi bir şey yapmaya ihtiyacı yoktur.
Hoşunuza gitsede gitmesede bu dünyadaki herkes aşağı yukarı kendi mevkiindedir.
Eğer dünya, işinin ehli insanlar tarafından yönetilseydi daha iyi bir yer olurdu.
Çünkü dostlarım, aptallar savaşın kutsal havarileridir.
Normlarınızı dayatmak paylaşabildiklerinizi mahvetmenin en etkili yoludur.
Eğer otoriteler arasında bir çatışma varsa empati ve onu yeniden tesis etmenin koşulları yitirilmiştir. Bu etkileşim felaketinde ortak İnsanlığımız boğulmaktadır.
Ortak bir kural koyma fikrini bile reddeden biriyle anlaşabilmek mümkün değildir ve bu durum herkesi çaresiz bırakır.
Tüm nasihatler şunu ima eder: Senin benim istediğim gibi davranmanı sağlayamıyorum, o halde görevlerini söylüyorum.
Birisine ahlak dersi veren kişi aslında yarım ağızla kendi güçsüzlüğünü itiraf etmektedir.
Ahlak dersi vermek karşındakinin kendisini özdeşleştirdiği şeyi dönüştürmeye çalışmaktır.
Bazı filozoflar teselli niyetine, onlarılamaz olan özünde kaçınılmazdır, derler. Ama bu tatlı bir yalandır. Onlarılamaz olan genellikle kazara ortaya çıkar. Ve aptallar tam bu noktada kendini gösterir, zira kazaları kaçınılmaz kılan onlardır.
Bilgelik, duygularınızın dizginlerini tutabilmektir.
Zaman zaman karşılaştığınız kötü raslantılar olmasaydı, insani değerlerin hiçbir anlamı olmazdı.
Aptallık, sersemlerin sizi içine hapsettiği bir sistemdir.
Aptallar bizi rahat bırakmazlar, en çok da onlardan uzak yaşamak isteyenleri taciz ederler.
Felsefe kişiliklerle değil kavramlarla çalışır.
Kimse bir başkasının aptalı olmaktan kurtulamaz.
Aptalların inatçılığının işaret ettiği şey, tahammülsüzlüğe karşı hoşgörüyü, batıl inanca karşı aydın zihni, önyargıya karşı zihin açıklığını vb. savunmanın hiçbir anlamı olmadığıdır.
Aptallar inatçıdır.
Basitçe söylemek gerekirse sorun aptallık değil aptallardır.
Aptal olmayı bıraktığımız ölçüde anlamaya başlarız.
– ( ) İnsanlar yanlışlıkla, tesadüfen, eksiklikten veya aşırılıktan, şartlardan veya güya kendilerine rağmen aptal değildirler. Sistemin aptalları vardır
– ( ) Aptallığın tipik özelliklerinden biri, analiz etme kapasitenizi tüketerek tuhaf bir şekilde sizi daima onun dilini kullanmaya, onun oyununu oynamaya, kısacası onun alanında hapsolmaya zorlamasıdır
İnsan aptallığının bize sunduğu havai fişeğin üstesinden gelmek için kavramsallaştırmaktan tamamen vazgeçmek ve anlatının gücüne sığınmak gerekir.
Gerekirse kanunlar önünde.
Ama her zaman özgür bir havada.
Barışın,
savaşı onlara bırakın.
Her zaman bir başkasının aptalıyız;
aptallığın biçimleri sonsuzdur
ve asıl aptal içimizdedir.
Devlet otoritesinin aracı, polisler ve diğer memurlar olduğu kadar, artısını eksisini düşünmeden kendi aralarındaki güç ilişkilerini yukarıdan gelen bir tehdidin gölgesinde konumlandırmayı alışkanlık haline getiren yurttaşların kendileridir. Ne yazık ki bir hukuk devletinde yaşamak gibi büyük bir şansa sahip olanlar, doğal olarak her şey için bir kanun isteme eğilimi geliştirirler.

Bu eğilim devletin her yere sızmasını sağlar; devlet her yerdeyse, bu totaliterizmdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir