İçeriğe geç

Tuhaf Dergi – Sayı 15 Kitap Alıntıları – Tuhaf Dergi

Tuhaf Dergi kitaplarından Tuhaf Dergi – Sayı 15 kitap alıntıları sizlerle…

Tuhaf Dergi – Sayı 15 Kitap Alıntıları

Tuhaf . . .
Sana da öyle gelmiyor mu ?
Karşılıklı da olsa, “ kapalı devre “ yaşanır aşk .

Şule Öncü

Niyese konuşmaya mecbur hissediyorum kendimi, şahsiyet zayıflığının bir tezahürü de bu sanırım..
Savrulan bir toplumdaki bireylerin iç dünyalarına en çok yaklaşabilen yazardır Dostoyevski. Suç ve Ceza yazılmasaydı bir yanımız eksik kalırdı diye düşünmem bundandır.
‘Boşluk’ orada olmayanı akla getirdiği için orada olandan daha çok ilgi çeker, daha çok etkiler, daha çok endişelendirir.
Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
Insan kendi kendine saçmalar. Umut da bu saçmalamaların en afillisidir
Birlikte yola çıktınız. Umduğun kadar uzun bir yol değildi, yine de bayram yerine giden çocuklar kadar mutlulukla doldu için. Mutlu bir bayram hatırası arıyorsun dağınık, kir pas içinde, ağrılı çocukluğunun arasında. Bulamadın.
Biz galiba okumayı unutuyoruz.
Sahip olduklarının değerini anlayan insan mutsuzluklarını bile yapay değil gerçek sebepler üzerine kurar.
Dostoyevski onca yılın mutsuz evliliğinden sonra yaşlılık döneminde, hem kitaplarını hem de hayatını düzene sokan Anna adlı genç bir kızla evlendi.
Kısa bir mutluluk döneminden sonra büyük romancı ölünce, cenaze töreninde Anna’ya; Çok genç bir kadınsınız, yeniden evlenecek misiniz? diye sordular. Anna bu soruyu, müthiş bir karşı soruyla yanıtladı: Dostoyevski öldü, Tolstoy ise çok yaşlı. Dünyada evlenecek başka erkek var mı ki?
Özgürlüğü kaybedince anlamaya başladığımızı düşünüyorum.
İyi tanıdığını sandığın insanlara bile yabancı gibi bakıyorsun.
Mehmet Turgut:

Her ay binlerce eser yolluyorlar. Hepsini okuyoruz. Neredeyse hepsi çok kötü.

Ferhan Şensoy:

Yeni jenerasyon gazını almış gidiyor. Okumuyor ama şiir yazıyor. Yazdığı da şiir falan değil.

Ferhan Şensoy:

Elinden cep telefonunu düşürmeyen bir kuşakla karşı karşıyayız.

Geçmişi geçmişteki haliyle hatırlamaya çalışmak beyhudedir.
ayrılık, aslında bir dünyayı da kaybetmektir, onunla döşenmiş bu dünyayı.
Anı yok olunca insanın o anıyı yaşarkenki versiyonu da yok olur.
Âşık olunan kişiden ziyade onun bize yaşattığı duyguları özleriz.
Unutmak istediğimiz, unutmak istemediğimiz, unutmak istediğimiz fakat unutamadığımız anıların tamamı iyi ya da kötü yönde kim olduğumuzu etkiler.
Onu aklından çıkardın, peki ya kalbinden?

~Eternal Sunshine Of The Spotless Mind

İnsanlarla o kadar içten birlikte oluyoruz ki, bunun yaşam boyu sürecek bir bağ olduğunu sanıyoruz ve onlar birden bir anda gözden ve gönülden ıraklaşıyorlar, gerçek bu

~Thomas Bernhard

Uzun bir yola çıkmak istiyordun onunla birlikte. Epeyce zamandır, uzun yolun yaralarına iyi geleceğine dair sarsılmaz bir umut yeşeriyor kalbinin ortasında bir yerde. Onun bundan haberi yok. Hem yara hem de merhem olduğunu bilmiyor. Dokunduğu her yerde kan kırmızı çiçekler açıyor. Elinin değdiği yerlerde ateş izi, farkında bile değil.
Olur, aramam seni ve kimseyi
Anıları pas tadında bırakırım.
Sahnede bir tüfek gösteriliyorsa oyunun sonunda mutlaka patlar.

Çehov

Tahrip gücü yüksek bir yıkıcılık ile karşı karşıyayız. Bilhassa sosyal medya üzerinden değerli olup olmadığı fark etmeksizin her şeyin yıkıcı bir dille eleştirildiği hatta yerden yere vuruldu bir dönem yaşıyoruz.
Ortak bir dil kurmayı denemek yerine çoğumuz kendimize korunaklı alanlar kurmayı deniyor ve yalnızca kendimiz gibi olanlarla yaşamayı tercih ediyoruz.
Ülkem hep sapkın bir çoraklık ve korkunç bir duyarsızlık olarak göründü bana. Sadece gri, kötürüm şehirler ve insanı yıldıran bu manzara içinde hain ve yalancı ve alçak insanlar. Bu şehirleri öyle kötürümleştiren, bu toprağı o kadar çoraklaştıran, bu insanları o kadar hain ve alçak yapan ne idi, anlaşılamıyordu.
Ayrılık, aslında bir dünyayı da kaybetmektir, onunla döşenmiş bu dünyayı.
Sürekli konuşmak iletişim kurmak değildir.
Uzun süre öylece gittiniz. Ne kadar sürdü? Bir an bitmeyeceğini düşündün. Ne kadar safça. Buna gerçekten inanman acınası bir haldi. Ama bitmeyecekmiş gibi geldi işte. Çok kısaydı da sen mi abartmıştın? O da görmüştü, ‘hayal etmediğini bilmek’ iyi geldi. O anı birlikte yaşamıştınız..
Ayrılık, aslında bir dünyayı kaybetmektir, onunla döşenmiş bir dünyayı. Onu ve onunla ilgili her şeyi filtreleyerek tüm evreni yeniden anlamlandırmak gerekmektedir şimdi.
İnsanlarla o kadar içten birlikte oluyoruz ki, bunun yaşam boyu sürecek bir bağ olduğunu sanıyoruz ve onlar birden bir anda gözden ve gönülden ıraklaşıyorlar, gerçek bu..
Birlikte gittiğiniz o şehri pek iyi hatırlamıyorsun. Sürekli ona baktın çünkü. O şehri soranlara “çok güzeldi” diye cevap verdin. Gözlerinin önüne onun yüzü geliyordu.
Ruhumun olması gerektiği yerde küflü, kokuşmuş, çeperleri irin bağlamış yeşil bir kuyu sadece.
Bir kez kaybolduktan sonraki bütün kayıplar anlamını yitiriyor
Vatan, deniz, hayvan sevgisini bileceksin ve tüm bunlara merakın olacak.
Gitmek sadece bir eylemdir. Unutmak ise koca bir devrim.
Niyeyse, konuşmaya mecbur hissediyorum kendimi, şahsiyet zayıflığının bir tezahürü de bu sanırım, sessizlikte altından kalkamayacağım bir tür hesap birikiyormuş gibi.
Çok güzel burası, diyorum.
En son ne zaman tek oturuşta bir kitap okudunuz? Satırların arasına dalıp birkaç saat boyunca dış dünyadan kopup başka bir dünyada kayboldunuz? Sizi bilmem ama dijital bir dünyada doğanlar için kaçamak yapmak çok zordur. Bu dünyanın tüm araçları sizi sürekli bir şeyleri kaçırıyormuş korkusuyla (FOMO – Fear of Missing Out) şartlandırır. Sabrınız yeni bir uyaranla karşılaşmadığınız her dakika azalır.
Nereye gidersen git, bırakıp gittiklerinin olmadığı bir yer bulamayacaksın!
“Kitabı ıssız adanıza dönüştürebiliyorsanız ne mutlu size.” Barış Özcan
İnsan kendi kendine saçmalar. Umut da bu saçmalamaların en afilisidir.
Maalesef biliyorum; var olmayan bir yerde, sevdiğim herkes bir arada olmadıkça, nerede, ne yaparsam yapayım, hep bir şeyler eksik kalacak.
Başka insanların kitaplarından okuduklarımız tıpkı kendi deneyimimiz gibi hayal gücümüz tarafından işlenip değiştirilip dönüştürülüyor, sonuçta tamamen değişmiş olarak, bize has olarak, bizim zihnimizin toprağından yetişmiş olarak ortaya çıkıyor.
Ursula K. Le Guin
Neden dünyan yok? Çünkü dünyaya uyuyorsun. Dünyada uyuyorsun.
Anlam ve mana gücümüzle tazeleyemediğimiz dünyalarımız kokuşur, yok olur. Ortak dünyanın silik bir yaşayıcısı oluruz.
Sahip olduklarının değerini anlayan insan, mutsuzluklarını bile yapay değil gerçek sebepler üzerine kurar.
Dijital dünya dalgalı bir deniz gibidir. Üzerinize doğru gelen veri dalgaları arasında boğulmamak için çırpınır durursunuz.
“İyi tanıdığını sandığın insanlara bile yabancı gibi bakıyorsun. Buna sebep olan belki de sensin . İnsanların seni tanımlarına izin vermedin . Utandın. Korktun. Kendini savunabilecek cesaretin eksik. Kendini hiç açmadığın insanları tanımadığın için hayıflanmaya lüzum olmadığını geç de olsa anladın . Bunun haksızlık olduğunu .”
Tarık Tufan
Sürekli bir eksiklik duygusu, zaman zaman akla gelen, uysal bir diş ağrısına benzeyen acı: Unutmak buydu.
Gerçek anlamda bir şeyler keşfetmek için tekrar “okumaya” başlamak lazım. Yanlış anlaşılmasın. Aslında her zamankinden daha çok okuyoruz. Ama paylaşmak için, alıntılar yapıp beğenilmek için, başkalarının yaptığı alıntıları çoğaltmak için Çünkü internet denizinde başarılı bir sörfçü olabilmenin sırrı bu. Sürekli hareket hâlinde olmalısınız. En çarpıcı kitabı bulup en paylaşılabilir cümlesini keşfetmelisiniz. O fikrin gerçek anlamı üzerinde düşünmeye vaktiniz yok,
sıradaki dalgaya geçip yolunuza devam etmelisiniz.
Barış Özcan
Gerçek anlamda bir şeyler keşfetmek için tekrar okumaya başlamak lazım. Yanlış anlaşılmasın. Aslında her zamankinden daha çok okuyoruz. Ama paylaşmak için, alıntılar yapıp beğenilmek için, başkalarının yaptığı alıntıları çoğaltmak için Çünkü internet denizinde başarılı bir sörfçü olabilmenin sırrı bu. Sürekli hareket halinde olmalısınız. En çarpıcı kitabı bulup en paylaşılabilir cümlesini keşfetmelisiniz. O fikrin gerçek anlamı üzerinde düşünmeye vaktiniz yok, sıradaki dalgaya geçip yolunuza devam etmelisiniz.
Aptalların en akıllı tarafı, onlar hiç vakit kaybetmez. Başkalarının vakit kaybetmesini sağlarlar ve bu konuda harıl harıl çalışırlar.
Sahip olduklarının değerini anlayan insan mutsuzluklarını bile yapay değil gerçek sebepler üzerine kurar.
Cumhurbaşkanı her şeye bakan yüzünden Tayyipizm yaşıyoruz. Kuran kursuna gidilecek, ne şiiri!
Yaşamakla ilgili dertlerim çok eskilere dayanır. Herkesin kendini başkasından farklı, tuhaf görmek için en az birkaç sebebinin olduğunu anladığımda üzülmüştüm.
Umut işte İnsan kendi kendine saçmalar. Umut da bu saçmalamaların en afilisidir. Ya da saçmalamaz, hem belki umudun da sandığım kadar fiyakası yoktur.
İnsanın yalnızca bir kere kaybolacağını biliyorsun. Bir kez kaybolduktan sonraki bütün kayıplar anlamını yitiriyor.
Adı konmamış yaban coğrafyalarda yüreğine ferahlık katan şiirsel sözler buldun.
Ruhumun olması gerektiği yerde küflü, kokmuş, çeperleri irin bağlamış yeşil bir kuyu sadece.
Anımsamak bir tür buluşmadır. Unutmak ise bir tür özgürlük.
Aslında unutmak; artık acıyı hissetmemektir. Çünkü yapılanları zihinsel olarak unutmak fizik kurallarına göre mümkün değildir.
Bir başkasına, varoluş sıkıntımıza çare olsun diye tutunduğumuzda herkes yanlış kişidir.
Gülmek, sadece bir eylemdir. Unutmak ise kocaman bir devrim.
Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.
Hafıza bir depo değildir; birbirinin üzerine kaydedilen her anı, öncekileri değiştirir. Bilinçli bir şekilde geçmişi geçmişteki haliyle hatırlamaya çalışmak beyhude bir çabadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir