Emre Topoğlu kitaplarından İzi Kalır kitap alıntıları sizlerle…
İzi Kalır Kitap Alıntıları
&“&”
Tutanacak tek yer, sığınıcak tek şey var diyorum kendi kendime. Zira bir varız, bir yokuz bu dünyada. O sebeple biz kalplerde var olmaya çabalayalım: varsın herkes ve her şey aldattığını, kandırdığını sansın bizi!
hasılı ; sevmek sevdiğinin hali ile hallenmekle tamam olur . o halde dilimizdeki sevgimizi kalbimize , kalbimizdekini de halimize yansıt ya Rabbim !
çocukların duyguları yoğun oluyormuş ; sevgileri de , nefretleri de …
insan iz bırakır . bazen basit bir cümle , bazen önemsiz gibi görülen bir davranışın yankıları duyulur kalplerde yıllarca ve en mühimi bazı anlar , anılar unutulsa bile asla silinmez yüreklerden ; izi kalır !
Sevmek sevdiğinin hali ile hallenmekle tamam olur. O halde dilimizdeki sevgimizi kalbimize, kalbimizdekini de halimize yansıt Ya Rabbim!
Biz kalplerde var olmaya çabalayalım; varsın herkes ve her şey aldattığını, kandırdığını sansın bizi!
Kısacası çocuklarımız, kainattaki ilahi denge ve ahengi bozmayan güzel ve şerefli mevkilerini koruyacak bir kıvamda eğitilmelidirler. Hiç şüphesiz bu da; aile ocağında, anne ve babanın maharetli gönüllerinden tecelli edecektir.
Bugün evlatlarımızı bekleyen tehlikelerin başında onların maneviyattan uzak yetiştirilmeleri gelmektedir. Yani sadece dünyaya dönük bir eğitim neticesinde uhrevi pencerenin kapalı kalması. Yani kalbi hayatın zaafa dûçar olması. Bilmek gerek ki, uhrevi haslet ve güzelliklerle yeşermeyen bir nesil, çantaları diploma tomarları ile dolu olsa bile huzur bulamaz!
Başkalarının ahiretini kurtaracağım derken aman ha kendinin ve dahi ailenin ahiretini kaybetmeyesin."
Düşünüyorum da ne kadar da özel anlarmış meğer bir arada olabilmek, aile" kalabilmek.
Eskiden malum odalar salona, kalplerimiz ise herkese açıktı.
Bence şimdi siz de içinize dönün ve dinleyin kendinizi!
Hiçbir zaman değişmeyecek olan tek şey, çocukların yüreğinde oluşan bayram sevincidir.
İstemek ve çabalamak işin yarısı, geri kalanı ise nasip işi.
İçimde biriken hüzün miras olarak kaldı…
İçimde biriken hüzün miras olarak kaldı.
Ve şimdi anlıyorum ki; bize çok basit gelen şeyler, çocuklarına yüreğinde dağ oluveriyormuş!
Hayat da aslında adeta bir yarış hepimiz için, başlangıcı ve bitişi olan. Ve yine hayat yarışında da şüphesiz kazanmamız lazım! Ancak bu yarışta asıl mevzu; herkesten önde gelip kazanmak değil, sadece ve sadece nefsimize karşı kâzanabilmek. Çünkü cennette kontenjan yok!
Bugün eski fotoğraflar geçti elime; bakarken özlemeyi bile özlediğimi farkettim..
Hakikatten insan geçmişi ne kadar da özlüyor değil mi?
Çocukların duyguları yoğun oluyormuş; sevgileri de, nefretleri de…
Bize ne oldu bilmiyorum ama hem insanlara ve elbette nefsime üzülüyorum. Zira nefsim de en az insanlar kadar ürkütüyor beni.
İnsan iz bırakır. Bazen basit bir cümle, bazen önemsiz gibi görülen bir davranışın yankıları duyulur kalplerde yıllarca ve en mühimibazı anlar, anılar unutulsa bile asla silinmez yüreklerden; izi kalır!
Muhafazakar söylemleri olanın, muhafazakar eylemleri de olmalı."
Ruhumuz buraya ait değil ve eğreti duruyoruz bu kaygan zeminli, adına dünya dediğimiz yerde her birimiz!
Eskiden malum odalar salona, kalplerimiz ise herkese açıktı.
İnsan iz bırakır. Bazen basit bir cümle, bazen önemsiz gibi görülen bir davranışın yankıları duyulur kalplerde yıllarca ve en mühimi bazı anlar, anılar unutulsa bile asla silinmez yüreklerden; izi kalır!
Özleyen insan gelir.
Sen ya özlemedin yada insan değilsin.
İnsan iz bırakır. Bazen basit bir cümle, bazen önemsiz gibi görülen bir davranışın yankıları duyulur kalplerde yıllarca ve en mühimi bazı anlar, anılar unutulsa bile asla silinmez yüreklerden; izi kalır!
Bize de güneş lazım dedim olgunlaşmak için. Doğru yerde, doğru zamanda olmamız gerekli.
Kirleniyoruz, kirleniyor yeryüzü!
Neyse, şükür ki yağmur her defasında yıkıyor yeryüzünü..
Peki ya bizim kalbimiz nasıl arınacak kirlerinden? Sanırım bir yağmur da bize lazım; hıçkırıklara karışan, şöyle en fırtınalısından! Bolca yağmalı ki, yağmurdan sonra gönlümüz de bolca ferahlasın!
Kirleniyoruz, kirleniyor yeryüzü… Neyse, şükür ki yağmur her defasında yıkıyor yeryüzünü!
Peki ya bizim kalbimiz nasıl arınacak kirlerden? Sanırım bir yağmur da bize lazım; hıçkırıklara karışan, şöyle en fırtınalısından.
Ne yana dönsen sayısız nimetler görüyor ve şükründen bigane kalırım diye çok korkuyorum.
Ne zaman karşıma bir incelik çıksa sevinirim, ne zaman kalbe dokunan bir kelimeye rastlasam avunurum, mutlu olurum
Duygusuz insanlar korkutur beni…
Duygularımı isimlendiremiyorum ama biraz hüzünlü, biraz ürkek ama çokça umutlu.
Affet, affet ki Allah’ta seni affetsin hep!"
Tezgahın başına çöküp, ellerimi dizlerime dayayıp etrafı seyrettim çok uzunca bir süre. Sanki ben hep öyle kalmışım da, mevsimler geçmiş gitmiş üzerimden.
İstemek ve çabalamak işin yarısı, geri kalanı ise nasip işi.
Bakıyorum da biz birbirimizi hiç dinlemiyoruz. Belki de tüm sorunlarımızın kaynağında bu vardır. Oysa gereken sadece durmak, dinlemek..
Bence şimdi siz de içinize dönün ve dinleyin kendinizi!
Hayatların daha sade, daha ucuz, daha yalın, az renkli ama çok lezzetli olduğu dönemlerdi, kendimi en genç hissettiğim lise yıllarım.
Ruhumuz buraya ait değil ve eğreti duruyoruz bu kaygan zeminli, adına dünya dediğimiz yerde her birimiz!
Korona günleri..
Rutin diye nitelendirdiğimiz her sabah işe gitmenin, sokaklarda yürümenin, otobüse binmenin ya da bir çay bahçesinde oturup etrafı seyredebilmenin sıradanlığını özledik değil mi?
AH CORONA!
Sevgili cemaatimiz, namaza başlamadan önce lütfen saflarımızı sıklaştıralım! Cümlesini dahi çok özledim.
Biz neden dinlemeyi bilmiyoruz!
Sevmek sevdiğinin hali ile hallenmekle tamam olur. O halde dilimizdeki sevgimizi kalbimize, kalbimizdekini de halimize yansıt Ya Rabbim!
Hastane bahçesindeyim ve olan biteni, insanları, durgun telaşlarını, kısacası etrafı izliyorum. İnsanlar görüyorum; hala kapı önlerinde çocuklarını, eşlerini ya da annelerini umutla bekleyen. Çocuklar görüyorum küçücük bedenleri yorgun! Ve kadınlar görüyorum tüm acıları bir çırpıda sırtına vurmuş iki büklüm..
Tutunacak tek yer, sığınacak tek şey var diyorum kendi kendime. Zira bir varız, bir yokuz bu dünyada. O sebeple biz kalplerde var olmaya çabalayalım; varsın herkes ve her şey aldattığını, kandırdığını sansın bizi! “Bir varmış, bir yokmuş” der geçeriz her şeye, taaa hep var olacağımız o güne dek.
Bilmek gerek ki, uhrevi haslet ve güzelliklerle yeşermeyen bir nesil, çantaları diploma tomarları ile dolu olsa bile huzur bulamaz!
Hasılı, tüm özlemlerimiz; adını koyduklarımız ve koyamadıklarımız , aslında hepsi tek bir yere ait. Biz hiç bilmediğimiz ama çok görmek istediğimiz o yerleri özlüyoruz. Hırs, haset, kin, nefret, samimiyetsizlik o kadar ele geçirmiş ki bizi, huzur bulamıyoruz bu yerde!
Çocukların duyguları yoğun oluyormuş; sevgileri de, nefretleri de..
İstemek ve çabalamak işin yarısı, geri kalanı ise nasip işi.
Bir kalp düşünün, küçücük atan, tertemiz ve nefsani duygular barındırmayan. Maskeleri olmayan her şart ve koşulda değişen. Bir gülücük, sıcacık, samimi ve içten; size cenneti hatırlatan. İşte tüm bunları düşününce aklıma gelen tek şeydir çocuk.
Ruhumuz buraya ait değil ve eğreti duruyoruz bu kaygan zeminli, adına dünya dediğimiz yerde her birimiz!
Biliyor musun, yabancı dil bilmek önemli ama daha önemlisi bedenin dili bence.
Korona günleri..
Rutin diye nitelendirdiğimiz her sabah işe gitmenin, sokaklarda yürümenin, otobüse binmenin ya da bir çay bahçesinde oturup etrafı seyredebilmenin sıradanlığını özledik değil mi?
“Aslında ihtiyacımız olan, bakmak değil görmek, duymak değil dinlemek biraz sanki.”
Aslında ihtiyacımız olan; bakmak değil görmek, duymak değil dinlemek biraz sanki.
Sevmek sevdiğinin hali ile hallenmekle tamam olur. O halde dilimizdeki sevgimizi kalbimize, kalbimizdekini de halimize yansıt Ya Rabbim!
Acılar, sevinçler, heyecanlar aynı anda ama farklı kalplerde yaşanıyor.
Tutunacak tek yer, sığınacak tek şey var diyorum kendi kendime. Zira bir varız, bir yokuz bu dünyada. O sebeple biz kalplerde var olmaya çabalayalım; varsın herkes ve her şey aldattığını, kandırdığını sansın bizi!
Dünyanın en önemli işini yapan onlardır. O sebeple çocukların okulundan istenen Veli formuna, “ annenizin mesleği “ sorusunun cevabı olarak “anne” yazıyorum. Daha özel, daha anlamlı bir meslek var mı bildiğiniz?
Bir kalp düşünün, küçücük atan, tertemiz ve nefsani duygular barındırmayan. Maskeleri olmayan her şart ve koşulda değişen. Bir gülücük, sıcacık, samimi ve içten; size cenneti hatırlatan. İşte tüm bunları düşününce aklıma gelen tek şeydir “çocuk”.
Burası dünya, ne çok kıymetlendirdik
Oysa bir tarla idi ekip biçip gidecektik.
Bilmek gerek ki, uhrevi haslet ve güzelliklerle yeşermeyen bir nesil, çantaları diploma tomarları ile dolu olsa bile huzur bulamaz!
Bir kez gönül yıktın ise,
Bu kıldığın namaz değil!
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil!
İstemek ve çabalamak işin yarısı, geri kalanı ise nasip işi.
Nedir bu hayat bilmecesi?
Hayat da aslında adeta bir yarış hepimiz için, başlangıcı ve bitişi olan. Ve yine hayat yarışında da şüphesiz kazanmamız lazım! Ancak bu yarışta asıl mevzu; herkesten önde gelip kazanmak değil, sadece ve sadece nefsimize karşı kazanabilmek. Çünkü cennette kontenjan yok !
– Cennet nasıl bir yer baba ?
+ Çokça muz ağacının olduğu bir yer kızım !
– “Bak ne halde olan çocuklar var, ağlayıp durma artık! ”
Şimdilerde ne zaman aklıma gelse bu mevzu yine hüzünlenirim. Sonra o annenin kızını sakinleştirmek için farkında olmadan yaptığı karşılaştırmanın, belki bir daha göremeyeceği bir çocuğun yüreğinde nasıl yankı bulduğunu düşünür; farkında olmadan yaptığımız en ufak bir davranışın, basit bir cümlenin bile farklı yüreklerde ne şekilde yankılanabileceğini hayretle tekrar müşahade etmenin heyecanını yaşarım. Hasılı, bu imtihan dünyasında bir kalp incitmeden gitmek ne zor bir iş değil mi ?
İnsan iz bırakır bazen basit bir cümle,Bazen önemsiz gibi görülen bir davranışın yankıları duyulur kalplerde yıllarca ve en mühim bazı anlar.Anılar unutulsa bile asla silinmez yüreklerden: İZİ KALIR..
“Dinlemek, dinlenmek, durmak, nefes almak önemlidir. Hatta ilahi emirleri, şu koca kainatı, varlık sebebimizi de anlamak için dinlemek şart.
Rabbimiz bizleri; “İşittik ve itaat ettik!” buyruğunun hakkını veren kullarından eylesin.”
Ailemize yakışır davran.