İçeriğe geç

Sakit Don – Dördüncü Kitab Kitap Alıntıları – Mihail Şolohov

Mihail Şolohov kitaplarından Sakit Don – Dördüncü Kitab kitap alıntıları sizlerle…

Sakit Don – Dördüncü Kitab Kitap Alıntıları

Ne kadar da kısa, yoksul bir hayattı onunkisi! Kasvetli, acı. Hiç hatırlamak bile istemediği zamanlar meğersem ne de çokmuş!
Bir yıl içinde onca sevdiklerini yitirmişti, hâlâ yaşıyordu. Kederden bitkin, kocamış, acınacak hale gelmiş, hâlâ yaşıyordu. Çok, çok acı çekmişti hayatında, belki haddinden fazla. Artık acıya dayanmaya gücü yoktu.
Kuğular, taşıyın beni
Kar beyaz kanatlarınızla uzaklara,
Doğduğum ülkeme,
Kendi aziz toprağıma
Halkın çektiklerini gözünüzle görseniz inanmazsınız.
Bilinçsizlik şimdi rahata ermekti: Unutkanlığın derin karanlığına gömülmek, karmakarışık gürültülü dünyadan elini eteğini çekmek
Nerde ölürsem öleyim, önemi yok. Ölüm ölümdür, acı
Zaten güzün her şey ölümü hatırlatıyordu insana: Dökülen yapraklar, masmavi gökyüzünde uçup bağırışan kazlar, boynu eğik, pörsümüş otlar
Bizim ne eğlenmemiz olacak? Açlıktır bize böyle şarkı söyleten.
Bütün cahiller gibi sende de kulağa hoş gelen yabancı sözcükler kullanmak bir tutku halinde. Bunları yerli yersiz kullanıyorsun
“ Üzüntüden çok neşe dolduruyor yaşantımızı. Tanrım, eğer yaşam baştan sona hep ciddi olaydı, çoktan asardım kendimi.”
Savaş her ikisine de gerçek duygularını bir gülümsemenin ardına gizlemeyi; ekmeğin de, konuşmanın da tadını çıkarmayı öğretmişti
Söyleyecek başka bir şey olmadığı zaman, ‘sadece’ kelimesi iyi bir laftır,
Genç mutluluğun gözleri yoktur
Ne var ki arı iğnesi gibi batan gün ışığı ısıtmıyordu…
Her şeyi bilirsen vaktinden önce ölürsün.
Yabancı diyarların, bilinmeyen ülkelerin kokusunu getiriyordu kıyıya rüzgar.
Bunlar hep cahilliğimizden; yakamızı bu cahillikten kurtaramıyoruz bir türlü
-Onur konusunda ayrı anlayışlara sahip olduğumuz açıkça görülüyor
-Çünkü sende onur denen şeyden eser kalmamış da ondan!
-Bana karşı takındığınız tavıra bakılırsa, sizin hiçbir zaman buna sahip olmadığınız anlaşılıyor!
Vicdanı rahat olanlar her zaman iyi uyur.
Kurdu istediğin kadar besle, o yine de ormanı arar.
Atasözünde dendiği gibi, kuyuya tükürme, oradan sen de içebilirsin.
Don’u seyrettim; suyun yüzünü kırıştıran dalgacıklar titreşiyordu, güneşin altında ırmak gümüş gibiydi, dans ediyordu sanki akarken, öyle ki, doyamadım bakmaya. Dönüp dönüp çevremi seyrettim Tanrım, ne güzeldi her şey! Oysa, şimdiye kadar bunun hiç farkında değildim
Rüyada her şeyin gerçek yaşamdakinden on kat daha korkunç oluşu ne tuhaf
Sonbaharda her şeyin insana ölümü hatırlatması yetiyor zaten. Dökülen yapraklar, masmavi gökyüzünde uçuşan ötüşen yaban kazları, solmuş kurumuş otlar.
İnsanın kendi anavatanı, nasıl olursa olsun her zaman başkasınınkinden daha azizdir.
Her şeyi bilirsen vaktinden önce ölürsün.
Bütün cahiller gibi sende de kulağa hoş gelen yabancı sözcükler kullanmak bir tutku halinde.
Rüyada her şeyin gerçek yaşamdakinden on kat daha korkunç oluşu ne tuhaf.
Eğer komutan ne yaptığını bilmiyorsa, erlerini kırdırması işten değildir.
Bir düşman kurşunuyla yere serilmek varsa kaderde, bunun nerede olacağı ne farkeder?
Yiğitliğin onda dokuzu kaçmak,biri de hiç görünmemektir.
Yiğitliğin onda dokuzu kaçmak, biri de hiç görünmemektedir
Gerçekten de insanoğlu ufacık şeylerle mutlu olabiliyor.
Söyleyecek başka bir şey olmadığı zaman, ‘sadece’ kelimesi iyi bir laftır.
İyi olan yalnız ben değilim, biz analar, hepimiz iyiyizdir… Sizler için üzülürüz, zavallı yavrucaklar, hem de ölesiye üzülürüz!
İki oğlumu Alman savaşında yitirdim ben; en küçüğü de bu savaşta Çerkask’ta öldü. Onların hepsini bağrımda taşıdım. Emzirdim, besledim, gençliğimi uykusuz gecelerle geçirdim… Bu yüzden, askere alınan, savaşan bütün delikanlılara acırım.
Yeniden dünyaya gelmeyi çok isterdim, o zaman başka türlü yaşardım hayatımı.
Bir şeyin iyisini görmemiş bir adama en kötüsü de gösterilse, o bunu zevkle seyreder!
“Karanlıktır Don’da haziran geceleri. Kasvetli sessizlik içinde altın rengi yaz şimşekleri çakar bileğitaşı karası gökyüzünde, yıldızlar kayar, ırmağın hızlı akıntısı üzerinde yansır. Bozkırdan esen kuru, ılık bir rüzgâr, çiçeklenen kekiğin ballı kokusunu taşır evlere. Alçakta kalan yalı boyunda nemli ot, ıslak kum ve rutubet kokusu vardır. Yelve kuşları öter hiç durmadan ve ırmağın kıyısındaki ormanı sis, tıpkı peri masallarındaki gibi, sırma işlemeli gümüşi bir örtüyle örter.”
Yoksul özgürlük iyi bir hapishaneden daha iyidir,
Gerçekten de insanoğlu ufacık şeylerle mutlu olabiliyor.
Bu lanet olasıca hayata ne demeli? İstersen haykıra haykıra ciğerlerin sökülsün, nafile, bu dünyada hiç kimseye huzur yok!
Kurdu istediğin kadar besle, o yine de ormanı arar.
İnsan ihtiyaçtan doğmaz, ama yakınlık ihtiyaçtan doğar
Gelecek, benim için geçmişimden beter olamaz.
İnsanın kendi anavatanı, nasıl olursa olsun her zaman başkasınınkinden daha azizdir.
Dünyada hiçbir kadın yoktur ki, birini sevsin de ağzını açmasın, başkasına sevdiğinin kim olduğunu, nasıl sevdiğini söylemesin.
Bizim gibilerini bilirsin. Bizi yüreğimizden yakalayan bir şey yoksa körlemesine gideriz
Seninle birlikte nereye olursa giderim, ölüme bile!
Çocuklar dünya gözüyle babalarını gördüler Yoksullar, daha babalarının sağlığında öksüz kalmıştı
Sensiz yaşayamam İstersen öldür beni, ama bir daha bırakma
İnsanın güpegündüz ölümü karşılaması korkunçtur; ama uyurken herhalde pek kolay olsa gerek
Ama ya o Acıman yüzünden dün gece seni günahsız yere öbür dünyaya yollasaydım? O zaman ne olacaktı?

Dünya bir mikroptan daha kurtulmuş olurdu

Her şeyi bilirsen erken ölürsün.
İstediğin kadar dene,bir kere dilim olmuş ekmeği somuna ekleyemezsin.
Bir şeyin iyisini görmemiş bir adama en kötüsü de gösterilse, o bunu zevkle seyreder!
Hep birlikte olunca ölüm daha kolay gelir..
Gördüklerim bana bir ömür yeter
Hepimiz aynı yolun yolcusuyuz, ama yürüyüş biçimlerimiz ayrı
Tanrım, kötülüğümü bağışla, çünkü ben bir günahkârım
Bıldırcınların özlem dolu haykırışları arttıkça arttı, tarlakuşlarının tatlı cıvıltılarıda açık seçik duyulur hale geldi, hatta ılık otları kımıldatan rüzgârın yakıcı sıcağı yerini hafif biz seninle ya bırakır gibi oldu
Dünyada hiçbir kadın yoktur ki, birini sevsin de ağızınızdaki açmasın, başkasına sevdiğinin kim olduğunu, nasıl söylemesin
Zaman bizi beklemez.
Uzun yolculuğa çıkanların arkasından gözyaşı dökülmez!!!
Mal canın yongasıdır
İyi olan yalnız ben değilim, biz analar, hepimiz iyiyizdir
Ettiğin teşekkürü bana değil Tanrı’ya et
Benden korkma, sana bir kötülüğüm dokunmaz
Oyun oynamayı bırak bakalım delikanlı,Beni kandıracağını da aklından çıkar
Ölüm hepinizin üzerinde kanadını çırpıyor.
‘Yoksul özgürlük iyi bir hapishaneden daha iyidir ,atasözünü bilirsin ‘zindanın sağlamlığını yalnız şeytanlar sever ‘

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir