İçeriğe geç

Dinlersen Anlatırım Kitap Alıntıları – Ahmet Telli

Ahmet Telli kitaplarından Dinlersen Anlatırım kitap alıntıları sizlerle…

Dinlersen Anlatırım Kitap Alıntıları

Haysiyet cellatları tarihin çöplüğünde çürüyeceklerdir. Suyu çürüten de onlardı çünkü…
Halkım ben, parmakla sayılmayan
Sesimde pırıl pırıl bir güç var
Karanlıkta boy atmaya
Sessizliği aşmaya yarayan (…)
Biz halkız, yeniden doğarız ölümlerde.
Adaleti zenginlerin sözlerine değil, yoksulların gözlerine baktığında sağlayabilirsin"
Bakışın ki
Kısaltır özge aşkları
Sokar dergâhına
Secde ettirir
Varılmaz uzaklıktır bakışın
Gücün egemen olduğu bu dünyada, gücün vahşileşerek insanlığın kazandığı tüm değerleri yoketmeye yöneldiğini görüyoruz. Savaşlar, emeğin sömürüsü bu yüzden değil midir?
Öyle yalnızdı ki adam
Kendisi bile yoktu yanında"
Edebiyatçıların yaşamöykülerine bakılırsa, sistemin ağlarına takılmayan neredeyse yok gibidir. Sürgünlük, hapis, bu türlü yazarların kaderi gibidir. Yetmedi: 93 Temmuzunda Sivas’ta toplu kıyım…
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde altınbaş, altın zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
Çöpçülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Güzel kadınları severim,
İşçi kadınları da severim;
Güzel işçi kadınları
Daha çok severim.
Ankara Ankara
Ey iyi kalpli üvey ana!

Cemal Süreya

duvar bulup slogan / slogan bulup /duvar bulamayanlar kalır //bu daha başlangıç kalır / sık bakalım kalır / allahını seven defansa gelsin / bugün de direndik elhamdülillah / kahrolsun bağzı şeyler // sözün sokaklarda / şenliği kalır"
kuşcağız, Ufuktepe, atapark
kovboyculuk oynamadı benim yaşdaşlarım
suluboya resim de yapmadı
Çizdi ama ütopyasını taze açmış karanfil görkeminde
en büyük duvarlarına mahallenin ve en tepedekine

Kükürt dumanı içinde marşlar okuduk sevinçle
renklerine boyanmış her birimiz yeni yoldaşları devrimin
çünkü her birimiz yoldaşıydı hayatın

kahrolsun Amerika bağırdığımız doğrudur
uçurumlar kıyımızsa
doğrudur karaborsada marlbora sattığımız da"

Büyük aşklar yolculuklarla başlar/ ve serüvenciler düşer bu yollara ancak…
İnsanı zenginleştiren yoksunluğudur denir. Çaresiz kaldıkça duyulmamış yeni çareler arar insan.
Hani deriz ya mitinglerde Yaşasın halkların kardeşliği"… Yaşasın halkların kardeşliği ama bunu gerçekleştirmek dillerin kardeşliği ile başlar.
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Gündelik hayat hızdır, yarıştır; hele bu çağda tam bir köpek yarışıdır.
Eğer yaşanmakta olana başkaldırıyorsanız ve gençseniz, yaşadığınız her ne olursa olsun serüvendir.
kim değil ki sümerden hitite
frigden söğüte sürgün
hangi dil var ki
binbir gece uğunmasın
Bu bastıkça tozan yolda
kimin gözleri değil ki kör
Ey ben tüm kendimin biricik hüdası
Uzaklara bakmanın yazı
Kendine inan diyen modern çağ aşkına
Ayaklarında yükseldiğin dünyanın bir ucu
Devletler, kontrollerine aldıkları muhalefet hareketlerini, ayaklanmaları ya da devrimleri, dışında kaldıklarından daha kolay engeller.
21. Yüzyıl gevezelik çağı devren kiralık çeneleşme
‘Yarab! Bize şöyle uygun bir Silistre’
DÜNYAYI AŞKLAŞTIRMANIN özel bir edimidir şiir.
Masmavi bir çocuktum
Balıklar yalardı gözlerimi
Sanırım o zamanlar
Tanrı bir ozandı mutlaka
Hünsa ve mavi yağmurlar yağardı
Yağmurdan sonra toprak
Isırılmış nar kokardı
İsmail Mert Başat
Açıkça söylemeliyim ki eleştirmenlik çok büyük bir donanım gerektirmektedir. Bir eleştirmen, her şeyden önce çok farklı alanlarda, çok kapsamlı bilgiyi, pek çok yoğun süreç içinde didişerek, boğuşarak ve her yeni bilgiyi başkaca yeni bilgilerle çarpıştırarak, dönüştürerek içselleştirmiş olmalı ve bu tutumunu bıkmadan sürdürmekte bulunmalıdır."
İsmail Mert Başat / Gökyüzünden Başka Sınır Yok
Şiir, her türlü inanç sisteminin ve ideolojilerin sınırlandırdığı dar algı aralıklarının karşısına, dinamik ve sınırlanmamış bir kadrajla çıkar.
Dünyayı Aşklaştırmanın özel bir edimidir şiir.
Beni sevmiyordunuz bir zamanlar
Şimdi kimi sevmiyorsunuz?
Öyle yalnızdı ki adam
Kendisi bile yoktu yanında.
Ağzım keçeleşmiş, zihnim kekeme.
adaleti zenginlerin sözlerine değil, yoksulların gözlerine baktığında sağlayabilirsin."

Sancho Panza

“Beni sevmiyordunuz bir zamanlar
Şimdi kimi sevmiyorsunuz?”
Günümüzdeyse, görsel kültürü de bünyesine alan elektronik çağ başlamıştır. Bilgisayarların, internet kanallarının, yazılı kültürü bombardıman ettiği bir zaman dilimindeyiz artık. Kimse çocuğunu Keloğlan masallarıyla kandıramaz; ona düş kurduramaz; iyi ile kötü, haklı ile haksız ayrımını yapma sezgisini bu yolla kazandıramaz. Keloğlan da, Mecnun da, Leyla da elektrik şokuna uğratılmıştır. Bu masalların yerini “Yüzüklerin Efendisi” gibi fantastik ürünler alacaktır, almıştır.
Egemenlerin, iktidarlarını daim kılmak için her türlü çabalarına karşın, muhalif olanın yaratıcılığı da bir o kadar güçle yeşerir ve hayata müdahil olur. Nitekim Gezi isyanı bunu göstermiştir. Sosyal medya olanaklarıyla sergilenenler, kentlerin sokaklarındaki duvar yazıları, grafitiler, zekânın yıldız şavklarıdır. İroni, humor ve heyecanın bütünleşik karşıkoyuşudur bu. Bütün Gezi isyanı süresince ve sonrasında her türlü baskıya, yıldırıya karşı yaratıcı zekânın üretimi durmadı, sürüp gidiyor hâlâ. Denebilir ki, grotesk kültürün kent versiyonuydu bu saydıklarım. İktidarı çıldırtan, aklını başından alan bu yaratıcılık, öyle dur deyince duracak olan bir şey değildi çünkü.
Gezi İsyanı sürecinde yitirdiğimiz gençler için yazılan şiirler yine bu kitaptadır. Berkin Elvan, Ali İsmail gezinir mısralarda ve diğerleri: “gülüşü devletin gücüne gitmiştir onların”
Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim
Akar suyun
Meyve çağında ağacın
Serpilip gelişen hayatın düşmanı
Ankara Ankara
Ey iyi kalpli üvey ana!
Anılan adlara değil itirazım; alıntıların çok olması ve bu alıntıların yazılan şiiri baskılamasınadır.
Anılara sahip çıkmak, afazik bir toplumsal gerçekliğe de itirazı olsa gerek. Öyle de yapıyor şair.
Emin Şir kitabına anılarımı saymazsak, mülkiyetsizim." diye başlıyor.
Yara neredeyse zihin oraya yönelir elbette.
Işık, ışık… Bugünün işte ruhu, özlemi bu;
Silin bulutları, silkin o korku gölgesi,
Koşun ışıklar içinden o kutlu kurtuluşa.
Kaldırım taşlarının altında
terden bir deniz bulacaksın
Bulandırmasın seni o deniz
açık mavi ışıklı günlerde belki
sağlayacak gitmeni, korkma
Eylemli aydın, eylemli okurunu da yaratacaktır elbet.
Evet, bozkır insanının yalnızlığı karlı ovalara benzer.
Binlerce yıl öncesinden bugüne taşıdığımız insanlık mirasımız şimdiki zamanımızı inşa ederken, diğer yandan geleceğimizin kurgulanmasında önemli bir belirleyen olarak karşımıza çıkmaktadır. Toplumsal yapı ve yaşantılar içinde çoğu zaman bilinçli bir farkındalıkla algılamadığımız toplumsal belleğin izi ve etkileri, bireyin özgürlük arayışlarının, bilinçlenmesinin ve toplumsallaşmasının karşısında kimi zaman bir olanak, bazen de tehdit ve tehlike olarak duruyor.
Şairim
Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım
Ne zaman bir köy türküsü duysam
Şairliğimden utanırım
Geyik akarsuları özlediğinde/ hem su hem geyiktir akan."
Şeytan azapta, şair harabiyette gerek.
açım, aç! Çıplağım, çıplak! İşsizim, işsiz! Yalnızım, yalnız! Güçsüzüm, güçsüz! Boşlukta, boşuna! Defterler de, kitaplar da boşuna! Kapanan çizgilerin kıskacında, dağların kuytusunda, ceylan boşuna! Paranın uğultusunda, sayıların ağırlığında, silahların tarrakasında, boşuna! Boşlukta, boşuna,
kanıyorum
biri omuz silkti, biri gülümsedi
başka kimse yoktu, kimse görmedi.
acının belleği
kendinde salkımlanan
Biz ki, o ütopyadan bugün, şu an hayatımıza neyi çağırabiliyorsak, onu yaşayabilmeliyiz. Bu durum, şiirin gerçek ile uyumsuzluğunu, onun gerilimli bir alan olduğunu duyumsatmaktadır. Şair, bu gerilimin sancılarını göze alan kişidir; gerçeğin hal ve gidişine itiraz daima şiirden gelmiştir çünkü. Gerçek, yalanla yer değiştirdiğinde o, kendi hakikat’ini kurar; gerçek diye belletilen yalanların perdesini aralayarak, hakikat olanı gösterir. Bu nedenledir ki, iktidar odaklı hangi güç varsa, şairi ve şiiri sakıncalı bulmuştur. Şiir ise itirazlarını yükseltirken, ölüme karşı yaşamı, karanlığa karşı şavkı, savaşa karşı barışı, sömürüye karşı alın terini, kısıtlamalara ve zulme karşı özgürlüğü savunmaya devam eder; bir yandan da her türlü ötekileştirmeye karşı durur.
Sancho Panza: Adaleti zenginlerin sözlerinde değil, yoksulların gözlerine baktığında sağlayabilirsin " demişti.
Acıdır çünkü dağlardan gelen bal
Acıdır ayrılıkların tadı
Sen şimdi burkulmuş yüreğinle
Kal orada göz peteğinden
Damlayan bal bakışınla
Gidiyorum
Hoşça kal eski zaman aktarları
Bu şehre bu yağmuru
Bu düşleri
Bu aşkı bu kavgayı bu kederi
Size bırakarak…
O kendisi için bir şey istemedi…" kendisi için bir şey istemeyen insan tükenmedikçe, umut da bitmez. Ne diyordu Fethi Naci:" Insan tükenmez."…
Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim
Akar suyun
Meyve çağlarında ağacın
Serpilip gelişen hayatın düşmanı
Kıl ince köprü yapmışsın
Gelsin kullar geçsin deyû
Hele biz şöyle duralım
Yiğit isen sen geç a Tanrı
Irmaklardan şarap akacak diyorsun
Cennetîâlâ meyhane midir
Her mümine iki huri diyorsun
Cennetîâlâ kerhane midir
Geldim işte mevsim gibi kapına
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Demek ki eskilerden " bize kalanı sürdürmek de bizim gibilerin payına düşüyor.
Hatırla en eski yalnızlıksın sen
Ey taptığım güç, ey aklım, ey yazgım
Yaktığımız kadim kentlere bir bak
İçimde taşıdığım kişi, işgal edilmiş ülkesinde, kılıcı kalbine batarak dolaşan bir zabit sanki.
Bir daha dönemedik
Dünyadan masala
Nere gitsem araf
Gitmek istiyorum en sonuna uçların
Uç bir kurgu, yol şu yalancı aynaysa
Nasıl çözerim bu kör kuşkudan aklımı
Onlar ki dünyaya ne güzel düştüler
Çocuk geldiler, çocuk gittiler
Dünyayı omuzladılar ve
Güneşe basan kervanlar gibi sessizce yürüdüler.
Denize çıkardı hep
Nerelerden başladığı belirsiz yollar
Dilimin sınırları dünyamın sınırlarıdır.
“Düşlerinin ve bilme merakının öznesi olamayan insan, verili hayatın bir nesnesine dönüşür..”
“Şaman halktan biri değildir. ‘Devlet adamı’da değildir. Semavi dinlerde ‘resul’, ‘halife’ diye tabir edilen kurumsal kişilerden de değildir. ‘Aydın’ diye tabir edilen o ne idüğü belirsiz laf cambazlarından da değildir. Şamandır, o kadar. Bir gölge, ‘bir bilen’.
Dünyayı aşklaştırmanın özel bir edimidir şiir. Referansları özgürlük, adalet ve vicdandır.
beni akşam gibi düşün sevdiğim
kükürt dumanına teslim erzurum gibi
beni diyarbakır gibi düşün sevdiğim
cezalı bir şairin sulara asılması gibi.
Hayır, şaman halktan biri değildir. “Devlet adamı” da değildir. Semavî dinlerde ‘resul’, ‘halife’ diye tabir edilen kurumsal kişilerden de değildir. ‘Aydın’ diye tabir edilen o ne idüğü belirsiz lâf cambazlarından da değildir. Şamandır, o kadar. Bir gölge, ‘bir bilen’.
Huydur at
tekil olan da bu
Huysa benzersiz.
Rüzgar da huy değil mi at gibi…
Düşlerinin ve bilme merakının öznesi olamayan insan, verili hayatın bir nesnesine dönüşür.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir