Ahmet Telli’nin kitaplarından Kalbim Unut Bu Şiiri Kitap Alıntıları sizlerle.
Kalbim Unut Bu Şiiri Kitap Alıntıları
Aralıksız yağıyor günlerdir
Ama sen yine de şemsiyeni
Almadan gel ilk otobüsle
Belli ki yakındır doğayı ve hayatı sarsacak saat
Seninle her karşılaşmamız.
Sensiz kalırsam yaşayamam diyen?..
Söylenecek söz şu olmalı:
– Güzeldi yine de
ama atıldı yine de yeni serüvenlere…
* İnsan yorulur bazen insan olmaktan
yakıştıramamıştır hüznü kendine
yüzyıllık bir yağmur başlar.
Basit bir üçkağıtçı sadece, bir sahtekâr.
nerdeysen orda ölmek isterim
çiçek gibi kokuyor şiirler
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri .
Yalnızlığına kaçak yolcu
Olmamıştır ki kimi zaman.
Cinayet yerine benziyor
Unutmak istediğimiz ne varsa
Meğer ne çok biriktirmişim
Unutmam gereken şeyleri
hiç sığar mı bir dağın yalnızlığı…
bir çay demle sonra, anısı kalsın
Bekle başında onun sabaha dek
Sitemkâr bir veda idi ömür gibi.
her yolculuk yangınların başladığı yereydi
ama vakti olmadı hesabını tutmaya
aşkların, ayrılıkların ve anıların
ve orada benim için
küçücük bir yer ayır
ve bekle beni…
sevgiler çiçek açacak…
Unutmam gereken şeyleri…
dağlar yarılır, ırmaklar kururdu
bulutlar çökerdi yüreğime.
Olsun. Gene dene gene yenil.
umudu karartmadan
sevinci yitirmeden bekle
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun?
Cinnet geçiriyor şiir…
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
yarim kalan bir şiir belki de…
yarım kalan bir şiir belki de..
Alıngan ,serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını .
beni anmış bir şiirinde
yüreğimin kayalıklarına
Hızla çarpıyor dalgalar
Olsun. Gene dene gene yenil…
sokağı ve sessizliği dinledim
elimde bir bardak demli çay
ve gökyüzünde yıldızlar
.
Ama unutmuş değiliz yaşananı
bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
yalnızsın bu yolculukta..
sevgiler çiçek açacak
ve onların gizli kalmış
sessiz tadlarından
.
yaşamı ve ölümü ezberleyecek kadarmış…
unutulmuş aşklar gibidir
Sensiz olursam yaşayamam diyen?…
bekleyişin öbür adı…
Sırılsıklam özletiyor biliyor musun
Gereklilik kipinde yaşamaktan
zakkumdur her sürgün…
gizli öfkesinden kan sızan
kalbini suların göğsüne bastır
duyacaksın kalbimizin atışlarını
bağlanacak kadar kalmadı hiçbirinde
yarım kalan bir şiir belki de…
unutulmuş aşklar gibidir…
Ayrılıklar yakıyorsa içimizi
Gurbet mutlaka olacaktır…
sımsıcak ve biraz boynu bükük
Alıngan, serseri yüreğim
Sen nerden bilebilirsin
Bir şiirin nasıl yazıldığını
Belleğini geri getirecek olan…
Bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem.
Oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü…
durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı
Gereklilik kipinde yaşamaktan
Hızla çeviriyorum sayfalarını, yetişememek korkutuyor beni.
Belki yine gelirim sesime ses veren olursa bir gün
Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri.
Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil.
O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta.
Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen.
Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta… (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?)
Bütün belleğimdekileri yok ettim.
Elektrikli bir aygıtla yaktım, jiletle kazıdım.
Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum.
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
sımsıcak ve biraz boynu bükük
Ne varsa yaşanmış ve paylaşılmış
yasak bir kitap gibi durmaktadır
ve firari bir sevda gibi
Şimdi duvarlarda resmin…
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
İçimde buharlaşan cıvayı soluyorum artık
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan.
sıkıntının yalnızlığı değil bu
Düşlerle el ele
yaşamayı dillendiren
ve yudum yudum özümleten
bir sevgi yalnızlığı
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
Aklım ermedi sevdalara ve suya
Yüzümü gösterip kalbimi neden
Sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım, cahilim ben bu dünyada
Söylenecek söz şu olmalı:
-Güzeldi yine de.
Onarmaya kalkmasın
Kaybedilmeye değer
En güzel anında bitirilmişse eğer
karşılığı olmayan sorular düşüyor aklıma
ve kuşların intihar tasarısından söz ediliyor kentte
soğuyan ellerinde kalıyorum bir kırlangıç gibi
Ellerin bir mecnun yurdu, upuzun bir sessizlik
birlikte okuduğumuz kitaplar kadar sımsıcak
çoğunun adını unuttum çoğunun kimliğinde
kazınmış adresler
bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adreslerdeydik, kimliksizdik belki
sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
üşür müydük nar çiçekleri ürperirken
ama anlaşılmaz gibi de değil öyle
çoğunu unuttuk belki şimdiden
belki bitti birtakım bekleyişler
umutlar da bitti bir zaman, sevgilerde
ama unutmayalım
zulüm de biter hayatımızda
sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarımı
değdirdiğim… Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya
dokunuşu… Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba
kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum
dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün
vantuzlarını birden uzatmasın diye… Bataklıktaki suyun da bir
su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir
kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi
artık. Küstü, öldürdü kendini su…
Su çürüdü…
Adımdan gayrısını bilmiyorum
savrılır pişmanlığın kızgın külleri
Bütün sevdalar hasretin yalımıyla tutuşmuş
bir bozkır türküsüdür kerem’in kavruk bağrında
ve artık
yollara düşmenin zamanıdır
şen olasın halep şehri
Biraz da şairlere özgüdür ayrılıklar….
Olsun. Gene dene gene yenil.
Söylenecek söz şu olmalı:
-Güzeldi yine de.
Uğultusudur yalnızlıklar.
Unutulmuş aşklar gibidir.
Dehlizine ki önceleri serin sözler
Dingin yalnızlıklardı oyalandığım
Yaz bitti de onun içindir diyor biri;
İlk kez bitmiyor yaz, hayat çoktan
Farkında bunun akşamlar apansız
İniyor geceyi siyahkâr kılmak için
Hançer birdenbire saplanıyor, güz
Usulca örtüyor masumiyetin üstünü
Zifirî kelimeler sızıyor yazın bittiği
Göçmen bir kuşun yolunu şaşırdığı
Ağır bir ağrı gibi ağıyor sözlerin
Burgacına vedâ: Yaz yine bitti.
Şarkılardan öğrendiydik: Sevdâ
Sitemkâr bir vedâ idi ömür gibi
Hatırası için kitabın bir yerinde
Saklı bir söz düşülür belki de.
Mecaza dönmüşse vefânın enkazı
Sükûnet gerekir unutmak için
Hatırlamak içinse yeni bir yaz
Ki unutuldu sanılsın diye bu öykü
Bir aşkın kelimelerle sürüp gittiği
Ve belki birkaç da şiir bulursunuz
Ki o şiirler kendi ölümlerini sezen
Birer kuğuydular kuytu sularda
Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller
Bulutu çekiyor düşlerin ağıyla
Eprimiş bir geleceği, gri anları
Karşılıksız soruları çekiyor üstüste
Bir bumerangtı çocuğun elinde
Söz ve ihanet buluşunca
Cinnet geçiriyor şiir ve çocuk
Bekle beni biraz cesaret
Bak nasıl koşuyorum peşinden
Uçurumları atlayarak
Tarih mi, yollara düşmenin
Kedere benzeyen yeridir tarih
Sezgi cehennemi oluyor çocukta
Kaybolan ve durmadan kaybolan
Neydi, neydi bilmiyor hiç kimse
Ve sıfır nedir biliyorlar
Düş kuranlarsa çoktandır
Meczup sayılıyor artık
Çöl de keşfedildi ve yeniden
Bir kez daha kaybedildi ütopya
Bir uçurum kıyısında vursunlar beni ki dünya
Uğuldayıp duran bir uçurum değil miydi zaten
Karda izler bırakıyorum avcılar peşime düşsün
Adımı yazıyorum kar üstüne ve ıslığını çığlık
Gibi incelterek yetişiyor ardımdaki tipi bana
Siliyor adımı bir dal kırarak çam ormanından
Ağrılardan yoruldum, gitmeliyim buralardan
İçimde buharlaşan civayı soluyorum artık
Yoruldum yoruldum yoruldum
Gereklilik kipinde yaşamaktan