İçeriğe geç

Evreni Yutan Çocuk Kitap Alıntıları – Trent Dalton

Trent Dalton kitaplarından Evreni Yutan Çocuk kitap alıntıları sizlerle…

Evreni Yutan Çocuk Kitap Alıntıları

Nasıl da basitim!Yaşadığım onca şeyden sonra bile.
Bana baktığında seni görüyorum.
Herkesin yaşlı bir ruhu vardır.
Ön cam silecekleri önümdeki camda gökkuşağı şeklinde bir kir izi bırakmış.
Sen bir zırdelisin,amaolabilecek en iyi şekilde.Bowie tarzı bir delisin,Iggy Pop tarzı bir delisin,Van Gogh gibi bir delisin. Astrid gibi bir deli, diyorum.
Yükses sesle söylenmesi fazla katlanılmaz olan şeyler vardır,bu yüzden hiç söylenmemesi en iyisidir.
Kalbi gökyüzü ve orada uçan her şeye uyum sağlayabilir.
Uzuvsuz yaşamak ne demektir ki,Hanna diyor?
Sınırsız yaşam demektir, diyor Hanna.
Hayatının her günü seni yarına hazırladı.Ama elbette hayatının her gününde önce o günü yaşamalısın.
Ah,gel Hayyam’la ve bırak akıllılar
Konuşsunlar;bir şey kesindir ki Ömür uçar,
Bir şey kesindir ve gerisi yalan
Bir vakit açmış olan çiçek,ölür her zaman
Ömer Hayyam
Belli tüm erkekler bazen kötü,bazen de iyi oluyordur.Bu sadece zamanlama meselesi.
Ama ben sadece kötü zamanlamayı bilirim.Ve zamanı her adımımda hissederim.
Slim,bir zamanlar bana,zamanın en büyük kusurunun var olmaması olduğunu söylemişti.
Neden kuşları beslemeyeyim?
Çünkü bu bencilce, diyor babam.
Kuşa sandviçimi vermenin neresi bencillik?
Babam pencerenin önünde bana katılıyor ve tek bacaklı aynak kuşuna bakıyor.
Çünkü aynaklar sığır eti ve turşu yemez, diyor babam. O sandviç parçalarını sadece kendini iyi hissetmek için veriyorsun.Bu bencilce bir düşünce.O kuşu her gün pencereden beslemeye başlarsın,sonra o da sanki burası bir sandviç dükkanıymış gibi her gün uğramaya başlar,ardından arkadaşlarını da getirir ve o kuşlar zor yoldan yiyecek bularak kazandıkları gücü ve egzersiz yeteneklerini kaybeder.Yani matabolizmalarıyla büyük ölçüde oynamış olursun.Bir sığır eti ve turşu yüzünden Bracken Ridge aynak topluluğu ile aranda başlayacak savaştan bahsetmiyorum bile.Dahası doğal olmayan yollarla kuşları tek bir yerde toplayarak ekolojik dengeyi de aniden bozmuş olursun.Bunu her zaman uygulamadığımı biliyorum ama görüyorsun ya,temelde bütün mesele,kolay olan şeyleri yapmaktansa doğru olan şeyleri yapmaktır.Sen kendini iyi hissedesin diye aynaklar sulak alanlardaki ağaçlarda yaşamak yerine bir park alanındaki zeminde,güvercinlerle birlikte yaşamaya başlar ve türler arası temasa neden olup bağışıklık sistemlerini ve hormonlarını bozarsın.
Belki de susarak hepimiz daha etkili iletişimciler olabiliriz.
Çok ya da az bir suç olayına maruz kalmış çoğu Avustralyalı ailenin hayatındaki eksik olan şeyin bağışlama olduğunu fark etmişti.Suç işlemenin,bencil bir arayış olduğu kanaatine varmıştı.
Aynak kuşu sol bacağını kaybetti.Sağ ayağının üzerinde duruyor ve uçmak için de sol ayağının olması gereken yerde bulunan siyah bir tahta bacağı kullanıyor.Sol bacağına dolanan tel,bacağının kopmasına neden olmuş.Tel,bacağını keserken kuş aylarca acı çekmiş olmalı.Ama artık özgür.Topallayarak yürüyor ama özgür.Ayağından vazgeçti.Acıya katlandı ve sonra ona son verdi.
Dünya şu an iyi hissettiriyor.
Hala okuyormusun?
Evet ama ruhum çoktan mezun oldu.
Tuşlara bakmadan yazmayı bilmiyorlar çünkü dokunma hisleri yok.
Her zaman büyüdüğümde anlatacağını söylüyorsun ama büyüdükçe hikayeler daha da şüpheli olmaya başlıyor.
En büyük farelerin her zaman peynire en yakın olanlar olduğunu bilmiyormusun?
Gözbebekleri güç kaybeden ampüller gibi titreşiyor.
Ne kadar çok,az alkollü biradan olursa o kadar çok mutlu anne olur.
Eli,iyi bir hikaye anlatıcısının sahip olduğu iki özellik ile doğdu.Birincisi,cümleleri bir araya getirmek.Ve ikincisi,saçmalama yeteneği.
Normalde hiçbir öğrencinin güvenine ihanet etmem, diyor kadın. Ofisimi paylaşma,iyileştirme ve eğitim için kutsal bir alan olarak görüyorum.Bazen oraya Kasa diyorum ve kasanın şifresini sadece ben ve öğrencilerim biliyor.O şifre de Saygı.
Kalbi eğitmeden aklı eğitmek eğitim değildir.
Kapının çalması bu evde her zaman dramatik bir şeylerin olacağı anlamına gelir.
On dördüncü doğum günümde bana bir blok kağıt daha verdi.Yanında bir de Ses ve Öfke nin bir kopyasını.Çünkü omuzlarımın genişlediğini fark etmişti ve omuzları geniş olan her genç adamın Faulker’i okuması gerektiğini söyledi.
Koridorun sonundaki babamın odasından sigara dumanlarının geldiğini gördüm.Dünyanın en üzgün Noel ağacının altında gazete kağıdına sarılı bir hediye duruyordu.Bir kitap.Gazete kağıdının üzerinde Eli yazıyordu.Kitabı görmek için gazete kağıdını yırtarak açtım.Ama içinde bir kitap yoktu.Belki 500 A4 kağıdından oluşan bir kağıt bloğu vardı.En üstteki kağıtta bir mesaj yazılıydı.
İster bu evi yakmak için istersen de dünyayı ateşe vermek için kullan.
Karar senin Eli.Mutlu noeller.Baban.
Bir adamın birçok en iyi arkadaşı olabilir ve hiçbiri bir diğerinden daha çok ya da daha az iyi olamaz.
Başımı omzuna dayıyorum.Bu kokuyu özlediğimin farkında değildim.Annemin saçlarının kokusunu.Onu hissetmeyi.
Her şey yoluna girecek,anne, diyorum. Her şey düzelecek.
Biliyorum bebeğim, diyor. Biliyorum.
Her şey iyileşir,anne, diyorum.
Bana daha sıkı sarılıyor.
Anne diye fısıldıyorum.Gülümsüyorum.Yüzü ışıldıyor fakat hemen sönüyor o ışık. Mutlu Noeller anne, Ve ağlamaya başlıyorum.Elbette ağlıyorum.Onun için ağlamaya ne kadar ihtiyacım olduğunu şu ana kadar,Boggo Road hapishanesi 24 numaralı hücrenin kapısına tutunana kadar fark etmemiştim. Mutlu Noeller,anne .
Yaşam belirtsi görünmeyen yüzü,espri anlayışı olmayan ve ürkütücü bir sanatçı tarafından,tükürük ve parmak hareketleriyle çizilmiş gibi.Bakışları bomboş.O kadar dalgın görünüyor ki.Guguk kuşu filminde,Jack Nicholson’ın lobotomiden sonra sonraki haline benziyor.
Saçları her yerde.
İsviçre tepelerinde ineklerin sütlerini sağması gereken küçük bir kız gibi görünüyor.
Oraya gidip her şeyin yoluna gireceğini söylemeliyim,çünkü bunu söylediğimde her şey düzelir,her zaman böyle olur.Ona her şeyin iyi olacağını söylediğimde her şey her zaman iyi olmaya başlar.
Beni görmek istemediğini biliyorum, diyorum. Bunu biliyorum.Ama mesele şu ki beni görmek istemediğinde bile görmek ister beni.
Gülümsüyor ve gülümsemesi toprağı,güneş ışığını ve kanat çırpan mavi bir kelebeği anımsatıyor.
Korkum beni düşündürüyor.Düşünmem,zamanın akışını değiştirmemde işe yarıyor.
Bu geçmişinle ,annenle,babanla ya da nereden geldiğinle alakalı değildir.Sadece bir seçimdir.İyi olmak.Kötü olmak.İkisi de sana bağlı.
Bir balığın delirdiğini nasıl anlıyorsun?
Dünyanın sonu hakkında vaaz vermeye başladıklarında.
Balıklar yağmurda da oltaya gelir mi?diye soruyorum.
Suyun altında yağmur yağmıyor, diyor.
Bir arı sokmasıyla canın çıkar.Ancak biri gelip kriket sopasıyla sana vurduğunda arı sokmasının hiçbir şey olmadığını anlarsın.
Berbat biriyim,biliyorum,dostum.Bu babalık işinde berbatım.Ama kendimi düzelteceğim.Her şeyi yoluna koyacağım.
Başımı aşağı yukarı sallıyorum.Ağlamak istiyorum.Ağlamak istemiyorum.Sakın ağlama.
Sorun değil baba, diyorum. Sorun değil
Travma ve travmanın etkileri insanların düşünce şeklini değiştirebilir.Bazen bizi doğru olmayan şeylere inandırabilir.Bazen dünyaya bakışımızı değiştirebilir.Bazense normalde yapmayacağımız şeyleri yapmamıza neden olabilir.
Suçlar ilgini mi çekiyor?
Suç işleyen insanlar kadar değil.
İnsanların neyi ilgini çekiyor?
O raddeye nasıl ulaştıkları ilgimi çekiyor.İyi değil kötü olmaya karar verdikleri o anı merak ediyorum.
Kanatlarınızı açana kadar ne kadar uçacağınızı bilemezsiniz.
Sabahları erken kalkıyor,5 gibi.Sonra o gün içeceği kadar sigara sarıyor.Bu otuz ya da kırk sigara oluyor genelde.Sonra sadece kitap okuyor ve sardığı o sigaraları içiyor.
Yaptığı tek şey okumak.Ve içmek.
İnsanların söylediği çoğu şeyin söylenmesine gerek yok aslında.
Tüm He-Man figürlerimizi büyüteçle yaktık.
Hayatının çoğunu içerde geçirdi ve içerdeyken iyi olmak ancak ölü olmak kadar iyidir.
Belki kalın çerçeveli Clark kent gözlükleriyle hayallerimdeki kıza benzediği için etkisinde kalmışımdır ama söylediği her şeyde bir sıcaklık var.Üst dudağının kenarlardan hafifçe yukarı kıvrılmasında bir sıcaklık var.Yanaklarındaki tende bir sıcaklık var.Kırmızı alt dudağının renginde bir sıcaklık var.Derin yeşil gözlerinde bir sıcaklık var.Lyle’n August ve beni atari aldığımız gün yüzmeye götürdüğü Enoggera Gölü’ndeki zambaklarla çevrili suya benzeyen derin yeşil gözlerinde bir sıcaklık var.O yeşil gözlerin içine atlayıpGeronimo! diye bağırmak ve Caitlyn Spies’ın dünyasına dalıp,hava almak için bile bir daha hiç çıkmamak istiyorum.
Yollar,evlat, demişti Slim. Gideceğimiz yollar,bulunduğumuz yollar.Dünya sana oralarda cevap verir.
Sunlight sabunu, Carlingford’daki bir kış mevsiminde yetimhane sahibinin diz kapaklarımdaki kiri yıkamam için beni dondurucu soğuktaki bir banyoya fırlatması ,ama yetimhanenin ön basamaklarını temizlemem için beni dizlerimin üzerinde çok fazla çamurun içinde tuttuğu için kirlerin çıkmaması demektir.Ön basamaklar hep böyleydi.
Yerdeki yarı yenmiş sosisli böreği yağmalayan bir sıra halindeki karınca sürüsünü izleyerek üç dakika geçiriyorum.
Hala istenilmeyen bir istenilenim.
Polisler hariç kimse tarafından istenmiyorum.
Anlatacak bir hikayem var.
Ne hakkında?
Size anlatmamayı tercih ederim.
Bir gül,güneş varken yağan yağmurda ıslanmayı bekler mi? Yaşlı bir ağaç,yıldırım tarafından çarpılmayı bekler mi?Deniz,suyunun çekilmesini bekler mi?
Şu an ne yapıyorsun ve neden yapıyorsun?
Beslenmek ve su içmek halka açık bir eylemdir.
Bir gazeteci için yarın ki ön sayfada çıkan hikayesinin kokusundan daha güzel bir şey yokmuş.
İçinde ne kadar iyilik vardı?Ne kadar kötüydü?Babası kimdi?Babası ona ne yaptı?Babası ona ne yapmadı?Diğer yetişkin adamlar hangi yönlerden hayatının içine etti?
Zamanlama,planlama,şans,inanç.Hayatın da böyle olduğunu düşünüyorum.
Bir insanı ne kahraman yapar?Luke Skywalker kahraman olmak için yola çıkmadı.O sadece Obi-Wan’ı bulmak istedi.Sonra rahat ettiği bölgenin dışına çıkmaya karar verdi.Kalbini dinlemeye karar verdi.Belki de kahraman olmak için tüm gereken budur,Alex.Sadece kalbini dinlemek,Adım atmak.
Kim Darth Vader olmak istemez ki?
Ah evet,kötü adamlardan her zaman hoşlanırım, diyor. Eğer kötü adamlar olmazsa anlatılacak pek bir hikaye de olmuyor.Kötü bir karakter yoksa,iyi bir kahraman da olamaz,değil mi?
Sağ işaret parmağı her zaman özeldir, diyor. Yıldızları gösterdiğin parmaktır.Gizlice sevdiğin kızı sınıf fotoğrafında gösterdiğin parmaktır.En sevdiğin kitabındaki uzun bir cümleyi okurken kullandığın parmaktır.Burnunu karıştırdığın ve poponu kaşıdığın parmağındır,öyle değil mi?
Hepiniz etrafımda rol yapıyorsunuz sanki ve ben de hayatımın büyük yapımında o uzaylılar tarafından izleniyorum.
Bazen iki piranha suratlı uzaylının gezegenimize geldiğini ve beni uzay gemilerine sürüklediklerini hayal ediyorum.Dünya uzay gemisinin camından bir manzara gibi gözükene dek uzayda uçuyoruz ve uzaylılardan biri sürücü koltuğunda bana dönüp,Zamanı geldi Eli, diyor.Ve ben de dünyaya son bir kez daha bakıp, Yapın diyorum.Sonra diğer uzaylı kırmızı bir butona basıyor,fakat dünya Ölüm Yıldızı gibi patlamıyor.Sessiz bir şekilde yok oluyor sadece.Oradayken,bir anda yok oluyor.Yok edilmiş gibi değil de sanki sadece uzaydan silinmiş gibi.
Kötü şeyler düşünmek ve kötü şeyler yapmak farklı şeylerdir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir