İçeriğe geç

Helaller ve Haramlar Kitap Alıntıları – İmam Gazali

İmam Gazali kitaplarından Helaller ve Haramlar kitap alıntıları sizlerle…

Helaller ve Haramlar Kitap Alıntıları

temizlenme
konusuyla namaza niyet konularında çok fazla vesveseli olan
kimsenin durumu, kendisi için işi ağırlaştırmaktan başka bir
işe yaramaz
Rasulullah (sav) da şöyle buyurmuşlardır:
“Allah’ım! Kötü bir kimsenin bana bir iyiliğini dokundurma ki kalbim/gönlüm kendisine meyleder duruma gelmesin.”

Rasulullah (sav) bu ifadeleriyle, gönlün iyilik yapanlara karşı bir eğilim içinde olduğu gerçeğini açıklıyordu.

Rasulullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Gerçekten fasık/dine karşı umursamaz tavır takınan bir kimse övülünce Allah ona gazapta bulu­nur/onu rahmetinden uzak kılar.”
“Kim şüpheli olanını terkederse, o kimse ırzını ve dinini korumuştur.”
Rasulullah (sav) Hz. Vabisa’ya şöyle buyurmuşlardır:
“Başkaları (olabilirlilik konusunda) sana fetva ver­seler bile, sana fetva verseler bile ve yine sana fetva ver­seler bile sen kalbine danış/kalbinden fetvanı al.”
“Herhangi bir müslüman kazancının nereden geldiğine dikkat etmezse, Allah da onu cehennem ateşine hangi kapıdan sokacağını önemsemez,ke­sinlikle onu cehenneme atar.”
Rasulullah (sav) şöyle bu­yurmaktadır:
“Her bir müslüman için helali aramak bir farz­dır.’
Bir başkasının kazandığı malı şüpheli gören adam , onun sunduğu ateşle mumunu yakmak istememiştir . Bir başkası tandırında yanan odunlardan birinin şüpheli parayla alındığını öğrenince ekmeğini ateşte pişirmekten vazgeçmiştir. Bir başkası da ayakkabısında ki kemeri , devlet yöneticisinin aletiyle sağlamlaştırmak istememiştir . Aslında bu davranışların hepsi , cennet yolunda yürüyen kimselerin ince davranışlarıdır .

Geride de anlattığımız üzere , veranın mertebeleri vardır. İlki fetva ile zaten haram olduğu belirtilen şeylerden sakınmaktır . Bir de sıddıkların verası vardır . O da Allah için olmayan her işten el çekmektir . Kişi bunu yaparken bu iş beni kötü bir yola sürükler veya bir mekruha götürür düşüncesiyle bu işten el çekmektedir . Unutulmamalıdır ki aslında kul kendini ne kadar hesaba bu dünyada çekerse , kıyamet günü sırtındaki yük o kadar hafifler . Sırattan geçmesi o kadar hızlı olur .

Bir zat , can çekişen birinin yanında durur . Can çekişen adam geceleyin vefat edince o zat şöyle der : Kandilleri söndürün ! Zira bu andan itibaren yanan kandillerin yağında varislerinde hakkı vardır .

Ebû Tâlib el-Mekkî , Kûtü’l Kulûb , 2/281.

İbn-i Abbas rasûlullah efendimizden şu hadisi rivayet etmiştir: bir kimse on akçeye bir elbise alsa o on akçenin 1 tanesi haram olsa o elbise o kişinin üstünde kaldığı müddetçe kıldığı namaz kabul edilmez
Necaset üstünde toplanan sinekler, sultanların kapısında olan âlimlerden daha hayırlıdır.
Bir şeyin haram olduğunun delili olmalıdır. Haramlığının delili yoksa o şey helal sayılır.
Günah/hata ve yanlış kalblerin sarsılmasına/rahatsızlık duymasına neden olur.”
Ey iman edenler! Zandan çokça kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin/gıybetini etmesin.
Davetine icabet ettiği kimsenin evine vardığında orada onun bir hayli çok eşyaya sahip bulunduğunu, fazla malının olduğunu görse, efendim, helal mal, oldukça az olur. Bu ise gayet fazladır. Adam bütün bunların hepsini helalden nasıl toplayabilir ki? gibisinden bir yargıya varma ve böyle bir düşünceye sahip olma hakkı yoktur.
Şayet böyle bir Müslümanla ilgili olarak bizzat ve ayniyle kötü zanda bulunacak olursa insan, bunu da sırf bir başkasında gördüğü kötülüğü o da yapar düşünce ve inancıyla yapıyorsa, böyle masum biri hakkında bu düşüncesiyle cinayet işlemiş ve ona haksızlık yapmış olur, aynı zamanda haksız yere eleştirmesi yüzünden de kesinlikle günah işlemiş olur.
Kalbinizde huzursuzluk meydana getiren şeylerden sakının
Günah, gönülleri sarsan şeyidir.
..her kalbe de ve kalpte hoş görülen her şeye de güvenilmez
Kalbinizde huzursuzluk meydana getiren şeylerden sakının/uzak durun. Çünkü onlarda günah var demektir.”
Sana şüpheli geleni bırak da sana şüpheli gelmeyene bak
Helali istemek/araştırıp sormak her bir müslümanın üzerine farzdır. (sav)
Aşırı gidenler helak oldular
İnsan her zaman aynı tavrı sergileyemez. Kaldı ki insanın bu gibi durumlarını gereğince kontrol imkanı da olmayabilir. Buna dikkat edilmelidir. Kul, bu gibi durumlarda ancak kendi kalbinden fetvayı almalıdır.
..dünya ahiretin tarlasıdır.
Müslümanlar akıllarını başlarına almalılar
Dinin salim ve sağlıklı bir şekilde
hayatiyetini sürdürebilmesi, tüm insanların din yolunda birer din adamı olarak gitmelerine engel olmak ve onların dünya ile ilgili işlerle ilgilenmelerini sağlamakla mümkündür.
Doğrusu bu bölüşüm, Rabbimizin ezeldeki taksimidir ve O’nun dilemesi de bu şekilde geçmiştir.
Başkaları sana fetva verse bile sen kalbine danış/kalbinden fetvanı al
İnanılacak olan asıl mıdır yoksa genel kabul gören midir?
Farklı konumlar farklı görüşleri ortaya çıkarır
Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeyden daha hayırlıdır.
Zulmedenlere meyletmeyin. Aksi halde size ateş dokunur.
(Habibim) sen ‘Allah’ de, sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynyadursunlar
Kesilen bir hayvanın sadece kanı, içinde bulunan dışkısı ve aynı zamanda kesilen bu hayvanın pis olduğu bilinen parçaları da aynen haramdır.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) putperest bir kadının testisinden abdest almıştır.
Aynı şekilde Hz. Ömer’in (r.a.) de hıristiyan bir kadının testisinden abdest aldığı bilinmektedir.
Oysa onların kapları genelde şarap ve içki
için, yiyecek kapları da domuz eti için kullanılır.
Bütün bu gerçeklere rağmen Rasulullah’ın putperest bir kadının, Hz. Ömer’in de hıristiyan bir kadının testisinden ya da ibriğinden abdest aldıkları bilinen bir olaydır.
Darphane ise yine zalim idareciler elinde bulunmaktadır.
Tıpkı madenlere sahip bulundukları gibi.
Onlar halkın buralardan dilediğince muamele yapmalarına mani
olmaktadırlar.
Onlar, fakir ve yoksul kimselere bu madenleri oldukça zorluklar çektirerek çıkartırlar, sonra da çıkarılan bu
malları o fakir ve yoksul kimselerden zor kullanarak alırlar.
Bizim zamanımızda halkın ellerinde bulunan şeylerin birçoğu haramdan oluşmaktadır.
Çünkü halk arasında yapılan muameleler
yanlış muamelelerdir, helal şartlarına uyulmamaktadır.
Faiz almış başını gitmiştir.
Sultanların ve zalimlerin ve bu manadaki idarecilerin mal varlıkları olabildiğince artmıştır.
Müftüden fetva isteyen bir kimse, öncelikle kendi kalbinden fetvayı almalıdır. Eğer gerçekten kalbine başvurduğunda, gönlünde kötü bir şeyler beliriyorsa, bu
demektir ki, o şeyle ilgili olarak kişi bundan sakınmalıdır,: çünkü Allah’ın ilham ettiği gibi o günahtır.
Yarın kıyamet gününde müftünün fetvası kendisini kurtaramayacaktır.
Çünkü müftü, anlatıma göre hüküm ve fetvasını verir.
Oysa asıl sırları ve gönüllerde gizli olanları Allah gerçekten bilip durmaktadır
Bil ki insanlar üç çeşittir.
1 – Bir kısmı gıda gibidir. Ondan ayrılmak mümkün değildir.
2 – Bir kısmı da ilaç gibidir. Kimi demlerde onlara ihtiyaç duyulur.
3 – Bir kısmı da hastalık gibidir ki, ona hiçbir vakit ihtiyaç duyulmaz. Çünkü insan böyle bir kişiye yakalanırsa, yakalananı ondan kurtarmak için ona müdahalede bulunmak gerekir.
Helal rızık uğrunda geceye kadar yorulurcasına çaba sarfeden bir kimse, akşama Allah tarafından bağışlanmış olarak girer ve aynı zamanda Allah kendisinden hoşnud olduğu halde sabahlamış olur

فيما قال او كما قال

Kul, kendi nefsi konusunda ne kadar titiz ve acımasız olursa, kıyamet gününde günah yükü o nisbette hafifleşir.
Sırattan da gayet kolay ve hızlı bir şekilde geçip gider.
Hesapların tartılması sırasında da, günah kefesi hafifleyecek, sevap tarafı
ağır basacaktır.
Doğrusu kişinin takva ve veraı derecesinde, cennetteki makamları da farklı ve değişik olacaktır.
Nitekim insanların günah ve isyanlarına nisbetle cehennemdeki yerleri de farklı farklı olacaktır.
Yani zalimlerin durumu orada işledikleri haram ve iğrençlikler nisbetinde olacaktır.
İnsanın süsten olduğunca kaçıması, sadeliğe özen göstermesi gerekir.
Çünkü ola ki bu kötü alışkanlık bir yaygınlık kazanabilir.
Gerçi süslenmek aslında haram olan bir şey değildir; ama, süsler birbirini zincirleme izleyeceğinden harama götürebilir, dolayısıyla bunlardan uzak
durulmasında yarar vardır.
Hz. Ömer (r.a.) diyor ki: “Biz haram düşeriz endişesiyle helalin onda dokuzunu terkederdik.”
Âlime: “Sen neden şu bilgine aykırı davranarak hareket ettin?” diye sorulacağı gibi, cahil bir kimseye de, “Sen neden bu cahillikte direndin durdun
ve neden bunları öğrenmedin?” diye sorulur ve böylece âlim
bilgisi yüzünden sorgulanır, cahil de neden öğrenmediği için
sorgulanır.
Kaldı ki sana: “Herbir müslümanın üzerine ilim öğrenmek farzdır” diye de söylenmiştir.
Hz. Ali, Hz. Osman (r.a.)’ın şehid düşmesi ve evinin yağmalanması gibi olayların sonrasında, sadece ağzını mühürleyip işaretlediği kaplardan yemek yerdi.
Çünkü şüpheden kaçınıyordu.
“Eğer bir kimse vaaz vermek üzere kürsüye çıkıp da halka hitabetmek isterse, âlimler böylesi için şöyle söylerler:
‘O kimseyle ilgili olarak şu üç hususu araştırın:
a- Eğer adam, gerçekten bid’at işleyen ve buna inanan yanlış ve bozuk inançlı biriyse, oturup onu dinlemeyin, çünkü o şeytanın diliyle konuşur.
b- Eğer adam yediğine dikkat etmeyen biriyse, ne rast gelirse yiyorsa, o heva ve hevesinden konuşur.
c- Eğer aklen olgun biri değilse, böylesi konuştuklarıyla yapacaklarından daha çok yıktıkları fazla olur, bozdukları çok olur. Dolayısıyla böyle birinin meclisine
katılmayın/oturmayın.’
Yahya b. Muaz da diyor ki:
“İbadet Allah’ın hâzinelerinden bir hazinedir.
Ancak o ibadetlerin anahtarı da duadır.
O anahtarın dişlerine gelince, onlar da helal kazanç ve rızıktır.”
Süfyan Sevrî (r.a.) der ki:
“Allah’a itaat olsun diye kim haram olan şeylerden harcamada bulunursa/infak ederse, bu kimse tıpkı, pis olan elbiseyi sidikle yıkayan gibidir.
Oysa bilindiği gibi pis olan elbise
sudan başka bir şeyle temizlenemez. Günahlardan da arınmanın yolu, ancak helal kazanç ve helal rızıkladır.”
İbadet on bölümden oluşmuş olup, hu ibadetin
dokuzu helal rızık aramaktır. (sav)
İnsan vücudunda haram ile beslenen her bir et
parçası için, en uygunu, onun cehennem ateşinde
yanmasıdır.” (sav)
Doğrusu Allah’ın Beyt-i makdis’te (Kudüs) duran bir meleği bulunmaktadır ki, bu melek her gece şöyle seslenir: “Kim haram gıda yerse, onun nafile olsun,farz olsun hiçbir ibadeti kabul edilmez.
Helali istemek/araştırıp sormak her bir müslümanın üzerine farzdır. (sav)
Para bir değişim aracıdır.
Parayı alınıp satılan mal haline getirmek ve hiçbir rizikoya girmeksizin gelir sağlamak oldukça tatlıdır.
Ancak unutulmamalıdır ki zehirli gıdalarla beslenmeye benzer bu.
Etkisini göstermeye başladığı zaman, çoğu kez artık iş işten geçmiş olmaktadır.
Bakara Suresi 278. ayette, faizle iş yapanlara Yüce Allah ve Rasullulah’m savaş açtığı söylendiği gibi sonunda kişiyi cehennem ateşine kadar götürdüğü bildirilmektedir.
Faiz yasağı İslam’ın kesin hükümleri arasındadır ve faizin her çeşidi haramdır. İster bireysel olsun, ister toplumsal
olsun, zaruret hallerindeki durum müstesna olmak üzere bunlar devamlı değildir.
İslam’ın ekonomik, sosyal, ahlakî
sistemi bir bütün olarak uygulandığı ya da işletildiği zamanfaiz bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaz; çünkü, İslam ekonomisi, sermaye birikimini teşvik için faizi değil, ortaklık modelini ileri sürmüştür.
Bu modelde sermaye faizsiz olacağından hem maliyet ve hem enflasyon problemi ortadan kalkacaktır.
Mülkiyete katılım tabana doğru böylece yaygınlaşacaktır.
Bu sayede ekonomik ve sosyal farklılaşma en az düzeye inecektir.
Dolayısıyla, sermayeye, yatırımlara, ticarete kötü gözle bakılmayacaktır.
“Faiz yiyenler (kabirlerinden), şeytan çarpmış kimselerin cinnet nöbetinden kalktığı gibi kalkarlar.
Bu hal onların “alım-satım tıpkı faiz gibidir” demeleleri yüzündendir.
Oysa ki Allah, alım-satımı helal, faizi haram kılmıştır. Bundan sonra kime Rabbinden bir öğüt gelir de faizden vazgeçerse, geçmişte olan
kendisinindir ve artık onun işi Allah’a kalmıştır.
Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliktir, orada devamlı kalırlar.
Allah faizi tüketir, sadakaları ise bereketlendirir, Allah küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi
sevmez.” 2/275_276
Yüce Allah şöyle buyuruyor:

“Ey peygamber! Temiz olan şeylerden yiyin; güzel işler yapın. Ben sizin yaptıklarınızı hakkıyla bilmekteyim.” Müminûn 23/51

Buradaki ayete dikkat edilirse, güzel amellerden önce, iyi, temiz ve helal rızık üzerinde duruluyor ve bunların yenilmesi
gerektiği vurgulanıyor.
Çünkü ayette yer alan, “Tayyibat” sözcüğünden kasıt helal rızıktır.

İsa (aleyhisselâm) şöyle demiştir:
Dünya ehlinin malına bakmayın. Onların dünyalarının parlaklığı, sizin kalbinizdeki parlaklığı giderir. İmanınızın lezzetini bozar.
Cahil, bilgisiz ve ahmak olan kişi ile arkadaşlıkta bulunma. O kişiden korun.

Bir kimse arkadaşı ile kıyas edilir.
Hazreti Ali radiallahuanh

“(Habibim) sen ‘Allah’ de sonra onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar.”
Hazreti Ömer(r.a.) diyor ki;
Biz haram düşeriz endişesiyle helalin onda dokuzunu terkederdik.
Gönüller, kendisine ihsanda bulunan kimselere muhabbet duyar!
Gençliğinde yaşlı kişilere hürmet eyleyen hiçbir kişi yoktur ki, ona ihtiyarlığında saygı gösterilmemiş olsun .
Yerine ve yatağına uzan, sonra ölümü başının ucunda gör/bil.
Haksızlıkla/zulümle/ezerek yetimlerin malla­rını yiyenler şüphesiz karınlarına/midelerine ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.”

Nisa, 4/10

Faiz yasağı İslâm’ın kesin hükümleri arasındadır ve faizin her çeşidi haramdır. İster bireysel olsun ister toplumsal olsun,
“Herhangi bir kimse/müslüman, on dirheme bir giysi satın alsa da içinden tek bir dirhemi haramdan kazanılmış ise, o elbiseden üzerinde bir parça bulunduğu sürece Allah, onun namazını kabul etmez.
Karşılıklı hediyeleşiniz, çünkü böylece birbirinize karşı sevginizi sağlamış olursunuz
Din büyükleri çok göz alıcı ve ince olan giysilerin giyilmesini uygun karşılamazlardı ve: “Kim, ince giysi giyerse, dinini de inceltmiş olur” derlerdi.
Allah dilediğini sapıklığa götürür, dilediğini de doğru yola iletir. Allah dilediklerini öldürür ve dilediklerini de hayatta bırakır.
İlim talep etmek/araştırıp öğrenmek her bir müslümana farzdır.
İnsanın süsten olduğunca kaçması, sadeliğe özen göstermesidir. Çünkü ola ki bu kötü alışkanlık bir yaygınlık kazanabilir.
kimin yiyeceği helalinden olursa azaları ona itaat eder ve o kimse hayırlar yapmaya muvaffak olur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir