Oğuz Atay’ın eserlerinden Korkuyu Beklerken Kitap Alıntıları sizlerle.
Korkuyu Beklerken Kitap Alıntıları
Beni anlamıyorlardı zararı yok. Zaten beni daha kimler anlamadı.
Yalnızlığımın yalnız bana zararı dokundu.
Daha iyi olabilecek miyim? demeye dilim varmıyor, buna cesaret edemiyorum. Çünkü, denedim efendim, olmadı.
Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
Yalnızlığı yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.
Ölümü bekliyorum. Bu arada vaktimi boş geçirmemek için, okuyorum.
Buldum: Yalnız kalmaktan korkunca yalnızlığım artıyor.
Acaba iyi bir şeyler olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı.
Param vardı, yiyeceğim vardı, kitabım, evim her şeyim vardı; fakat isteğim yoktu.
Beni, bu toplumun hukuk anlayışı çileden çıkarmıştı.
Bir mektup yazmak istiyordum ama hiç adres bilmiyordum…
Her şeye yeniden başlamak mümkün değildi. İstesem de mümkün değildi. Nerede kaldığımı unuttuğuma göre, baştan başlamak için de birtakım yetenekler gerekliydi; daha talihli doğmuş olmak gerekliydi mesela. Yeni bir dil öğrenebilmek için, hiç dil bilmemek gerekliydi.
Ama gene de ona yazmak, hep onun için yazmak, ona durmadan anlatmak, nerede olduğumu bildirmek istiyorum.
Beni sahte buluyorlar, ben de onları.
İşte, tek başıma yıkılmış durumdayım..
Yalnız yaşayan insanların, kendi içlerinde başlayıp biten eğlenceleri vardır.
Düşündüm. Avcuma aldığım nohutlara bakarak hayatımı, ne işe yaradığını bilmediğim zavallı yaşantımı düşündüm. Nohut ve makarna gibi, bir araya getirilmeyen parçalardan oluşan günlerime acıdım.
Ülkeme ve insanlarına kızmağa başladım: Kimsenin doğru dürüst okuduğu yoktu. Doğru dürüst hissetmesini bile beceremiyorlardı.
Çaresizlik yüzünden birçok şeyin anlamı kayboluyor.
Görünüşe bakma, içim öldü artık.
Serbest bir meslek seçtim ve başarıya ulaşamadım. Memur da olsaydım, başarıya ulaşamayacaktım; zaten memur olmak, başarıya ulaşamamak demektir.
Ne zaman vaktin var? Dedi. Her zaman. Ona bu sözü söylemedim tabii. Her zaman vakti olanlara saygı duyulmaz. “yarın” dedim, “hemen” diyeceğime ve bu sözümden, daha söylerken pişmanlık duydum.
İnsanların, iç sahteliklerini örtmek amacıyla giriştikleri kibarlık çabaları içindeyim sanki.
Bir de yalnızlığı öğrettim ona. Şimdi gece yarısı, ikimizi de uyku tutmadığı zaman, kendi koridorlarımızda bir ileri bir geri, sinirli adımlarla dolaşıp duruyoruz.
Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense; bir türlü olmadı.
Hayalimde daha önce çok insan öldürmüş olduğum için bu son ölümler beni fazla sarsmadı.
Bana, çıkma dediler; fakat öl demediler. Merak ediyorum: Hiç çıkmadan nasıl yaşar insan bir evde?
Ne yapmışsa korkusuna rağmen yapmıştı hayatı boyunca. Yoksa çoktan kaybolup gitmişti.
Yalnızlık, hafızayı zayıflatıyor.
Hayatta onun kadar kimseyi sevmedim.
Sanki bazı şeyler nasıl anlatılırsa anlatılsın, insan yakınlık duymasa da anlar.
O köşede ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum. Uyuyup uyumadığımı bilmiyorum. Uyku ile uyanıklık arasındaki fark azalmıştı herhalde. Düşündüğümü hatırlıyorum. Ne düşündüğümü bilmiyorum.