Türk Dili Dergisi kitaplarından Türk Dili Dergisi – Sayı 481 – 482 kitap alıntıları sizlerle…
Türk Dili Dergisi – Sayı 481 – 482 Kitap Alıntıları
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce
Üstünü kazmada dağın
Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar
Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların
Sonra her şey çıkıp geldi
Arzu et sade!
Bak, böcekler de öyle yapıyor.
Oysa ki seninle güzel olmak var
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin
Bir noktada birleşmiş vatanın dört bucağı, Gurbet çeken gönüller kuşatmıştı ocağı.
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölumden
Yüzünü resmedip boşluklara, çoğaldım da geldim.
Sana yönelmişti dağ taş sular ağaçlar güneşler
hepsini rüzgârımın terkisine aldım da geldim.
A. Turan Oflazoğlu
Sevdam içinse, yerler gökler kadar dediler.
Ben ateşi bağrımda tutamayınca artık
bağrıştılar: evrende yangın mı var dediler
A. Turan Oflazoğlu
Gökyüzünde belirsiz aydınlık
Denizde çivit mavisi
Merhaba yaşama gücüm
Sabahattin Kudret Aksal
Tatlı heyecanlar mevsimi bitti;
Ne kadar geriye alsan boşuna,
İleri gidiyor zaman saati.
Munis Faik Ozansoy
Bir Nuh tufanı oldu, sel değil, sağnak değil.
Mehmet Çınarlı
Melih Cevdet Anday
Seni dolaşıyorum insanların içinde
Düşünüyorum düşünmek boş
Seni bakıyorum en iyisi
Seni toriklerin mavisine
Seni sandal
Seni martı
Seni Köprü’nün direkleri
Seni yoksul kişi boynu bükük
Bir kadın geçiyor yanımdan
Bir sen varsın senden öte
Seni geçiyor
Seni gidiyor
Oktay Rifat
Gönlümde bu hasret, bu alev ne?
Sarmış beni daussılasıyle
Niş, Kosva, Mohaç, Varna, Plevne!
Tuna’yı görmedim, fakat, tanırım,
Bir ümit önünde koştuğum zaman,
Geçmişi anarak coştuğum zaman
Kendimi Budin’in beyi sanırım.
Hulyamda Vistül’e dek uzanırım:
Atım eğilerek içer o sudan.
Avucumda gibidir Eflâk ve Buğdan,
Erdel, Basarabya, Azak ve Kırım
Tarihi ne zaman açıp okusam,
Günlerce, bir ateş şakaklarımda,
Günlerce içerim yanar, kor olur.
Bir istek tutuşur dudaklarımda,
Sonra parça parça dağılır tasam
İçim Sakarya’da teselli bulur.
Hamit Macit Selekler
Biz o hırsızların çocuklarıyız!
Orhan Seyfi Orhon
Hani o, bırakıp giderken seni;
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni,
Yüzüne bu türlü bakmayacaktın!
Hani ey gözlerim, bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda,
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın.
Gelse de en acı sözler dilime,
Uçacak sanırdım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime,
Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?
Orhan Seyfi Orhon
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla.
Orhan Seyfi Orhon
İlkbahara çevirir o sıcacık bakışı,
Bir kere görenlere binlerce ilham verir
Saçlarını çözüp de omzundan bırakışı!
Doğrusu yer yüzünde her kadın güzelse de,
Bir küçül iltifatı bin ömre bedelse de,
Yurdumun güzelleri başkadır, değişemem
Arzın bütün kızları birleşerek gelse de!..
Yusuf Ziya Ortaç
Rüzgarın önüne katılmışım ben
Faruk Nafiz Çamlıbel
Cenap Şahabettin
Bu kuvvetli ruh kim? Bu zikreden kim?
Kim bu varlığımı kendine çeken?..
Şimdi bir zulmette gölge gibi ben
O yalvaran sese ilerliyorum,
Benliğim ölmeden öldü! diyorum
Nazım Hikmet Ran
Yoksa ağlıyor mu gönlüm bilmeden!
Nazım Hikmet Ran
Bir dakika bir ömrü kurtarmıştı ölümden
Nazım Hikmet Ran
Durulmuş sularının koynunda uyut bizi.
Aslın da dalgaların en son nefesimizi,
Fânilerin gezdiği yorgun sahillere in.
Nazım Hikmet Ran
Mavi gözlerinin derinliğine.
Kalmamış dünyada gamsız bir sine
Sen de gönlüm gibi loştun ey deniz!
İbrahim Alâattin Gövsa
Kanlı, viran mâbedinde târihin bugün
Kaç hükümdar tâcı kandil olup asıldı
Kaç istiklâl gömmek için mezar kazıldı
Bu kazılan mezarlardan biri en derin
Bu en derin mezar senin, ey vatan senin!
Kızıl gökten çalacaktı ayla yıldız
Ölümünden şenlik yapan kefen hırsızı.
O karanlık günlerinde, gönlümüz kara,
Bağrımızda sefillerin açtığı yara,
Ellerimiz bağlı mâtem zincirleriyle,
Şehid olan emellere hep hazin, hazin
Ağlamaktan nûru söndü gözlerimizin.
Dinleyerek baykuşların kahkahasını
Millet kara bayraklarla tuttu yasını.
Enis Behiç Koryürek
Dinle beni, ben de senin bir öz oğlunum:
Geceleyin çölde yalnız kalan yolcu bir
Solgun ışık farkedince nasıl sevinir,
Nasıl bütün ümidini bağlarsa ona,
Ben de öyle yâdelinden baktım vatana.
Sen uzaktın benden, fakat kalbim senindi.
Ey Türkeli, hasretin tâ rûhuma sindi.
Enis Behiç Koryürek
Faruk Nafiz Çamlıbel
Her sırrı ben sana açamam hocam,
Hakkın hazinesi darı değildir,
Cami avlusunda saçamam hocam.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Çayırlar mükevkep bir sema gibi!
Çiçekler, acaip muamma gibi!
Ne gördümse şaştım; efsundur sandım.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Her ağaç peşinde gölge sürürdü.
İnandım ki beni her şey görürdü
Huzurumla âlem memnundur sandım.
Rıza Tevfik Bölükbaşı
Feryâdına karşılık hey hey oldun,
Su, kök, filiz, asma, üzüm, mey oldun,
Her katranı bana ummân edersin.
Güldürmeden önce giryân edersin.
Neyzen Tevfik Kolaylı
Ömer Seyfettin
Ey şark, kanmadın mı asırlarca uykuna?..
Ali Canib Yöntem
Sen etmedin cezâ bana,
Rûhum açtı gazâ bana
Pusat sensin yüce Tanrı!
Ziya Gökalp
Ben en hakîr bir insanı kardeş sayan bir rûhum;
Bende esîr yaratmayan bir Tanrı’ya îman var;
Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlûmların intikâmı olmak için doğmuşum.
Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez;
Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Bırak beni haykırayım, susarsam sen mâtem et;
Unutma ki şâirleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir;
Zaman ona kan damlayan dişlerini gösterir,
Bu zavallı sürü için ne merhamet, ne hukûk;
Yalnız bir sert bakışlı göz, yalnız ağır bir yumruk!..
Mehmed Emin Yurdakul
Günahkâr gömleği biçenleri vur;
Kemikten taslarla şarap yerine
Şehidler kanını içenleri vur!
Vur, güzel âşıklar cenâzesinden
Kırmızı meş’aller yakanları vur;
Şehvetin raksına yetim sesinden
Besteler, şarkılar yapanları vur!
Vur, katlin o kızıl sapanlarıyle
Dünyaya ölümler ekenleri vur;
Vur, zulmün o kalın urganlarıyle
Bir kavmi iplere çekenleri vur.
Vur, etten, kemikten saraylar kuran
O vahşi ruhları ezmek için vur;
Dört büyük rüzgâra küller savuran
O mücrim elleri kesmek için vur!
Vur, sen de mukaddes hürriyet için,
Dünyanın diktiği bayrak için vur;
Her dinin sevdiği adâlet için,
Her yerde haykıran bir hak için vur!
Vur, aşkın ve hakkın zaferi için;
Vur, senden, bak dünya bunu istiyor;
Vur, yerde bak tarih senin seyircin;
Vur, gökten bak Allâh sana Vur! diyor.
Vur, çelik kolların kopana kadar,
Olanca aşkınla, kuvvetinle vur;
Son düşman, son gölge kalana kadar,
Olanca kininle, şiddetinle vur!
Vur, senin darbenden çıkacak ateş
İntikam isteyen bir milletindir;
Alnında doğacak kırmızı güneş,
Bu senin ilâhî hürriyetindir!..
Mehmed Emin Yurdakul
Sesler de: Vatan tehlikedeymiş Batıyormuş!
Lâkin, han,, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da Yapışsam demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmıyacaktır.
Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar
Uğraş ki: Telâfî edecek bunca zarar var.
Feryâd ile kurtulması me’mûl ise haykır!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
İş bitti Sebâtın sonu yoktur! deme; yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye’se kapılma.
Mehmed Akif Ersoy
ile örtülü iken, insanlar doğru bir
yolu nasıl bulsunlar?
Mehmed Akif Ersoy
sende yankılanır, şu çığlıklar içinde hangi
sesin aksi -üzerinde yükselme izni verilen-
yüce katlara ulaşabilmiş? Ve söyle
hangi duâ kabul olmuş?.. Ey göklerin ilâhı,
seni dinin büyüklerinden dinledim
Tevfik Fikret
Ezmeyen ezilir.
Her şeref yapmacık, her saadet piç.
Herşeyin başı ve sonu hiç
Tevfik Fikret
Osman Fahri
Nigâr Hanım
Ey denizler ve gök, ey sisli ufuklar ve herşey
Ey sessiz koruluklar, kayalıklar, siz ey kartallara
yuva olan âsi dağlar, ey zaman,
ey bunca yaşanmış ve yok olmuş asırlar,
unutulmak yüzünden geçmiş, sizde gelecek olacak.
Emin Bülend Serdaroğlu
düşüp yalvardığını anlıyorum, duâlarda teselli varmış.
Karanlıkta gözüm görmezken, kalbimden gamla beraber
bir duâ duygusunun doğduğunu şimdi anlıyorum
Emin Bülend Serdaroğlu
göklerde dolaşırken bana benzersin!
Bana benziyorsun, çünkü yazık, sürgünsün.
Çünkü sen de gecenin matemli dostusun.
Emin Bülend Serdaroğlu
Gökte annemin yıldızını aydınlık olarak tanırım.
Emin Bülend Serdaroğlu
İnce yaldızlı bulutlar gibi bin tatlı hayâl, nazlı alnımı okşardı,
fakat onlardan bugün kirli, kasvetli titrek bir duman kaldı.
Ah o yaldızlı ufuklar neye karanlıklarla doldu,
eski gelecek bilmem niye geçmiş oldu.
Emin Bülend Serdaroğlu
Öyle uzak bir yalnızlık ki uzun, yarını yok.
Emin Bülend Serdaroğlu
Ey geceler, ey gamlı sırların geceleri,
söyleyin, sizde neler gizli, ne mâtemler var?
Emin Bülend Serdaroğlu
gece, o öksüzlere teselli olan gizli yürek.
Emin Bülend Serdaroğlu
Şeyh Galip
bu ümitsizlik, bu bozgun ebedi midir?
Geçmişimiz utanç içinde gizlenmiş
geleceğimiz ise korkusundan saklanıyor
Süleyman Nazif
uyku mahşer kuyusu kadar derin.
Süleyman Nazif
ey hakikatin nuru, bizi inandır,
anlat ki hepsi, hepsi yalandır.
Anlat ki adalet, medeniyet gibi sözler söylenirken,
yine kan, kan, yine doğruluk adına kuvvet
Artık yeter, insanlara insanlığı öğret
Süleyman Nesib
Türkün hâlis özüdür;
Ay Ertuğrul kılıcı,
Yıldız Osman gözüdür!
Ali Ekrem
gerçi altı bin yıldır inliyoruz:
Gök sağır, yer sağır, hava dilsiz
Ey herşeye gücü yeten, biz âciz suçlularız.
Yeryüzü suçlularla lekelenmişse de
gökyüzü testisi afla doludu;
gök testisine bir oluk aç,
bütün insanlık temizlensin!
Cenap Şehabettin
senin yüzünün karanlığı gibi kırgın!
Eyvâh! Ümid sığınağı, karanlık gecelermiş,
yokluk gibi varlık da, karanlıkta aynı şey!
Abdülhak Hâmid Tarhan
ey varlığına tesir edenin de, edilenin de benzemediği!
Bu hâl, aşkın hayâlî eserleri mi?
Yoksa dünyanın bu karanlık yerinde uçuşan fikrim mi?
Abdülhak Hâmid Tarhan
Prof. Dr. M. Orhan Okay
Ali Ekrem
Cenap Şehabettin
Cenap Şehabettin
Cenap Şehabettin
Karanlık: Her taraf, her şey karanlık, hazin bir karanlık. Karanlık: İdrak, zekâ, akıl, anlamlar hep karanlık içinde; bütün ruhumda sanki üzücü bir donukluk yatıyor. Bütün varlıklarda yoğunluktan başka şey görünmez ve gerçeği bir kere olsun anlamak da mümkün olmaz Evham veren ve karanlık bir mezara benzeyen bu karanlıkta inanmak, ışıklı bir geniş yola benzer
Tevfik Fikret
Menemenli-Zâde Mehmet Tâhir