Gürsel Korat kitaplarından Çizgili Sarı Defter kitap alıntıları sizlerle…
Çizgili Sarı Defter Kitap Alıntıları
&“&”
Gece, ayışığı aydınlığı içinde akıp gidiyordu. Pencereyi çok hafif araladım, ıslık gibi bir sesle içeriye soğuk hava girmeye başladı.
Her aşk iki kişiden birinin aşırılığına dayanır. İnsanlar eşit gelişemiyorlar, aslında bu iyi bir şeydir; çünkü her yönden eşit olanlar, birbirilerini yalnızca anlar ve birbirlerine aşık olamazlar."
Bir düş gibi aceleci ve çelişkisizdi zaman.
Aşklar neden acı vericidir, belki acı hâlâ sevincin kamburu olduğu için.
İnsanlar yapmacık bir davranışa, ancak beklenen şey beklenmedik bir anda gerçekleşirse yönelir.
Diyorlar ki posse olasılık yalnızca olabilir olan değildir. Olasılık aynı zamanda olmakta olandır. Örneğin insanlar eşlerine ihanet etme olasılığı içinde olmakla kalmaz. Bu isteği içlerinde taşırlar. Çünkü evlilik insanın doğasına aykırıdır. İşte posessia, olası olan ile olmakta olanı birleştirmiş tek ülkedir. Belki de eşe ihanet edilmeyen tek ülke Çünkü bu ülkede karı koca diye bir kavram ve bu kavrama ihanet yoktur.
Kadının gözlerini inceledi.
O hali, eski bir zamana takılıp kalmış ,koca bir çocuğu andırırdı.
‘Her an her şey aklımda. Çıldırmış olmalıyım. Yok, aklım başımda. Yok öyle değil sımsıkı sarılman aklımda, iyi ama neden olağan bir şeymiş gibi aklımda, çıldırmış olmalıyım. Bunları yaşayan ben değilmişim gibi aklımda, yok öyle değil, gerçekten yaşadım, çıldırmış olmalıyım. Yüz yüze bakan ilk farklı zaman: Olacak şey değil, çene çeneye duran iki ayrı zaman, çıldırmış olmalıyım, yok öyle değil, aklım başımda.’
Ben hicbir insanı böyle sevmedim. Unutma beni, seen herseysin, gitme dur demeden ben hiçbir insanı sevmedim böyle:
…
…
bir adam yolda gidiyormuş bir köyün mezarlığının yanından geçiyormuş birde bakmış ki mezarların bazısında bir gün yaşadı iki gün yaşadı diye mezar taşları dikmişler. sebebini sormuş: demişler ki bunlar ölmeden önce kaç gün sevilmişlerse mezartaşlarına o kadar yaşadıklarını yazdılar. Adamın vasiyeti o zaman benim mezarıma da hiç yaşamadı yazın demiş. Ben hiç yaşamadım ki?
Bu kente cocuklugumun duygulariyla bagli oldugumu bilmesem, gordugum her seyi tanimasam, bir gezgin rahatlığıyla burçlarda oturmam kolay olurdu. Ama, rahat değildim. İnsan kendi yurdunun gezgini olamıyor. Eğer orayı keşfe gelirse, kendini keşfediyor. İzleyen değil izlenen oluyor.
Bir düş gibi aceleci ve çelişkisizdi zaman.