İçeriğe geç

Modern Hurafeler Kitap Alıntıları – Mehmet Erikli

Mehmet Erikli kitaplarından Modern Hurafeler kitap alıntıları sizlerle…

Modern Hurafeler Kitap Alıntıları

Marifet iltifata tabidir.
Zira insan bu dünyalı değil,ötelidir.
Şimdi asıl soru şu: Biz kendi gerçekliğimizi nerede kaybettik? Öyle ya hep söyleyip duruyoruz, şu postmodern çağın sahte kimlikler ürettiğini ve bizi de bir biçimde kullandığını. Böylesi bir düzende herkese bir pâye herkese bir rol düşüyor mu? Düşenler, düşmeyenlere dağıtmak için hazır zaten.
Şimdi ” bilgiseverlik ” yerini ”bilgisayarlığa ” bıraktı. Artık öğrendiklerimizin niteliğinden çok niceliği önemli. Kaç kitap okuduk, ne kadar dipnot gösterdik gibi sayısal değerler arasında bocalayıp duruyoruz. Ve bu ”bilgisayarlık ” hızla ”bilgisanırlığa ” doğru ilerliyor.
Günümüz insanının açmazlarından biri hiç kuskusuz okumadan ”biliyorum ” demesi. ”Okumadan ” konuşan insan tipi bir yanda, ”Bildim, oldum, piştim, yandım su döken yok mu? ” diye bağıran insan tipi bir tarafta. Asıl tehlike ilk tipin diğer tipe nüfuz ederek onu da kendine benzetmesi.
Şimdi ” bilgi severlik ” yerini ”bilgisayarlığa ” bıraktı. Artık öğrendiklerimizin niteliğinden çok niceliği önemli. Kaç kitap okuduk, ne kadar dipnot gösterdik gibi sayısal değerler arasında bocalayıp duruyoruz. Ve bu ”bilgisayarlık ” hızla ”bilgisanırlığa ” doğru ilerliyor.
Kâğıda kaleme hürmet etmeyi öğrettiler. İlmin huzurunda diz çökmeyi bellettiler.
Marifet iltifata tâbidir.
Felsefe tarihinde kötümserligin savunucusu Schopenhauer’dir. “Bütün yaşam acı çekmedir” der.
İnsanın kendini bilmesi için olmazsa olmaz üç yol vardır. Bunlar kaçış, arayış ve hakikat bilgisine yükseliş olarak ifade edilebilir.
Ulașacakları itibar ve hayat standartlarının tutkusuyla, vicdanları ve maneviyatlari körlesmis bir halde, o görkemli merdivenin basamaklarına kanlı ayak izlerini bırakıp yükseliyorlar.
İnsan yaratılış olarak semavidir. Ve ruhu hep yaratıldığı yeri özler
“Okumadan” konuşan insan tipi bir yanda, “Bildim, oldum, piştim, yandım su döken yok mu?” diye bağıran insan tipi bir tarafta. Asıl tehlike ilk tipin diğer tipe nüfuz ederek onu da kendine benzetmesi.
Biz ,az görüldüğümüz yerde çoğalırız.
Onların bölmesinin bittiği yerde bizim çarpmamız başlar.
İmam Gazzali’nin yoğurduğu mayayı koruyabilen kaç medrese kaldı Müslüman coğrafyada?
İnanmaya gerek kalmayacağına inanmaktan daha saçma bir inanç olabilir mi?
Değerlerimizi sorguladık, Batıyı üstün gördük. Daha önce de savaş kaybetmiştik, göç etmiştik, esir düşmüştük ama dinimizden taviz vermemiştik. Bir kere bile inancımızı sorgulamamıştık. Düşmanlarımıza özenmemiş, onları üstün görmemiş, onlara benzemeye çalışmamıştık.
Haçlılar ve Moğollar karşısında gösterdiğimiz asıl direnci Batılılar karşında gösteremedik.
Gerçek hiçbir zaman kurgu kadar dikkat çekici değildir
İnsan; bir damla kan ve bin kaygı
Sa-di-i Şirazi
Birçoğumuz bize şöyle yaşayacaksın! diye dikte edilen modern çağın mahallerinde bir yere kadar direniyoruz. Fakat son tahlilde algımızı, düzenimizi ve şahsiyetimizi bozan yapay dünya söylevini hap gibi yutarken buna göz yumuyoruz. İçimize sinen bu sinsi karaltının farkında olsak bile onun bize bir elbise biçmesine seyirci kalıyoruz bir süre sonrasında şahsiyetimiz, bizi dönüştürmek için var gücüyle çalışanların elinde dikilip biçiliyor. Çağ, yani yeni dünya hükümdarlığına sahip seküler kafa bir kez daha yineliyor sözünü seni yaşatan benim. Ben seninle varım düşünmene gerek yok. Ben senin için düşünürüm . Robotlaşan insanlığı ne yöne çekseniz gelir.Tatil için, keyif çatıp eğlenmek için plan yapan insanlar biraz rahatsız olsunlar. Hayatlarını tanzim eden şey in kendi zihinleri olmadığını kavramak zor olabilir. Çünkü bu yutturulmuş bir hap. Tesiri vücutta öyle kolay kolay silinecek gibi de değil. Modernitenin gelip dayandığı şey onun yaşaması için ihtiyaç duyduğu insan vücudu. Onu savurmaya, ölçüsüz ve şuursuz biçimde yönlendirmeye memur çünkü.
” Zira insan bu dünyalı değil, ötelidir. O yüzden bu dünyanın geçici olan herşeyi insan için bir deniz suyu gibidir. İçtikçe suya kanacağı yerde, susuzluğu giderek artar. Bu suya kanmak yoktur, bu suyla kandırılmak vardır. ”
Kişinin imanının kuvveti oranınca hayata verdiği anlam da kuvvetlenir.
Her bir varlık kendisini yaratana giden bir yoldur ayrıca. Çünkü sanat eseri, sanatçıyı hatırlatır. En büyük sanat eseri ise insanın kendisidir. İnsan, sadece kendine bakarak bile Allah’a yol bulabilir.
Bugün ne yazık ki tüketim dendiğinde bunu yalnızca maddi bir tüketim olarak anlayacak kadar tahrif olmuş zihinlere sahibiz. Oysa tüketim dediğimizde insanlığımızdan ve maneviyatımızdan neler kaybettiğimizi düşünmeliydik.
Boynunda zinciri olmayan fakat maaş gibi, para gibi, teknoloji gibi birçok zinciri olarak modern bir köle olan insanın ise tükettiği yalnızca cebindeki parası değil. Sistemin kölesi unvanını almış olan insan, cebinde kilerle beraber aslında yeryüzünün en şereflisi olma sıfatını da tüketiyor.
Çarkın dişlilerinden biri olmadan yaşanamayacağı me sajını sürekli olarak veren, ölüm ile sıtma arasında tercih yapmamızı isteyen sistemin karşısında yapılması gereken şey yalnızca ölçülü olmak.’
İkinci, üçüncü etaplardan bahsediyorlar. Etaplarınızın hepsiyle gelin. Bu millet gerçek niyetinizi anladıktan sonra ne yapabileceksiniz? Devlet zafiyete uğrar diyorlar. Devletin zafiyeti zaten sizin işbirlikçileriniz değil miydi?
İç savaşı çıkarmakla tehdit ediyorlar. İç barışı siz mi sağladınız, hangi iç savaştan söz ediyorsunuz?

Ordunun itibarının kalmadığını iddia ediyorlar. ” Peygamber ocağı Türk silahlı Kuvvetleri ”halkıyla el ele verdiği için mi, içindeki hainlerden kurtulduğu için mi, aslına döndüğü için mi itibarsızlaşacak?

Hakikat değildir televizyon! Televizyon Allah’ın belası bir eğlence parkı! Akrobatların, şarkıcıların, dansçıların, hokkabazların, ucubelerin, hayvan terbiyecilerinin, sporcuların olduğu bir sirk, bir karnavaldır. Bizim işimiz can sıkıntınızı gidermek, hepsi bu! Ama eğer hakikati istiyorsanız Rabb’inize dönün, üstatlarınıza, âlimlerinize dönün, kendinize dönün. Çünkü hakikati bulacağınız tek yer orası!
Modernliğin insanlığı hurafelerden yani inanclardan kurtardığı, deneyle ve gözlemle ispatlanmış bilgilere ulaştırdığı söyleniyor. İnsanlık tarihinin en büyük hurafesi de herhalde bu oluyor.
Gerçek hiçbir zaman kurgu kadar dikkat çekici değildir.
Zaman çok kötüleşti, insanlar çok bozuldu.
Günümüz insanının açmazlarından biri hiç kuşkusuz okumadan biliyorum demesi.
Anlamın saf suyuna çöp karıştırılan bir çağda, Okumadan geçme.
Yüz kelimeyle yazılmış,içi fındık kadar dolu olmayan kitapları üretim bandı anlayışıyla ortaya koyanlar sadece paralarına bakarken,onları okuyanlar da neyi anlaması gerektiğini anlayamaz halde niyetleri ganimet olan tiplere omuz veriyor.
Nitelik, modern anlayışın içinde para etmiyor. İnternetin kesilmesiyle veya elektiriklerin gitmesiyle kendini pazarlayamadığı için krize girecek bir yığın insan var. Birçoğu da acınacak halde.
Çok gezip gönlümü eğlendirip bir şeyler öğreneceksem eğer, bu, kitapların bana verdiklerinin onda biri etmez. Benim şimdiki tatil planım önümde dağ gibi birikmeye başlayan kitaplarım.
Sosyal biliş diye bir kavram var. Bu kavram bizim toplumsal dünyaya ilişkin bilgileri yorumlama, analiz etme, anımsama ve kullanma biçimlerimizi ihtiva ediyor. Bu tanımı niçin kullandığıma gelirsem şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki bugün hâkim ideoloji ve onun dünya üzerindeki tahakkümü, insanları öylesine bastırmış durumda ki, kişinin sosyal biliş durumu içinde kendi için olanı istemesi zor.
Çanakkale boğazını kültür emperyalizmiyle geçtik sananlar! Haberiniz yok mu? Aziz Mahmud Hüdâyî hazretlerini ziyaret edenler suda boğulmuyor.
Bilgiseverlik artık yerini bilgisayarlığa bıraktı.Artık öğrendiklerimizin niteliğinden çok niceliği önemli. Kaç kitap okuduk, kaç dipnot gösterdik gibi sayısal değerler arasında bocalayıp duruyoruz. Ve bu bilgisayarlık hızla bilgisanırlığa ilerliyor.
Pusulası olmayan bir gemi, engin denizde gitmek istediği limanı bulamaz. Hayat denen denizde bir gemi olan insanın pusulası ise bu engin denize verdiği anlamdır. Her an yeni bir fırtınaya gebe olan dünyada, Ben neden buradayım, ben kimim, ölünce beni ne bekliyor ve bu yaşamak da nereden çıktı? gibi sorulara en yetkin ve doyurucu cevabı, hayatı var eden ve insanlara bahşeden Allah, gönderdiği kitap ve peygamberler aracılığı ile vermiştir ve yüzyıllardır bu cevaplarla insanoğlu gemisini yüzdürmektedir. Kişinin imanının kuvveti o ranınca hayata verdiği anlam da kuvvetlenir. Unutmamalıdır ki Nuh’un gemisi her zaman vardır ama insanın o geminin yolcusu olabilmesi için gayret etmesi gerekir.(Sulhi Ceylan)
İnsan, hayata anlam katabilir. Fakat burada katılacak anlamın dayandığı sabitelerin belirlenmesi gerekmektedir. Hayata alacaklı gözle bakan birinin sabiteleriyle ha yata Allah’ın bir lutfu olarak bakan kişinin sabiteleri ara sında dağlar kadar fark vardır. Kâinatta hiçbir şey amaçsız ve başıboş yaratılmamıştır. En küçüğünden en büyüğüne kadar tüm varlıklar bir gayeye hizmet etmekte ve müthiş bir koro olarak varlıkta birliği dinlemek isteyenlere hitap etmektedir. Her bir varlık kendisini yaratana giden bir yol dur ayrıca. Çünkü sanat eseri, sanatçıyı hatırlatır. En büyük sanat eseri ise insanın kendisidir. İnsan, sadece ken dine bakarak bile Allah’a yol bulabilir.(Sulhi Ceylan)
Allah’ın bir ismi de Hay’dır. İmam Gazâlî Allah’ın Hay olmasını şöyle açıklar: İdrakin en az derecesi, idrak edenin, kendi nefsini bilmesidir. Kendini bilmeyen (tanımayan) cansız, yani ölüdür! Allah mutlak hayat sahibidir. Varlıklar O’nun fiilinin tezahürüdür. İlahî idrak; beşer idrakine konu olabilecek her şeyi kapsar. İşte bu sebepten Allah gerçek ve kayıtsız şartsız Hay’dır. O’ndan başka her canlının hayatı (diri olması), idraki ve fiili kadardır (yani onlarla ölçülebilir) ki bu sınırlıdır Kısacası Allah, hayatın kaynağıdır ve hayat verendir. Bu sebeple insanın hayatın anlamına dair bir idrake ulaşması için Allah’ı tanıması ve O’nun marifetine ulaşması gerekir.(Sulhi Ceylan)
Yüz kelimeyle yazılmış,içi fındık kadar dolu olmayan kitapları üretim bandı anlayışıyla ortaya koyanlar sadece paralarına bakarken,onları okuyanlar da neyi anlaması gerektiğini anlayamaz halde niyetleri ganimet olan tiplere omuz veriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir