Charles Bukowski’nin kitaplarından Kadınlar kitap alıntıları sizlerle.
Kadınlar Kitap Alıntıları
Dışarıdan gamsız bir pezevenk gibi gözüküp iç dünyamda duygusal biri olmak beni mahvetti.
Yalnız olmak yanlış bir kalpte olmaktan iyidir.
Hep eksik hissettim kendimi yalnızken; iyi hissettiğim de oldu ama hep eksik.
Kadınlar sizi sevebilir. Fakat bir süre sonra bir şey olur onlara, sizi ölürken izlemek isterler, arabayla sizi ezip suratınıza tükürmek isterler.
Düşünmenin ne yasası vardı ne de kuralı.
Yalnız olmak yanlış bir kalpte olmaktan iyidir.
İnsanlar oturup karşılıklı konuşabilmeyi öğrenebilseler, belki biraz işe yarar.
Bir erkek sadece iyi bir kadın bulamadığında çok fazla kadına ihtiyaç duyuyordu.
Aşk zor ve nadiren geliyordu. Geldiğinde de yanlış nedenlerle geliyordu.
Her şeye hep geç başladım ben.
İnsanlar başlangıçta ilginçtirler. Daha sonra, yavaş yavaş ama kesinlikle bütün defolar ve çatlaklıklar ortaya çıkardı. Onlardan gitgide uzaklaşabilirdim; onlar da benden uzaklaşabilirdi.
Aşk bir çeşit önyargıdır. Benim bir sürü önyargım var zaten.
Öfke gelir göz kızarır, öfke gider yüz kızarır.
İyilik bazen cehennemin ortasında bulunabilirdi.
Hiçbir şansın olmadığı zaman en iyi çaredir bu.
Bizler güvensiz kalplerimizi, karaktersiz insanlara borçluyuz…
En büyük adamlar en yalnız olanlardır.
İşler kötü gidince insanın gidecek bir yerinin olması iyi bir şey.
Yorma kendini. Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler, seninle gelsin….
Başka bir gezegene ait olduğuma inanıyorum.
Bu tip insanlar vardır, daha onlarla karşılaşır karşılaşmaz hazzetmezsiniz.
çki meselesi bu, diye düşündüm kendime bir içki alırken. Eğer berbat bir şeyler olmuşsa, unutmak için içersin; iyi bir şeyler olursa kutlamak için içersin ve hiçbir şey olmamışsa bir şeyler olması için içersin.
Hiçliğe tezgâh kurmuştum; bir çeşit varolmama, ve bunu kabullenmiştim.
Her şey yolunda giderken bile her şeyde keder vardı.
Aşık olmadığıma sevindim. Aşık insanlar asabi, tehlikeli olurlar, perspektif duygularını kaybederler. Sinirli, can sıkıcı psikopatlara dönüşürler..
Kadınlar korkutuyorlardı beni, çünkü er ya da geç ruhuma sahip olmak istiyorlardı. Oysa ben ruhumdan arta kalanı kendime saklıyordum. Esasen fahişeleri arzuluyordum, çünkü özel isteklerde bulunmuyorlardı. Gittiklerinde de hiçbir şey yitirilmiş olmuyordu..
Fotoğraflardan tanıyamazsınız insanları.
İnsanlar ilginç geliyordu önceleri. Ama sonra, ağır ve keskin bir biçimde, bütün kusurlar ve delilik çıkıyordu açığa. Ben onlar için giderek önemimi yitirirken onlar da benim için önemlerini yitiriyorlardı.
Herkes kendinin özel, ayrıcalıklı, müstesna olduğunu düşünüyordu. Balkonundaki saksıları sulayan kocakarı bile.
Önce seni severler, sonra bir şeyler değişiverir içlerinde. Bir bok çukurunda ölüşünü, bir araba tarafından çiğnenişini seyrederler ve üzerine tükürürler.
Ruhsal yükün altından kalkabilenler için güzeldir aşk. Deli gibi akan bir idrar nehrini sırtında ağzına kadar dolu bir çöp bidonuyla aşmaya çalışmak gibi.
İçimde bir sızı var.
Her zaman yaşamımın bir parçası olarak kalacaksın.
Aşık olmadığıma, bu dünyada mutlu olmadığıma memnundum. Hiçbir şeyle barışık olmamayı seviyordum.
Bazı günler yorganı başına çekip yatakta kalmak en iyisidir.
Bir yazar için en kötü şey başka bir yazarla görüşmek, ondan da kötüsü, çok sayıda yazar tanımaktır. Aynı bok parçasına konmuş sinekler misali…
Tek istediğim yumuşak ve puslu bir yerde bir başıma, rahatsız edilmeden yaşamaktı.
Erkekler futbol seyreder, bira içip bowling oynarken onlar, kadınlar, bizim hakkımızda düşünüyor, bizi inceliyor, karar vermeye çalışıyorlardı – bizi bıraksalar mı, atsalar mı, değiştirseler mi, öldürseler mi, yoksa sadece terk mi etseler?
Gözlerinde hüzün vardı.
Münzevi bir adamım ben.
Perdeleri çekilmiş bir odada tek başıma oturmak istiyordum.
Aşık insanlar genellikle alıngan ve tehlikeli olurlar. Perspektiflerini ve mizah duyumlarını yitirirler.Sinirli, kafadan çatlak olurlar. Hatta katil bile olabilirler.
Kendi evimden çok kadınların evinde olmaktan hoşlanmışımdır hep. Onların evinde olunca her zaman gitme şansım vardır çünkü.
Ne kadar iyi bir insan olduğunun pek önemi yok. Nasıl olsa ilk hatanda en kötü insan sen olacaksın.
Lanetlenmiş gibi hissediyordum kendimi.
Ben kendi seçimime başvurdum. Votka şişesini kaldırıp asıldım, sek. Aptal değildi bu Ruslar.
İnsanlar başlangıçta ilginçtirler. Daha sonra, yavaş yavaş ama kesinlikle bütün defolar ve çatlaklıklar ortaya çıkardı. Onlardan gitgide uzaklaşabilirdim; onlar da benden uzaklaşabilirdi.
Sevginin yeri çok başkaydı bu dünyada.
Beni çarmıhta görmek istiyorlar, tek istedikleri bu.
Bir münzevi olarak insan kalabalığından nefret ederim. Kıskançlıkla ilgisi felan yoktu. İnsanları sevmiyordum. Kalabalığa tahammülüm yoktu. İnsanlar yoruyordu beni, ruhumun iliğini kurutuyorlardı.
Yoksulluk ve cahillik kendi gerçeğinden beslenir.
Tek istediğim yumuşak ve puslu bir yerde bir başıma , rahatsız edilmeden yaşamaktı.
Hak ediyordum yenilgiyi, bir akıl hastanesinde tek başıma ölmeyi hak ediyordum.
Aşık olmuştum yine, başım beladaydı…
Ölünceye dek yaşamak bile çok zahmetli iş.
Yazarlığı öğlene kadar uyuyabilmek için seçmiş bir alkoliğim ben.
Kadınımı al ama arabamı bırak. Kadınımı alan bir adamı asla öldürmem; arabamı alan birini gebertebilirim.
İyilik bazen cehennemin ortasında da çıkabilir insanın karşısına.
Ne boktan bir heriftim ben, gerçekten kötü oyunlar oynayabiliyordum, ne yaptığımı düşünmeden rüzgara kapılmış gidiyordum. Kendi bayağı zevklerimden başka bir şey düşünmeden. Şımarık bir lise öğrencisinden farkım yoktu. Bana duydukları güven yüzünden başkalarının hayatlarına girebiliyordum. Sapına kadar kötüydüm..
Çok acımasız bir dünyada yaşıyoruz…
Korktum. Korku sanatımdır benim. Hızımı ondan alırım.
Hayatta kalmak bile zaferdi.
Sadece bir kez aşık oldum.
Ne yaptığımı hiç düşünmeden rüzgara kapılmış gidiyordum.
Yemekten sonra Lydia’yla ben yatak odamıza gidip uzandık. Lydia sivilcelerim ve siyah noktalarıma yöneldi. Çok kötü bir cildim vardı. Lambayı yüzüme yakın bir yere koyarak sıkmaya başladı. Hoşuma gitti. Gıdıklanıyordum ve sertleşiyordum. Çok yakındık. Arasıra öpücük konduruyordu Lydia. Her zaman önce yüzümü halleder, sonra sırtıma ve göğsüme geçerdi.