İçeriğe geç

Savaşta Ne Yaptın Baba? Kitap Alıntıları – Can Dündar

Can Dündar kitaplarından Savaşta Ne Yaptın Baba? kitap alıntıları sizlerle…

Savaşta Ne Yaptın Baba? Kitap Alıntıları

Hasta çocuklar uyanmasın diye kapıların yavaş kapatılmasını istediğim hastanelerin şimdi bombalanacak olması fikri korkunç geliyor. Sean Penn (ABD’nin Irak işgaline karşı çıkan Hollywood yıldızı aktör)
“Ahlaken” karşı olduğun bir savaşa “(çı)kâr dürtüsüyle” girmek ahlaksızlıktır.
“Güç hak yaratmaz. İnsan ancak haklı güce boyun eğmelidir. “
Toprak değil, insanların birbirlerine inançları sarsılmıştı. Deprem olsa bu kadar yıkılmazlardı.
Her an her şeyin olabileceği bir coğrafya burası
Hasta çocuklar uyanmasın diye kapıların yavaş kapatılmasını istediğim hastanelerin şimdi bombalanacak olması fikri korkunç geliyor.
TBMM yarın ağırlayacağı büyükelçiye Amerika’nın insan haklarına bu kadar duyarlıysa,niye daha önce Irak’a bu silahları sattığını sorabilir.
Toplum Sözleşmesinin girişinde şöyle yazar: Güç hak yaratmaz. İnsan ancak haklı güce boyun eğmelidir.
İnanılmaz bir ülke bu Türkiye!
Bir sürprizler diyarı
İnanılmaz bir ülke bu Türkiye!..
Bir sürprizler diyarı
İslami vurgularla hükümet olup, ilk icraat olarak Müslüman bir ülkeye saldırı izni veren bir hareket olarak tarihe geçecekler.
Güç hak yaratmaz. İnsan ancak haklı güce boyun eğmelidir.
Hepimiz vicdanen mazlumu sevsek de, fikren güçlüden yana saf tutarız.
8 Mart 2003 Milliyet
Önce Leylekleri Vurdular
Leylekleri vuruyorlar Mezopotamya’da…
insanlar gibi, uluslar da, geçim kaygısıyla kendine saygısı arasında sıkışır kalır bazen…
Böyle dönemlerde, çekilen sıkıntıyı hafifleten şey, baskılar karşısında başı dik tutabilmiş olmanın onurudur.
Her gelen aynı sazı çalacak, her hükümet sadece söyleneni yapacaksa niye seçimle vakit kaybediyoruz ki? Ekonomide hazır reçeteler uygulanacaksa, güvenlikte tabulara dokunulmayacaksa, diplomaside dayatılan çizgi aşılamayacaksa, savaşa ilk imzayi “Savaşa hayır” diyenler koyacaksa, Kıbrıs’ta çözüm vaat edenler çözüme mani olacaksa, Anayasa ancak “milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde” savaş ilanina cevaz verirken Meclis, ülkeyi, meşru dayanağı bulunmayan bir savaşa sokacaksa, bunca parlamenter, kendi tabanının sesini hiçe sayarak o savaş lehine parmak kaldıracaksa, seçime, Meclis’e, bunca partiye ne hacet.
25 Ocak 2003 Milliyet
Meclis Göreve!
Jean-Jacques Rousseau, “Toplum Sözleşmesi”nin girişinde söyle yazar: “Güç, hak yaratmaz, insan ancak haklı güce boyun eğmelidir”.
“Dünyanın en zengin petrol bölgesi üzerinde, devlet tecrübesi olmayan bir millet devlet kurmaya kalkarsa, elbette bütün güçler onun üzerinde nüfuz sahibi olmaya çalışır. Bunca fırtına ondan…”
tarih, büyük devletlerin satış ve ihanetleriyle doludur
Cümle âlem biliyor ki, bugün Türkiye “kendine rağmen” bir savaşa itiliyorsa bunun nedeni (ne bölgesel çıkarları ne Irak’ın kimyasal silahları), sadece yoksulluğu ve borçlarıdır.
15 Aralık 2002 Milliyet
“Savaşı Bilen, Savaştan Korkar”
şurası kesin ki, her an her şeyin olabileceği bir coğrafya burası…
Gol yemiş kaleciye , seçim kaybetmiş lidere , kaza yapmış sürücüye , kötü yola düşmüş kadına pek iyi gözle bakılmaz buralarda
Zavallının ne derdi vardır kim bilir denmez.
Kaleci ille ibnedir , lider anca hımbıl ; sürücü kör , kadın orospu O yüzden gücü gücü yetene deyişi daha iyi anlatır bizi
Toplumsal bilincin yeterince palazlanmadığı , mazlumun örgütlenmediği diyarlarda , güç tutkusu ( daha doğrusu , güçlülere tutku ) daha ağır basar. Evde otoriter babaya saygıyla başlayan bu alışkanlık sınıfta öğretmenini , mahallede bekçiyi , askerde komutanı da içine alarak dalga dalga büyür ve en üst katmanlarda tapınma derecesine varır. Tırmanılan her basamakta dizi dizi mazlumların sırtları vardır.
Siz ; Savaş olmasa iyi olur ama ille de olacaksa.. diye başlayan cümlelerin sahipleri Harita yeniden çizilirken masanın dışında kalmamalıyız diyen fırsat cengaverleri Barış yanlılarını saflık veya ultra-demokratlık la suçlayan savaş tacirleri Amerika , petrol yataklarına sahip olacak diye çocuklar ölecek orada ; farkında mısınız ? Amerikan propaganda makinesinin gizlediği katliamın suç ortaklığına gönüllü olacak mısınız ?
Silah üreten bir şirketiniz olsa ve savaşta satışların patlayacağını bilseniz , sahibi olduğunuz medya kuruluşunun barış yanlısı yayın yapmasını ister miydiniz ?
Bu ülkenin meclisi savaşa karşı ..
Halkın büyük çoğunluğu da
İdare mi istiyor savaşı ?
Hayır , hükümette savaş karşıtı
Askerler , Cumhurbaşkanı ?
Onlarda barıştan yana
Ve bu ülke doludizgin sürükleniyor savaşa
Nasıl oluyor bu ?
.
Cümle alem biliyor ki bugün Türkiye kendine rağmen bir savaşa itiliyorsa bunun nedeni ( ne bölgesel çıkarları ne Irak ‘ ın kimyasal silahları ) , sadece yoksulluğu ve borçlarıdır.
“Nilgün Cerrahoglu, bir yazisinda Amos Oz’dan nefis bir alinti yapmisti:

iki tip trajedi vardir diyordu Oz:

Biri Shakespeare, digeri Çehov trajedisi

Shakespeare trajedilerinde perde kapanirken sahnede bir dizi ceset ve kan gölü kalir.

Çehov trajedilerinde herkes sagdir, ama hayatta kalmanin faturasi agir olmus, sag kalanlar büyük tavizler vermistir. Yasamaktadirlar, ama herkes mutsuz, kalpler kiriktir.

Irak savasi iki trajediyi bulusturuyor.

Perde kapanirken muhtemelen Bagdat’ta bir Shakespeare trajedisi yasanacak: Sahnede yüz binlerce ceset ve masum insan kanindan bir göl olacak.

Dünyanin diger baskentlerinde ise final, bir Çehov trajedisini andiracak: Galiplerin yaninda saf tutanlar hayatta kalacak; ama haksiz bir savasa kâr güdüsüyle boyun egmenin günahi ile petrol için zorbaliga cevaz vermenin utanci, kirli bir idam yaftasi gibi ruhlarinda asili duracak.

Hele Türkiye!..

Parasizliktan komsusunun katiline yataklik etmis olmanin vicdan azabini kaç kusak tasiyacak?

Bu yataklik karsiligi aldigi parayi nereye harcayacak?

Adini, Irakli bir masumun, dökülen kaniyla yazdigi son notta katil olarak okursa, bu cografyada nasil barinacak?

Katil çekip gittikten sonra, komsudaki yetimlerin gözüne ne yüzle bakacak?

Isbirlikçiliginin saçtigi kin tohumlariyla, kim bilir kaç mevsim hudutta düsmanlik filizleri açacak

“Jean-Jacques Rousseau, Toplum Sözlesmesi nin girisinde söyle yazar: Güç, hak yaratmaz, insan ancak hakli güce boyun egmelidir
“Dünyanin en zengin petrol bölgesi üzerinde, devlet tecrübesi olmayan bir millet devlet kurmaya kalkarsa, elbette bütün güçler onun üzerinde nüfuz sahibi olmaya çalisir. Bunca firtina ondan ”
“Para yardimi beklentisi ve komünizm fobisiyle Amerikan çikarlari için Kore’de savasa girdigimiz 1953’te ABD Disisleri Bakani Dulles, NATO’ya en ucuz askeri Türkiye’nin sagladigini söylemis, Bir Türk askeri bize 23 sente mal oluyor demisti.

Ve Nâzim o günlerde, en milliyetçi ses tonuyla, öfkeyle gürlemisti:

Ucuzdur vardir illeti

Hani sasirmayin yarin çok pahaliya mal olursa size

bu 23 sentlik asker

yani benim fakir, cesur, çaliskan milletim

her millet gibi büyük Türk milleti .

Tam yarim asir sonra bugün yine, yoksullara özgü bir çaresizlik ve Irak fobisiyle, bir yandan bizim olmayan bir kirli savasin siperini kaziyor, öte yandan utanç veren kanli bir pazarligi sürdürüyoruz

“1950 Mayisinda Demokratlar iktidara geldi.

1950 Haziraninda Kore harbi patladi.

O günlerde Amerikalilar Ankara’ya sökün etti. Söyledikleri suydu:

Bati ittifakina girmek istiyorsaniz, bunun tek yolu var: Kore’ye asker yollamak .

Menderes hükümeti bu formülün üstüne atladi. O kadar ki, anayasal zorunluluk olmasina ragmen Meclis’in onayini almadan, 25 Temmuz 1950’de Kore’ye asker yollama karari aldi.

Bir hafta sonra, l Agustos 1950’de de NATO’ya yeniden basvurdu.

Cevap Eylülde geldi:

Ret!..

Ekim’de Kore’ye varan 4 bin 500 Türk askeri, Ka-sim’da Kunuri’de Çin birliklerini durdurdu. Bir Amerikan tugayini imha edilmekten kurtardi.

Geride 721 sehit, 175 kayip birakarak Türkiye’ye döndü.
Tikanan Avrupa yolu, kanla açilmisti.

ABD, hem askerimizin cesaretini görmenin hem komsumuz Sovyetler’in atom silahlarina sahip oldugunu ögrenmenin etkisiyle devreye girdi ve Avrupalilara Türkiye’yi alin diye baski yapmaya basladi

18 Subat 1952’de de resmen NATO üyesi oldu.”

Bir Türk askerî bize 23 sente mal oluyor.
ABD Dışişleri Bakanı DULLES
İtibarlı, ilkeli, özgüvenli, başı dik, ilişkilerinde eşit bir devlet istiyoruz.
Hayal gibi geliyor değil mi?
İşte öyle gelmediği zaman dostlar; adam olmuşuz demektir.
Bizim savaşımız, komşu toprağa göz dikmeksizin, kendi toprağımızda birbirinin hakkını kollayan, kardeşçe bir yaşamı başarabilmektir.
“Mazlumun ahının aheste aheste çıkacağına” inanılsa da “güçlünün ohu daha seri çıkacağından” çoğunlukla daha korkutulurdur.
İnsanlığımızın bir sınırı var.
Bir “ama” bağlacıyla rahatlıkla tezimizin tam tersini savunabiliriz.
Evde otoriter babaya “saygı”yla başlayan bu alışkanlık sınıfta öğretmeni, mahallede bekçiyi, askerde komutanı da içine alarak dalga dalga büyür ve en üst katmanlarada tapınma dercesine varır.
Hepimiz vicdanen mazlumu sevsek de, fikren güçlüden yana saf tutarız.
Bulutlar ardından gülümseyen bahara rağmen, kırık bir güz hüznü var içimde.
Leylekleri vuruyorlar Mezopotamya’da
Savaşa havalanan uçakların motoruna girip tehlike yaratmasın diye kurşunluyorlar göçmen sürülerini
Buradan kovuyorlar.
Doğal Hayatı Koruma Derneği Yapmayın demek için başvurmuş İncirlik Komutanlığına
Ama nafile !
Tüyden kanatlıların ölmesi gerek, çelik kanatlılar uçabilsin diye semada
“Savaşı bilen, savaştan korkar.”
Toprak değil, insanların birbirine inancı sarsılmıştı.
Deprem olsa bu kadar yıkılmazlardı.
İtibarlı, ilkeli, özgüvenli, başı dik, ilişkilerinde eşit bir devlet istiyoruz.
Hayal gibi eliyor değil mi?
İşte öyle olmadığı zaman dostlar, adam olmuşuz demektir.
İslami vurgularla hükümet olup, ilk icraat olarak Müslüman bir ülkeye saldırı izni veren bir hareket olarak tarihe geçecekler.
Her gelen aynı sazı çalacak, her hükümet sadece söyleneni yapacaksa niye seçimle vakit kaybediyoruz ki?
Sonunda Maraş dondurmacısındaymış gibi, külah elinizde sanırken, adam maşayı çekiverince ağzınız ortada kalıveriyorsunuz.
Hele Türkiye!..
Parasızlıktan komşusunun katiline yataklık etmiş olmanın vicdan azabını kaç kuşak taşıyacak?
ABD Dışişleri Bakanı Dulles, NATO’ya en ucuz askeri Türkiye’nin sağladığını söylemiş, Bir Türk askeri bize 23 sente mal oluyor demişti.
Enkaz altında can verecek bir Iraklı çocuğun ya da kimyasal silahla zehirlenecek bir mahalle halkının maaliyeti nedir acaba?
Savaşla kurulmuş bir ülkenin çocukları olarak savaşı biliyor, savaştan korkuyoruz.
O yüzden Savaşa hayır diyerek ülkesini uygar dünya ailesine katabilmiş bir liderin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.
Şimdi savaşın kaderi, Türkiyenin elindedir.
Türkiye’ninkiyse İsmet Paşa’da
Türkiye, bir savaşın eşiğinde, kendisini savaşa sokmamış Milli Şef i anıyor.
Niye NATO’ya girmediniz diye soran Bayar’a, İnönü şu cevabı verecektir:
Aldılar da girmedik mi Celal Bey!..
Bunun adına ister istikrarsızlık deyin, ister dinamizm ; şurası kesin ki, her an her şeyin olabileceği bir coğrafya burası
İnanılmaz bir ülke bu Türkiye!..
Bir sürprizler diyarı
Savaşın soluğu, ilkin çocukların minik enselerinde hissedildi.
Ya siz?
Utançla karışık bir endişe duymuyor musunuz haberleri izlerken
Tüyden Kanatlıların Ölmesi Gerek, Çelik Kanatlılar Uçabilsin Diye Semada
Ahlaken karşı olduğumuz bir savaşa (Çı)kâr dürtüsüyle girmek ahlaksızlıktır.
Hayat aceleye gelmez;telaştan haz etmez.
Güç hak yaratmaz,insan ancak haklı güce boyun eğmelidir.
Ama boş lafın vakti geçti; cemre suya, kor havaya düştü.
ısındı ortalık
İlkin leylekleri kurşunluyorlar Mezopotamya’da
İhtimal ki, leyleklerden sonra sıra sivillere gelecek, gezgin kuşlar ise yaralı mülteci sürüleri gibi kaçışıp asırlık göç yollarını değiştirecek.
Göçecek başka yollar, uçacak yeni semalar, sığınacak farklı limanlar arayacaklar.
Ama korkarım, hayvanlığı onlardan iyi bilen bir kavmi hiç bağışlamayacaklar.
Tüyden kanatlıların ölmesi gerek, çelik kanatlılar uçabilsin diye semada
Ahlaken karşı olduğumuz bir savaşa (Çı)kâr dürtüsüyle girmek ahlaksızlıktır.
Her gelen aynı sazı çalacak, her hükümet sadece söyleneni yapacaksa niye seçimle vakit kaybediyoruz ki?
Umudu yitirmeyin!
Kılıçlar savaş ateşini canlandırdığında, insanın en kötü silahı gözyaşıdır.
Denize düştük diye yalana, yılana sarılmanın alemi yok.
Dirayetle, yüzmeyi öğrenmemiz gereken günlerdeyiz.
Çaresiz bir halkın petrol uğruna boğazlanışını izleyin.
Patlatın mısırları açın biraları yakın kınaları!..
Bağdat’a bakın eserinizle övünün!..
Siyaset takalar gibi gündelik ve çevik hateketlenir; kültür ise transatlantik gibi ağır manevra yapar. Değişmesi yıllar alır; sonuç vermesi on yıllara yayılır.
Gol yemiş kaleciye, seçim kaybetmiş lidere, kaza yapmış sürücüye, kötü yola düşmüş kadına pek iyi gözle bakılmaz buralarda
Zavallının ne derdi vardır kim bilir denmez. Kaleci ille ibnedir, lider anca hımbıl; sürücü kör, kadın orospu
Okulda sınıf başkanları sınıfın en mazlumlarindan değil en güçlüklerinden seçilir hep
Mazlumun ‘ah’ının aheste aheste çıkacağına inanılsa da, güçlünün ‘oh’u daha seri çıkacağından çoğunlukla daha korkutucudur.
O yüzden mazluma acınır, ama sahip çıkılmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir