İçeriğe geç

You Get So Alone at Times Kitap Alıntıları – Charles Bukowski

Charles Bukowski kitaplarından You Get So Alone at Times kitap alıntıları sizlerle…

You Get So Alone at Times Kitap Alıntıları

gün geceye geçti artık.
geceleri yatağa girerim
sessice,
ay ışığının
anlamsız hayatım üzerine
kafa yormasına izin vererek;
derin düşünceler
istemiyorum,
hayatın kokuşmuşluğunu
anımsamak istemiyorum.
ertesi günün ilk ışıklarına kadar
tatsız, isteksiz ve uykusuz
kılıyor beni.
yazmanın en iyi yanı seni asla hayal kırıklığına uğratmamasıdır. başkalarını hayal kırıklığına uğratabilir ama seni uğratmaz.
bu partilerde ben rezalet çıkarmazsam kimse bir şey yapmıyor. neden hep bana düşüyor bu iş anlamıyorum.
kolay değildir
bir kadınla tartışırken
aynı zamanda yazmak.
bazen bazı kadınların daktiloyu
kıskandıklarını düşünüyorum.
yine mi sapa sardık?
giderek daha az gülüyor,
hüzün verici bir biçimde
daha makulleşiyoruz.
bütün istediğimiz
başkalarının yokluğu.
”ünlüler
daha çok
seyirci tarafından yaratılmışlardır
diye düşünüyorum
ve
o seyirci benden ibaret olsaydı
kimse
ünlenemezdi ”
Kötü geceleri kötü şiirlerle tedavi edemezsiniz, beklemeniz gerekir, kapının kulpunu seyretmeniz, gazeteyi bir kez daha okumanız.
Bir kez daha değiştiriyorum radyo istasyonunu.
Şöyle bir şarkı söylüyor bir kadın şarkıcı:
Yanlış anlamada kolay olmadı seni unutmak
İşte, burada
oturmuş eski şarkıları dinliyorum yine,
hüzünleniyorum, yaşların bir türlü akmadığı modası geçmiş hüzün. Olsun. Biraz daha dinliyorum.
kötü geceleri kötü şiirlerle tedavi edemezsiniz, beklemeniz gerekir, kapının kulpunu seyretmeniz, gazeteyi bir kez daha okumanız.
ve son içki gitti
ve gece gitti
ve bekliyorum
düşsüz ve tatminsiz
bütün diğer insanlar gibi neredeyse.
tek sen değilsin kötü bir gece geçiren,
kötü gecelerle dolu bir dünya bu.
bazen yazmanın bile yararı olmaz
ve bir başına bulursun kendini
seni öldüren şeyle
ve duvarların anlamsızlığı
deler için
ve mavi şişe
durmaktadır köşede
– son dostun, son sevgilin,
öteki klavyen

merhaba.

ve bu gece özel bir gece.
yalnızım yine başladığımda olduğu gibi.
bu eski daktilo ve bu yaşlı adam iyi yaşarlar birlikte.
Beni, sizi anlamak zorunda bırakmayın.
Daha önemli işlerim var.
Çapkın bir fil olarak gelmeliymişim dünyaya ya da güneşin altında kavrulan bir kertenkele Örneğin
***
“ yanlış anlama,
kolay olmadı “
kalabalık nereye giderse
sen aksi yöne
git.
Bana,
“nasılsınız?” diye sorduklarında
genellikle pek iyi değilimdir
ve “iyiyim” demekten daha çok canımı sıkan bir şey yoktur.
Bir arkadaşımın bir keresinde dediği gibi;
“Moruk, neye dokunsan boka dönüyor!”

Haklı.

Kötü geceleri kötü şiirlerle tedavi edemezsiniz, beklemeniz gerekir, kapının kulpunu seyretmeniz, gazeteyi bir kez daha okumanız.

Tek sen değilsin kötü bir gece geçiren, kötü gecelerle dolu bir dünya bu.

yine mi sarpa sardık?
giderek daha az gülüyor,
hüzün verici bir biçimde daha makulleşiyoruz.
bütün istediğimiz
başkalarının yokluğu.
en sevilen klasik müzikler bile
fazla dinlenmiş,
en iyi kitaplar
okunmuş
bazen yazmanın bile yararı olmaz
ve bir başına bulursun kendini
seni öldüren şeyle
ve duvarların anlamsızlığı
deler içini
ve mavi şişe
durmaktadır köşede.
son dostun, son sevgilin,
öteki klavyen.
merhaba.
yoktu yapacak başka bir şey; iki bira
iki bira daha gerektirirdi.
sürekli kendimi teşhir ediyorum.
şortumla ön balkona çıkıyorum,
gazeteyi almak için eğiliyorum ve
taşaklarım fırlıyor.

çıplaklık, bana sorarsanız, bir şaka.
çıplak insanları hiç de çekici
bulmam.
kadınlarımı giyinik severim ben.
giysilerinin altında yatanı
hayal etmeyi severim.
umduğunu bulamayabilirsin.

En güvendiğin insanların,
Bir yanılgıdan ibaret olduğunu anlayınca,
Köşene çekilirsin.
seçimini
zekice
yapmak
yarılamaktır
zafere giden yolu;
diğer yarısı
kayıtsızlıkla
fethedilir.

bir yanda
istediğin
her şeyi
söyleyebilirsin;
öte yanda
mecbur
değilsin.

ben
bir şekilde
ikisini de
yapmayı
becerdim.

bu yüzden
benimle
bir sorununuz varsa
size
aittir.

gece kendi içinde
ilerlerken
zihin inanılmaz
miktarlarda
anı
tüketebilir
ve hayat katlanılabilirmiş gibi yap
şimdi geriye,
o çocuğa bakıyorum
ve iyi ki benmişim diyorum,
Tanrılar kahkahayla gülüp beni
kışkırtırken
nasıl da keyfine varmışım
her şeyin,
o küçük odada ben
şimdi tanıdığım yazarların çoğu
ölmüş yazarları ya da arkadaşlarını
ya da müttefiklerini övüyorlar sadece.
ben öldüğümde
birden diğer yazarların arasında
çok daha revaçta olmayı umuyorum

ve o zaman beni övmekte
fazla hızlı davranacak olanlara sözümü
şimdiden söylüyorum: siktir
git.

belki de
hayatı yaşamanın
o ilk heyecanını yitirdiğim için
hiçbir şey eskisi kadar heyecan verici
değil artık,
ne yazarlar ne de hayat.
doğru bir biçimde beklemeyi bilme
meselesi her şey, iyi bir mizah
ve tavırla.
küçük bir odada yine,
hep öyle, kapıyı kapıyor,
dünyayı
iptal ediyor.
oturup hayatımın eski kabuklarını yoluyor,
siyah noktalarını
sıkıyorum
bir şeyler çıkıncaya dek.
tek sen değilsin kötü bir gece geçiren, kötü gecelerle
dolu bir dünya bu
her şey er ya da geç sona erer,
sızlanmayı bırak.
bazen yazmanın bile yararı olmaz
ve bir başına bulursun kendini
seni öldüren şeyle
ve duvarların anlamsızlığı
deler içini
ve mavi şişe
durmaktadır köşede –
son dostun, son sevgilin,
öteki klavyen.
ve bu gece özel bir gece.
yalnızım yine
başladığımda olduğum gibi.
yine mi sarpa sardık?
giderek daha az gülüyor,
hüzün verici bir biçimde daha makulleşiyoruz.
bütün istediğimiz
başkalarının yokluğu.
en sevilen klasik müzikler bile
fazla dinlenmiş,
en iyi kitaplar
okunmuş
yoksullar yaşar o binada,
yoksul Zenciler, Meksikalılar ve
birkaç kaçık Uzak Doğulu.
son şansı onların bu bina,
kendileriyle sokak arasındaki
son düşük kiralı bina.
Bazen bazı kadınların daktiloyu kıskandıklarını düşünürüm.

Yukarı çıkıp daktilonun başına geçtiğinde ben burada yalnız kalıyorum derler.

Dışarı çıkarken, kalabalığın bilet almak için kuyruğa girdiğini gördüm. Tek bir erkek ya da kadın yoktu o kalabalığın içinde, gerçi elleri ve ayakları ve kafaları ve ayaklarında ayakkabıları vardı ve iyi giyinmişlerdi, ama kimse yoktu o kalabalığın içinde, hiçbir şey ve hiç kimse.
Bir boşluğu o dönemde başka biri dolduramadığı için dolduran insanlar. Ünlüler daha çok seyirci tarafından yaratılmışlardır diye düşünüyorum ve o seyirci benden ibaret olsaydı kimse ünlenemezdi.
sonra şöyle dedim kıza; bu partilerde ben rezalet çıkarmazsam
kimse bir şey yapmıyor. neden hep bana düşüyor bu iş
anlamıyorum.
bir arkadaşımın bir keresinde dediği gibi:
moruk, neye dokunsan boka dönüyor !

haklı.

kötü geceleri kötü şiirlerle tedavi edemezsiniz, beklemeniz gerekir, kapının kulpunu seyretmeniz, gazeteyi bir kez daha okumanız.

tek sen değilsin kötü bir gece geçiren, kötü gecelerle dolu bir dünya bu

Çapkın bir fil olarak gelmeliymişim dünyaya ya da güneşin altında kavrulan bir kertenkele Örneğin
Giderek daha az gülüyor,
Hüzün verici bir bir biçimde daha makulleşiyoruz.
Bütün istediğimiz
Başkalarının yokluğu.
En sevilen klasik müzikler bile
Fazla dinlenmiş,
En iyi kitaplar
Okunmuş…
Senin kafan da onunkinden pek farklı değil

Biliyorum

Bir yanda istediğin her şeyi söyleyebilirsin;
öte yanda mecbur değilsin.
Ben bir şekilde ikisinide yapmayı becerdim.
Bu yüzden benimle bir sorununuz varsa
size aittir.
sonra şöyle dedim kıza; bu partilerde ben rezalet çıkarmazsam
kimse bir şey yapmıyor. neden hep bana düşüyor bu iş
anlamıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir