İçeriğe geç

Hallerin Esiri Kitap Alıntıları – Sedat Anar

Sedat Anar kitaplarından Hallerin Esiri kitap alıntıları sizlerle…

Hallerin Esiri Kitap Alıntıları

Neden insan birilerinin inandıklarına inanmak,sevdiklerini sevmek ister ? Çünkü arayıp durmaktan korkar. En kısa zamanda ve en kısa yoldan mutlu olma çabası içindedir. Neden yaşamaktan aldığımız cesaretle acılarımızla ve gerçeklerimizle yüzleşmeyiz ki?
Sonbaharda tutunacak dalı kalmayınca kendi gölgesinin üstüne düşen yapraklar gibi,kendimizi ölümle var edebilme çabamız ne kadar doğru?
Yaşadıkça yoksullaşan kalbim,yaşadıkça benden her şeyimi azar azar götüren zaman,ruhumun yaşadıkça büyüyen acısı,yaşadıkça öldürüp kalbime gömdüğüm her şeyin kendini var etme çabası beni yordu artık.
Yaşam ve ölüm arasında kaldığın yeri istemeyerek kabullenmiş oluyorsun ve nefes alıp vermeye devam ediyorsun.
Kendimi sarı bir iple asmak isterdim. Hiçbir yerde bu renkte bir ip bulamadım. Onlar gibi kararlı olabilseydim,en sevdiğim renkte bir ip mi arardım,kendimi öldürmek için?
Şiir, insan ruhunun çölüne yağmurdur.
Ölüm,hiç kimsenin kendi hikayesinin öncesini ve sonrasını bilmemesidir.
Yaşadıklarım düşlerimi öldürmüştü. İçimdeki ölü düşlerle yaşamak yoruyordu beni.
Birisine beslediğiniz sevginin karşılığını görmek hayattaki en güzel şeylerdendi.
Aradan yıllar geçtiği halde köyümüzde hala Bruce Lee’nin adı Brucelley’dir.
İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile,başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor.
Kabuğuma çekildikçe kalbimin sesini duymaya başlıyordum ve işte o zaman anlıyordum yalnız kaldığımı. Ruhumda uykuya dalmış yıldırımlar yatıyordu sanki.
Düşünüyordum çocuk aklımla: sevgi de olmayacaksa,dünya sadece ölüm ve yokluktan mı ibaretti acaba ?
Gökyüzünün darca bir yerine sakladık düşlerimizi.
Hep böyle olur, biraz gülecek olsam hemen hüzün yetişir.
Behçet NECATİGİL
Ölüm bir yandan iyi bir şeydir, Yaradan’a kavuşmaktır Servet’im. Aslında ölüm ansızın gelmez, insanlar ölümü beklemeyi unuturlar.
Güneşe hasret kalmış bir mahkûmun güneşi gördüğü andaki hüzünle karışık mutluluğunun anlatıldığı bu şiiri ben de çok sevdim. Çünkü sevgiye hasret kalmış çocukları aklıma getiriyordu.
Sonunda bütün dünya şiire, biz de birer şaire dönüşeceğiz
Susanlara bir şey sormayınız.
Susanlara bir şey sormayınız

[Behçet Necatigil]

Ne kadar çok öldük yaşamak için

[Onat Kutlar]

Eğer gerçek bir şiir aşığı isen, okuduğun şairin şiirinde muhakkak kendini görürsün ve ezberlemişsindir şiirlerinden bazılarını. Sadece okumakla iş bitmez. Şiiri yaşayacaksın.
Her ağladığımda cevabını bilmediğim şu soruyu soruyordum kendime:
Madem ki ağlayıştır çocuğun hayata ilk seslenişi,
Söyle, ey gözyaşı, içinde ne var?
Ölmemiştir. Yaşamadı ki.
Fikret Ürgüp
Aslında ölüm ansızın gelmez, insanlar ölümü beklemeyi unuturlar
Gökyüzünün darca bir yerine sakladık düşlerimizi.
Madem ki ağlayıştır çocuğun hayata ilk seslenişi
Söyle, ey gözyaşı, içinde ne var?
-Celal Sılay
İnsanın kendine söylemeye korktuğu ne kadar çok şey var bu hayatta.
İnsan biraz da bu yüzden kendinden uzakta kalmayı tercih ediyor.
Ruhunu kirleten kötü anıların sesini duymak istemiyor.
Seslense bile sesine sağır olmaktan korkuyor.
Nar azımsadı bütünlüğünü
Bin tane oldu
Üzüm küçümsedi tanelerini
Bir salkım oldu
Nar biliyor taneleştikçe toplandığını
Üzüm bilmiyor salkımlaştıkça dağıldığını
Tanrı gibi, insan da yalnızken kudretlidir.

[İbrahim Alaeddin Gövsa]

Bir köşeye büzülüp
Böyle susmazdım ama
Kapılardan süzülüp
Gece doldu odama.
İnsanın çaresizliğiyle yaşaması ne zor
Şiir, insan ruhunun çölüne yağmurdur..
Zor zamanda şiir, güzel bir çiçektir mezar üzerinde. Şiir sana ilaçtır
Ne kadar çok öldük yaşamak için
Onat Kutlar
Ölmek zor bir şey değil, zor olan yaşamaktı. Herkes ölecek çünkü..
İyiler kendilerini hep sakladığı için kötüler ortada görünür oldu..
İnsan nereye giderse gitsin ruhundaki dile getiremediği sancılar da onunla gelecek.
Bu yüzden bir şeyleri düzeltmeye çabaladıkça daha da uzaklaşıveriyor hayat
Hayat neden hep eksik kalanlarla yetinmek zorunda bırakır ki bizi?
Hayatın kötülüklerle dolu olsa bile sen yine git gelincikleri, kuşları, yaprakları seyret.
Herşey zihnimizde bitiyor. Zihnini temizle. Ne bileyim, git kendi derununu seyretmek istiyorsan gökyüzünün maviliğini seyret
Hayatta en acı şey, sevdiklerinin ölümünü görüp yaşamaya devam etmekmiş.
Biraz düşündükçe ölümün de varoluşumuzun bir parçası olduğunu fark ettim..
İnsan dostluğunu, dostunu yüreğinde duyabilmeli
Bir gece sabaha kadar düşündüm
Yetmez elbet ne gün ne sene
Bir gece sabaha kadar düşündüm
İnsanın insana kastı ne?
Celal Sılay
İnsan, çocukken yaşayamadıklarını peşinden koşar hep. Hayatının sonuna kadar da sürdürür bunu. İçinde onlarda hüzün barındıran bir mutluluktur bu.
Varlığı hissedilmeyenin yokluğundan bize ne?
Muharrem Dayanç
İnsanin gerçek yurdu çocukluğudur, derlerdi; insan ömrünün sonuna kadar ona komşu olur. Zaman geçtikçe anladım bunu. Bağırarak susturmak istediğim içimdeki çocuğun
sesi, bütün korkunçluğuyla hep eşlik etti bana.
Dünya, her doğurduğunu bir gün öldürmekle var ediyor kendini. Hayatımızı hep mutlu olmak üzerine kurmaya çalışıyoruz. Bilmiyoruz ki yaşadığımız her mutluluğun içinde bin gam saklı.
Madem ki ağlayıştır çocuğun hayata ilk seslenişi,
Söyle, ey gözyaşı, içinde ne var ?
“Zor zamanda şiir,
Güzel bir çiçektir mezar üzerinde”

[Mahmud Derviş]

Devletin varlığını köyümüze jandarma geldiği zaman hatırlardık. Jandarma da köyümüze sadece kötü şeyler yaşanınca gelirdi.
“Bir gece sabaha kadar düşündüm
Yetmez elbet ne gün ne sene
Bir gece sabaha kadar düşündüm
İnsanın insana kastı ne?” (s.30)
Yaşamımın gece gündüz, geri dönmemecesine yok olduğu düşüncesi beni boğuyordu.
Her seferinde sabrın kıyısına ulaşmaya çalışırken, kendimi sabrın kuyusunda buluyordum.
Keşke aynalardan evvel güzelliğinizi anlatabilseydim size.
Gülüşünüz, her yanı susuzluğa giden çeşme gibi umut ve mutluluk saçıyor.
Aslında ölüm ansızın gelmez, insanlar ölümü beklemeyi unuturlar.
Edebiyat nedir?
Edebiyat insanın kendine yakışan duyguyu anlatmasıdır.
Bir adam gördüm.
Mezarlıkta ellerini açıp bağırarak şiir okuyordu ölülere.
İnsanın insandan başka dayanağı yok.
Yalnızlık bile, başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor.
Aslında ölüm ansızın gelmez, insanlar ölümü beklemeyi unuturlar.
İnsan ölünce adı da siliniyor dünyadan.
Hep ‘rahmetli’ diye anıyorlar.
Dünya, söyle bakalım, benden gidenleri
Nereye sokacaksın şimdi?
İnsanlar dünyaya gelirken hikâyelerini de yanında getiriyorlardı.
Annelerimizin hikayesi de bizimkinden pek farklı değildi.
Gönlümüzü sızlatan dertlerin en büyüğü aynıydı.
Çocukların ve annelerin hep çalıştığı, babaların günün yarısını kahvede, diğer yarısını da uyuyarak geçirdiği bir köyde yaşıyorduk çünkü.
Babalarımız günleri, günler de bizi öldürüyordu
Hep böyle olur.
Biraz gülecek olsam, hemen hüzün yetişir.
Temiz bir sayfa açmak yetmiyor. Çünkü defterin ilk sayfalarında eski yazılar var. Yeni sayfaya yazılacak olanlar geride kalanların etkisinden arındırılamıyor ki.
Bir adam gördüm. Mezarlıkta ellerini
açıp bağırarak şiir okuyordu ölülere.
Aslında ölüm ansızın gelmez, insanlar ölümü beklemeyi unuturlar.
Dünya, her doğurduğunu bir gün öldürmekle var ediyor kendini. Hayatımızı hep mutlu olmak üzerine kurmaya çalışıyoruz. Bilmiyoruz ki yaşadığımız her mutluluğun içinde bin gam saklı.
Anladım ki dünya, insanın kendi yüzüne bakarken seslendiği yermiş.
Allah bize sadece gökyüzünü verir ama uçurtmayı yapmayı bize bırakır.
Sonunda bütün dünya şiire, biz de birer şaire dönüşeceğiz.
Gökyüzünün darca bir yerine sakladık düşlerimizi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir