İçeriğe geç

Yüzümdeki Kuyu Kitap Alıntıları – Metin Kaygalak

Metin Kaygalak kitaplarından Yüzümdeki Kuyu kitap alıntıları sizlerle…

Yüzümdeki Kuyu Kitap Alıntıları

&“&”

XVIII

önündeyim
yakalandığım o hatırayla
solgun bir gülün..
vazgeçebilirdim oysa
ürkek bir titreyişle
uğraşmaktan kendimle.
bilsem
kulden de olacam
gülden de
susmayı öğrenirdim
bu ses
ve bu dille..

sonunda anladım
gül de bendim
kül de..

XVI

bildim

bir yolcu olduğumu hayattan.
soğumuştum üstelik,
kendime
bir uzaklık duygusuyla
yanaşmaktan..
sıfatım düştü,
ruhunu bir güle
rehneden hilekårdım artık.

kimi ısıtabilir ruhunu üşütürken bakışım.
neye anlam katabilirim ki bu kadar
eksikken her şey. rıza göstersem hangi
söz döner bana. çekip gitsem kimseye
sözüm kalmaz, geçit versem n’olur ki
küstüğüm kuzgunlara. hiç kimse bilmiyor
hiçbir şeyin yetmediğini, kederin bile
kederde ahı var. geçip gittiğim onca hatıra, dokunduğum kadifeler, Zazaca dua eden annemin gül oymalı ceviz sandukasıdır
artık manâ. neye sığınsam,

ah, eriyor zaman, zamana.

..

herkes döner,

ah,kendi yalnızlığına.

..

Ah,her şeyin kendinde bir sonbaharı var.

Lekelerden ve lanetlerden bir kemirgen gibi çıktığım vakitler, ayırdım gövdemi çürüyen zamana.
Hızla geçtim, demirin soğuğundan sakınanları.
Her şey yaralı bir zamana akarken, kim söyleyebilir çıraların beyhûde söndüğünü.
Bu son düğümün herkese atıldığını, herkese yağdığını bu son yağmurun.
Ateşin üşüdüğünü, suyun acıdığını…
Rastladım bir akşamüstü herkese, herkes nasıl yalnız!
Okudum risâlesini şeyhimin, sırtını döndü herkes kalbine,
Anladım,

Ah, herkese döndüm yüzümü, ağladım.

Sonunda anladım
Gül de bendim
Kül de…
Cellâdımla söyleştim.
Uzak düştüm tanrıların buyruklarına.
Mağaralara ve magmalara akıttım dölümü, ayrıştım suya ve mayama.
Annemi öldürdüm, kör bir oğuldum çarmıh çarmıh gerildim zamana.
Beni gezdirin kanımda kuduz bir aynayla.
Kabul ettim artık herkes,

Ah, bir oyunla bağlıdır cellâdına.

İnsan okunan her duada Yasin,
Yaşanan her aşkta Mem olmalıydı.
Oysa Doğu’da her şey kendine kopuk bir dille tutunmaktaydı.
Hikayesi olmayan bir hiçlik duygusuydu çünkü,
Her ayinde her seyyide bırakılmış cinnet duygusu.
Saklıydım her resimde,
Her yerde fail ve meczûb.
Sustum,
Doğu’da susmak ne kadar susmak,

Ah, acı ne kadar kendiydi.

birazdan susacak
dilini bildiğim her şey.
yeryüzü
ve gökyüzü
yüzümü döndüğüm kalpler…
kuzeyde bıraktığım son defterden
bir şey kalmadı sakalayacak. yüzüme
saydığım kötülükler de yok artı.
anneme kalsa Faris haklıydı,
insan okunan her duada Yasin,
yaşanan her aşkta Mem olmalıydı.
Ah, her şeyin kendinde bir sonbaharı var.
“yedi mum diktim
yedi kapıya.
yedi dirim söz.
kırk söz söylendi
yedisini bildim.
bildim bir keşişin remilinde yiten
o masal çocuğu.”..
inansam
ruhumun beni
sükûtun esrârına
götüreceğine,
kalbimi bırakmam
bu dilsiz zamana
kapını çalmam..
“Her şeyin bir nefsle varolduğunu unuttuğum vakitler, her şeyin kör bir rüyayla başladığını ve bittiğini her şeyin.. kimse anlamıyor, ah her şeyin kendinde bir sonbaharı var..”
seni ben
yedi deniz
sekiz ırmakla yıkadım.
ve sınadım seni.
içimdeki ağlama duvarında..
uzak durdum bildiğim her şeyin bilinen
yüzüne. küstüm, geçtiğim köprülerin
altındaki derin sulara. yolgöstericilere
sordum, bilge kadınlara, dönüp dediler
ki bana: herkes bir çilingirdir aslında,
ondan dışarı.
tespih tespih geçer oldu zaman,
zaman zaman içinde.
herkes içinden geçer bir hayatı,
döner insan kendi olur,
ah, zaman içinde…"
her şey ürperdiğim pıhtıya dönüşüyor,
büyük bir hevesle.
ışığın kör olduğu yerdeyim.
başladıklarım ve bitirdiklerim: bendekiler.
yüzlerini unuttum ölülerin, hiç bilmediler.
kimi saysam unuturum kimilerini.
göz göz oldum, kurudu dilim,
içimde halâ birileri. zaman olur herkes
döner geri. çöl geçer insan, vaha olur,
ah, geçmez içinde birileri.."
sedeften bir tabuta işlendi, bir
çocuğun gözlerine terk edilen kuyu.
dokundum safirden bir avluya tutuşan
gözlerimle, kimse görmedi, kimse görmedi
bir kuyuya düştüğünü yüzümün. o son
arzuda herkesin kollarını yılan çiçekleriyle
açtığını, unuttuğunu kendini kendinde o
son kelamda. acının sularında yıkandığını
dilinin, her şeyin yakıldığını, her şeyin ve
kalbinin. her şeyin bir nefsle varolduğunu
unuttuğum vakitler, her şeyin kör bir
rüyayla başladığını ve bittiğini her şeyin..
kimse anlamıyor,
ah, her şeyin kendinde bir sonbaharı var.. "
hiç kimse değildim aslında,

ah, hiç kimseden ötürü

hiç kimse bilmese de olur kuşların kederli hikayesini. kimi tanıdıysam biraz o’ydum. gidip vardım huzura,
AH İÇİMİ İÇİMDEN OYDUM
bak, dilimin iğnesiyle dikiyorum
yüzümün acıtan söküğünü
1
Taşların unutulan
Yüzüyüm ben.
Söz’ün
Dil’in
Ve zaman’ın

Bir kurban kanı gibi
Sürüldüm.
Söz’ün günahkar kapısına.

eğir söze susar oldum nasılsa, nasılsa kanserli

dilim. fikrim fiilini çekiyor, ne inkâr ne  

küfür, vakti geçmiş sefilim..inandım ki ben 

her kandile gizli yanmış fitilim.

inansam
ruhumun beni
sükûtun esrârına
götüreceğine,
kalbimi bırakmam
bu dilsiz zamana
kapını çalmam..
1
Taşların unutulan
Yüzüyüm ben.
Söz’ün
Dil’in
Ve zaman’ın

Bir kurban kanı gibi
Sürüldüm.
Söz’ün günahkar kapısına.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir