İçeriğe geç

Öğretmenin Kişisel Gelişim Rehberi Kitap Alıntıları – Salih Uyan

Salih Uyan kitaplarından Öğretmenin Kişisel Gelişim Rehberi kitap alıntıları sizlerle…

Öğretmenin Kişisel Gelişim Rehberi Kitap Alıntıları

Vaktinin kıymetini bilenler için yalnızlık fırsattır.
Anne babalar yaşlandıklarında çocuklarının karne notlarını hatırlamazlar. Ama şundan emin olun! Çocuklar karne günü evde yapılan konuşmaları ömür boyu unutmayacaklar.
Davranış geliştirmek için eğitim süreçlerinin satırlardan taşması, sınıf duvarlarını yıkması gerekir. Hayatla ilişkilendirilmeyen bir öğretim programı, hayatta başarıya ulaşamaz.
doğru zamanda kızaran yüz, kişinin yüzünü ağartır .Bizim  coğrafyamızda mahcubiyet bir zaaf değil ‘e r d e m dir’ .
İrade,aklın nefsi kontrol edebilmesidir.İslamiyet’e göre ideal insan arzularını yok eden değil yönetebilen kişidir.Buna kalp siyaseti denir.Gerçek özgürlükse,aklını nefsine hâkim kılmaktır.
Recep Şentürk
~Hayatta başarıya ulaşabilmenin yüksek notlarla değil alçak bir gönülle mümkün olabileceğini çocuğuma ve kendime daima hatırlatacağım
Yıldızları normal kabul edip teleskopa hayran olan,hücrenin yapısına şaşırmayıp mikroskopu alkışlayan insanın düşünce dünyasında ciddi bir revizyona ihtiyaç vardır.Kendi varoluş amacını düşünmek için bir dakika ayıramayan kişinin,farklı konularda bin tane kitap okuması ahmaklıktır. Veya şöyle söyleyelim; Sen kendini bilmezsen,bu nice okumaktır.
“Eğitim, öğrenme iştahı ve ihtiyacı oluşturmak, merak duygusunu gıdıklamaktır. İştahsız insana padişah sofrası kursan ne yazar! Merak, ihtiyaç ve iştah olmadan yapılan dersler, ne işe yarayacağı bilinmeyen bilgilerin sınavdan sonra unutulmak üzere ezberleme seanslarıdır. Daha ötesi olmaz.”
Hamaset, ferasetin önüne geçti.
Gazeteler atanamayan öğretmenlere yas tutuyor kaç zamandır. Ama atanmışların adanmışlığını sorgulayan yok. İlkinde mağduriyet birkaç binle sınırlı. Ama kendisini mesleğine adamayan atanmışların problemi, koskoca bir ülkeyi mağdur edecek kadar mühim.
Talim yaparken terbiyeyi unutuyorsunuz.
Tecrübe çok pahalı bir öğretmendir.
“Bir okulda eğitim kalitesini yükseltmek için atılacak ilk adım, öğretmenlerin düşüncelerini özgürce söylemelerini sağlamaktır. Eğer çalışanların düşüncelerini kutulara hapsederseniz, öğrencilerin eleştirel düşünce becerilerini nasıl geliştirebilirsiniz?”
Eğer savunma bütçeniz, eğitim bütçenizden fazlaysa sürekli kendinizi savunmanız doğal değil mi?
Çünkü mürekkebin kuruduğu memleketlerde hep kan akıyor.
Çocukluğunu yaşayamayan çocuklar, ileride bir yetişkin gibi davranamazlar.
Üşümeyen, yorulmayan, acıkmayan, üzülmeyen, canı sıkılmayan çocuklar toplumun geleceğini tehdit ediyor. Bir seminerde konuşmacı bu konudan bahsederken Haydi, savaşa gidiyoruz desek, servis var mı diye soracak bir nesil yetişiyor! demişti. Tespit mükemmel değil mi?
Vatanseverliğin ölçüsü, hangi meslekten olursa olsun insanın işini en mükemmel şekilde yapmasıdır. Yoksa yan gelip yatarak milliyetçi olunmaz.
Küreselleşmeye eyvallah! Ama küreselleşmede trafik tek yönlü akarsa onun adı emperyalizm oluyor.
Tecrübe çok pahalı bir öğretmendir.
Öğretmenin en büyük hastalığı faranjit değil, sürekli öğrettiği için öğrenmeyi unutmasıdır.
Bol para harcayarak eğitimde kaliteyi artıramazsınız. Hiç Katar’a okumaya giden, Dubai’de doktora yapan duydunuz mu? Zihniyet değişmezse, teknolojiye yapılan yatırım, öğretmenleri daha çok yatırmaktan başka işe yaramaz.
Zaman insanları değil, sadece armutları olgunlaştırır.
Bir de ‘Öğrenci merkezli eğitim’ diye bir şarkı tutturmuşuz ama nakarat kısmı hariç sözleri bilen yok.
Asıl beceri, tarihini iyi okuyup geleceği ona göre yazabilmektir.
Picasso’nun başarısı tuval ve boyadan, Dostoyevski’nin başarısı da kalem ve kağıttan bağımsızdır. Hayal gücü gelişmemiş bir insan en gelişmiş araç ve materyalleri bile kullansa ortaya koyduğu ürünün kalitesini Arttıramaz.
Öğrencinin sadece beynine değil, kalbine de hitap eden öğretmenin yerine hiçbir makine geçemeyecek. Çünkü robotlar belki hayatımızın birçok alanına dokunacak. Ama gönüllere dokunamayacak.
Gazeteler atanamayan öğretmenlere yas tutuyor kaç zamandır. Ama atanmışların adanmışlığını sorgulayan yok. İlkinde mağduriyet birkaç binle sınırlı. Ama kendisini mesleğine adamayan atanmışların problemi, koskica bir ülkeyi mağdur edecek kadar mühim.
Öğretmenin görevi, tıpkı bir antrenör gibi gerekli taktikleri verip, motivasyonu yükselttikten sonra kenara geçip oyunu seyretmektir.
Eğitim geleceğe yapılan bir yolculuktur. Yolculuğun konforunu, hızını ve mesafesini belirleyen ise öğretmendir.
Eğer öğretmenlikte bilgi en önemli kriter olsaydı Google baş öğretmen olmaz mıydı?
Frederik Robetson öğretmen olmayı arzu edenlerin gerçek amacının kendi görüşlerini aktarmak değil, kafaları tutuşturmak olması gerektiğini söylemiştir.
Hayal gücü gelişmemiş bir insan, en gelişmiş araç ve materyalleri bile kullansa ortaya koyduğu ürünün kalitesini artıramaz.

Hayalleri ve ideali olan öğretmen bir kara tahta, birkaç parça tebeşirle çocukların dünyasında devrim yapar. Ama en gelişmiş teknolojileri ve araçları da kullansa, ruhu ölmüş bir öğretmen sadece mesai yapar.

Üniversiteden mezun olduğu tarihteki bilgilerle ve zihniyetle mesleğini idame ettirmeye çalışan öğretmenler bu ülkenin belki de en büyük meselesidir.
Bir öğretmenin sınıfta Bilmiyorum demesi hala bir acizlik göstergesiymiş gibi algılanıyor. Halbuki öğretmen her şeyi bilen kişi olmak zorunda değildir. Şayet öyle olsaydı Google baş öğretmen olurdu.

Öğretmen takdir eden, ufuk açan, yol gösteren kişidir. Öğretmenin en büyük görevi öğrencinin gelişimine engel olmamaktır.

Bir düşünürün dediği gibi, iyi öğretmen, kendisini yavaş yavaş gereksiz kılabilen insandır.

Müfredatı değiştirmek her şeyi çözmez. Önemli olan hazırı tüketmeye alışmış öğretmenlerin üretmeye başlamasıdır. İdeal bir sistemde, müfredat neyin, niçin öğrenilmesi gerektiğini söyler. Öğretmen de bunun nasıl yapılması gerektiğine karar verir. Eğer bu karar da müfredatı oluşturanlara bırakılırsa, üretmeyen öğretmen, zamanla kendini tüketir.
“En büyük zenginlik, sizden farklı düşünebilen ve bunu söylemekten çekinmeyen insanlarla birlikte çalışmaktır.”
“Picasso’nun başarısı tuval ve boyadan, Dostoyevski’nin başarısı da kalem ve kâğıttan bağımsızdır. Hayal gücü gelişmemiş bir insan, en gelişmiş araç ve materyalleri bile kullansa ortaya koyduğu ürünün kalitesini artıramaz.”
“Eğer bir ülkenin okullarında sadece bilgi transferi yapılıyorsa, öğrenci dersini, öğretmen maaşını alır.”
“Eğitimdeki mühim meseleleri öncelik sırasına göre yeniden değerlendirmek gerekiyor. Gazeteler atanamayan öğretmenlere yas tutuyor kaç zamandır. Ama atanmışların adanmışlığını sorgulayan yok. İlkinde mağduriyet birkaç binle sınırlı. Ama kendisini mesleğine adamayan atanmışların problemi, koskoca bir ülkeyi mağdur edecek kadar mühim.”
“Eğitim, öğrenme iştahı ve ihtiyacı oluşturmak, merak duygusunu gıdıklamaktır. İştahsız insana padişah sofrası kursan ne yazar! Merak, ihtiyaç ve iştah olmadan yapılan dersler, ne işe yarayacağı bilinmeyen bilgilerin sınavdan sonra unutulmak üzere ezberleme seanslarıdır. Daha ötesi olmaz.”
“Eğitim bir fetih mücadelesidir. Öğretmen önce öğrencilerin kalbini fetheder. Sonra da onlara yeni fetihlerin ufkunu kazandıracak bir perspektif sağlar.”
“Yeni dönemde öğretmen artık bilgi kaynağı değil, ilham kaynağı olmalıdır.”
Öğretmen, bir ağaç fidanına bakarken meyvelerin kokusunu alan, gölgesinin serinliğinde ürperen kişidir.
Her çocuğun içinde saklı bir cevher vardır. Ve öğretmenin en büyük görevi o cevheri ortaya çıkarmaktır. Bunun için yüzeyde dolaşmayı bırakıp, biraz derine inmek gerekir.
Davranış geliştirmeyi hedefleyen bir sistem, yüksek desibelli tekrarlardan medet ummaz.
Mürekkebin kuruduğu memleketlerde hep kan akıyor.
Dış cephesine aynalı cam giydirilmiş metruk binaların sakinlerine döndük.Dışarıdan bakınca pırıl pırıl, içeride acil tadilat ihtiyacı
İrade,aklın nefsi kontrol edebilmesidir.İslamiyet’e göre ideal insan arzularını yok eden değil yönetebilen kişidir.Buna kalp siyaseti denir.Gerçek özgürlükse,aklını nefsine hâkim kılmaktır.
Recep Şentürk
•Başarısız diye nitelediğiniz öğrenciler acaba sizin için ne hissediyorlardır?
•Öğrenemiyor ,demek öğretemiyorum ,demekten daha mı kolay?
Yıldızları normal kabul edip teleskopa hayran olan,hücrenin yapısına şaşırmayıp mikroskopu alkışlayan insanın düşünce dünyasında ciddi bir revizyona ihtiyaç vardır.Kendi varoluş amacını düşünmek için bir dakika ayıramayan kişinin,farklı konularda bin tane kitap okuması ahmaklıktır.
Veya şöyle söyleyelim;
Sen kendini bilmezsen,bu nice okumaktır.
Eğitim geleceğe yapılan bir yolculuktur.Yolculuğun konforunu,hızını ve mesafesini belirleyen ise öğretmendir.
Eğer öğretmen kendini güncellemez, zihniyet değişmezse değişen sadece gündem olur.
Hiçbir öğrenci, yaşlandığında Youtube’da seyrettiği bir dersin öğretmenini hatırlayıp duygulanmaz. Çünkü insana dokunmayan bir öğretim metodu, gönüllere de dokunamaz.
Veya şöyle söyleyelim. Gözden ırak olan bir eğitim sistemi, gönülden de ırak olur.
Eğer öğretmen sadece ders anlatıyor, sınav yapıyor ve not veriyorsa robotlar onun yerini her türlü doldurur.
Zaten mekanik işler. Ha robot, ha insan, ne fark edecek.
Ama öğrencinin sadece beynine değil, kalbine de hitap eden öğretmenin yerine hiçbir makine geçemeyecek. Çünkü robotlar belki hayatımızın birçok alanına dokunacak. Ama gönüllere dokunamayacak.
Eğitim geleceğe yapılan bir yolculuktur. Yolculuğun konforunu, hızını ve mesafesini belirleyen ise öğretmendir.
Çocukluğun en güzel hatıraları, evde ikindi vakitlerinde yaşanır.
Bir seminerde konuşmacı bu konudan bahsederken Haydi, savaşa gidiyoruz desek, servis var mı diye soracak bir nesil yetişiyor! demişti.
Çünkü insana dokunmayan bir öğretim metodu, gönüllere de dokunamaz.
Evet, duygusal bir milletiz. Kahramanlık hikayelerini seviyoruz. İcabında gözümüzü kırpmadan ölüme koşacak kadar cesuruz. Mevzubahis vatan oldu mu tankların önüne yatacak kadar da çılgınız. Ama dünyada savaşların artık sadece topla, tüfekle yapılmadığını bilmiyormuş gibi yaşıyor ve çalışıyoruz.
Uzaktan eğitim kısa mesajla bir dostun halini hatırını sormak gibidir. Yüz yüze eğitim ise sıkıca sarılıp kucaklaşarak, hasret gidermektir. Birincisi karton bardakta poşet çay içmeye benzer. İkincisi ise demlikten ince belli bardağa dökülen taze çay kadar keyiflidir.
İleride okullarda öğretmen kalmayacak diyen kişilerin muhtemelen geçmişte iyi bir öğretmenleri olmamıştır.
Bu dünyada iz bırakabilmek için sosyal medyanın kararsız, karaktersiz ve değişken atmosferinden sıyrılıp gerçek bilginin peşinden koşmak gerekiyor.
Dijital detoksa ihtiyacımız var. İş hayatı dijital, sosyal hayat doğal olmalı.
Kendi varoluş amacını düşünmek için bir dakika ayırmayan kişinin, farklı konularda bin tane kitap okuması ahmaklıktır.
Ben yaşlandığımda bayramlarda tatile gitmek yerine beni ve büyüklerini ziyaret et. Çünkü her şey dahil tatil paketlerine anne ve baba duası dahil değildir. Zamanın çok yavaş aktığı o bayram sabahlarında bizi bir zil sesine muhtaç bırakma!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir