İçeriğe geç

Hatırla Diye Kitap Alıntıları – Demet Tezcan

Demet Tezcan kitaplarından Hatırla Diye kitap alıntıları sizlerle…

Hatırla Diye Kitap Alıntıları

&“&”

Şehidler için sadece ağıt yakan olmayalım. Onların davalarına, sloganları aşıp yaşayarak sahip çıkalım. Şehadeti niyetimizde her daim taşıyalım. Şehidlerin hayatlarından, duruşlarından, mücadelelerinden dersler çıkaralım ki uğrunda öldükleri davaları onlarla birlikte inkıtaya uğramasın her birimiz dört elle sahip çıkalım.
Toplumun merhamet mayası annelik duygusunu bedenim benim" söylemine teslim ederek Türkiye’de yılda 350 bin bebek kürtajla yok ediliyor.
Bazı günler hiç olmasa. Sevinç gösterileri, övünç seansları, hazırlıkları, hatıraları, hazırlıksız yakalayan soruları, can yakan cevapları da olmasa olmaz mı ?

Anneler günü mesela! Hani Amerikalı küçük öksüz kızı mutlu etmek için ilan edilen gün. Milyonlarca başka küçük öksüz ve yetim kızları ve oğlanları gelip çattığında mutsuzluğun dibine vuran gün.

Sonra babalar günü. Tüm yetimlere sen yetimsin" " sen yetimsin" diye bağıran gün.

Sadece annesiz çocukları mı yaralıyor o gün? Anne diyecek bir çocuğa hiç kavuşmamışları , kavuşup kaybetmişleri ayrı ayrı yaralamıyor mu en bastırılmış, en susturulmuş, en acı, en derin yerinden ?

Çağ korkunç bir vebali yüklüyordu. Görmedim, duymadım diyemiyor, gördüğüne duyduğuna da engel olamıyordun.
…Bilim hayatı klonlamayı beceriyor ama hayatın anlamını dile getirmekten aciz. Tıp ölümü geciktirebiliyor ama bize ölümden sonra ne olduğunu söyleyemiyor. Gözlerimizin görmesine, zihnimizin düşünmesine izin verenin ne olduğunu biliyor muyuz peki?" diyor Terzani. Allah’ı arıyor diyar diyar aslında ve O’nun eşsiz nizamını…
Ensar- muhacir örnekliği olan ve buna sıkça atıfta bulunan bir ümmet olarak bugün yanı başımızda Suriyeli savaş mağdurlarının çocuklarının donarak, yahut açlıktan ölmesi çok büyük bir vebal değil mi ? Sınırlarımız içinde değil sınıra yakın yerler de mi oluyor bu donarak, yahut açlıktan ölümler? Bu sınırları oluşturan kim peki ? Müslüman yüreğinin coğrafyasının sınırsızlığından hareketle o taraf da bu taraf da demeden duyup bildiklerimizin bizi vebalden sorumluluktan muaf tutmayacağı bir ulaşım ve iletişim çağında savaşın, işgalin, doğal afetlerin toprağından yerinden yurdundan ettiği bu kadınlar, çocuklar, için elimizden geleni gerçekten yapıyor muyuz ? Ya da elimizden gelenler yapılan bu sınırlı şeyler mi ?
Öldürülen çocuğuyla ölür, kocası, kardeşi, babası her bir yakınının ölümünde bir kez daha, bir kez daha ölürdü. Ve savaşın açtığı tüm yaralar ilk elden kadının yüreğinde açılır, cephede bir kez ölmek ya da öldürmek ile karşı karşıya kalınırken onlar cephe gerisindeki bir savaşın içinde en çetin mücadelelerini verirlerdi.
Şehrin öbür ucundan , uzak yerinden gelen ve hakka çağıran olmak önemliydi. Hem de can pahasına Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara…" diyebilmek ve bu çağrıya uyanlardan olmak.
Filistinli sivil toplum örgütlerince 1967’den bu yana geçen sürede on bini aşkın kadının İsrail zindanlarında tutsaklığı yaşadığı belirtiliyor. Dünyadaki mülteci nüfusunun %70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturduğunu ifade ediyor raporlar. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre; her yıl 2 milyon kadın ve kız çocuğunun ticareti yapılıyor.
İdam cezası AB uyum yasaları çerçevesinde" 2002′ de terör suçları, vatana ihanet gibi suçlara yönelik 2006’da ise tüm suçlara yönelik olarak kaldırılmış durumda. En son 1984’te gerçekleşen idam ise siyasi suçluya yani sistemin kendisini korumasına yönelik
Seyyid Kutub, çocukluğunu anlatırken: Babam her yemekten sonra ellerini açarak dua eder, biz de hep birlikte amin derdik. O, yüksek sesle Fatiha’yı okurken biz de bilmediğimiz halde mırıldanarak söylediklerini tekrarlamaya çalışırdık. En çok dikkat ettiği şey bizim ruhumuzda ahiret duygusunu yerleştirmekti."
Ali Şeriati’nin duası: Öğretmenlerimize inanç! Talebelerimize de inanç! Yazarlarımıza güvenilirlik…"
Şehid Hasan el- Benna: Biz vatanımızın hudutlarını inanç ve iman ile çizeriz. Onlar ise coğrafi sınırlar koyarlar."Lailahe illallah, Muhammedün Rasulallah" diyen her Müslümanın bulunduğu yer bizim için hürmete layık, mukaddes, uğrunda cihad edilecek bir vatandır.
“Çok acılar çekildi.Çokça bedel ödendi. Zira her iki ülkede de İslam düşmanlığı vardı. Tunus’ta Burgiba döneminde Zeytuniye Üniversitesi kapatıldı.Alimer katledildi.Dinle irtibat kesildi.Gençlik ile din arasına girildi.Sizde de aynı şey oldu.Fakat herşeye rağmen ıslahat hareketleri başarıya ulaştı.”
/RAŞİD GANNUŞİ/
Bazı günler hiç olmasa. Sevinç gösterileri, övünç seansları, hazırlıkları, hatıraları, hazırlıksız yakalayan soruları, can yakan cevapları da olmasa olmaz mı ?

Anneler günü mesela! Hani Amerikalı küçük öksüz kızı mutlu etmek için ilan edilen gün. Milyonlarca başka küçük öksüz ve yetim kızları ve oğlanları gelip çattığında mutsuzluğun dibine vuran gün.

Sonra babalar günü. Tüm yetimlere sen yetimsin" " sen yetimsin" diye bağıran gün.

Sadece annesiz çocukları mı yaralıyor o gün? Anne diyecek bir çocuğa hiç kavuşmamışları , kavuşup kaybetmişleri ayrı ayrı yaralamıyor mu en bastırılmış, en susturulmuş, en acı, en derin yerinden ?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir