İçeriğe geç

The Silver Chair Kitap Alıntıları – C. S. Lewis

C. S. Lewis kitaplarından The Silver Chair kitap alıntıları sizlerle…

The Silver Chair Kitap Alıntıları

“Müdirenin arkadaşları, onun işe yaramadığını görünce diğer müdürlerin işlerine karışsın diye onu müfettiş yaptılar. Bunda da pek başarılı olamadığını öğrendiklerinde onu parlamentoya soktular, o da ömrünün sonuna kadar mutlulukla yaşadı.”
“Bu dünyada bile, kuşkusuz yalnızca aptal çocuklar çocuk gibi, yalnızca aptal yetişkinler yetişkin gibi davranır.”
“Bir Sentor’a binmek kuşkusuz büyük bir şereftir (Jill ve Eustace hariç dünyada yaşayan hiç kimse bunu yapmamıştır), ancak hiç rahat değildir. Çünkü insan ölüme susamadıysa bir Sentor’u eyerlemeyi düşünmez, onun çıplak sırtına binmekse hiç eğlenceli değildir; hele Eustace gibi ata binmeyi iyi bilmiyorsanız. Sentorlar çok ciddi ve son derece kibardır.”
“Suratsız!” dedi Jill. “Sen yaşlı bir sahtekârsın. Cenaze törenindeymişiz gibi hüzünlü şeyler söylüyorsun, ama aslında mutlu olduğunu biliyorum. Gerçekte bir aslan kadar cesur olduğun halde her şeyden korkuyormuş gibi konuşuyorsun.”
“Kimse, Sentorları gördüğünde onların gülünç olduğunu düşünmez. Kafaları yıldızlardan öğrendikleri antik bilgilerle doludur, ciddi ve heybetli yaratıklardır, kolay kolay mutlu edilemez ve kızdırılamazlar; ama kızgınlıkları kocaman bir dalgaya benzer.”
“Âdemoğlu anlamıyor musun? Bir Sentor’un hem insan midesi, hem de at midesi vardır. Kuşkusuz ikisi de kahvaltı ister. Bu yüzden ilk önce sütlü lapa, balık, böbrek, domuz, yumurta, soğuk jambon, kızarmış ekmek ve marmelat yer ve kahve ile bira içer. Ondan sonra bir saat kadar otlayıp, üzerine sıcak lapa, biraz yulaf ve bir kese şeker yiyerek at kısmının bakımını yapar. Bunun için, bir Sentor’dan hafta sonunu sizinle geçirmesini istemek çok masraflı bir şeydir. Gerçekten çok masraflı bir şey.”
“Bu başımıza gelebilecek en büyük utanç ve acı” dedi Prens. “Cesur bir bayanı düşmanın ellerine verdik ve biz güvendeyiz.”

“Çok karamsar olmayın, efendim” dedi Suratsız. “Bu mağarada pek güvende değiliz, ayrıca açlıktan ölüyoruz.”

“Haklısınız efendim” dedi Suratsız. “Burada, aşağıda kapana kısılmamızın iyi bir yanı olduğunu aklınızdan çıkarmayın. Cenaze masrafından kurtuluruz.”
“Bir Aslan olmasa bile ben Aslan’dan yanayım. Narnia olmasa bile ben Narnialılar gibi yaşayacağım.”
“Benim geldiğim yerlerde” dedi her geçen dakika ona olan öfkesi artan Jill, “karıları tarafından yönetilen adamların pek değeri yoktur.”
“Bir kocan olduğunda garanti ederim fikrini değiştirirsin” dedi şövalye bunun komik olduğunu düşünerek.
“Aslında Scrubb’ın planı düşündüğünüz kadar da umutsuz değildi. Bir evden görülmeden dışarıya çıkmak istiyorsanız bunu öğleden sonra denemek bazı bakımlardan gece yarısından daha iyidir. Kapıların ve pencerelerin açık olma olasılığı fazladır ve yakalanırsanız uzağa gitmek istemiyormuş, özel bir planınız yokmuş gibi davranabilirsiniz (Gelgelelim, gece yarısı yatak odasının penceresinden dışarıya çıkarken yakalanırsanız, devleri ya da yetişkinleri kaçmaya çalışmadığınıza inandırmak zordur).”
“Artık içerideyiz ve kapı kapalı, bu yüzden dikkatli olsak da bir işe yaramaz” diye söyleniyordu. Sonra likörü kokladı. “Hoş kokuyor” dedi. “Tabii buna güvenilmez. Emin olmam gerek.” Likörden bir yudum aldı. “Tadı da iyi” dedi. “Fakat ilk yudumda tadı iyi olabilir. Sonrası nasıl acaba?” Daha büyük bir yudum aldı. “Ah!” dedi. “Sonuna kadar böyle mi acaba?” Bir yudum daha aldı. “Dibinde iğrenç bir şey varsa şaşmam” dedi ve içkiyi bitirdi. Dudaklarını yalayıp çocuklara, “Bu bir deneme, görüyorsunuz. Kıvranırsam, patlarsam ya da kertenkeleye dönüşürsem veya başka bir şey olursa size sundukları şeyleri yememeniz gerektiğini anlarsınız herhalde” dedi.”
“Bunun iyi yanı şu” dedi Suratsız, “eğer uçurumdan inerken kafamızı kırarsak, nehirde boğulmaktan kurtuluruz.”
“Yılın bu vaktinde, kışın yaklaşması ve diğer nedenlerle kuzeye yapacağımız yolculukta çok ileri gidebileceğimizi sanmıyorum. Görünüşe bakılırsa kış erken gelecek. Yine de bu sizin canınızı sıkmasın. Zaten düşmanlar, geçilecek nehirler ve dağlar olacak, yolumuzu kaybedeceğiz, yiyecek hiçbir şey bulamayabiliriz ve ayaklarımız davul gibi şişebilir. Bunca şey içinde havadan etkileneceğimizi hiç sanmıyorum. Hatırı sayılır bir mesafe katedemesek de, çabucak dönemeyecek kadar ileri gideceğimiz kesin.”
“İyi sabahlar misafirler” dedi. “İyi demekle, yağmur ya da kar yağmayacağını veya ortalığın sise bürünüp gökgürültüsü duyulmayacağını söylemek istemiyorum.”
“Elbiseleriyle uyuyunca insan kendini ne kadar da kötü hissediyor” dedi Jill, oturarak.

“Ben de giyinmek zorunda kalmamanın ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum” dedi Eustace.”

“Bazı büyülerden kurtulmak için acının vereceği güzel bir şoktan iyisi yoktur.”
“Ağlamanın kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız”
Dostlarım dedi Prens, insan bunun gibi bir maceraya atıldı mı tüm umut ve korkulara elveda demeli, yoksa ölüm ya da kurtuluş, şerefi ve aklı kurtaramayacak kadar geç gelir.
Yaşamlarımız çok uzun olmaz belki, ama dünya senin dediğin kadar sıkıcı bir yerse sanırım ondan ayrılmak çok önemsiz bir kayıp olacak.
Bu durumda söyleyebileceğim tek şey, uydurulmuş şeylerin gerçek şeylerden daha önemli olduğudur.
Bazı büyülerden kurtulmak için acının vereceği güzel bir şoktan iyisi yoktur.
-Şimdi yeraltında ve tahtsız olsam da,
-Yaşarken koca bir dünya vardı benim altımda.
Diğer insanların ne kadar korktu­ ğunuzu anlamalarını istemiyorsanız, susmak yapılacak en akıllıca şeydir; çünkü sesiniz sizi ele verir.
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
“Şimdi yeraltında tahtsız olsam da,
Yaşarken koca bir dünya vardı altımda.”
Ağlamanın kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
.
Uzun koridorların, boş güneşli odaların, üst kattaki iç sessizliklerin, yalnızlık içinde keşfedilen tavan aralarının ve karoların altındaki rüzgarın gürültüsünün bir ürünüyüm.

Ayrıca sonsuz kitaplardan

.

Öldü. Birçok insan ölmüştür, biliyorsun. Ben bile öldüm. Ölmeyen çok az insan var.
Gerçekte bir aslan kadar cesur olduğun halde her şeyden korkuyormuşsun gibi konuşuyorsun.
O kuzeyli cadılar hep aynı şeyi istiyor ve amaçlarına ulaşmak için her çağda değişik planlar yapıyorlar.
Bizim dünyamızda hiç kimse, bu türden bir Narnia’daki cüceler ve konuşan köstebeklerin çalıştığu gibi çalışamaz; çünkü cüceler ve köstebekler bunu iş olarak görmez, kazmaktan hoşlanırlar.
Lambalar ne kadar yanacak?
Babam Dünyanın Sonu’na gitmişti dedi Rilian düşünceli bir şekilde. Oğlu da dünyanın dibine giderse çok harika bir şey olur.
Yemeniz için demet demet yakutlar toplar ve size birer bardak elmas suyu sıkabilirim.
Bir Aslan olmasa bile ben Aslan’dan yanayım. Narnia olmasa bile ben Narnialılar gibi yaşayacağım.
Ah, sizler taş kalplisiniz.
Kalpleriniz taş, kulaklarınız sağır olsun.
Şimdi yeraltında ve tahtsız olsam da,
Yaşarken koca bir dünya vardı benim altımda.
Tam korkmaktan ya da umut etmekten vazgeçiyorlardı ki önlerinde bir ışık belirdi.
Doğru. Siz iyi yetiştirilmişsiniz, evet. Her şeye iyi tarafından bakmayı öğrenmişsiniz.
Doğru. Siz iyi yetiştirilmişsiniz, evet. Her şeye iyi tarafından bakmayı öğrenmişsiniz.
Ben de giyinmek zorunda kalmamanın ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum, dedi Eustace.
“Ne gariptir ki, ne kadar uykunuz varsa, yatağa girmeniz bir o kadar uzun sürer, hele ki odanızda bir şömine yanıyorsa.”
Sadece talihin neler getirebileceğimi bilmeyen bir insan böyle rahat davranabilir.
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
Niyeti iyiydi ama nasihat etmeye başlayan her insan gibi, o da sadece konuşuyordu.
Konuşmayı başarbilseydi bile söyleyecek şeyi yoktu.
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcılığı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
Kuşkusuz yalnızca aptal çocuklar çocuk gibi,yalnızca aptal yetişkinler yetişkin gibi davranır.
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
“Kalpleriniz taş, kulaklarınız sağır olsun.”
Ağlamanın, kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
Niyeti iyiydi ama nasihat etmeye başlayan her insan gibi, o da sadece konuşuyordu.
❝Bir Aslan olmasa bile ben Aslan’dan yanayım. Narnia olmasa bile ben Narnialılar gibi yaşayacağım.❞
Ya da sadece ona bakıp, onun tatlı sesini dinlemek istiyordu.
Ağlamanın kendine göre bir iyiliği, rahatlatıcı bir tarafı vardır. Ama er geç durmak ve ne yapacağınıza karar vermek zorunda kalırsınız.
Şimdi, Âdemoğulları, kılıçlarınızı çekin dedi Aslan. Keskin olmayan kısmını kullanın, çünkü karşınıza korkaklar ve çocuklar çıkacak, savaşçılar değil.
“acı Suratsız’ın aklını başına getirmişti, ne düşündüğünü kesinlikle biliyordu. Bazı büyülerden kurtulmak için acının vereceği güzel bir şoktan iyisi yoktur.”
“Rüyalarımızda dostlarımızla hep garip yerlerde karşılaşırız. Herkes aynı rüyayı görmedikçe, hatırlanmasını bekleyemezsin.”
“Kalpleriniz taş, kulaklarınız sağır olsun.”
“yalan ve ihanet kokusu alıyorum. Gözlerimizi dört açmalıyız.”
“o çılgınlıkta söylediğim kelimelerin kendi kulaklarından başka kulağa acı vermesini istemez.”
“Onu tanımıyorsunuz. O, sadakat, dürüstlük, merhamet, nezaket, cesaret ve bunun gibi erdemlerin oluşturduğu bir çiçek demetidir.”
“Hoşuma gidecek şey bana itaat etmenizdir, yaşlı geveze. Onları yukarıya getir” dedi.
“Ne gariptir ki, ne kadar uykunuz varsa, yatağa girmeniz bir o kadar uzun sürer, hele ki odanızda bir şömine yanıyorsa.”
Bunun iyi yanı şu dedi Suratsız, eğer uçurumdan inerken kafamızı kırarsak, nehirde boğulmaktan kurtuluruz.
Kafanı bir şamdanla parçaladığım için
suçlanamam çünkü buna sebep senin beni
uyarmak için yanağıma dokunulandır
Bazı büyülerden kurtulmak için acının vereceği güzel bir
şoktan iyisi yoktur.
Eğer Narnia’ya gitme şansınız olursa o mağaralara göz atmayı
unutmayın.
Yamaçtaki oyuk açık bırakılmıştı.
Narnialılar sıcak yaz günlerinde, fenerler ve gemilerle oraya girip suya iner,
şarkılar söyleyip, gemileriyle serin ve karanlık yeraltı denizinde yolculuk eder,
sonra geri gelir ve fersahlarca derinlerdeki şehirler hakkında hikâyeler
anlatırlar.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir