Can Yücel’in kitaplarından Rengahenk Kitap Alıntıları sizlerle.
Rengahenk Kitap Alıntıları
Kursak diye bir yer var. Heveslerim, hayallerim, sevdiklerim, Hepsi orada…
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki…
Ben senle varım ben senle yoğum.
Bu gül bi şeyin anısı olacak ama neydi unuttum,
Kim bilir belki de sabah sabah yeniden açan umudum.
Kim bilir belki de sabah sabah yeniden açan umudum.
Kanun çalacağız diye çıkıp orta yere,
Kanunu çaldılar yere
Kanunu çaldılar yere
Ah sen ölüm denen topal köfte,
Buluştuk bak cenabette.
Buluştuk bak cenabette.
İçim rakı dışım su,
Bu mahmur cinayette.
Çocuklar çocuklar çocuklar,
Sizlen doğmamış mıydık biz birlikte.
Evde oturmaya öyle alıştı ki millet,
Sokağa çıkma yasağı yasaklandı
Sokağa çıkma yasağı yasaklandı
-Hıyar diyorum.
Yoo, ben turşuyum diyor.
Yoo, ben turşuyum diyor.
Bu benim sonbaharım,
Bu benim son gürlüğümdür.
Bu benim son gürlüğümdür.
Aşk yokmuş sizde beş paralık!
Gidiyorum ben boşçakallar
Gidiyorum ben boşçakallar
Çünkü sünnet değil, farzdır Cumhuriyet
güle sormuşlar;neden dikenlisin?
beni gerçekten, sevebilen tutsun diye.
beni gerçekten, sevebilen tutsun diye.
Ben günebakanı yeğliyorum.
Belki de güne yöneldiğim için yine.
Belki de güne yöneldiğim için yine.
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki…
Bu gül bi şeyin anısı olacak ama neydi unuttum,
Kim bilir belki de sabah yeniden açan umudun..
Kim bilir belki de sabah yeniden açan umudun..
Martılar ki, sokak çocuklarıdır denizin…
Bilmelisiniz ki yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın, dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Bir başkaydı zaman, ne sabaha sığardı ne akşama…
Mutluluk denemez bu halimize…
Bi güzel susmak geliyor içimden…
Baykuş aslen bir hatundur bakmayın baylığına.
Daldı gözlerim
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine
Derken Poseydon’la beraber
Kaldırıp başlarımızı güneşin
Gül kokusu bacaklarına baktık
Derken martılar geçti
Sıyırarak suları yanımızdan
Karşı sahilde akşamla yanan
Beş pare cama gömmek için bizi…
Denizin o tirşe ve hareli gözlerine
Derken Poseydon’la beraber
Kaldırıp başlarımızı güneşin
Gül kokusu bacaklarına baktık
Derken martılar geçti
Sıyırarak suları yanımızdan
Karşı sahilde akşamla yanan
Beş pare cama gömmek için bizi…
Canım bile emanetken kaybedecek neyim var ki.
Kalıyoruz. Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.
Keyfim yok dedim bağışlayın, başımı dinleyeceğim biraz.
Anne, ne zaman bahar gelecek?
Kış gelsin de öyle, yavrum.
Kış gelsin de öyle, yavrum.
Sana bin kez söyledim be evladım
Dişlerinle tırnaklarını yiyeceğine
Gözlerinle gökyüzünü yesen ya.
Dişlerinle tırnaklarını yiyeceğine
Gözlerinle gökyüzünü yesen ya.
Bu kadar güzel olmamalıydı yeryüzü.
Çingene benleri, ne dersiniz, pembe olmalıydı değil mi?
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki…
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki…
Tabakta kalan son kırıntı gibiydi sana olan sevgim. Sen beni hep bıraktın; bense hep ağladım.
Yarın sana göz açtırmayacak olanlar bugün göz yumduklarındır.
Gözlerimi aldılar elimden geri vermiyorlar bana Ne kayıp, sizi dünya gözüyle görmemek bi daha!
Bahar çarpmış dünyada yeşil kokan ilk ölüyüm
Çimleniyorum sevgilim
Sana yeşillenerek öleceğim.
Sana yeşillenerek öleceğim.