Rabindranath Tagore kitaplarından Gora kitap alıntıları sizlerle…
Gora Kitap Alıntıları
&“&”
Sevgi güzel bir şeydir, ama her şey demek değildir"
Ölüp bu dünyadan giden biri için hiçbir şeyin sonrası olmaz
İnsan birinin düşüncelerini kabullenmeden de onu sevebilir.
Tanrı bize ağız ile beyni başkalarının cümlelerini yineleyerek onların görüşlerini aktarmamız için vermedi.
+Ama geçmişe dönmeyi hangimiz başarabiliriz? Şu anda yapabileceğimiz ne varsa onu yapmalıyız. Bir işe yaramayacağını bile bile geçmişe özlem duymanın kime ne yararı var?
-Geçmişin geride kaldığını söyleyerek onu yok edebilir miyiz? Geçmiş her zaman bizimledir, bir zamanlar gerçek olan bir şey asla yok olmaz.
-Geçmişin geride kaldığını söyleyerek onu yok edebilir miyiz? Geçmiş her zaman bizimledir, bir zamanlar gerçek olan bir şey asla yok olmaz.
Kendini bil, çünkü bilgi özgürlüktür.
Ben her zaman yalnız giderim!
Cahil insanlardan çok daha kötü hayvanlar vardır, bunlar kalpsiz insanlardır.
İnancı olmayan insanların umudu da olmaz.
Soyut görüşler de somut gerçekler kadar güçlüdür, ama insanlara aşılanmak istenildiğinde kesinliklerini yitirirler.
İnsanın kişisel hayatının ya da kaderinin toplum tarafından koyulan kurallarca sınırlandırılması iyi bir şey değildir. İnsanlarla ilgili olarak daha geniş bir bakış açısına sahip olmak, topluma düşen bir iştir.
Eğer bir hükümetin yönettiği ülkede halk haklarını savunmak ve özgürlüğe kavuşmak için bir servet harcamaya zorlanıyorsa, ben adaletin yerine gelmesi için tek bir pis (para birimi) bile vermem.
Yaklaşımlarımız ne kadar duygusal olursa gerçeğin değişmez bütünlüğünü görmekte okadar zorlanırız,duman ateşi nasıl gizlerse ,acıma duygusuda gerçeğin ışığını öyle gizler
Müslüman köylerde insanları birbirine bağlayan sıkı bir bağ vardı. Köyde kötü bir şey olduğu zaman bütün Müslümanlar omuz omuza veriyordu, Hindular bunu asla yapmazlardı. Gora birbirine bu kadar yakın yaşayan toplumlar arasındaki farklılığın nereden kaynaklandığını anlamaya çalışıyordu. Aslında nedenini biliyordu ama bunu kabul etmek istemiyordu çünkü Müslümanların yalnızca gelenek ve görenekleriyle değil, dini inançlarıyla birbirine bağlandıklarını görmek ona büyük acı vermişti. Geleneklerin tutsağı olmaktan kurtuldukları için gereksiz işlerle uğraşmak zorunda kalmıyorlardı ve inançları onları birbirine yaklaştırıyordu…
Bu dünyada toplumları yüceltenler, yaşamın getirdiği sorunları kendilerine mal ederek çözen insanlardır. Kurallara göre yaşayanlar toplumu geliştiremez, yalnızca onu ayakta tutarlar.
Toplumun insanlarla birlikte çağdaşlaşması gerekirken, insanların toplumun kısıtlamalarıyla bağnazlaşması kabul edilemez.
Ben hiçbir toplumdan korkmuyorum. İkimiz birleşir ve gerçeğe sığınırsak, dünyanın en güzel toplumunu oluştururuz.
Anavatanımız, geleneklerimiz, inancımız ya da kutsal yazılarımız yüzünden ne başkalarından ne de kendimizden özür dilememiz gerekmez. Bütün gücümüz ve gururumuzla, anavatanımızın bütün sorumluluğunu üzerimize alıp ülkemizi ve kendimizi aşağılamalardan korumalıyız.
Herkesin aynı yalana inanıyor olması, o yalanı hakikat yapmaz
Hapishanede geçirdiği sıkıcı, zor günler boyunca, bu yüzün hatırası gözlerinin önünde canlandığında Gora buna karşı koymakra zorlanıyordu.
Bu düşüncenin vermiş olduğu sevinç, Gora’ ya özgür olduğu hissini veriyor, hapishane yaşamının tüm zorluklarının yalnızca bir hayal olduğunu düşünmesine sebeb oluyordu.
Kalbinden yükselen dağlar, hapishane duvarlarını aşıp gökyüzüne yükseliyor, yaprakların ve çiceklerin üzerinde oynadıktan sonra, alışık olduğu dünyanın kıyılarına çarpıp kırılıyordu
Bu düşüncenin vermiş olduğu sevinç, Gora’ ya özgür olduğu hissini veriyor, hapishane yaşamının tüm zorluklarının yalnızca bir hayal olduğunu düşünmesine sebeb oluyordu.
Kalbinden yükselen dağlar, hapishane duvarlarını aşıp gökyüzüne yükseliyor, yaprakların ve çiceklerin üzerinde oynadıktan sonra, alışık olduğu dünyanın kıyılarına çarpıp kırılıyordu
Yaklaşımlarımız ne kadar duygusal olursa, gerçeğin değişmez bütünlüğünü görmekte o kadar zorlanırız; duman ateşi nasıl gizlerse, acıma duygusu da gerçeğin ışığını öyle gizler.
İnsan kalbi ne kadar kötüdür! Kendini şiddetle kınarken bile, içinde utanç ve aşağılama tanımayan, kalbini mutlulukla tutuşturan derin bir haz duyuyordu.
Bir şeyin özünde bir terslik varken dıştan düzgün görünmesi çok tehlikelidir.
Bir insanın yolun neresinde olduğuna yalnızca onun vicdanı karar verebilir.
Bir yargıç edasıyla ortada dolaşanların acınacak insanlar olduğunu öğrendim. Kendilerinin yerine başkalarını yargılayanların günahlarının bedelini cezaevlerine düşen zavallılar ödüyorlar. Onlar suçun en büyüğünü işliyorlar, ama yalnızca şansız insanların başı yanıyor.
Eğer bir hükümetin yönettiği ülkede halk haklarını savunmak ve özgürlüğe kavuşmak için bir servet harcamaya zorlanıyorsa, ben adaletin yerine gelmesi için tek bir pis (para birimi) bile vermem.
Görünmeyeni anlamayanlar, görünenle yetinirler ve onların cehaleti korkunç çarpıklıklara yol açar.
Sınırsız birlik" kendini sınırsız "çokluk" ile gösterir.
Insanlar başkalarını çiğneyerek yükselirlerse ve kendi insanlarına tepeden bakıp onları aşağıda görürlerse, bu ülkede haksızlığın önüne geçemeyiz. Böyle bir kokuşmuşlukla hiç bir yere varamayız.
Devlete hizmet eden insanlar, genellikle ülkeyi yönetenler kendileriymiş gibi hükümetle gurur duyar ve kendilerini herkesten üstün görmeye başlarlar. Bunu her gün daha açık bir biçimde görüyorum.
Yalnızca belli insanlara duyulan saygı, diğer insanlarımızın hor görüldüğünü gösterir. Bu benim gözümde hakaretten başka bir şey değildir.
Ne kadar güzel konuşursak konuşalım, Tanrı bize ağız ile beyni, başkalarının cümlelerini yineleyerek onların görüşlerini aktarmamız için vermedi. Ben böyle bir güzellik istemiyorum!"
Geçmişin geride kaldığını söyleyerek onu yok edebilir miyiz? Geçmiş her zaman bizimledir, bir zamanlar gerçek olan bir asla yok olamaz.
Haksızlığa boyun eğen kişi de suçludur, " dedi Gora, "çünkü bu dünyadaki bütün kötülüklerin kaynağı odur. Beni anlamayabilirsiniz, ama unutmayın, yalnızca dindar olmakla dinin gereklerini yerine getiremezsiniz, bu kötülere cesaret vermekten başka bir işe yaramaz."
Dış etkenleri bahane olarak kullanmamalısın, çünkü onlar kendilerini savunamazlar, gerçek nedeni kendinde aramalısın.
Doğru bildiğin her şeye karşı gelip saflığını yitirirsen, sonunda seni bir hayvan leşi gibi çöplüğe atarlar.
Sevgi güzel bir şeydir, ama her şey demek değildir.
Yapayalnız olduğu bu oda kendisini umutsuzluğa sürüklüyor, boğuyordu sanki. Ülkeyi kurtarmak, toplumu korumak gibi görevlerin hepsi boş ve anlamsız geliyordu."
Yaşamım ne kadar da değersizmiş,” diye düşünüyordu. "Eskiden kesin gözüyle baktıklarım artık şüpheyle dolu; yaptığım her şey anlamını yitirdi. Belki de, bu gizemli ülkede hiçbir bilgi eksik olmayacak, kimse onursuz bir iş yapmayacak ve sonunda hayatın anlamı ortaya çıkacak. Beni bu muhteşem, bilinmeyen, korkutucu yerin kapısına kim getirdi? Kalbim neden böyle titriyor? Neden yürümek istediğimde bacaklarım beni taşıyamıyor?”
&”….Daha yüksek görevlere geldikçe daha da yozlaşıyorlar. Başkalarının omuzları üstünde yükselince kendi yurttaşlarınıza tepeden bakmaya başlıyorsunuz.&”
-Bu durum kocamın hoşuna gitmiyor tabii.
-Ya çocuklarınız?”
-Onların da hoşlandığı söylenemez. Ama ben yalnızca kocamı ve çocuklarımı hoşnut etmek için mi yaşıyorum? Kardeşim, bu başkalarına rahatlıkla açıklanabilecek bir şey değil, Bunu yalnızca her şeyi bilen O anlayabilir!
-Ya çocuklarınız?”
-Onların da hoşlandığı söylenemez. Ama ben yalnızca kocamı ve çocuklarımı hoşnut etmek için mi yaşıyorum? Kardeşim, bu başkalarına rahatlıkla açıklanabilecek bir şey değil, Bunu yalnızca her şeyi bilen O anlayabilir!
“Ama, Suchi Didi,”diye sitem etti Lolita. “Bence, karşı çıkmayarak insanları kötülük yapmaya teşvik ediyoruz. Kötülüğü yok etmenin tek çaresi, onunla savaşmaktır.”
Güzel şiir okuyan birisi sanki dinleyene tuhaf bir büyü yapar. Çiçeklerin yetiştirdikleri dallara büyülerinden birazını aktarmaları gibi şiir de okuyanın zihnine büyüsünden bir parça verir.
Sizden bir şeyi hiç unutmamanızı isterim. İngilizlerin güçlü olduğu ve onlar gibi olmadıkça güçlü olamayacağımız gibi bir düşünceye kapılmamalıyız. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi zaten olası değildir. Çünkü yalnızca onları taklit ederek hem kendi benliğimizi kaybedeceğiz hem de onlar gibi de olamayacağız
Yaklaşımlarımız ne kadar duygusal olursa, gerçeğin değişmez bütünlüğünü görmekte o kadar zorlanırız.
İnsanları sınıflara ayıran, sınıflar arasında uçurumlar oluşturan, sevgiyi bile insanlıktan ayrı tutan geleneksel düşünce tarzı, insan zekasının ürünlerinden yararlanmayı reddediyor ve atılan her adımda karşılarına çıkardığı engellerle gelişmeyi olanaksızlaştırıyordu.
Gora’nın zayıflatarak, bastırarak ve görmezlikten gelerek kendinden saklamaya çalıştığı bütün duygular engelleri yıkıp açığa çıkmıştı.
Sürekli kendimle kavga etmekten yoruldum, artık bunu çözümlemek zorundayım.
Toplumun insanlarla birlikte çağdaşlaşması gerekirken, insanların toplumun kısıtlamalarıyla bağnazlaşması kabul edilemez.
İnsanlar büyük hatalar yapar, kafaları karışır ve acı çekerler, ama hiçbir zaman oldukları yerde kalamazlar.
Hiç sesini çıkarmadan her şeye katlanırsan, kötüyü ödüllendirmiş olursun. Kötülüğe karşı yapılması gereken şey onunla savaşmaktır.
Anın çekiciliğine dayanamayanlar, geleceğin bolluğundan yararlanamazlar.
İnsanların övgüleriyle yergilerine kulak asmadan doğru olduğuna inandığı yolda yürümeyi hiçbir zaman başaramamıştı.
Gerçeği gördüğümüz zaman ; ruhumuzun bütün eksikleri ve hatalarıyla bütünlüğe kavuşur ve onu bir daha yapay süslerle güzelleştirmemize gerek kalmaz.
İnsan başkalarını sınarken kendi de sınanır.
Hindistan’ın büyük bir kısmını oluşturan kesim nasıl dışlanmıştı, ne kadar dar kafalı, ne kadar güçsüzdü? Kendi gücünün bilincine varamayacak kadar uyuşturulmuş, ülkenin bütün zenginliklerinden habersiz, cahil bırakılmıştı! Birbirlerinden yalnızca birkaç mil uzakta olan köylerin arasında ne büyük uçurumlar vardı! Kendi yarattıkları düş ürünü engellerle kendilerini dünyanın bütün gelişmelerinden uzakta tutmuşlardı.
Şu ana kadar doğruluğundan emin olduğum her şeye kuşkuyla bakmaya başladım.
Bütün suç bizim insanlarımızda. Geleneklerimizle boş inançlarımız o kadar fazla ki onlara saplanıp kendi değerimizi düşürüyoruz.
Bundan nasıl bir anlam çıkarmalıydı, kendisi için tasarladığı yaşamda yeri neydi? Bu savaşıp yenmesi gereken bir şey miydi?
Geçmişin geride kaldığını söyleyerek onu yok edebilir miyiz? Geçmiş her zaman bizimledir, bir zamanlar gerçek olan bir şey asla yok olmaz.
Geçmişe dönmeyi hanginiz başarabiliriz? Şu anda yapabileceğimiz ne varsa onu yapmalıyız. Bir işe yaramayacağını bile bile geçmişe özlem duymanın kime ne yararı var?
Tanrı bazı insanları omuzlarında ağır yüklerle dünyaya gönderir, bazılarına da var olmanın hafifliğini yaşatır.
Haksızlığa boyun eğen kişi de suçludur.
Bu konularda hepimiz geleneklerin tutsağıyız. Her şeyden önce, kadını evinin dışında görmekten büyük bir rahatsızlık duyuyoruz, çünkü buna alışkın değiliz. Sonra da kendimizi haklı çıkarmak için bunun ahlak kurallarına aykırı, uygunsuz bir şey olduğunu söylüyoruz. Her şeyin temelinde gelenekler vardır, savunulan düşünceler yalnızca bahanedir.
Sevgi güzel bir şeydir, ama her şey demek değildir.
Bilinmeyen bir kuş kafesin içine giriyor,
Bilinmeyen bir yerden geliyor.
Bilinmeyen bir yerden geliyor.
Utanç ya da zafer duygularımızı, yabancı kıstaslara göre yapılmış önemsiz karşılaştırmalara dayandıramayız. Ana vatanımız, geleneklerimiz, inancımız ya da kutsal yazılarımız yüzünden ne başkalarından ne de kendimizden özür dilememiz gerekmez. Bütün gücümüz ve gururumuzla, anavatanımızın bütün sorumluluğunu üzerimize alıp ülkemizi ve kendimizi aşağılamalardan korumalıyız.
Sevgi ön plana çıktığında kalp, yönetimi öyle tatlı bir yumuşaklıkla ele alır ki mantık bunun karşısında utançla gizlenmek zorunda kalır. Ama temelde bir aksaklık varsa, zeka bunu gidermekte yetersiz kalır ve bunun sevgi mi, yoksa nefret mi olduğu, mutluluk mu, yoksa acı mı verdiği anlaşılamaz.
Bu kralın değil, kanunları çıkaran insanların hatasıydı. Rüşvet alan vicdansız yargıçlar hâlâ var. Ama bugünkü sistemde, ister davacı olsun, ister davalı, ister suçsuz olsun, ister suçlu, adalet için krala giden bütün şanssız insanlar haksızlığa uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Bunun da ötesinde, krallığın temsilcilerinden biri davacı ve benim gibi sıradan bir insan davalı olduğunda, bütün savcılarla avukatlar kralın tarafını tutuyor ve bizler kaderimizle baş başa kalıyoruz. Devlet haklı olduğuna inanıyorsa, neden krallığı savunması için avukat atıyor? Eğer bunu sistemin gereği olduğu için yapıyorsa, neden karşı tarafa da bir avukat atanmıyor? Bu hükûmet politikası mı, yoksa ülkenin insanlarına açılan bir savaş mı?"
Eğer böyle bir hükûmetin yönettiği ülkede halk haklarını savunmak ve özgürlüğe kavuşmak için bir servet harcamaya zorlanıyorsa, ben adaletin yerine gelmesi için tek bir pis bile vermem."
Bir çiçek, sihriyle üzerinde tomurcuklandığı dalın görünümünü nasıl değiştirirse, şiir de dinleyiciyi öyle değiştirir.
Dünya ancak birkaç tane gerçekten iyi insanı kaldırabilir.
Bizim toplumumuzda korku, sıtma kadar bulaşıcıdır.
Kendini bil çünkü bilgi özgürlüktür.