Ahmet Telli kitaplarından Buradayım Sözümde Kitap Alıntıları sizlerle.
Buradayım Sözümde Kitap Alıntıları
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum.
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki, mutluluk bile bizden çok
Akşamüstleri yine fesleğenler suluyorum
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum
Yazdıklarım bir anlam ifade etmiyorsa bir haber uçur bana.
Belki son mektup olur bu.
Öyle kal
Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?
Sımsıcaklığınla.
Öyle kal..
Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?
yeşerdi telgraf direkleri.."
Niyazi Akıncıoğlu
..
Mektuplardı bizi yakınlaştıran. Benzer tadlar ediniyorduk hayattan. Sevdiğimiz şarkıların gizli anlamlarını mektuplar aracılığıyla paylaşıyor, okuduğumuz kitapların, gördüğümüz filmlerin, kahramanlarının sevincini yahut hüznünü mektuplarla anlatıyorduk birbirimize. Böylesi sahici, içten mektuplar çoktandır yazılmıyor artık.*
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum
..
İnat ve öfke, kaybediş ve kayboluş oluyoruz
Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
..
Buradayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki, mutluluk bile bizden çok*
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok…
Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de
Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler
Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum
Yazdıklarım bir anlam ifâde etmiyorsa bir haber uçur bana. Bil ki, son mektup olur bu.
Sımsıcaklığınla.
Öyle kal…
Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?
(7. Gündem, 10-16.11.2001)
Sözümde;
Yanlışsa da bu istasyon."
Sımsıcaklığınla.
Öyle kal…
Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?"
diye sormuştun da, bir an duraklamıştım.
Duraklamıştım, yahut, susmuştum da diyebilirim. Karşılığını hemen bulamadığımız sorular duraklatır bizi. Bu, karşılığını bilmediğimizden değil de ‘ nasıl ifade etmeliyim’ sorusunu kendi zihnimize yöneltmemizden ileri gelir biraz da. Söylemek isteyip de o bir ânâ sığdıramayacağımızı düşündüğümüz şeylerdir bizi susmaya iten…
Bulutlara, rüzgara asarım suretini her akşam
Her akşam bir mektup yazarım dağlar kadar
Meşeler gövermiş diyorsun, varsın göversin
Unutmadım bırakıp giderken söylediğin sözleri."
Yeşerdi telgraf direkleri."
#NiyaziAkıncıoğlu
İkimiz, ikimizde tıkandık kaldık;
İki aynaydık birbirine çakışmış,
daha başka ne yansıtacaktık?"
Şöyle böyle derken geçti neyleyim."
Karacoğlan
-Görmeyen göze karşı güzel yüz,
-Çorak toprağa yağan yağmur,
-Tok olanın önündeki hoş bir taam,
-Bir ahmağa söylenmiş hak bir söz…"
Hacı Bektaş Veli
Bahar, bahar olduğu için yeşertir doğayı; acı, acı olduğu için yaşanır; sevda, sevda olduğu için…"
İstesem de bulamam seni artık. İstesem de arayamam.
Sormuyoruz…
Boğazımıza düğümlenen bir şeyler var çünkü…
Sevdiğiniz yanınızda olmalı."
Vedalaştık.
Görüşelim, mutlaka haberleşelim" falan demedik ayrılırken. Biliyorduk ki, bir gün yine görüşeceğiz, şakalaşacağız.
Ve yalnızdır o…
Şiirin yalnızlığına saldırmayın…"
İdeolojilerimiz adına birileri bir şeyler yapıyor, onların bilgilendirmeleri kadar bilgi sahibi oluyoruz. Sonra da işte böyle tartışıyoruz. Bilmediğimiz konularda tartışmaya ne kadar da meraklıyızdır biz. Çünkü haklıyızdır, haklı olduğumuzu birileri kulağımıza fısıldamıştır."
Yeşerdi telgraf direkleri.
duruş pratiği olarak zaten içimizdeki bir çığlık değil midir?"
Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki, mutluluk bile bizden çok"
Bekle demiyorum kimseye, unutma demiyorum."
Konuğum ol, oturup
konuşalım bir akşam
ve uzatalım geceyi
sözün çubuğunu yakarak
daha çok şey vardı
diye düşünerek çıkalım
güneşle kucaklaşan balkona
Üşütmesin sabah serinliği
Bir bardak demli çay
burukluğu gibi kalsın
gecenin ve sabahın tadı
aralayıp ufka bakalım
ve bir çocuk gibi
hayretle seyredelim
güneşin kızıllığını
unutulmuş aşklar gibidir
Kitaplardan söz edelim
ve onların gizli kalmış
sessiz tadlarından
ayırsak da olur geceden
Çünkü boğulabilir insan
yalnız kendini düşünmekten
yaşanan günleri konuşalım
ve günlerin üstüne çöken
dumanlı, isli havaları
oturup konuşalım biz bize
Anıların çubuğunu yakıp
uzatalım geceyi biraz
hiçbir zaman da tutulmayacaktır
Serüvenlerin yorgun yeniği
elleri titreyen yaşlı bir kadındır hüzün
ya da hasta bir tanıdıktır ancak
hepsi o kadar
Unutma
bir hüzün defterine döner günler
ve her sabah ‘merhaba hüzün’
merhaba yalnızlık"
diyerek başlarsın hayata
Ama hayat bağışlamayacaktır seni
Unutma
yalnızlık denilen şey
ufkun kararabilir birden
için çölleşebilir
Kaçışın bile bir adımdır
ya da dönüşündür kendine
Unutma
sessiz bir özsudur acı
birikir yüreğinin kıvrımlarında
ve ağar gözlerine ağır ağır
Bulutlar yere inmiştir artık
ya da gurbettesindir
Unutma
Yazdıklarım bir anlam ifade etmiyorsa bir haber uçur bana.
Belki son mektup olur bu. Öyle kal..
Gökyüzüne bakmayı unutma olur mu?
Burdayım sözümde,yanlışsa da bu istasyon
Bir ben yitirmedim galiba belleğimi bir de
Şiir yazanlar, ne kadardılar ve nerdeydiler
Hatıralar üretiyorum telgraf tellerinden
Akşamüstleri fesleğenleri suluyorum
Bekle demiyorum kimseye,unutma demiyorum
Acı soysuzlaşınca tiranlaşıyor belleksizlik
İnat ve öfke,kaybediş ve kayboluş oluyoruz
Komikti dıştan bakınca dünya ama hırçın
Ayışığı,telgraf direkleri ve fesleğenler
Burdayız işte durgun bir sessizlikteyiz şimdi
Unutulan bir şey kaldı mı diye soruyor tiran
Kampana çalarken çöldeyiz o geniş çevrende
Mısır’ı soyun diyordu Musa belleksizdir firavun
Babil ve burası iki istasyon iki uzak nokta
Belki bir imgede düzlem olabilen iki grilik
Düşler ve tarih inilecek son istasyon
Burdayım işte güzel bir yanlıştayım şimdi
Beklemesini bilmiyor acelesi olan ve nedense
Çekip gidiyorlar, kalanlar o kadar azız ki
O kadar azız ki mutluluk bile bizden çok.
savrulan küllerini ömrümüzün
Bu kenti ayrılıklar yıkacak birgün biliyorum
bir dağ suskunluğu yürüyor kentlere
yenilen biz miyiz yoksa aşklar mı
her şey bir yolculuğun hüznünü taşıyor
gidip de gelmemek üzere bütün yüzler
uzayıp giden bir çöl yalnızlığı
hangi sokakta vuruldu sevgilim
Bir demet menekşe bir avuç toprak
burkulan bir yürek miyim hep
kocaman gözleridir artık
Anladım tarih de yazılmaz
bir aşkın sayfalarına düşmüyorsa gün
Yalnızdım, yapraklarım dökülmüştü bir bir
deryalara savrulup çöllere düşmüştü
ve uzun boyunlu bir kızın gülümseyişi
Işık zamana bağlı zamansa onun
kocaman gözleridir artık
bense yapayalnız bir ağaçtım doruklarda
bulutların dağlara sessizce çöküşünü
Çocuksu susuşları gördüm, kırılan sevinci
Ve kalbimi puslu yamaçlardaki pusulara saldım
ve aşkı düşünelim biz, destan yalnızlıkları
konuşursak akşam olur ve yine yağmur yağar
gidersek gülüşler azalır buralarda
kim bulur kayıp adresteki dostları
soytarılar gördük genç ömrümüzde
ölüm peşimize düşende bir göçebeydik
suretimiz ağardı kurulan darağaçlarına
bütün sığınaklar uçurumlara açılırdı
anımsanacak neler kaldı bugünden
paylaşılmış olan nelerdi sımsıcak
belki bir türkü söyleriz geceye karşı
saçlarını tarazlayan bir şafak olur