Geoffrey Chaucer kitaplarından The Canterbury Tales kitap alıntıları sizlerle…
The Canterbury Tales Kitap Alıntıları
Yeşimden daha değerli ne var? Bilgi.
Bilgiden daha değerli ne var ? Kadın.
Kadında daha değerli ne var?
Hiçbir şey.
Hatta şöyle bir kural vardır hatırlarsınız:
Bir kapıyı aralar bir kapıyı kapayan.
İşte harcanmaya hazır bir gümüş lira.”
Beni hatırla ne olur, bana düşsün gönlün.
Ve herkese dürüstlük satan, bir hırsızdır aslında.
İstesen de istemesen de bir yerde acıdan geçer her yol.
daha tehlikeli olamaz damarına basılan bir kadından
Kocalar nasip etsin bize Ulu Yaradan.
Kocalarımız bizlerden daha kısa
Ömürlü olsunlar, dizginleri karılarına bırakmayan kocalarınsa
Tez vakitte çıksın canı; eli sıkı, huysuz moruklara gelince,
Vebaya yakalanırlar inşallah bir an önce!
“Şimdi anlıyorum” dedi “şunu bilmek ne gerekli,
İyisi mi yanımızda bir testi içki taşımalı sürekli;
Sevgiye, uyuma çevirir içki nefreti, ihtilafları,
Siler, unutturur edilen kırıcı lafları.
Binlerce kez teşekkür sana ey kutlu Baküs,
Somurtmayı gülmeye çevirmek sana mahsus.
Tekrar tekrar teşekkür ey güçlü ilah,
Duamı da yaptım, hadi bana eyvallah.
Ey basiret yoksunu, ey dön dön fırıldak!
Hep en yeni söylentiler çeker ilgini,
Yanar sönersin yanıp sönen ay gibi.
Şakşakçısın, ne ki alkışın etmez beş para,
Yanlış çıkar hükümlerin, sadakatin hava cıva,
Katıksız aptaldır sana bel bağlayan kişi.
Atasözü: ‘Az söz, çok huzur.’
***
Aynı şekilde, hizmetinizde olan ve size karşı son derece saygılı davrananlardan da akıl almayınız. Neden derseniz onları konuşturan size olan sevgileri değil, size karşı duydukları korku olabilir. Ve bu yüzden bir filozof “Hiç kimse korktuğu kişiye katıksız sevgi duymaz” diyor. Tullius’a göre de “Tebaasının yüreklerinde korkudan çok sevgi uyandırmayan hiçbir imparator uzun süre tahtta kalamaz.”
***
Danışmanlarınızı söylediğim veya durumun gerektirdiği şekilde elemeye tabi tutmamakla ve onlar arasında hiçbir ayrım yapmamakla, yani gerçek ve sahte dostlarınızı birbirinden ayırmamakla da hata ettiniz. Gerçek dostlarınızın, yaşlı ve bilge olanların fikirlerini sormadınız, fakat hepsinin sözlerini bir tür yemeğin içine katıp çoğunluğa doğru meylettiniz ve bunu yapmakla da ahmaklığı tenezzül etmiş oldunuz. Sizin de pekala bildiğiniz gibi, dünyadaki aptalların sayısı akıllılarınkinden fazla olduğu için bu oran böyle büyük ve kalabalık toplantılara da aynen yansır. İşte bu yüzden, bireylerin akıllıca önerileri yerine çoğunluğun isteklerinin tercih edildiği bu tür toplantılarda aptalların söz sahibi olması pek normaldir.
İstesen de istemesen de bir yerde acıdan geçer her yol.
Aşağıda bir ceset olduğu akıllardan uzak.
Ey basiret yoksunu, ey dön dön fırıldak!
Hep en yeni söylentiler çeker ilgini,
Yanar sönersin yanıp sönen ay gibi.
Şakşakçısın, ne ki alkışın etmez beş para,
Yanlış çıkar hükümlerin, sadakatin hava cıva,
Katıksız aptaldır sana bel bağlayan kişi.”
Bunda bir tehlike yok anlattığım gibi,
Hatalarını göstermekten çekinme, zarar vermez onlar,
Ama bir kralı uyarmak mı, zinhar!
Yolu Cehennem bile olsa bırak gitsin, sus!
Ruhunu besili tutmalı insan, vücudunu ince
İşte öylesi bir servettir, hiç kimsenin hak
İddia edemeyeceği. Kiminin, ne zaman yoksul düşer der ‘eyvah’
İşte ancak o zaman aklına düşer Allah.
O zaman kendini ve Tanrı’yı tanımaya başlar,
Fakirlik gözlüğüyle görünür gerçek arkadaşlar.
Nisan tatlı yağmurlarıyla gelip
Kırınca Marttan kalan kurağı ve delip
Toprağı köklere işleyince, kudretiyle
Çiçekler açtıran bereketli şerbetiyle
Yıkayınca en ince damarları,
Zephirus da dolaşarak kırları, bayırları¹
Soluyunca can katan ılık,
Tatlı nefesini körpecik
Filizlere, toy güneş yarı edince
Koç burcundaki devrini, bütün gece²
Uyumayıp börtü böcek
Şarkılar söyleyince (tabiat dürtükleyerek
Uyanık tutar onları) işte o dem,
Hacca gitmeye büyük bir özlem
Duyar insanlar. Eski hacılarsa
Değişik memleketler, uzak kıyılarda varsa
Azizler, kutsal bilinen yerler,
Oraları görmeye niyetlenirler.
İşte bu Azizlerden çok özel biri de
Bir din şehidiydi İngiltere’de Canterbury’de.³
Havada, suda, karada çalışan onca
İnsanın nedir derseniz zoru,
Beslemektir keyif düşkünü bir oburu.
Tam mutluyum derken acı serpilir derhal Sonuna fani uğraşlarla geçen her günümüzün,
Yaklaştıkça biz, hedefi Keder eder işgal,
Aç kulağını dinle, dinle de ders al,
İyi gününde, sakın aklından çıkarma sen de,
Bilinmez bir felaketin soluğu ensende.
Kaldı kovanın dibinde toplanmış birkaç damla.
Ömrümün tıpası çekileli beri.
Bir Tanrı’nın, bir de karısının gizleri.
Acılar ve sevinçler birbirine komşu.
Bir kapısından girilip diğerinden çıkılan.
Ölümdür bütün dünyevi acılara merhem.
Bugün yârin kollarında, yarın mezardayız,
Eşten dosttan uzakta, yalnız, yapayalnız.
Gömün bedeni mezara, mezarlıkta bir yere,
Çünkü çok geçtir artık ne etse ne yapsanız,
Hoşçakal tıp, çabaların faydasız.
Bir yıl değil ki bu, sonsuza dek nasıl dayansın?
alıyorlar dünyadan.
Çünkü ölümden sonra
Istırap ve gözyaşı yok onlara.
”Söz davranışın yakın akrabasıdır. ”
Gerçek mutluluğu buldun demektir. ”
“Pek çok iyi kadının bulunduğu kolayca kanıtlanabilir.Zira, bütün kadınlar kötü olsaydı başta Efendimiz İsa Mesih bir kadından doğmaya tenezzül etmezdi.”